100332 entry daha
  • perşembe sabahı 9.30'da beş yıllık meslek hayatımda beni en çok etkileyen dosyanın karar duruşmasına gireceğim ve neredeyse iki haftadır uyku tutmuyor.
    yapılması gereken her şey yapıldı, vicdanım son derece rahat. ancak tahliye beklememekle birlikte içimde ufacık da olsa bir umut var. içimi dökmek istedim ama nereden nasıl başlayacağımı beceremedim, bilemedim. yapamıyorum.

    bir cuma sabahı, akşam hayatındaki en unutulmaz güne dair kabusu yaşayarak sabah gözaltına alınacağından habersiz şekilde dört yaşındaki kızını öperek, eşiyle rutin haliyle vedalaşarak çıkan genç bi' adam iki yıla yakın süredir tutuklu. medya organlarında bangır bangır vatana ihanet etmekle darbeci diye itham edilen on binlerce askerden birisi, üsteğmen. hikayesini de anlatmaya mecalim yok ancak mesleki tecrübem, mesleğim üzerine konuşarak o kadar eminim ki suçsuz bir adam. normal şartlarda soruşturma aşamasında bile tutuklama talep edilmemesi gerekirken 21 aydır ailesinden çok uzaklarda. kızı cezaevinde camın arkasından babasıyla telefon yardımıyla konuşurken dahi babasını görevde sanıyor...
    iki haftada bir eşi, kızı, annesi, babası ve iki kardeşini görebiliyor, haricinde tutuklu arkadaşları dışında her hafta gördüğü tek kişi bendim. her hafta duruşma ile ilgili rutin çalışmalarımız dışında dışarıdaki hayatı anlattım ona. esasında anlatmak içimden gelmese de o soruyordu ve ben de haliyle cevaplamak durumunda kalıyordum. görüşün sonunda "dışarının kıymetini bil" diyerek gözlerime baktığı ve vedalaştığımız anlarda işi goygoya vurup "hee abi hee yaa" diyerek geçiştirmeye çalışsam da cezaevinden çıktıktan sonra her defasında yaklaşık elli kilometrelik yolu türkü dinleyip burnumu silerek gelmemin sebebi budur. yanisi, ne kadar sikindirik şeylere üzüldüğümü idrak etmem, üzerine istisnasız her defasında düşünmem, cuma günü saat 18'den sonra ankara'ya tepeden inerken yaptığım rutin eylem oldu.

    kendim için bişi istemiyorum, bu dosyadaki zaman kaybım ve maddi zararımı dahi hesaba katmazsak, neredeyse aldığım iki kuruş ücret için dahi pişmanlık duyacak seviyeye gelmişken akıl sağlığımı kaybetmememin tek yolu bu dosyada müvekkili beraat ettirmemdir. umudum az da olsa istinafta, o da olmadı yargıtay'da beraat etmek durumunda. aksi halde bu mesleğe dair içimde kalan son kırıntılar da böyle gidecek ve işimi iyi yaptığıma gönülden inanmama rağmen paramparça olup bitireceğim.

    yapılması gereken her şey yapıldı, bundan sonrasında hem kendim hem müvekkil hem de benzer durumdaki insanlar için tanrıya sığınmaktan gayrısı aklıma gelmiyor.

    yardım et, lütfen...
173383 entry daha
hesabın var mı? giriş yap