4 entry daha
  • biri bizi fena kekliyor olabilir mi? zira şu örneğin - http://www.ntvmsnbc.com/id/25341577/ (bkz: gurbette solcu memlekette sağcı olmak) - bir argüman olarak sunulmasına başka bir izah getiremiyorum ben. bakın, gerçekten dalga falan geçiliyorsa, fena bozuşuruz. demedi demeyesiniz. boşa vakit harcatmayın bana burada.

    ulan, zaten tartışmanın "omurgasızlık" ile ne tür bir alakası kaldı, anlayın beri gelsin. adam alakayı kurmak için resmen kırk takla atıyor. bir daha (bkz: kuyruk acısı).

    sağolsun, yine ismail saymaz'dan alıntı yapacağım, rize'deki çay isyanına dair:
    -----
    çay fabrikası kapatılınca yolu kapatan benim hemşerilerden bir teyze, polis yolu açın deyince isyan etmiş: "bizi komenis mi edecesunuz!"
    polisle arbedeye giren sakallı rizeli amcalar, geri adım atmıyor: "başbakan'un memleketinda buni yapamazsunuz!"
    rizeli teyze biliyor, haklı: hakkını arayıp isyan edene 'komenis' deniyor. allahın günah yazmayacağına bilse o da 'komenis' olocak ama...
    -----

    her şeyi ne güzel de özetlemiş ismail saymaz. teyze biliyor ki hakkını arayana komünist deniyor, ama teyzeyi korkutmuşlar, allah'la, kuran'la, cehennem'le korkutmuşlar. bugünün sözde ileri demokrat özde neoliberallerinin kurduğu, abd ve nato tarafından okşanan (bkz: abd'nin islami kesimi bir asırdır okşaması) komünizmle mücadele dernekleri ile korkutmuşlar önce. sonra kenan evren'i kukla yapmışlar, türk-islam sentezi olmuş resmi ideoloji, sol'a dair her şeyin üzerinden silindir gibi geçmişler. bugün "ergenekon da ergenekon" diye bağıranlar, 70'lerde de, 80'lerde de, 90'larda da "aleviler, komenisler, anarşikler şeytan evladıdırlar, katli vaciptir, malları, kızları size helaldir" çığırtkanlığı yapmış, katillere kol kanat germişler, komiser, emniyet müdürü, vali, bakan, savcı yapmışlar onları. rizeli teyzenin zihnine işte böyle bir "komenis" imajı yerleştirmişler. ama bütün bunlar rizeli teyzenin içindeki o şüpheyi kırmaya yetmemiş, "komenisler"in gözlerinde hep bir "haklılık, hak arama, hakkaniyet" parıltısı görmüş. ve kendi fabrikasının neoliberalerce kapandığına şahit olduğu o gün, bu parıltı gelmiş aklına. bu sefer korkutma sırası ona gelmiş: (ve ne de güzel yazmış belma nur kartal) yıllardır korkutulduğu komünizmle korkutmuş erdoğan'ı rizeli teyze. kenyatta'nın kulakları çınlasın, "siz gelmeden önce elimizde fabrikalarımız, ekmek kapılarımız vardı. siz geldiniz, din-iman edebiyatı yaptınız ve bize gözümüz kapalı dua etmeyi tembihlediniz. gözlerimizi açtığımızda bizim elimizde sadece din-iman, sizin elinizde ise ekmek kapılarımız vardı" demeye getirmiş adeta.*

