57 entry daha
  • şu bir kere önemli, filmi kim yapmış olursa olsun: anadolu'nun herhangi bir kasabasında geçen, sıradan bir hikaye. büyük iddiaları yok, büyük lafları yok, büyük mesajları yok. buna hasretmişiz. türk sineması cin olmadan adam çarpanlar galerisi olduğu için, düz, basit, yalın, sıradan, samimi bir hikaye hemen karşılık buluyor, gişe bulmasa da. ki bu film aslında epey yer buldu basında, bulmadı değil. normalde bu kadar bile bahsedilmezdi, bir momentum yakaladı bir şekilde. filmdeki ses ve kurgu aksaklıkları tabii ki göze batıyor, batmıyor desek yalan olur. ama anlatılan hikayeyi dikkate alarak çok üzerinde durmuyoruz. ama aslında durmak da lazım: bazı sahnelerin bir yere varacağını düşündüm, hiçbir yere varmadı. müzik iyi oturmamıştı, bazı sahnelerde boş yere gerilim müziği dayadı arkadaşlar ama o sahneler öyle havada kaldı, niçin filme konduğu anlaşılamadı. filmin sonu da montaj açısından sorunlu idi. senaryoda da bazı boş noktalar vardı (misal karpuzcu çırağının kardeşlerini niye hiç görmedik?) her neyse, sonuçta ahmet uluçay, çok iyi numaralar da bulmuş, sinematografik açıdan, takdir etmemek mümkün değil (çöpe giden filmlerin kapıyı takıldığı ve kendine kendine "gösterim" haline geldiği sahne misal) uluçay'ın bir sinema anlayışı var, bir anlatımı var. 2004'ün nadir iyi şeylerinden.
295 entry daha
hesabın var mı? giriş yap