• aynı kültürel ve tarihsel kökene sahip insan toplulugudur. millet kavramiyla eşanlamlıdır. soy birligini degil sosyokulturel degerleri ortak paydaya alan bir kavramdir. ırk anlamı taşımaz
  • ırk kavramının özellikle ikinci dünya savaşı'ndan sonra tü kaka denilerek aşağılanmasıyla kendisine mecra alanı bulmuş kelimedir. her ne kadar ırk ve etnisite kavramları farklı çağrışımlar taşıyor gibi görünse de, genel olarak etnisite, ırk kavramının yumuşatılmış hali şeklinde ve daha çok kültüre vurgu yaparcasına insan düşüncesinde ve dilde tezahürlerini bulmaktadır. iki kavramın farklı anlamları içerdiği düşünülmekle birlikte, ‘ırksal’ ve ‘etnik’ terimleri çoğu zaman benzer zeminlerde bir araya gelmektedirler. yani ırk teriminin kendisi gözden düşse de, bir ırk ve ırkçılık söylemi ve bunlarla bağlantılı fikirler varlıklarını hala sürdürmektedir.
  • *etnisiteyi grupların kaynak bölüşümü sürecinde giriştikleri rekabetin bir fonksiyonu şeklinde tanımlar.ona göre etnisite töze ilişkin bir oluşum değildir.etnisite toplumsal grupların diğer gruplara mensup bireylerle girdikleri etkileşim sürecinde ortaya çıkan tasarımdır.
    bireyler geliştirdikleri grup dışı toplumsal ilişki sürecinde “öteki” tarafından oluşturulan ya tanınırlar (recognition) ya da tanınmazlar (unrecognition). birey veya grup tarafından oluşturulan etnik kimlikler; bu süreç sonrasında tasarlanırlar.
    barth’a göre aynı etnik kökenden gelen ancak uzak coğrafyalarda birbirinden farklı etnik gruplarla etkileşim halinde yaşayan toplulukların geliştirdikleri etnik kimliklerin farklı olacağını ifade eder. bu nedenle homojen bir kimlikten söz edilemez. * *
  • kendisine herhangi bir seçme hakkı sunulmamış olan herhangi bir insanın çoktan seçmeli bir sınavda şans eseri herhangi bir yerde doğması sonucunda; yaşamını, fikirlerini, duygularını ve hatta şeklini şemalini de belirlediği gibi dinini bile etkileyen kavram. daha açık haliyle, (bkz: ırk)*
  • etnisite ilk ortaya atıldığı zamandan bu yana, anlam kaymasına uğramış bir kavramdır.
    ilk zamanlarda etnisite'yi anlamdırmak için, kişiler "kan" yoluna başvurmakta idi. ve fakat zamanla -saf ırkın kalmamasından dolayı-, etnisite kelimesi, anlatılmak istenileni tam olarak karşılamamaya da başladı.
    çaresiz kalan bilim insanları, o vakitten sonra, çeşitli kültür unsurlarını, coğrafi nitelikleri de işin içine katarak yeniden bir etnisite tanımlamasına gittiler.
    buna bağlı ortaya çıkan etnisite tanımlamaları da genelde ulusa, millete karşılık gelen tanımlar oldu.
    çok kültürlülük bilmecesi adlı kitabında, gerd baumann etnisiteyi şöyle tanımlamaya çalışır;
    "etnisite köklerdir; nereden geldim, beni ben yapan nedir?
    veya tek bir deyişle doğal kimliktir ya da böyle görünür."
  • ırk terimi,deri rengi üzerine temellenen biyolojik farklılıklara önem verirken etnisite, mensuplarının ortak kültürel gelenekleri paylaştığı belli bir gruba aidiyet duygusunu ifade eder.
  • etnisite ve ırk kavramları üzerine yapılan tartışmalar günümüzde halen varlığını sürdürüyor ise de, kaba bir ifade ile ırk’ın biyolojik; etnisite kavramının ise daha çok kültürel, toplumsal ve dilsel benzerliklere odaklanan tanımlamalarla bir arada kullanıldığını söyleyebiliriz. ırksal kimlik, her ne kadar ortak kökenden gelme özelliklerine dayandırılsa da bu referansın özellikle günümüzde son derece karmaşık ve sorunlu bir ortaklık varsayımına işaret ettiği ve günümüzde herhangi bir ırksal çıkarım yapmaya imkan verecek bir antropolojik bulgunun mümkün olamayacağı neyse ki büyük oranda anlaşılmış durumdadır.