    ama bütün bunları görmezden gelmemizi, unutturmayı istiyor bazı aklıeveller. onlara göre amerika tarafından okşanan ve de silahlandırılan hacı-hoca tayfası değil de, solcular soğutmuş bu teyzeyi solculuktan. neden? sol halkın tercihlerine hiç saygı göstermemiş. mantık bu. o halde örneğin 12 eylül darbe anayasasına halkın %92'í "evet" derken, kamyonlarla toplanan, işkence gören, asılan, susturalan solcular nasıl "bravo benim halkıma!" demez?! %92! boru mu lan? sarhoş sürüngenlerin mantığına göre halkın %92'sine "bravo!" diyemiyorsan, sen kendi ülkenin halkını sevmiyorsun demektir. "halk"ın değerlerine, tercihleri ne kadar hatalı olursa olsun (örnek: 12 eylül darbe anayasası) karşı gelmeyeceksin. sesini çıkarmayacaksın. "aldatılıyorsunuz, küresel sermaye-medya-iktidar tarafından manipüle ediliyorsunuz" demeyeceksin, alternatif sunmayacaksın. statüko neyse o. sarhoş sürüngenlerin ve önderlerinin yaptığı gibi sokaklar tanklarca işgal edildiği günlerde askere "hızır gibi imdadımıza yetişti" diye methiye düzüp, 30 sene sonra bir başka neoliberal strateji uğruna erdal eren'e gözyaşı dökeceksin, 1 mayıs katliamı için önce otelden pankart sarkıtıp, sonra buna da artık gerek kalmadığında "1 mayıs'ta solcular birbirini vurdu" diye sayıklamaya başlayacaksın. ama mesela bugün odtü'lüler yine şeytan, polis yine kahraman. işte "omurgalılık" bu!

    ama avrupa'da sol partilere oy veriyormuş bu halk, demek ki sorun türkiye solu olmalıymış. nasıl bir saçmalamaktır bu? nasıl bir bilgisizliktir? neresinden tutsan elinde kalıyor.
    1) avrupa'daki seçimlere katılım oranı türkler arasında çok düşüktür, %40'ı geçmez. katılanlar arasında ise alevi ve türkiye vatandaşı kürtlerin, yani kendi memleketlerinde "sapkın" ve "terörist" diye yaftaladığınız kesimin payı da azımsanmayacak derecededir. türkiye'de sağ partilere oy verecek kesim avrupa'da seçimlere veya genel anlamda siyasi tartışmalara karşı çoğunlukla duyarsız kalmaktadır (evlerde avrupa kanalları değil, çanak antelerle türkiye futbolu, türk dizileri takip edilir), oy verenler ise bunu ancak dost-akraba teşviği ile (vekaleten) yapmaktadır.
    2a) doğrudur, oy vermeye tenezzül edenler (bilinçli şekilde oy vermemeyi tercih edenleri tenzih ediyorum) genellikle sol partilere yönelmektedirler. ama bu yönelmelerinin ardında yatan birincil sebep partilerin programları değil, parti listelerindeki türk isimleridir.
    2b) ha, peki o türk milletvekili adayları neden genellikle sol listeleri tercih etmektedirler? (bu noktada, özellikle son yıllardaki bazı cemaatlerin hristiyan demokrat partilere yönelmeye başladıkları gerçeğini şimdilik bir kenara koyalım.) cevabı çok basit: avrupa'daki türklerin çoğunluğu hala toplumun ortanın altı ve alt sınıflarına dahildir ve bununla birlikte sosyal devletinin tanıdığı sosyal haklara muhtaç kalmaktadırlar. bu haklarını elinden alacak iki kesim vardır avrupa'nın siyasi arenasında: sağ ve ortanın solu partiler (evet evet). evvelki bu konuda daha hızlı davranmak ister, beriki de aynı yolda ilerler ama azıcık frene basmaya çalışır, dolayısıyla türkler de berikini tercih eder, yani çıkarlarına göre hareket ederler (bana kalırsa avrupa'daki ortanın solu partilere bel bağlamak da abest, ama onu da bir kenara koyuyorum). ve çıkarlarına göre hareket etmeleri için de herhangi bir engel veya manipülasyonla karşılaşmamaktadırlar. avrupa'daki sağ partiler ortanın solu partiler hakkında "bunlar islam düşmanı kafirlerdir, sapkın alevilerdir, zerdüşt ateistlerdir, türk örf ve adetlerinize, geleneksel türk aile yapısına ters düşmektedirler" gibi amerika destekli propaganda yapmamaktadırlar. türkler de kadın hakları, eşcinsellik, kürtaj, uyuşturucu, seks gibi konularda çok ciddi, geri dönüşü olmayan aşamalardan geçmiş, asla "türk/islami örf ve adetlerine uygun" bir hale getiremeyecekleri bir toplumda yaşadıklarının farkındadırlar ve bundan dolayı avrupalı ortanın solu partilere sadece mantıksal açıdan yaklaşmaları için önlerinde herhangi bir duygusal engel yoktur (söz konusu partilerin ermeni soykırımı ve pkk gibi konulardaki konjonktürel -samimiyetten uzak- sivri çıkışları olduğu durumlar hariç).

