• istanbul'da bir meyhaneye denk düşer.
  • big bang'deki madde olusumunun (atimi, cikimi her neyse) 3 boyutta her tarafa esit hizla gerceklestigini dusunursek, ustune ondan sonrada evrenin her tarafa uc asagi bes yukari ayni sekilde genisledigini kabul edersek, evrenin merkezi big bangin oldugu yer demektir..
    simdi bunu tekrar dusununce oldukca fantastik geliyor, cunku teleskopla bakinca gorebildigimiz en uc nokta yaklasik 10-12 milyar isik yili uzakliginda biyerler ve orasi evrenin yaklasik baslangicina tekabul ediyor.. benim dedigim seye gore evrenin bir de bunun diger tarafinda 10-12 milyar isik yili devam etmesi gerekiyor, etmemesi icin bi sebep de yok heralde.. simdi o noktanin tam aksi tarafa bakarsak ne goruyoz o zaman onu merak ettim..
  • sonsuz isaretini cizen cizginin kendisi ile kesistigi nokta.
  • benim icin benim icim.
  • yoktur.

    dilim döndüğünce açıklamaya çalışayım.

    önce iki boyutlu varlıklar hayal edeceğiz ve bunları bir kürenin üzerine yerleştireceğiz. sonra da bu indirgenmiş modele bir boyut daha ekleyip mevcut evren modeline geçiş yapacağız.

    diyelim ki bizler iki boyutluyuz. çok çok büyük bir kürenin yüzeyine hapsolmuş haldeyiz. sadece x ve y eksenleri var. bir de zaman ekseni olarak t var. iki cam arasına sıkıştırılmış yaprak gibi düşünelim kendimizi ve külleten bütün varlıkları. veya bu durumumuzu, superman 3 filmindeki iki boyutlu hücrelere hapsedilmiş psikopat tipler gibi de düşünebiliriz. bu küre bizim evrenimiz. küre o kadar büyük ki kürenin yüzeyinde bulunduğumuz konumdan baktığımızda ufuk diye bir şey görmüyoruz. ışık da iki boyuta hapsolmuş durumda. yani doğrusal bir lazer ışını tuttuğumuzda dümdüz ilerliyor diye görüyoruz. bir süre sonra teknolojimiz gelişiyor ve ışığın çekim kuvveti ile eğildiğini keşfediyoruz. yani dümdüz ilerlediğini sandığımız o ışık hüzmesi kürenin merkezindeki çekim kuvveti sayesinde bir eğri çiziyor. kürenin yüzeyine mahkum halde iki boyutlu canlılar olduğumuz için üçüncü boyutta yaşamanın nasıl bir şey olabileceğini tasavvur etmemiz mümkün değil. böyle bir zihinsel egzersiz fiziksel kapasitemizi aşıyor. bu iki boyutlu evrenimize dair gözlemlerimizden biri de ışık hüzmelerini hangi yöne gönderirsek gönderelim eşit mesafelerin ölçülmesi. kürenin etrafında tam tur atabilmiş değiliz. böyle bir şey, fiziksel kapasitemizin çok çok üzerinde. hatta bırakın tam turu, küre yüzeyinin sadece çok küçük bir noktacık kadar kiriş/kesit bölgesini algılayabiliyoruz. öte yandan şayet fiziksel kapasitemiz elverse, gönderdiğimiz ışık hüzmesinin arkamızdan dolanıp, magellan'ın dünya turu gibi başlangıç noktasına varacağını gözlemleyebileceğiz. yani iki boyutlu varlıkların o kısıtlanmış hallerini ancak üç boyutta yaşayan birileri dışarıdan gözlemleyerek anlayabilir. iki boyutlu modelimiz bu şekilde.

    [ek/not/edit: iki boyutlu bir evrene dair harikulade bir kurgu için (bkz: flatland)]

    gelelim üç boyutlu modele, yani içinde yaşadığımız mevcut evrene. x, y ve z boyutlarımız var. ve bir de t dediğimiz zaman boyutu var. ne olursa olsun, bu boyutlara hapsedilmiş haldeyiz. mevcut üç boyutlu evrenimizde tıpkı bir kürenin yüzeyinde yaşayan iki boyutlu kardeşlerimizde olduğu gibi bir eğrilme/kavis/curvature var ama bunu algılamamız mümkün değil. bir ışık hüzmesi gönderdiğimizde arkamızdan dolanıp başlangıç noktasına geri dönecek. ama evrenimiz o kadar büyük ki bunu gözlemlemek fiziksel kapasitemizi aşıyor. birincisi ömrümüz yetmiyor. ikincisi de aynen iki boyutlu kardeşlerimizin üçüncü z boyutunda ayağa kalkmalarının mümkün olmaması gibi bizim de "üç boyutlu küre yüzeyi"nin dışına çıkıp nasıl bir üç boyutlu yüzeye mahkum olduğumuzu görmemiz imkansız. nasıl bir kısıtlama içinde olduğumuzu ancak ve sadece iki boyutlu indirgenmiş model ile mukayese yaparak ve beceriksizce (çünkü fiziksel olarak kısıtlıyız) bir mukayese yaparak algılamaya çalışabiliriz. elimizden başka bir şey gelmez. bugün vardığımız teknolojik düzey bize ışığın kütle çekim kuvveti ile birlikte büküldüğünü gösteriyor; bu olgu, üç boyutlu evrenin "küresel" (özellikle tırnak içinde yazdım) yapısını tahayyül edebilmek için bir yardımcı ipucu olabilir.

    bu yüzden evrenin herhangi bir merkezi yok işte. evrende her nokta evren denen üç boyutlu yüzeyin merkezidir.
  • nasreddin hoca'ya göre, eşeğinin bastığı yerdir. inanmayanlar ölçebilirmiş.
  • uzayın sahillerinden bakıldığında görülebilecek noktadır.
  • evrenin her bir noktasi ayni zamanda onun merkezidir. balon ornegiyle rahatlikla anlasilabilir bu durum. galaksileri birer nokta olarak balonun yuzeyine koydugunuzu dusunun. big bang ile bu balon sismeye basliyor. balonun yuzeyi genisledikce galaksiler birbirinden uzaklasiyor. simdi bu sisen balonun havasini kacirin boylece butun galaksilerin tek bir noktada toplanarak bigbang'i olusturdugunu fark edeceksiniz.

    balonun icindeki merkez ne olacak demeyin. 3 boyutlu dusundugunuz icin soruyorsunuz cunku. olaya biraz dogma dusuncelerden kacarak bakmaya calisin. evrenin bir sekli bile yoktur. surekli dinamik bir sekilde ve kendi icinde buyuyen fakat sinirlari olmayan bir yapidir.
  • şu görseldeki kürenin üzerindeki herhangi bir nokta olarak hayal edilmeye çalışılabilinecek mevzu.
  • her yer evrenin merkezidir.

    nerden bakarsak bakalım bize ulaşan ışıkları görebileceğimiz için 13 milyar yıl içinde bize ulaşanları görüyoruz. yani bir kürenin tam ortasındayız nereye gidersek kürede hareket eder. aslında şu an dünya evrenin merkezidir. bizim açımızdan. ışığı bize ulaşmayan galaksilerin hatta evrenlerin olduğunu hayal etmek abovvv.
hesabın var mı? giriş yap