11 entry daha
  • dillendirilemeyenlerin yazınsal halidir...

    yine aynı sapağın başındayım ben. sen yoluna devam ediyorsun ya, ben yanında yürüyemiyorum artık. yoruldum... bir başka yolda, bir başkasıyla gideyim diyorum, sonra durup yine sana bağlamaya çalışıyorum yolu... olmuyor işte...

    hani kızardın ya seni izlemiyorum diye "hiç mi merak etmiyorsun oyunculuğumu" derdin. bense dizi izlerken uykum geldiğini hatırlatırdım uzun uzun örneklendirerek... sen yokken izledim hepsini. şimdi tüm numaralarını biliyorum, bütün sahnelerimizde kestiğin rolleri irdeliyorum ve bu benim adımlarımı hep başa sarıp film akışını bozuyor.

    eğer bilseydim nereye gideceğini yanında kalırdım ama ahmakça savruluşlarına tahammül edemiyorum. tüm kelimelerim senin olsun isterdim ama algında yitip gitmelerine dayanamıyorum. sen dönüşürken ben susamıyorum. bağıra çağıra, yora yıprata kavga etmeyi özlüyorum. kıskançlıklarını, kaybetme korkunu özlüyorum... hiç benzemedik seninle zaten... belki de bu yüzden korkusuzca kaybettim ya seni. ama bu defa rolleri değiştik. bu defa sen susuyorsun, ben gidiyorum...

    biliyor musun? dönmekten korkarak durmadan yolculuk ediyorum. şehirlerin il sınır tabelalarına bir ekleyip bir çıkarıyorum durmadan... gece uyanıp anlam yüklediğim şarkıları söylüyorum yorgan altına gizlenerek, sanki ben saklanınca sesim tanınmazmış gibi. sanki sesimi duyacak biri varmış gibi evde, sanki sen varmışsın gibi... artık iki paket sigara içiyorum çünkü "ev kıraathane gibi kokuyor" diye söylenen kimse yok. soranlara senden bahsetmiyorum genelde ama gözyaşlarım teslim olursa "o beni terketti" diyorum daha fazla üzerime gelmesinler diye. zaten çoğunlukla dinlemiyorum kimseyi yüzlerine bakıp şapşalca gülümsüyorum yalnızca.

    gidiyorum bir dolu sanrıyla, pişmanlıklarla... doğru mu yapıyorum, yanlış mı bilmiyorum. sanırım şuan en doğru karar; kararsızlık.
755 entry daha
hesabın var mı? giriş yap