35 entry daha
  • görüyorum ve arttırıyorum.

    sene 2002, mevsim yaz, yer şişli. evin içinde 4 hatun ve ben. yalnız bunlar lezbiyen ve sevgililer. bir odada ikisi, bir odada diğer ikisi, salonda ben kalıyoruz. biri yönetmen olma sevdasında, biri televizyoncu, biri üniversitede, diğerini hatırlayamadım şimdi. 6 ay beraber yaşadık.

    ben askerden yeni gelmişim. kendi mesleğimi yapabileceğim bir iş bulana kadar süpermarketlerde efes pilsen'in raflarını diziyorum. hatundan biri eski sevgilim. çok başka bir şehirde iki sene önce radyo programı yaparken tanışıp sevgili olmuşuz lakin kendisi daha sonra erkekler ile münasebetini kesmiş. radyo programı yapmak/#24827730

    ayrıca çok başka bir kıza deli gibi aşığım. benim 4 hatunla aynı evde kalmama deliriyor ama kalacak yer yok. haftada bir eve geliyor ama bunlara selam bile vermiyor.

    bildiğin açız. televizyoncu olan arada porno film montajı yapıyor kaçak yoldan. oradan gelen parayı rakı masası kurmaya harcıyor. asla başka bir şeye kullanmıyor. ertesi gün yine açız. bir pazar günü resmen yiyecek ekmeğimiz yok. boğaz kenarına yürüyoruz olta atıp öğlene kadar istavrit tutuyoruz onu yiyoruz. lakin dolap bira dolu. çünkü efes pilsen bana ayda bir koli bira veriyor. bizde uzun efes kutuları gidip 70'lik marmara ile değiştirtiyoruz bakkala ki daha çok biramız olsun. bakkalın keyfi yerinde.

    ev gay, lezbiyen doluyor sürekli. ben ortalık heterosuyum. taşak geçiyorlar buldukları her fırsatta. çok eğleniyoruz. nefis insanlarla tanışıyorum. merve diye çook zengin başka bir hatun var bunların arkadaşı. o beni metresi istiyor. "ben de kalsın, burada sürünmesin, çalışmasın, evde takılsın, yazar olmak istiyormuş kitabını yazsın işte ve finansör olurum." tarzında bir haber yolluyor bizim kızlarla. çok fena bozuluyorum.

    "horospu muyum lan ben, benim sevgilim var, bizim istiklal caddesine bakan evimiz olacak." diye carlıyorum.

    37 ekran bir televizyon getiriyor kızlardan biri bir gün eve. ama koyacak tv sehpası vs yok. gidip aşağı sokaktaki semt pazarından meyve kasaları buluyoruz. boyuyoruz. al sana tv sehpası.

    neredeyse her gece sevişiyorlar. koridordan ahlar, ohlar yayılıyor evin içine. ben salonda çadırı dikmiş kendi aşkımı düşünüyorum. dayanma sınırlarımı ölçüyorum. bizim televizyoncu bir gece su içmeye mutfağa geliyor sevişme arasında. benim gözlerim karanlıktaki kedi gözleri gibi çakıyor.

    "uyumadın mı sen hala?"
    "uyuttunuz mu lan?"
    "eee sen de gel."

    gitmiyorum. çok aşığım lan. deli gibi aşığım. öyle böyle değil. askerde tanışmışım, sevmişim aşkımı. komutan kızı. onun için 1,5 sene askeri ceza evine girmeyi göze almışım. resmen tsk ile savaşmışız ve yenmişiz. yakamamış bizi tsk. şişli'de eksi üçüncü katta bir evin içinde montaj yaparak mı kendi kendimi yakacağım. o kadar ucuz değil.

    pat istediğim iş oluyor. maaşı nefis. lakin benim belgeselci eski sevgilinin keyfi yok. sürekli bana çatmaya başlıyor. kendi sevgilisi olan şu üniversitede okuyan hatundan ayrılıyor. it gibi içmeye başlıyor bizimki. geceleri o kızın evinin önünde içip dağıtıyor, gidip toplayıp getiriyoruz. bizim entelektüel belgesel yönetmeni adayı, mulholant çıkmazı (mıdır nedir sayesinde nefret ediyorum o filmden) üzerine saatlerce sosyolojik konuşmalar yapan kültür abidesi bildiğin cansever'e bağlıyor. en sonunda benim aşkıma sarıyor. eve gelmesini istemiyor.

    "ya o ya biz." diyor.. o dakika eşyalarımı topluyorum evden. başka bir arkadaşımın evine göçüyorum. bir haftaya kalmaz kendi evimi tutuyorum. kiram 100 lira maaşım 450 lira mesailerle daha da coşuyor.

    bir daha hiç görüşmüyoruz. yıllar yıllar sonra adını ekşi sözlükte, google'da falan görüyorum. çekmiş belgesellerini aferin. hoş bir hatıra olarak kalıyor.

    evet bu kadar çok kızla aynı evde yaşamak hoş bir hatıra olarak kalandır insanda.
16 entry daha
hesabın var mı? giriş yap