    etnik kimlik kavramı ise ortak bir köken inancının fiziksel bir temele oturtulmasına gerek duyulmayan, bu anlamda kökenden ziyade ortak bir düşünce, inanç, ya da dil sistemi gibi benzerliklerin vurgulandığı bir kavramdır. etnisite'den bahsedilebilmesi için mühim ve gerekli olan şey, bu ortak duyguları herhangi bir tarihsel ya da mekânsal etki ile benimsemiş olan bir topluluğun varlığıdır. etnik bir topluluğun tipik özelliklerinden bir diğeri ise hem kendini diğer topluluklardan farklı görüyor olması hem de aynı şekilde diğer topluluklar tarafından farklı görülüyor olmasıdır. bu alanda uzman kişilerden fulya doğruel'in ifadesiyle, etnik gruplar “bütünlüklü bir kimliğe ve kendisine özgü bir kültürlenme sürecine sahip, içerden evlenmek suretiyle kimliğini koruyan ve grubun sürekliliğini sağlayan, toplumsal / kültürel ve bazen de siyasal oluşuma karşılık gelir. ‘etni’ kökeninden türeyen ‘etnisite’ kavramını, yunanca ‘ethnos’ sözcüğünden gelmektedir ve bu sözcük “kesin bir siyasallıktan çok bir tür ‘birlik’ biçimini ifade etmektedir”

    ayrıca etnisite ırkın kibarcasıdır diyemeyiz çünkü ırk diye bir şey zaten yoktur.
  • tanım: yunanca ethno'dan türemiştir.

    anlamı, belirli normları, değerleri ve ödevleri kabul eden topluluk demektir. kolonizasyon çağıyla beraber, genetik ve ırksal değer olarak da görülmeye başlanmıştır. lakin antropoloji bilimine göre, insan tek bir ırktır ve genetik olarak etnisite tanımı yapılamaz. elbette belirli yörelerde yaşamış, belirli kültürleri paylaşmış insanların genetik benzerlikleri vardır. lakin bu benzerlikler ya da farklılıklar farklı bir ırk yaratmaz.

    "peki günümüzde neden hala insanlar arası ırk kavramından bahsediyoruz" diye bir soru gelebilir; bunun nedeni siyasi ve ekonomiktir. hayvanlar aleminde, nasıl ki karınca kolonileri birbirleriyle ölümüne çatışır, insan ırkı da kendi kabilesinden olanların hayatta kalması için, tarih boyunca komşu kabilelerle çatışmıştır. bu tarihsel kaynak paylaşımı ve hayatta kalma yarışı, günümüzde de hala devam etmektedir. bundan mütevellit hala "kalıtımsal" bir farklılık; aşağılık olma ya da üstün olma gibi algılar mevcuttur.

    peki etnisite nasıl işler? siz yaşadığınız memleketin kültürüne, diline ve değerlerine adapte olduysanız ve kendinizi o halka ait hissediyorsanız, o etnisiteye aitsiniz demektir. mesela, suriye'den amerika'ya göçen biri, bir sonraki nesile kalmadan kendini amerikalı olarak tanımlayabilir.
    ve bu ne yanlış olur ne yalan olur. etnik kökeni suriyeli olabilir, latin olabilir, yunan olabilir, türk olabilir, alman olabilir; lakin kendini amerikalı gibi hissediyorsa ve kendisi o değerler ile normları kabul ettiyse, nitekim amerikalı olmuştur.

    bunun bir benzeri sentezleme sonucuyla da oluşabilir. siz kendi kültürünüzü, başka bir kültürle sentezleyerek; yeni bir kültür yaratırsınız. buna en güzel örnek türklerin perslerle olan etkileşimidir. aynı şekilde kendi kültürünüzü, siyasi olaylar neticesinde değiştirebilirsiniz. pek çok ihtilal ve reform buna pekala örnek olabilir.

    bugün türkiye'de mevcut olan türk - kürt kültürel çatışması da aslında geçmişten gelen sosyoekonomik geri kalmışlıktan doğan bir çatışmadır. yoksa türklerle kürtlerin birlikte yaşayamamalarının önünde hiçbir engel yoktur. ırkçılık, geri kalmışlıktan doğan ve beslenen zehirli ve yıkıcı bir fikirdir.
    zaten türkiye'de safkan bir türk "ırkı" da yoktur.* bu toprakların batısından doğusuna kadar sahipleri; hititlerden, fenikelilerden, yunanlılardan, romalılardan, iranlılardan, kafkas halklarından ve orta asya'dan gelen insanlardır. bu insanlar zaman içinde birbirine olabildiğince karışmış ve en son türk olmuştur. bunda utanılacak ya da üzülecek bir şey yoktur. kültürel farklılık zenginliktir.

    uzun lafın kısası: kabul edilen değerler ve yorumlamalar üzerinden yürüyen bir kavramdır. stabil değildir, ırki değildir. dil gibi sürekli değişip gelişen bir kavramdır.
  • ortak köken, ortak geçmiş, ortak kültürle birlikte bir toprak parçası ile özdeşleşen ve birbirleriyle dayanışma duygusuna sahip olan insanların oluşturduğu grup kimliğini ifade eder.
  • sosyolojide; kişinin kendini özünden başka bir gruba yakın görmesi olayı. aurélio'nun türk üm demesi gibi.
hesabın var mı? giriş yap