38 entry daha
  • bana göre türkiye'nin ilk ve şimdilik tek dramedy'sidir. bizde biraz bilet pahalı olduğu için sanırım, sinema lüks geliyor hala. güneş gözlüğü takana kasıntı gözüyle bakılması gibi. sanki sinema, dünyayı kurtaran bir şey. buralarda türk filmi dediğin ya öküz gibi güldürecek, ya öküz gibi ağlatacak. aksiyon çekecek götümüz olmadığı için o kısmı zaten komple amerikan sinemasına bırakıyoruz. yabancı sinemaya tolerans aralığımız çok daha geniş, olmamış deyip geçiyoruz. türk filmi olunca özümüze dönüyoruz. yerli ya, karşında gibi, aynı dili konuşuyor. sıç ağzına. bir şeylerin hırsını çıkar. oysa hiçbir filmin başyapıt olma zorunluluğu yok. her film mükemmel zaten olamaz.

    senin hikayen'i iş gereği vizyondan önce izledim. bittiğinde "çatışması yok filmin" dedim. söyledim çünkü yurdum insanını tanıyorum, arayacaktır bunu. filmde kötü karakter yok yahu. en son ne zaman içinde kötü tek bir karakter olmayan bir film izledin? onca zorluğa rağmen ayrılığı ağzına bir kere almayan bir çift izledin? her tarafından sevgi fışkıran ama asla yavşamayan? filmde en çok iki şeyi sevdim. biri yönetmenliği (tolga örnek harika bir adam, belgeselcilikten gelen yönetmen disiplini inanılmaz) tertermiz bir film olması, diğeri de filmin adı. bu gerçekten senin hikayen. herkes bir tarafından kendini buluyor. ben hiç söyleyemedim etrafımdakilere, ama bana da ayrıldığım sevgilimle kurduğum hayalleri gösterdi herkesten ayrı olarak, öyle hüzünlendim. bu gerçekten bir şekilde senin hikayen. yönetmenin, senaryonun büyük kısmını hayatından uyarlaması buradaki en büyük etken. bir şarkı gibi, herkes kendine göre yorumlayabiliyor.

    fragmanını izleyin mesela, hayatımda izlediğim en iyi fragmanlardan biri. ne kastettiğimi ancak filmi izlediğinizde anlayabilirsiniz. öyle sikko şişirme bir film değil yani. izlediğim en iyi filmlerden biri miydi? hiç düşünmeden cevaplarım: asla değildi. çok yeni çok ilginç bir şey mi anlatıyor? yo. pasif agresif bir film bu, rahatlığıyla meydan okuyan. cesar millan'ın eğittiği bir pitbull gibi. bağımsız sinema gibi olan bağımlı bir film. bu tecrübeler gerçek sinema izleyicisi için çok keyif verici; ben hiç böyle bir türkçe film izlememiştim, izleyeceğimi de sanmıyorum. "gerçek sinema izleyicisi" lafını kullanmak zorundaydım özür dilerim. kimse asla bir şeyi beğenmek zorunda değildir, beğenmediyse de bunu saklamak zorunda değildir. benim 10 senedir hayatımda şiar edindiğim şey şu: ne yaptığın değil, nasıl yaptığın önemlidir. bu film asla kötü bir film değil. size yetmeyebilir, beklentinizi karşılamayabilir ancak "vakit kaybı" demek, "bok gibi" demek, sizin sinemadan anlama çapınızı gösterir. mecbur değilsiniz elbet, dilediğiniz gibi yorumlayıp dilediğiniz gibi bahsedebilirsiniz ama bu da bir gerçek olarak ortada durur.

    film, keşkeleri ahları olan bir film değil, zaten tolga örnek de öyle bir yönetmen değil. olması gerektiği gibi bir iş. belki bir parça kırpılabilirdi benim naçizane görüşüm. onun dışında, istediğini olmuş bir film. izlemediyseniz ve izlemeye niyetiniz yoksa, televizyona düştüğü zaman izleyin. kastettiklerimi daha iyi anlayacaksınız. öğrenilmişliklerinizden en çok arınmanız gereken şey sanat bence.
30 entry daha
hesabın var mı? giriş yap