17 entry daha
  • antalya’ya 35 km. uzaklıkta, tekirova’nın hemen yanı başındaki antik bir kenttir. hellen dilinde "tanrı esirger" anlamında bir sözcükken bilge umara göre ise luwi kökenlidir ve deniz kentçiği anlamına gelir. efsanelere göre, kent m.ö. ii.binin sonunda mopsos ve lakious tarafından kurulmuştur. tarihçi athenaios’un anlattığı efsaneye göre lakious kendine bağlı bazı kabilelerle buraya gelmiş araziyi beğenmiş ve şehrin burada kurmaya karar vermiş. fakat o sırada burada kylabras isimli bir çoban yaşıyor ve sürülerini de burada otlatıyormuş. lakious , o sıralarda para mefhumu olmadığı için çobandan araziye karşılık hububat veya balık teklif etmiş. çoban kurutulmuş balığı tercih etmiş ve topraklardan sürüsünü alarak çekip gitmiş. bu yüzden kuru balığı burada adak olarak kullanmak bir gelenek olmuş. sonraki yüzyıllarda bu o kadar benimsenmiş ki ucuz bir adak için phaselis adağı bir deyim olarak kalmış.

    strabon, phaselis’in üç limanı olduğunu, en büyüğünün ise yarımadanın güneyindeki olduğunu yazar. kentin kuruluşu kesinlik kazanamamakla beraber tarihte ismi en erken fenike ile yunanistan arasında ticaret gemilerinin uğrak yeri olarak geçmektedir. kent m.ö.690 ‘da zengin ormanlık bölgeye yakın oluşundan ötürü rodosluların bir kolonisi olarak kurulmuştur. m.ö.vii - vi.yy.larda geçimini denizden sağlamış ve ticaretle gelişmiştir. batı anadolu’ya persler egemen olduğunda phselis de bundan nasibini almıştır. kent ilk sikkelerini m.ö. v nci yy.da pers standartlarına göre basmıştır.m.ö. v.yy.a ait, bilinen en eski gümüş sikkelerinin üzerinde bir tarafında gemi diğer tarafında da bir yıldız bulunur.m.s. 3.yy. a kadar da sikke basımı devam eder. büyük iskender’in anadolu’ya gelişinde kent kapılarını ona açmıştır. iskender’in bu kentten nasıl faydalandığını strabon şöyle anlatır: “... bundan sonra, önemli üç limanlı bir kent olan phaselis’e ve bir göle gelinir. bunun yukarısında, bir dağ olan solyma ve dağlar arasındaki uzun geçitlerin yanında kurulmuş termessos uzanır. bu uzun geçidin içinden milyas’a dağı aşan bir boğaz vardır. aleksandros (iskender) geçidi açmak istediği için milyas’ı yakıp yıktı. phaselis yakınında deniz kenarında dağlar boyunca aleksandros’un ordusunu geçirdiği uzun geçitler bulunur...”

    iskender phaselis’lilere son derece iyi muamele etmiş,hatta pamphlia kentlerinin elçilerini bile burada kabul etmiştir. istender’in ölümünden sonra, diğer lykia kentleri gibi m.ö.309-197 arasında ptoleimaios’luların yönetimine girmiştir. apameia barışından sonra kentin idaresi rhodos’lulara verilmiştir. m.ö. 160’da kent özgürlüğüne kavuşur ve lykia birliğine katılır bu arada kent bir müddet olympos ile birlikte korsanlara yataklık etmiştir. roma’nın bölgeye hakim olmasıyla, m.ö. 42’de brutus kente gelmiş, bölgeyi korsanlardan temizlemiş ve böylece roma hakimiyeti başlamıştır. bundan sonra kentte büyük bir gelişim olmuştur. imparator hadrianus m.s.129’da phaselis’e gelmiş, kentliler de kendi olanaklarıyla yaptıkları imparatorun heykelleriyle her tarafı donatmışlardır. ayrıca imparatorun gemisinin yanaşacağı limanın yoluna da anıtsal bir kapı inşa etmişlerdir.

    bizans döneminde kent önemli bir piskoposluk merkezi olmuşsa da m.s. iii.yy.da elverişli limanlarından ötürü korsan baskınları yeniden başlamıştır. bunun yanı sıra arap akınlarında da zarar gören kent m.s.ix.yy.da terkedilmiştir. bu lykia kentinde ticaret her şeye egemendir. antik dünyada burada yetişen yaban gülleri ve ondan yapılan parfüm çok beğenilirdi. tüccar olan halkı sırf işleri bozulmasın diye pers istilasında bile onlara yataklık etmişlerdir. zaten sikkelerindeki gemi ticareti, balık ise kuruluş efsanesini simgeler. kent insanlarının devrinde pek makbul sayılmadığını athenaus anlatmaktadır. kaynak: kenthaber.com
179 entry daha
hesabın var mı? giriş yap