138240 entry daha
  • ve eylül gidiyor,
    yavrusunun cesedini kucaklama kahrıyla sarılıyor bana.
    bir peygamber sırtından bıçaklanıyor içimde tanrı’nın kahkahaları eşliğinde.
    beni alıp güneşin doğmadığı bir yere zincirliyorlar.
    tüm kapılar yüzüme çarpıyor tek tek,
    dilini bilmediğim bir ülkede kaybolmuşum gibi ne yapacağımı bilemiyorum.
    kan bulaşıyor sabıka kaydıma, kendimi kesiyorum.
    birbirinin yakasına yapışıyor iki düşman gibi umutlarım ve intiharlarım.
    ben tam ortalarında bir o yana, bir bu yana çekiştirilirken kâğıt gibi yırtılıyorum.

    eylül gidiyor,
    senin yaşadığını hatırlatıyor bana.
    ne garip diyorum,
    bendeki özlem, ölmüş birine duyulan gibi. ne acı,
    arayamıyor olmak seni.
    hálâ sesinin çıktığını bilmeme rağmen,
    hâlâ kanının sıcak,
    halâ o kusursuz bedeninin toprağın üstünde olduğunu bilmeme rağmen.
    ne acı!

    eylül gidiyor,
    senin yaşlandığını söylüyor bana.
    ne büyük kayıp diyorum,
    izleyememek ağaran saçlarını senin.
    şahit olamamak otuzlarına, kırklarına...
    o en güzel çağına ortak olamamak,
    ne büyük kayıp.
135452 entry daha
hesabın var mı? giriş yap