    bu bağlamda, madem ki başlık zikredilmiş (bkz: gurbette solcu memlekette sağcı olmak), şu aciz kulunuzun oraya karaladıklarını da buraya aktarmamı lütfen kabul edin:
    ----
    dün akif beki israil'in gazze'yi bombalaması hakkında, "netanyahu'nun seçim öncesi sağ oyları coşturmasına yönelik hamle" gibi bir yorumda bulunmuştu. bugün ise tayyip erdoğan aynı tarzda sözler sarf etmiş.

    demek ki neymiş?
    filistinlilerin kanı üzerinden tatmin edilmeye çalışılan israil sağ'ı kaka, kendi liderleri tarafından aynı şekilde tatmin edilmeye çalışılan türk sağı ise ciciymiş.
    kendi yurdundaki haksızlıklara ve katliamlara karşı sesini yükselten solcu türkler kaka, israil'deki haksızlıklara ve katliamlara karşı çıkan solcu yahudilerin ise başımızın üstünde yeri varmış.

    demek ki neymiş?
    yeri geldiğinde herkes solcu olabiliyormuş, yeter ki ucu kendilerine dokunmasınmış.
    ----
    (bkz: gurbette solcu memlekette sağcı olmak/@b612)

    işte omurgasızlık böyle bir şeydir kardeş. mağdur olduğun yerde hakkını ararken, muktedir olduğun yerde hakkını arayanları ezmektir, insanlıktan çıkarmaktır, susturmaktır. karşılaştırmayı hatırlattığın için sağol, ama sen olayı kıçından anlamışsın.

    yok, eğer "avrupai sol çok süper, keşke türkiye'de de olsa" sayıklamalarına devam edeceksen, sana türkiye'deki şubelerini hatırlatmak isterim. örneğin bir insanı, bir taraftan "avrupai solun tavrı ve yaklaşımı"na methiyeler düzerken, diğer taraftan örneğin dsip, edp, ufuk uras tayfasını desteklemekten alıkoyan nedir, anlayan var mı? bakıyorum "kimdir nedir"e, sırf tayyip erdoğan, akp, cemaat, kısacası muktedire yakılan güzellemelerden ibaret. yani, "omurgasız türkiye solu"nu bir an için siktir et: belli ki avrupa'da sol partilere oy veren türklere hak veriyorsun. ama türkiye'deki tercih neden ille de akp, ille de cemaat oluyor? hadi, ufuk uras tayfasını da unutalım (zira onlar da kafir değil mi sonuçta?): mehmet bekaroğlu, ihsan eliaçık gibi müslüman kimlikleriyle siyaset yapanlar neden yalnız bırakılır? neden başta "insanı köleleştiren sistem"e karşı savaş açtığını iddia etmiş, nihayetinde ise kurtlar sofrasında yerini almış numan kurtulmuşlar el üstünde tutulur? sarhoş sürüngenlerin bunlara bir cevabı var mıdır? hadi bak, kabul ediyorum: biz kafiriz, şeytan çocuğuyuz, din ve halk düşmanıyız, yani bizi siktir et. sadece şu soruyu cevapla: mehmet bekaroğlu neden yalnız bırakılıyor?

    kapanış notları:
    - ya "avrupai sol çok süper" deme, ya da solcu reklamcıdan, solcu mankenden yakınma. gülünç duruma düşüyorsun.
    - "kendi içlerinde tutarlı ve istikrarlı bir duruş" sergilediklerini iddia ettiğin avrupai sol, sovyetlerin yıkılışını fırsat bilen küresel sermayenin truva atı olmuştur. 90'lardaki avrupa'daki özelleştirme dalgasının ve sosyal devletin çözümünün sorumluları ingiltere'de blair, almanya'da schröder, hollanda'da kok, ispanya'da gonzález, avusturya'da vranitzky'dir. öğren de gel.
20 entry daha
hesabın var mı? giriş yap