8 entry daha
  • kahvemi içtim yetmedi bir tane daha yaptim. sparta zamanında antik yunan'da çay, kahve falan yoktu sanirim. malumunuz bu solcu milleti çayı kahveyi deli gibi içer, bu sicakta sigaradan dumanaltı olmuş odalarda boğazli kazakla oturur, mahvolur, kizamiklar çikarir.. tarihin zorunlu yasaları ve solculuğun olmazsa olmaz ritüelleri yüzünden şort üstünde siyah balikçi kazakla oturuyorum şu anda o yüzden ben de biraz zor durumdayim. ve yine o yüzden çay kahve ve muhtemelen boğazli kazak da olmayan bir toplumda sinif mücadelesi nasil yürüyormuş hiç tahayyül edemiyorum. bu nedenle yeni bir tein-kafein-nikotin-orlon temelli sinif mücadelesi teorisi üzerinde çalışıyorum. kismetse artik onu da martilar gibi kiçimizdan uydurucağız ilerde … (konu içime bayginlik getirdiği için mevzuya girmemek için eğlence ariyor da olabilirim bana bakmayin…)
    neyse sparta’ya ve helot’lara dönelim biz..

    bildiğiniz üzere sparta’yi önemli kilan antik yunanin iki büyük site devletinden biri olmasidir. diğeri malumunuz üzere atinadir. (zihninizde uçuşanları hatırlayın zaman zaman kullanacağız onları... sparta ve atina arasindaki peleponnes savaşlarini, atinanin sparta’nin köleler destekli askeri gücüne direnememesini, bir başka site devleti korinti ve sparta’nın oluşturduğu peleponnes ittifakini, ilerleyen dönemde platon vs. araciliğiyla yürütülen cumhuriyet, demokrasi, oligarşi, devlet tartismalarini vs.. atina demokrasinise karşi sparta olgarşisini, engels falan okumuşsaniz onun atina’nin köleleştirilmiş kadını’na karşı sparta’nın özgür ve saygın kadınına göndermeye yapmasini, makedonlari, büyük iskenderin “ortalığı temizlemesini”, roma’nin imparatorluğunu, sezarlar, roma’nın sürekli sparta’ya atif yapmasini vs.vs. hatirladiniz mi böyle bir şeyler..umarim..)

    evet nerde kalmıştık, helot’lar sparta’nın köle sınıfıdır demiştik. bu ifadede bir ayrım gördünüz mü? spartalılar’ın demedik, sparta’nın dedik değil mi? evet sparta antik site devletinde, kölecilik bir “devlet köleciliği”dir. en yüksek biçimini roma köleciliğinde gördüğümüz ve atina’da da yaygın olan kölecilik ilişkisinden farklı bir kölecilikle karakterize olur sparta. helot’lar “hukuken” sparta devletinin köleleridir.

    önce biraz sparta’ya bakalim o zaman. sparta belki de bugünkü anlamiyla tarihin gördüğü ilk “devlet”tir. atina cumhuriyetine karşı, sparta devleti!. (aradaki farkı tahayyül edebileceğinizi umuyorum.) ordudan, ekonomik ilişkilere, evlilik ilişkilerinden diğer cinsel münasebetlere kadar her şeyin “devletin çikari” için düzenlendiği, oligarşik yönetimin egemen olduğu yaklaşik 8 bin kilometrekarelik bugün için küçük bir coğrafya’da hüküm süren bir “site devleti”nden sözediyoruz. (küçük dediğimize bakmayın, döneminin en büyük site devletlerinden biridir sparta, hatta yunanistan’in en büyügüdür. ama yine de coğrafi/demografik sinirlar önemlidir ve 8.000 kilometrekare gibi oldukça küçük bir coğrafi alan ayni zamanda devlet köleliğinin yönetilebilmesine de uygun bir coğrafya demektir.)

    sparta’da köleliğin, köleci üretim tarzinin bildiğimiz ev köleliği, prangali kölelik ya da “özel mülk köleler” biçimlerinde olmayişi sizi yaniltmasin.. her iktisadi-toplumsal ilişkide iaynı hukuki parametreleri ya da eş biçimli hukuki mülkiyet biçimlerini arayan, ve parametrelerine metafizik bir anlam yükleyen her dogmatik gibi sparta’da prangali köleler arayanlar boşuna yorulmasin, yoktur. ion kökenli atina’nin, dor spartalilar için söylediği “onlarin doğru dürüst köleleri bile yok” minvalindeki "aşağılamalar" da sizi yaniltmasin. “özel mülk köleler”in olmayışı antik bir toplumda köleci üretim tarzının olmaması anlamına gelmez. ("özel mülk köleler" olmasi da köleci üretim tarzının egemenliği anlamina gelmez. olsaydi 19 yüzyila kadar kuzey amerika'da köleci üretim tarzı vardi diyebilirdi bizim taksanomik martilarimiz) kölecilikteki özel mülkiyet kavramiyla kapitalizmin özel mülkiyetin ayni kavramsal içerikte olmadiğini söylemekle yetinelim ve anlasilmasini umalim.. devlet köleliği, köleceliğin en olgun biçimlerinde, roma’da ve hindistan’da vs. de “özel mülk kölelerin” yanı sıra süren, yaygin olan bir kölecilik ilişkisidir. neyse buna daha sonra döneceğiz yine sanirim….

