4 entry daha
  • gönül adamlarıdır.

    biz türkler, genelde pazara sabahtan erken vakitte gideriz. sebze-meyve tazedir, işimiz yoktur. çalışanları ve müsait olmayanları hariç tutarak söylüyorum tabii ki.

    pazarda sabahtan itibaren başlayan bir koşturmaca vardır. esnaf içinde tabii ki. bir tezgahta patates alayım mı diye düşünürken, yan tezgahtan duyarsınız, "gel abim, sapsarı sapsarı, gell!" diye. sonra tezgahına yanaştığınız esnafa bakarsınız, tık yok.

    şahsım adına, hep merak etmiştim, "biri benim müşterimi elimden almaya çalışsa ne yapardım acaba?", diye.

    bugün bu sorunun yanıtını buldum.

    kendim için güzel bir şey yaptıktan** sonra, dönüş yolunda nam-ı diğer çar-pa'nın içinden geçtim. şehirden uzak yerde pazar bu saate kalmaz, öğlen sonu dağılır. ama şehrin göbeğinde pazar kuruluyorsa, esnaf zorunludur bu saate kalmaya, müşterisi anca gelir çünkü.

    toplanma saatleri. daha yeni "abla taze tazee" diye yan tezgahtaki müşteriyi kendi rokalarına çekmeye çalışan esnaf görmüşüm. aynı esnaf, müşterisini çekmeye çalıştığı komşusuna, müşteriden hemen sonra, "abi yenge nasıl? sağlığı düzeldi mi?" sorusunu yöneltti. o da içtenlikle "şükür be birader" yanıtını verdi.

    işin raconu, jargonu bu sanırım. ama pazar esnafının genele yakını aynı şekilde. tezgahları, kasaları, brandaları beraber topluyorlar. tam bir "ahilik" durumu söz konusu.

    bunlar umut verici şeyler. dayanışabildiğimiz yerleri görmek yani.

    ayrıca pazarcı ne lan? "sahafçı" gibi. pazar esnafı onlar.
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap