282 entry daha
  • [yazdıklarımın çoğunu kendi fakultemi düşünerek yazdım]

    daha kazandığımı bile bilmeden eleştirmeye başladığım, öncelikle web sitesinden başlayarak seneler içinde milyon tane sorun bulduğum okul.

    ama içine girdikçe çoğu sorunun öğrenciler ve yöneticiler tarafından çözülebildiğini, sadece etrafına ve sorunlara duyarlı olarak zaman ayırmak gerektiğini gördüm. eleştirdiğim bazı şeyler tamamen, bazıları kısmen değişti. bazılarını artık eleştirmeyi kestim. eksikleri de vardı, ama şunu kesin biçimde anlayabiliyordunuz ki, bu okuldaki bir öğrenci olarak sizi dinleyen insanlar vardı. en olmadı, kendizi dinletmenin yollarını buluyordunuz. önemli olan istemek ve mantıklı biçimde, doğru yöntemlerle kendini ifade etmekti.

    koç üniversitesi, başarılı öğrenciye dünyanın kapılarını açan bir üniversite. "abi, koç'a senin bölüme geleyim mi?" diyenlere dediğim tek şey, "gerçekten okul okumak istiyorsan, kararlıysan gel" oluyor. koç'un eğitimi iyi, ama koç ilgi istiyor, zaman istiyor, motivasyon istiyor. özellikle bölümler zorlaştıkça ödevler, devam zorunluluğu, sınavlar boş vakit bırakmıyor. en azından benim bölümüm, bilgisayar mühendisliği bu durumda. genel olarak mühendisliklerin böyle olduğunu da söyleyebilirim sanırım.

    atilla aşkar'ın bir röportajında "nasıl okulda hiç sorun çıkmıyor?" sorusuna "öğrencileri boş bırakmıyoruz. bu yüzden sorun çıkartmıyorlar" dediğini hatırlıyorum. gerçekten de öyle.

    ama aklı biraz karışık olan, hayatta ne istediğini tam kestirememiş, herşeye el atan, okulla iş hayatını birlikte sürdürmeye çalışan birisi için çok zor, baskıcı, sıkıcı bir okul. bu okul bitecekse, bitirecek kişi kendisini okula adamalı. öbür türlü yürümüyor. diğer üniversitelerdeki insanlar haftanın 2-3 günü dışarıdayken, koçta bir günün boş olursa kendini şanslı sayıyorsun.

    okul dışında bir hayatın varsa çok zorlanıyorsun. arkadaşlarını görmen, düzenli olarak birileriyle buluşman, bazı işleri yürütmen veya birşeyler kurman gerekiyorsa çok zorlanıyorsun. piyasayı iş hayatında öğrenmek istiyorsan, okuldan alacağın pratik eğitim kadar körelmesine izin vermemen gereken girişimci ruhunun da önemli olduğunu düşünüyorsan, iş tecrübeleri kazanmak istiyorsan çok zorlanıyorsun.

    ve bütün bunlara ek olarak paralı bir okul, pahalı bir okul. ilgilenmediğin her anda kendine kızıyorsun çünkü onlarca parayı çöpe atıyorsun. evet türkiye'nin en pahalı okulu ama ihtiyacı olanlara, başarılı olanlara benim de bir dönem aldığım gibi burs veren, destek olan bir okul. hayata tutunmak isteyenlere hep bir şans daha yaratan okul. bugüne kadar ciddi biçimde isteyen kimseye son bir şans vermeden biletini kestiğini görmediğim okul. okul da okul...

    evet, 370 entryde birçok defa dile getirildiği gibi prosedür okulu, kurallar okulu, bürokrasi okulu, koç'un okulu. evet, ders sisteminde sorunlar var, evet bazı mühendislik bölüm dersleri çok az alan dersi barındırıyor ve bundan mutsuzuz, evet advisor sistemi pek çalışmıyor, evet bütün hocalar çok iyi ders anlatamıyor, hatta bazıları anlaşılır cümleleri zor kuruyor ama bunlar koç'u kötü bir okul yapmıyor.

    evet koç özel bir üniversite, sosyete takımı da burada, evet suzy'deki sosyetik diyaloglar insanın ufkunu daraltıyor ama bunlar koç'un öğrencilerini değersiz yapmıyor. aksine, her türlü insanı barındırıyor, her türlü insandan birşeyler öğretiyor, önyargıları yıkıyor. bazen öyle insanları tanıtıyor ki, kendi yanlışlarını daha iyi görüyorsun, hayattaki yerini, elindeki şansları farkediyorsun. bazen öyle güzel insanlarla tanışıyorsun ki, kendini sorguluyorsun.

    okul öğrencisini seviyor, okul öğrencisini korumak istiyor. mesela ben, bugüne kadar yazdığım herşey idare tarafından okundu, hatta bir defasında gazeteye çıkan ve baş ağrıtan bir yazıyı da (konseyin izniyle) sözlüğe ben koymuştum. buna rağmen az kahrımı çekmediler. süper bir dekanı, çok tatlı öğrenci işleri kadrosu, öğrencilerini çok seven, çok iyi niyetli bir rektörü ne zaman bir konuda fikir istesem randevu verip beni dinlediler, kötü günümde destek oldular. tamam, bazen büyük saçmalıklar gördüm, olmaması gereken şeylerden sorunlar yaşadım ama aynı miktarda ben de saçmaladım. rektörümüz bunlara "büyüme sancıları" dedi, geçti.

    okul küçük bir çocuk gibi, okul şehir dışında, hergün gelmeni istiyor, okul devam zorunluğuna sahip, her an orada olmanı istiyor, okul fazlasıyla ödev ve proje veriyor, boş zamanlarında onunla ilgilenmeni istiyor. okul, bazen üstüne üstüne gelip özgürlüklerini kısıyor ama eğer ona katlanırsanız, büyüyen siz oluyorsunuz.

    ben bir süre okula gitmemeye karar verdim. double f yaptığım dersin sınavına girmedim ve bu sayede okulu dondurma şansına sahip oldum. ailemden maddi destek almayı kestim ve bir işe girdim, ev arkadaşı bularak kendi evime çıktım. bu sırada kendi işim olan reklamgiy'i de geliştirme fırsatı buldum. bütün bunların sonunda gerçekten ne istediğimi anlamamı sağlayacağını umuyorum. çünkü öbür türlü diploma almak için okuyan insanlardan olmak istemiyorum. zaten o tür insanlardan olamıyorum, çünkü isteksizce bir işi yapamıyorum. sorgulamadan öğrenemiyorum. gerçekten bilgisayar mühendisliği okumaya, ve önümdeki birkaç seneyi sadece bilgisayar mühendisliği okumaya karar verirsem döneceğim okuldur. koç'tur. aksi olursa, hoşçakal diyeceğim okuldur.

    gecen zamandan sonra edit: geri donmeye karar verip geri dondugum ve adam gibi degerini bilerek okudugum okuldur.

    edit2: rektörünün değiştiği, bir çok sınırlayıcı kuralın giderek öğrencilere daha rahat bir ortam sağlandığını öğrendim. bu sırada ben kendi bölümümden severek mezun oldum, kendi sektörümde bir iş kurarak hayatıma devam ediyorum.
1208 entry daha
hesabın var mı? giriş yap