11 entry daha
  • dışarıdan bakınca son yıllarda suyu çıkmış gibi duran bir fikrin filmi bu. çok sayıda karakter, bir şekilde ucundan da olsa kesişen hayatlar, sonu başı çok önemli olmayan, hayatın bir dönemine odaklanan öyküler... yine de dışarıda iyi eleştiriler aldığını duyduğum bu filme gitmeye kararlıydım, festival* kitapçığında tamamını okumadan bilet almam da bundan. ne mutlu ki, sadece biçimsel anlamda beklediğimden farklı değil, aynı zamanda beklediğimden çok çok çok daha iyi buldum filmi.

    10-12 dakikalık kısa filmler var filmde. her biri de plan-sekans çekilmiş, böyle korkunç bir cesaret var. yani kesmesiz, biçmesiz, 12 dakikalık tek çekimle tamamlanmş her bir kadının episodu. yönetmenin bu tercihinin sebebi çok açık, filmdeki 9 kadının hayatını anlatmak değil niyeti; nasıl yaşadığını, kimlerle yaşadığını, amaçlarını, korkularını, özlemlerini ortaya koyabileceği 12 dakikanın peşinde rodrigo garcia. bunu da çok büyük ölçüde başarmış. teknik açıdan izlemesi çok zevkli olan filmini, gerçek anlamda çok dramatik öyküler, mükemmel cümleler, çok başarılı oyunculuklar yardımıyla içerik olarak da harika hale getirmiş. bir yandan kısa film-uzun film ayrımının anlamsızlığını düşündürüyor; bir hayatı özetleyebilecek, o hayatın en kilit anları, en karmaşık ve en önemli dakikaları bir film olabilir.

    --- spoiler ---

    özellikle birkaç öyküde bunu mükemmel başarmış garcia: genç samantha'nın annesi ve babası arasında geçmekte olan gençliğini, holly'nin üvey babasıyla ilişkisinin tüm hayatında onu nasıl vahim sorunlarla yüz yüze bıraktığını, ruth'un bir gecelik kaçamak deneyimine nasıl ihtiyacı olduğunu tüm çarpıcılığıyla izledik. camille'in ameliyat korkusunu kocası için nasıl bir kabusa çevirdiğini izlemek de hoştu.

    ama filmin zirvesi benim için hemen başlarıydı. ikinci öyküde diane'i (robin wright penn) markette eski aşkı damian'la yıllardan sonra karşılaşırken izlemek bıçak gibi bir deneyimdi. büyük ihtimalle aşka dair öykülerden en çarpıcı, en acıtıcılarından birisi vardı burada, çırılçıplak haliyle. yıllar geçtikçe kapanmış olan yaraların nasıl bir anda açılabildiğine dair, mükemmel bir "iz bırakanlar unutulmaz" öyküsüydü diane episodu. beni de henüz filmin 20. dakikasında ağlatmış oldu nine lives. özellikle şu diyaloguyla da herhalde en "gerçek" birkaç aşk cümlesinden birkaçını yazmış oldu hafızama:

    -böyle yıllar sonra evlenmiş olarak karşıma çıkıp aklına geldiğimi söyleyemezsin. bunu yapamazsın.
    -neden?
    -karını seviyor musun?
    -evet. tabii ki. sen de kocanı seviyorsun. bunlar farklı şeyler.
    -nasıl farklı?
    -çünkü söz konusu olan biziz. biz damian ve diane'iz. hep var olacağız ve hiçbir şey bunu değiştirmeyecek.

    böylece aktı gözyaşları. böylece film kalbime işlemiş oldu. buradan sonrasını objektif olarak izleyemedim, belki sadece 12 dakika boyunca damian ve diane'i izlesem de yeterdi ama gerisinin bir eksiği olduğundan değil, bu ikisinin çok fazlası olduğundan.

    --- spoiler ---

    velhasıl, çok güçlü bir film. şimdilik zor görünse de vizyona girmesi dileğiyle.
    8,5/10
22 entry daha
hesabın var mı? giriş yap