21837 entry daha
  • edit: 5.yazı

    madem dün okumadınız, bugün okuyun bari*: #60748383

    14.haftada rakibimiz kayserispor. gomez harika bir golle açılışı yapıyor. golde sosa’nın olduğu kadar tolga’nın payı da büyük. derken skor 1-1 geliyor ama sosa harika bir frikik golüyle üç puanı getiriyor.

    bu maçtan sonraki adresimiz lizbon. uefa avrupa ligi h grubunda ilginç bir puan durumu var. bu maçtan 1 puan almak bile gruptan çıkmamıza yetiyor. eğer yenilirsek ve lokomotiv de skenderbeu’yı yenemezse yine gruptan çıkıyoruz. yani tek çıkamama durumumuz sporting’e yenilmemiz ve lokomotiv’in skenderbeu’yu yenmesi. maalesef bu da gerçekleşiyor.
    abartmadan söylüyorum, sezonun en olgun oyununu oynuyoruz. sağlı sollu yaptığımız atakların sonucunda quaresma’nın harika trivelası gomez’e asist oluyor ve 0-1 öne geçiyoruz. 8 dakika sonrası, tolga’nın çıkıp-çıkmama tereddütü ile hiç olmayacak bir gol yiyoruz ve durum 1-1’e geliyor. bir 5 dakika sonra tolga yine kapattığı köşeden dandik bir gol yiyor ve 2-1 geriye düşüyoruz. yine 5 dakika sonra da üçüncü golü yiyor 3-1’lik skor ile uefa avrupa ligi’ne veda ediyoruz. geçen seneki club brugge vakasından sonra ikinci kez tolga sebebiyle avrupa’dan eleniyoruz. normalde suçu bir oyuncunun üzerine atmam ama özeti izleyince bile ne demek istediğimiz anlayacaksınız. bu maçtan sonra sakatlığı bahane eden tolga, 4 gün sonraki galatasaray derbisinde eldivenleri günay’a bırakacak.

    ligin 15.haftası. olimpiyatta galatasaray’ı ağırlıyoruz. son iki senedir zaten hiç yenemedik de, ondan önceleri de galatasaray’a karşı pek başarılı olduğumuz söylenemez. bu yüzden bir test maçı bu. bir arkadaşım maçtan önce “bu sene şampiyon olur muyuz” diyor, “bu maçı alırsak oluruz” diyorum. dediğim gibi, iki senedir tek derbi alamamışız ve bu iş kronikleşmeye doğru gidiyor. ligin en iyi oyununu oynadığımızı zaten biliyoruz ama, bunu fenerbahçe’den sonra galatasaray galibiyetiyle herkese ilan etmeye ihtiyacımız var. neyse maç başlıyor. derbilerde hep iyi oynuyoruz ama bu sefer bir başkayız. gomez, sosa, ismail ile mutlak goller kaçırıyoruz. maçın hakimiyetini bir dakika bile rakibe vermiyoruz. galatasaray kalemize gelemiyor bile. ikinci yarıda yeniden yükleniyoruz ve o atakların birinde galatasaray defansı topu gelişi güzel uzaklaştırıyor. ancak top sneijder ile beck’in arasına düşüyor. sonra bir bakıyoruz ki kaleci günay, gereksiz yere açılarak kalesini boşaltmış. topa da vurmayı beceriyor ama top tam sneijder'in önüne düşüyor. böyle olunca sneijder uzaktan boş kaleye topu gönderiyor. sinirden deli oluyoruz. daha 4 gün önce, yine bir kaleci hatası sebebiyle iyi oynadığımız maç geliyor aklımıza. ya da saçma sapan yenildiğimiz galatasaray derbileri… ulan yine sıçtık diyoruz. takımın omuzlar düşmeye başlıyor, günay ağlıyor… derken bir dakika sonra, alman panzeri gomez, kapattığı köşeden muslerayı avlıyor. inanamıyoruz. günay’ın gözyaşları kurumadan beraberliği buluyoruz. artık mental üstünlük bizde. 60. dakikada oyuna kerim giriyor, 72’de ise gökhan töre. 2 dakika sonra da kerim ortalıyor, gökhan yazıyor. sonrası ise töreface (viraj 7).

    bu maçla ilgili söylemek istediğim birkaç istatistik var:

    -hücum bölgesinde topla oynama sayısı, beşiktaş 170, galatasaray 116
    -rakip ceza alanına atılan top sayısı, beşiktaş 54, galatasaray 24
    -köşe vuruşu sayısı, beşiktaş 9, galatasaray 1
    -şut sayısı (isabetli), beşiktaş 20 (10), galatasaray 8 (5)
    -yapılan fauller, beşiktaş 16, galatasaray 24
    -maçın tamamında orta alan kullanım oranları, beşiktaş için % 48.7, galatasaray için % 45.6
    -maçın tamamında hücum bölgesi kullanım oranları, beşiktaş için % 30, galatasaray için % 20.6
    -atakların hücum bölgesine ulaşma oranı, beşiktaş için % 61.7, galatasaray için % 44.8
    -atakların gol girişimine dönüşme oranı, beşiktaş için % 16.5, galatasaray için % 6.9
    -rakip ceza alanı çevresinden içeri oynama oranı, beşiktaş için % 34.9, galatasaray için % 18.9
    -ortaların şutla tamamlanma oranı, beşiktaş için % 6.7, galatasaray için % 0

    bunları övünmek için yazmadım. yazmamın sebebi, musatafa denizli'nin maçtan sonraki açıklaması: "hakem bizi ince ince doğradı". maç boyunca hiçbir dakikada sahanın hiçbir alanında rakibine üstünlük kuramamışsın, bir de çıkıp üzerine rakibinle dalga geçermişcesine "bunları kimse görmese bile bis görürüss" diye saygısızlık yapıyorsun. yazık.

