434 entry daha
  • antony burgess’in aynı adlı romanından, stanley kubrick tarafından sinemaya aktarılan 1971 yapımı filmdir. filmde cinsellik, insan davranışında şiddetin dışavurumu haline gelmiştir. bize gösterilen dünyayı biçimleyen vahşiliktir.

    kubrick’in sinemasından genel olarak bahsetmek gerekirse doğa ve kültür arasındaki kaçınılmaz çatışmanın incelenmesi üzerine kuruludur. ayrıca geleneksel kurumları, ev, aile, güven ve önderlik gibi kavramları dışlar. bu çatışmayı da her filminde farklı kavramlar olarak izleyicinin karşısına çıkarır. lolita'da cinsellik ve toplum, dr. strangelove'de iletişim araçlarının istilası ve onların yok edilmesi gerekliliği, 2001*'de bilim ve bilinmeyen, a clockwork orange'da doğal şiddet içgüdüsü ve toplumun baskın savunması, barry lyndon'da eşitlik ve sınıfsal farklılık, the shining'de aile ve bilinçaltı, full metal jacket'da iktidar için mücadele ve aklın egemenliği, eyes wide shut'ta iktidar ve aile kurumu. bu başyapıtlar, kubrick’in farklı anlatımlarla işlediği sinemasının başlıca kavramları olarak adlandırılabilir.

    --- spoiler ---

    otomatik portakal'ın konusuna gelince, yakın bir geleceğin ingiltere’sinde geçer. alex dört kişiden oluşan bir grubun lideridir. bu grubun en büyük zevki aşırı şiddet uygulamaktır. korova milkbarda uyuşturucu katkılı sütlerini yudumlarken aşırı şiddet gereksinimlerini tatmin edebilmek için aralarında konuşurlar. sonra da bardan çıkıp önce yaşlı bir öğretmeni döverler. ardından başka bir çeteyle kapışırlar. daha sonra da şehir dışında yaşayan bir yazarın evine zorla girip yazarın karısına, onun gözü önünde tecavüz ederler. gecenin sonunda eve dönen alex, odasına kapanır ve güç toplamak üzere beethoven’in 9. senfonisini dinler. sevginin ve insanlığın sembolü olan 9. senfoni alex’de şiddetin ve cinselliğin sınırlarına ulaştıran bir uyarıcı görevi görmektedir. ertesi akşam grup, kedileriyle yaşayan balerin bir kadının evine girer. ev erotik sanat ürünleriyle dekore edilmiştir. alex, kadını ereksiyon halindeki beyaz kocaman bir penis heykeliyle tecavüz ederek öldürür. evden kaçarken arkadaşları tarafından satılır ve polise yakalanır. 14 yıl hapis cezası alan alex’e, cezayı çekmekten kurtarmak için ludwig tedavisi görmeyi önerirler. alex öneriyi kabul eder. ilk kez alex üzerinde denenecek olan bu tedavi suç işleyenlerin yıkıcı içgüdülerini yok etmeye yarayan psikolojik deneyler içermektedir. kobaylık yapan alex’in, yetkililer önündeki deneylerden sonra ıslah olduğuna karar verilir. beyni yıkanan alex, serbest bırakılır. ama alex hapisteyken, dış dünyanın hali daha da kötüye gitmiştir.

    eve dönen alex’i ailesi dışlar. ne yapacağını bilemezken, eski günlerden kendisini tanıyan serseriler tarafından dövülür ve iki polis tarafından kurtarılır. bu iki polis alex’in eski adamlarıdır, onu kent dışına çıkartıp işkence yaparlar. alex kan revan içinde bir eve sığınır. bir zamanlar gözü önünde karısına tecavüz edilen adamın evidir burası. adam, alex’i tanır. eskiden yazar, şimdilerde politikacı olmuş olan bu adam, alex’i siyasi çıkarları için kullanmaya başlar.

    --- spoiler ---

    toplumda yaygınlaşmış olan şiddeti iyice tanıyan alex, cellat olmaktan kurban olmaya geçişin sürecini yaşarken, kendini oyunu kurallarıyla oynamaya hazırlar. ingiltere’de gösterilmesine izin verilmeyen otomatik portakal, abd’de gösterime girdiği yıllarda farklı tepkiler almış. bazı eleştiriler, antony burgess’in romanında okuyucu alex’le özdeşleşmezken, kubrick’in filminde, izleyicilerin alex’le özdeşleşmesi konusuna dikkat çekmiş. filmin bakış açısı, başından sona kadar alex’e aittir. o anlatır, onun olmadığı sahne yoktur ve bu nedenle izleyici onun bakış açısını, davranışlarını paylaşır. iyi ama, alex’in yaşam tarzı olumlu mudur? onun hayvanca saldırganlığı, devletin ve politikacıların hilekarlığından, ikiyüzlülüğünden daha mı hayranlık uyandırıcıdır, yoksa daha mı acımasızdır?

    otomatik portakal başka bir yönüyle de hayat, insanoğlunun doğası ve toplumsal düzendeki adaletsizlikler üzerine bir film olarak da okunabilir. kubrick, anarşik, kötücül bir şiddetin hakim olduğu, kuşkuculuk üzerine gömülü bir dünya üzerine nihilistçe bir görüş sunar. yarının bu sapkın dünyası, o anki dünya görüşünü de yansıtır. zaten kubrick’in tüm filmleri, iradenin başarısızlığıyla, olaylara etkin katılımdan vazgeçmeyle ve bu olayların kontrolü ele geçirmesine izin vermekle ilgilidir. bu filmde de bir bireyin* iradesinin başkalarınca doğrudan yönlendirilmesi tehdidini göstererek bunun da ötesine geçer. evet, alex bir katildir ve yönlendirilmeye gereksinimi vardır. çünkü eylemlerinin mantığı yoktur ama asıl sorun, var olduğu toplumun genel çürümüşlüğüdür.
470 entry daha
hesabın var mı? giriş yap