    ne diyorduk, evet sparta toplumunda köle sahibi olmak “özel ve yurttaşlara tanınan bir hak” değildir. sparta’da köleler hukuken devlet’in köleleridir ve doğrudur kimse devletin kölelerine devletin izni olmadan dokunamaz… özel kişilerin (kleroi oluyorlar) tasarrufuna birakilmiş topraklar (bu topraklar da kleros oluyor bu durumda yanilmiyorsam) üzerinde çalıştırılan devlet köleleridir helot’lar ve topraktan elde ettiği ürünün büyük bir bölümünü, kendi topraklari üzerinde söz söyleyen “efendilere” ve “devlete” verirler. bütünüyle devletin varlığı ve devami için oluşturulmuş yağmacı bir tarım toplumunda köleciliğin de oligarşik devlet aracılığıyla yürütülmesinde şaşırtıcı bir yan yoktur. ve yine antik yunan’ın en yayılmacı devleti olan ve sürekli savaşlarda nüfusunun önemli bir bölümünü yitiren sparta’nin helotlari askerlik hizmetine zorlaması, toprağa bağlanmış köleleri “geri çağırması” da şaşılacak, “köleciliğe aykiri” bir durum değildir. sparta devleti, kendi varliğinin devamı için zorunlu olarak helot nüfusunu her dönem kontrol etmiştir. (helot ve sparta’nin özgür yurttaşlarınin nüfusu oranlari sparta tarihi boyunca hemen her zaman demografik bir sıkıntı olmuştur. apella’nin en önemli görevlerinden biri helot nüfusunu kontrol etmek, helotlarin sayisi aşırı arttığında kitlesel kiyimlar ya da “gece avlari” düzenlemek, özgür yurttaşlarin sayisi savaşlar nedeniyle çok azaldiğinda da helotlar arasindan seçilenlere özgürlüklerini satin alma firsati vermek olmuştur)

    helotlarin kökeni ise tartışmalıdir. başlangıçta birkaç dor köy’ünün birleşmesiyle kurulan sparta sitesinde helot’ların dor olmayan bir pelepones halki olduğu, daha sonra da site genişledikçe savaş esirlerinin “helotlaştırılması” sonucunda sayılarının arttığı ve kölelik ilişkisiyle devlete ve toprağa bağlandıkları biliniyor. helotlaştirilmayan ancak yurttaş da sayilmayan diğer özgür “zümreler” ise çoğunlukla ya siteye sonradan yerleşen akha’lar ya da fethedilen yerlerdeki dorlardir.

    “toprak kölesiydiler, ancak toprakta istediklerini ekebiliyorlardi.”, “nesillerini devam ettirebilirlerdi”, “aileleriyle yaşıyorlardi”, “inanç hürriyetleri vardi”, “orduya katilirlardi” vs. bu nedenlerden ötürü köle değildirler gibi pek şahane düşünceler ileri süren mantik martilarina da pek inanmayın. onlar, egemen siniflarin yönetimindeki bir devletin belirlediği bir hukuki statü içinde üretim bölüşüm ve yeniden üretim sürecinin ilişkilerini görmekten de en az bete noir’leri haline getirdikleri “total teori”lerden olduğu kadar korkarlar. topluma ve toplumsal snıflara devlet hukukunun, onun uzantilarinin ve muhtelif kurumsal ilişkiler içinde onlarin nesneleri olarak bakmayi tercih ettikleri için, helot’lara baktiklari zaman da patates eken “huzur” içindeki ingiliz köylülerine benzer bir “zümre” görürler. aslan yürekli rişar’ın peşinde zirhlar kuşanmış, haçlı seferine çıkan, şovalyeleri giydiren, “her hakka sahip” ama “yalnizca topraklarından ayrılmalarına izin verilmeyen” helotlar!
    sizin de bu tanimlari okuduktan sonra "helot" olasiniz geliyor değil mi…
    ama durun canim hemen acele etmeyin… önce derin bir nefes alin bizim yaptiğimiz gibi ve ardindan biraz huzur bulmak için gece yarisi çiçeklere su vermeye gidin… belki o çiçeğe verdiğiniz su çiçeğin bedenine yürür, o çiçeğe konan bir sivrisinek gider bir tarih ya da iktisat tarihi öğrencisini sokar o da gelir iç sıkıntısıyla antik yunan toplumunda sınıf mücadeleleri konulu ödevinde bunlardan yararlanir, kimbilir.. hem helotlarin sardunya ekmesine izin veriyorlar miydi acaba...
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap