353 entry daha
  • unutulmayacak sahnelerden biridir... sultan'ın * ibraam'ı * vurduğu sahne...

    bölüm 35'tir, adıda "sağım solum ebe" veya "hoşça kal"

    hesaplaşma

    (sultan, ibrahim'in kaldığı hanın boş avlusuna girer. boş avluya kuş cıvıltıları dışında büyük bir sessizlik hakimdir. sultan güçlü bir sesle bağırır.)
    - ibrahim!

    (ibrahim sese çıkar. hanın üst katından avlunun ortasındaki sultan'a umut ve sevgiyle bakar... (kararma))
    (sultan ve ibrahim'i avluda yan yana oturmuş görürüz. tüm bu konuşma sırasında hep kuş sesleri vardır. kısa bir sessizlikten sonra)

    ibrahim- aklım yerinde değil gaç gündür. hep sizi düşünmekteyim, hep seni düşünmekteyim o günden beri. nası oldun, ne ettin... sen, zarife...
    sultan- ondan daş üstünde daş bırakmadın gonakta. yıktın geçtin her yanı. bu mu senin insanlığın, bu mu senin adaletin, bu mu düşündüm dediğin...
    ibrahim- öfkelendim sultan... çok kızdım size. karşı gelmeyeceğdiniz bana, ayak diremeyeceğdiniz... ben böylesi bi adamım işte... kızgınlığım-
    sultan- gızgınlığın adam dövdüreninden, adam öldüreninden... gızgınlığın ocak batıranından, hayat garartanından he mi, he mi ibraam! yuva dağıtanından he mi!
    ibrahim- yuvamız, ocağımız dağılmadı sultan. sen istersen dağılmaz.
    sultan- bizim bi ocağımız var mıydı ibraam, oldu mu heç?
    ibrahim- öyle deme sultan, yıkıp geçme onca yılı. ben seni sevdim, bilmez misin bunu? urfa'dayken, gençliğimden, sabi sübyanlığımdan kelli sevdim seni ben. bilmen mi bunu? hancıların sultan geçiyo dedilermiydi yüreğim kuş gibi fırlardı yerinden. hiç bi gününü unutmadım ben. bu şeher bizi böyle etti, bu şeher bizi yıktı, geçti... allah kimseyi kötü olsun diye yaratmaz demiştim sana bi gün, hatırlar mısın? hı? kul kulu kötü eyler, parasızlık, fukaralık kötü eyler. hancıların sultan, hele yüzüme bak... artık paramız pulumuz her bişeyimiz tamam...

    (ibrahim bir yandan ağlayarak devam eder)

    ibrahim- hele bi bak! öyle bi bak ki; yok say geçen günleri, yok say olup biteni, sen ben ikimiz bir olak ki tövbe edek her bişeye. aynı onbeşimizdeki gibi günahsız, saf olak. her bişeye yeniden başlayak sultan. sen, ben, zarifem.. kızgındım, öfkeliydim.. ama sen geldin ya bana, ibrahim deyiverdin ya, gitti.. herşey bitti geçti. gel, gel barışak sultan. kötüsü geride kalsın ha!
    sultan- golay mı ibraam, golay mı artık.

    (sultan yerinden kalkar. arkası ibrahim'e dönük bir kaç adım atarak konuşmaya devam eder)

    sultan- dilim demese de, aklım unutsada geçmiş günü, galbim unutur mu sandın! galbim her gün bağırmaz mı bana göğsümden yalan bu ömür, yalan bu dünya deyi...

    (ibrahim hıçkırarak ayağa kalkar)

    sultan- olmaz ibrahim olmaz. sen ve ben gocaman iki yalancıyız biz. senin sevda bildiğin inat, senin sevda bellediğin gavgada kazanmaktır esasta. yanlış bilin sen onu. rabbim bunca yalana bir hakikat yaratmış, adını zarife koymuş. zarife lal olmuş, ağzı dili tutulmuştur ibraam. sen de ben de yaşadıkça o gün yüzü görmeyecek, o gız mutlu olmayacak... gızı yaşarken mezara kodun ibraam. son sözüm şudur ki, rabbim seni de beni de bağışlasın.

    (sultan çantasından silahı çıkarır ve ibrahim'e doğrultur. ibrahim panikle ..)

    ibrahim- sultann, sultan yapma! dellenme! hapislerde çürürsün... beni düşünmüyorsan zarife'yi düşün! o nolacak!
    sultan- zarife mutlu olacak, unutacak bu günleri biliim. bizdik onu solduran. sendin, bendim bahtını garartan. biz gideceğiz, o yaşayacak. hiç kimse beni mapusa koymayacak, gimse bana katil demeyecek. ölüler katil olmaz. allah seni cehenneminde garşıma çıkartmaya. şahadet getir ibraam
    ibrahim- sultan!
    sultan- şahadet getir ibraam

    (sultan tetiğe basar. aynı anda kuş şakımaları yerini kaçışan kuşların kanat seslerine bırakır. sultan birkaç kez daha tetiğe basar ve ibrahim yere yıkılır. daha sonra sultan namluyu kendi karnına çevirir.)

    sultan- (iç ses) eşhedü en la ilahe illallah...

    (ve tetiğe basar. sultan'ın parmaklarından kurtulup yere düşen silahla birlikte sultan da boş avluya yığılır. sultan'ın cansız bedeninin üzerine sultan'ın sesi düşer.)

    sultan- (iç ses) sanki bir ben vardır benden içeri. o davranıp kalkmakta, sanki yükselmekte göğe. böyle mi olurmuş ölmek dedikleri. ah sultan, hancıların sultan. böyle boylu boyunca uzanıp yatmakta varmış gaderde.

    (bu sırada sultan'ın göz hizasında yerde bir karınca yürümektedir. ses devam eder)

    sultan- (iç ses) şu garıncaya can veren rabbim bağışlar mı ki seni. hey mübarek; şunun çalımına bak hele! yaz geliy zaar. yaz gelmekte sen gitmektesin. ah sultan, hancıların sultan. hele dön de bi halına bak şimdi. hele dön de bir bak şimdi...

    (aynen çemberimde gül oya diyalogları adlı kitaptan alınmıştır. noktasından, virgülüne kadar dikkat edilerek yazılmıştır. varsayınız ki, şerif sezerden tekrar dinliyorsunuz bu cümleleri...) (ah hancıların sultan, yazarken bile ağlattın beni!)
605 entry daha
hesabın var mı? giriş yap