37 entry daha
  • "krallık, danimarka'daki en gelişmiş teknolojik imkanları en ileri seviyedeki hastanedir. üstün kadrosu ve sınırsız olanlakları ile modern tıbbın simgesi gibidir. ancak hastanenin inşa edildiği yer eski bataklıktır ve bu bataklık korkunç sırlara gebedir. hastanenin içinde doktorların arasında gelişen garip olaylarla hastane koridorları arasında gezinen ruhlar arasında bir parallelik vardır. şeytani bir güç krallık'ın köklerini sarmıştır.
    kieslowski'nin dekalog'undan sonra sinema dünyasının en önemli tv projesi sayılan krallık içerdiği gerilim öğesi kadar keskin toplumsal hicivleriyle de dikkati çekiyor."

    birbiriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan lars von trier çalışmalarından biri bu dizi. ne europa'a benziyor, ne dogville'e ne de dancer in the dark'a...
    klişeleşmiş korku öğelerinden, bizzat lars von trier imzalı olanlarına, milliyetçiliğe, sağlık politikalarına, doktorların masonik örgütlenmesine kadar her şey nasiplenir trier'in keskin zekasından.
    belki de trier'in genel olarak elit sinema izleyicisi dışında genel izleyici profiliyle en çok yakınlaştığı film, kendini bir şekilde yakınlaştırdığı dizi/film.

    riget i'de ülkesi isveç'e dürbünle bakarak gökyüzüne konuşan stig helmer, riget ii'de klozette kakalarıyla konuşmaktadır. adamın milleyetçi ruhu öylesine gelişmiştir ki tuvalete giden "kendinden parçalar"a bile üzülmektedir, bokunu çıkarmaktadır yani kelimenin tam anlamıyla.
    moesgard çürümüş, kimliğini kaybetmiş bir yönetimdir. kendini bulması için biraz dayak yemesi gerekmektedir.
    bayan drusse'nin kiliseyi veya ruhani yönü temsil etmesi ise kadına hiç mi hiç iticilik kazandırmıyor, aksine dizi boyunca hastane içinde ordan oraya gezerken bir hayal dünyasında yaşarken bizi de peşinde mi sürüklüyor orası belirsiz.
    ama izleyici sürükleniyor her bir karakterin ve olayların peşinde.

    tanıtımda geçen "kieslowski'nin dekalog'undan sonra sinema dünyasının en önemli tv projesi sayılan.." kısmına değinmeden geçmek mümkün değil elbette.
    lars von trier ile kieslowski'yi karşı karşıya getirip kıyaslamak ne büyük aymazlık ise benzeştirmek de aynı oranda anlamsız. birinin detayları kaynayan demliğin su buharında, masaya konmuş yarım bardak votkada, hesaplamaları iflas eden bir ampiriğe hayatın sadece hesaplamalardan ibaret olmadığının gösterilmesinde; insan hayatındaki ulviyetin öneminin altını çizilmesinde. biri dünyayı temsil eden bir sitede biri bir ülkeyi temsil eden hastanede.
    biri* hiçbir şey anlatmıyormuş gibi yapıp bilgelik katarken diğeri sistemi yerden yere vururken korku/gerilim filmi denen şeyin aslında komedi filmlerine ne kadar benzediğini gösteriyor.(bak karşılaştırıyorum ama dizinin tanıtımını yapan kişi şaşırmış, sabrımızı taşırmış)

    "şeytan aşkına kötülüğe, iyilikle karşı koymaya hazır olun"
    lars von trier
50 entry daha
hesabın var mı? giriş yap