5 entry daha
  • her türlü eleştiriye açık bir örgüttür, eleştirilmesi, eleştirilerek büyümesi en tabii dileğimizdir. ancak gönül ister ki bu eleştiriler haklı ve gerçek durumlara uygun düştüğü halleriyle yansısın.

    2011 1 mayıs'ında ellerinde alkol şişeleriyle gezerek kortej içinde huzur bozan kimselerin (daf kortejinde yürümek için kenarda beklemek için kaldırıma oturmuş 40-50 yaşındaki insanların önüne doğru bira şişelerini kıranların, sağa sola küfür edenlerin yani) kortejden çıkmalarının istenmesi, bu isteğe yanıt olarak tahammül sınırını zorlayıcı şekilde küfür etmelerinin ardından aktarıldığı şekliyle 'tekme tokat' değil, itilerek kortejden çıkartılması örgüt içindeki bireylerin varlığını sorgulatır hale gelmiş ise, burada sorunlu bir eleştiri yöntemi var demektir. üstelik bu huzur bozma halinin, yıllardır hiç bıkmadan ve usanmadan aynı tavrı göstererek anarşist faaliyet ile kavga içinde olmayı 'sosyal çevre avantajına' dönüştürmüş, kendi siyasi varlığını ancak daf'a karşı olmak üzerinden sürdürebilen, bunu da varoluşsal ergen bir sürünceme haline getirenlerin, daf'taki bir çok kimse ile en azından belirli bir hukuğu olduğu için daf'ın kendilerine zarar vermeyeceğini bilenler tarafından yapılması, yıllardır örgütün tavrının bilinmesine rağmen çıkarılan yaygaranın 'tesadüf' değil, bilinçli ve planlı olduğunun göstergesidir. hele ki kimi yerlerde okuduğum, 'tesadüfen geçiyorduk' yalanlarının aymazlığını, benim dilim artık söylemeye varmıyor, varın siz söyleyin.

    eğer siz örgüt olarak bilmemkaç zamandır sayısını hatırlayamadığınız toplantılardan, maddi ve manevi olarak ciddi emek sarf ederek bir süreç sonrasında aldığınız kararları uygulamak için ayrı bir 'kortejde' yürümeyi tercih etmiş iseniz, bu örgütün aldığı kararlara saygı göstermek durumundasınızdır. anarşist emek konfederasyonu ve otonom a örgütlenmeleri, bir ay öncesinden birlikte yürümek hususundaki görüşlerini sunduğunda toplantılarda tartışılarak birlikte yürüme kararı da yine bu doğrultuda alındı. çünkü yan yana olmak, dayanışmak güzeldir. beraber slogan atabilmek daha da güzeldir. daf'ın, dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir bayrak altında içki içilmesine karşı olması düşünülemez. daha neler? ancak bu durum daf'ın kendi örgütü içinde bulunan ve bu örgüt ile birlikte yürümeye karar vermiş insanların aylardır programlarında açıkladığı şekilde huzurunu sağlamaya mecbur olduğu için tavrını koymasına da engel değildir. ve evet, bu bir sorumluluktur.

    devrimci anarşist faaliyet eylemselliğini içki içme özgürlüğü üzerinden değil, 1 mayıs'ın anlam ve önemine istinaden ezilenlerin sesini duyurmak, taksim'i işçilerin, kadınların, liselilerin, göçmenlerin ve eşcinsellerin bayram değil isyan alanı haline getirme kararı almıştır. 1 mayıs'ta eylemselliğini aslında zaten kimsenin yasaklamadığı 'özgürce içki içmek' üzerinden tanımlamak isteyenlerin kendi yarattığı alanlara karışılması söz konusu dahi olmayıp, daf'ın kendi alanında bireylerinin tek tek söz sahibi olarak aldığı karar budur. eğer daf, sosyalist bir örgütün içine acemice ses bombası atarak muhalif bir kadının bayılmasına sebebiyet veren bir anarşist grupla yürümemeyi tercih etmiş ve bu gruptan kendini ayırmışsa, ya da her türlü fevri hareketi göstererek, 400 küsür kişilik bir korteji istenmeyen konum ve durumlara sokacak kimselerin kortej içinde bulunmamasını istemiş ise, aslında bu kararı alanlar değil, bu karara saygı göstermeyenler ve kendi durumlarını 400 küsür kişinin iradesine dayatarak 400 kişiyi birden zan altında bırakan kimselerin otoriter olduğunu söylemek, çok daha doğru bir tahlil olacaktır.

    durumları, kişileri ya da eylemleri eleştirirken aslında çoğu şeyin dışardan göründüğü gibi değil de, gösterilmek istendiği şekilde algılayabileceğimizi de kabul ederek, eleştiri yaparken bize olayın televizyondan izletilir gibi gösterilenine değil özüne bakmak kanımca en doğru, en anlaşılır eleştiri yöntemidir. üstelik 'bir örgüt içinde nasıl birey kalınabilir ' cümlesi üzerine, hem felsefi hem pratik yöntemleri uygulama açısından ciddi emek ve zaman harcayan bir faaliyete eleştiri getirme hususunda bonkör olunması örgütün kendisi için oldukça önemli olsa da, 'hakkaniyet' söz konusu olduğunda biraz daha titiz davranılması gerektiği kanaatindeyim. hele ki karşısında asli olarak uğraştığı devlet, polis, ataerk, faşizm, homofobi ve göçmen sorunları gibi zilyon tane liste varken, bir de anarşist olduğunu iddia eden kimselerin nahoş yıpratma çabalarıyla uğraşmak fazlasıyla yorucu ve tahammülleri de zorlayıcı bir hal almaktadır. diye düşünüyorum.

    ek: ilk önce kimsenin adına konuşmuyorum, aman diyim. entry'deki 'anarşist olduğunu iddia eden' kısmında hiçbir kimse ya da örgütün anarşistliğini ölçmek bir amacım yoktu. olmadığı gibi, hayatım boyunca böyle bir hakkı da kendimde görmedim, üstelik kendinde bu hakkı göreni de kıyasıya eleştirdim. aşağıdaki entry'de de belirttiğim üzere, yaşananlardan rahatsızlık ve üzüntü duyulduğunu, oluşan durumun istenmediğini, engel olunmak istendiğini, gelen arkadaşların önceden uyarıldığını ve bu 'istenmeme halini' bilmelerine rağmen 'tesadüfen bira içiyorduk bize saldırdılar'a vardığını belirttim. bir yazar olan myneminene'nin entry'lerindeki genel tavrının görece saldırgan olduğunu da hatırlarsanız, tahammül zorlayıcı diye betimlediğim şeyin kendi yoldaşlarıma tehdit manasına haşa gelmeyeceği, bu 'etraf' dangozluklarının sinirlerimi zıplatmaya yakın olduğunu anlardınız. kendi adıma eğer yoldaşlarım dediğim insanların üzerinde bir tehdit olarak algıladığı bir üslup ile yazmış isem, bu durum beni oldukça mutsuz etti. böyle bir durumun asla ve asla olmayacağını, aksine böylesi hunhar tavırların karşısında olmamız gerektiğini söylemeliyim. yanlış anlama olduysa affola, ama eğer yanlış anlamaya müsait bir durum varsa, aynen benim yaptığım gibi ilk önce bana dönülmesi de, elbette arzu edilendir.
15 entry daha
hesabın var mı? giriş yap