    keyifler yerinde bir şekilde ankara'ya, osmanlıspor deplasmanına gidiyoruz. lakin osmanlı acayip bir takım. bunların arap/zenci kırması oyuncuları, atağa 100 m koşucusu gibi filan çıkıyorlar. tehlikeliler yani. e tabi bir de kaleye yeniden tolga geçince rakip forvetlerin mental üstünlüğünü kafadan 1,25'le filan çarpmak lazım. maç başlıyor ve tolga kibar feyzo'daki bilo gibi vücut hareketleri yaparak açılışı yapıyor. sonrasında gomez durumu 1-1'e getiriyor. sonra yine 2-1 geriye düşüyoruz ve sosa ile 2-2'y, yakalıyoruz. derken 90.dakikada, bizi iki hafta önce ipten alan sosa yine sazı eline alıyor ve zor da olsa 3 puanı cebimize koyuyoruz. bu arada demeden geçemeyeceğim. bu maçta verilmeyen bir penaltımız var ki evlere şenlik

    sezon arası için bir galibiyete daha ihtiyacımız var. ilk yarının son maçında konyaspor'u ağırlayacağız. maç dengede başlıyor ve ilk yarı gol olmuyor. bu maçta dikkat çeken bir şey var. akhisar ve sporting maçlarında sıçan tolga, galatasaray maçında oynamamış, ardından osmanlı deplasmanında da hatalı gol yemişti. uzun bir aradan sonra ilk defa kendi taraftarının önüne çıkan tolga tedirgin. vücut dilinden belli oluyor. kaleden çıkması gerekn yerlerde çıkamıyor. haliyle rhodolfo ve ersan da artık ona güvenmiyorlar ve geriye pas yapmıyorlar. neyse ki devre arasında iki stoper de gidecek :) maçın 50.dakikada ortaya oğuzhan çıkışıyor ve ince işlerle ilk golümüzü atıyor. sonrasında ise tıkanıklığı açıyor ve maçı 4-0 alarak ilk yarıyı lider kapatıyoruz.

    devre arasında çok acayip işler oluyor. öncelikle ersan için çin'den 7 m €'lk bir teklif alıyor ve onu satıyoruz. sonra gelecek vadeden kanat oyuncusu olarak aras özbiliz'i alıp rayo vallecano'ya kiralıyor ve kaleye denys boyko'yu alıyoruz. ardından milosevic-marcelo takası yapıyoruz. üstüne de getafe'den alexis'i alıyoruz. yani elimizde stoper olarak rhodolfo, alexis ve marcelo olmak üzere 3 stoper kalıyor. aslında bir takımın en az 2 sağ, 2 sol olmak üzere 4, ideal olarak ise 5 stoper ile yola çıkması gerekir. bizde ise sadece 3 kişi var.

    bu arada kupa maçlarından pek bahsetmek istemiyorum. çünkü yedek ağırlıklı kadrolarla çıkıyoruz ve maçların pek bir heyecanı yok. kupa'nın dikkat çekici isimleri ise cenk ve kerim. takımı ikisi sırtlıyorlar. bu arada iyileşen veli de kupa maçlarında deneniyor ama pek randıman alınamıyor. neticede kupa'da gruplardan çıkıyor, son 16 turunda bucaspor'u geçiyoruz ve çeyrek finalde konyaspor'a eleniyoruz.

    artık ikinci yarıya başlamaya hazırız. ilk maçımız içeride mersin idman yurdu ile. maçtan önce kar başlıyor ve şiddetini git gide arttırıyor. bunun üzerine maç tatil ediliyor. kupa maçları sebebiyle maç sonraki güne değil, ileri bir tarihe erteleniyor. bizim maçımız dışında bütün maçlar ise oynanıyor. ertesi hafta trabzon deplasmanına gidiyoruz. ancak orada sahaya bile çıkamıyoruz. kar sebebiyle maç ileri bir tarihe erteleniyor. bu esnada diğer maçlar oynanıyor.

    takım bir türlü ikinci yarıya başlayamıyor. biz de onlar da geriliyoruz. tabi bu esnada diğer maçlar oynandığından puan cetvelinde suni değişiklikler oluyor. fenerbahçe şimdiden 5 puan önümüzde lider görünüyor. 20.hafta maçını da bizden önce oynayacakları için, kazanmaları halinde 8 puan fark olacağını ve beşiktaş'ın büyük baskı altına gireceğini ve bu baskından çıkmalarının çok zor olacağını yazıp çiziyorlar. neyse ki o hafta antalya fenerbahçe'ye 4 tane atınca sesleri ufaktan kesiliyor ama bazı yazarlar hala psikolojik üstünlüğün fenerbahçe'de olduğunu yazmaya devam ediyorlar.

    (bkz: psikolojik üstünlük fenerbahçe'ye geçti)

    ancak bizim söyleyecek çok sözümüz var.

    zorlu virajlar, psikolojik savaşlar --> #60790870
34417 entry daha
hesabın var mı? giriş yap