25 entry daha
  • dünyanın en güzel şehri.

    yıl 2010, mayıs sonu haziran başı bir tarih. kemerdeki sempozyum bitmiş, akşam eve dönülecek. phaselis diye bir isim hayal meyal hatırlanıyor, belki de hiç duyulmamış. kemer içinde bir taksiciden ismi öğreniliyor, ağzına kadar dolu sırt çantasıyla bir minibüse binilip anayolda iniliyor. minibüsçü "300 metre falan yürüycen" diyor ve bu söze inanılıp tabana kuvvet sıcağın içine dalınıyor. yer yer ağaç gölgeleri var. 300 metre geçilince tamamen ormanın içine giriliyor ama asfalt yol devam ediyor. 1 km yürüdükten ve ter içinde kaldıktan sonra açıkhava müzesinin kapısına varılıyor. müze kartla giriş yapılırken görevliye soruluyor "abi, içerde su alabileceğim bir yer var mı?" "hayır yok, lavabolar var ordan içebilirsin" "peki ne kadar daha yürüyeceğim" "eh işte, 1 km var yok burdan sahil".

    tabana kuvvet orman içinden ve sazlığa benzeyen göletimsi bir yerin yanından yol takip edilirken solda tapınak görülüyor. şehir dışına yapılmış. biraz ilerleyince koy gözüküyor ve yine solda mezarlıklar var, ama nerde ! tam denizin yanında, hatta bazı parçaları denize düşmüş ! ağız açık "ohaaaa ohaaaa" derken sahilden sola devam edip ilerde denize giren insanlar görülüyor. deniz tertemiz. sonra vazgeçip sağa dönülüyor, insanlar hep o biraz ilerdeki yarımadamsı kısımda dolaşıyor. uzaktan su kemerlerinin bir kısmı gözüküyor. güneşin altında son kalan güçle 150-200 m.lik mesafe geçilip su kemerlerinin altına geliniyor ve... gerisini görmeniz lazım. anlatamam. phaselis'te phaselis'le sevişmek gerekir.
171 entry daha
hesabın var mı? giriş yap