• kitapta doğadaki evrim sürecinin adım adım gelişimi veya homo sapiens'in oluşma evresinden ziyade evrimin daha kolay anlaşılmasını sağlayacak ve evrim teorisinin gelişimini inceleyecek referans noktaları vererek katkı sağlayan kısa ve faydalı bir eser.ülkemizde şu an evrim karşıtlığının artmasıyla gelen baskı yazarın yer yer sert ifadelere başvurmasına,anlatımı sade tutabilmek adına yer yer öğretmen kimliğine bürünmesine sebep olsa da pek çok şeyi oturtmama yardımcı olmuş ve bana bir kaç araştırma konusu vererek amacına ulaşmış güzel bir eser.
  • ilk baskısı 2014 yılında yapılmış çağrı mert bakırcı kitabı, bakırcı tabiri caizse tane tane anlatmış evrimi. evrimsel biyoloji, nörobiyoloji ve hayvan davranışlarıyla ilgilenen yazar terim ve formüllerden arındırılmış evrim kuramı ve mekanizmaları ile canlılığın varoluşu üzerine türkçe kaynak niteliğinde eser ortaya koymuş. evrimi anlamak için akıllı bir adım.
  • https://twitter.com/…irci/status/908257061238079489 yeni baskısı çıkmış. başlığı hortlasa da daha fazla insan görse keşke. ekşinin sorunu artık yeni kitap, belgesel başlıklarının değil de anket başlıklarının gündemde tutunması. yeni gelenler kötü değil. insanlar artık öğrenmek için bi çaba içinde değil çok bildiğini sanıp anket doldurma peşinde. izlediği, dilediği 3-5 şeyle ''dünyanın en güzel x'i'' başlıklarını dolduruyor.
  • evrim kuramını ve evrim mekanizmalarını anlamak için, özellikle bu konuda daha az bilgi sahibi olan kişilerin okuyabileceği doyurucu bir kitap. kitabın anlatımı çok basit düzeyde, her şey konuya hakim olmayan bir sözelcinin anlayabileceği bir şekilde yazılmış, benim gibi bir sözelci bile keyifle okuyabildiyse sayısalcılar yayıla yayıla okur.
    kitaptaki 20 nokta can alıcı bilgileri aktarıyor. bu noktaları kısaca özetlemek gerekirse:
    --- spoiler ---
    1. bir bilimsel açıklamanın kapsam ve içerik olarak ulaşabileceği son nokta “teori”dir.
    2. evrim ile evrim kuramı aynı şey değildir.
    3. bir kuramı tamamen çürütmek için gerçekler ile teori arasındaki köprüleri tümüyle kırmanız gerekir. 4. doğada hiçbir karmaşık yapı son haliyle, bir anda var olmaz.
    5. canlılığın başlangıcına kadar izlenecek soy hatlarında canlılık, kendisinden önceki canlılardan oluşmaktadır ancak canlılığın başlangıcına ulaştığımızda canlılık içerisinden evrimleşmiş olduğu görülecektir.
    6. evrim tek bir bireyde değil, nesiller içerisinde meydana gelen değişimdir.
    7. modern tür tanımı yalnızca çiftleşebilmeye bağlı değil, genetik, morfolojik, davranışsal, fizyolojik, ekolojik analizlere dayanarak türlerin evrimsel ilişkileri üzerinden yapılmaktadır.
    8. mutasyonların çoğu zararlı değildir; büyük bir kısmı nötr ya da nötre yakındır.
    9. canlılardaki evrimsel değişimlerin hammaddesi, genetik malzemedeki sürekli değişimdir.
    10. evrimden söz edebilmek için illa gözle görülür fiziksel değişimin olması şart değildir, gen dağılımlarının nesiller için değişimi de evrimin ta kendisidir.
    11. evrim, bir canlının tamamen farklı bir canlıya, bir anda dönüşüvermesi demek değildir.
    12. evrimleşenler bireyler değil popülasyonlardır. 13. genler ile dış yapı çevre ile sürekli ilişki içindedir ve bu ilişki, evrimi tetikleyen ana unsurdur.
    14. çok uzun vadede evrimsel analizler yapmak oldukça güçtür.
    15. evrim kuramı darwin ve sonraki bilim insanlarının katkılarıyla açıklamalara kavuşmuştur. 16. canlılık tarihinde olan bir değişimin nasıl olabildiğini henüz anlayamıyor olmamız, bu özelliklerin evrimsel süreçlerle var olmadığı anlamına gelmez.
    17. türlerin evrimsel değişimleri enerji dengesi üzerine kuruludur.
    18. genetik çeşitliliğin ve doğal seçilimin varlığını kabul eden biri, evrimsel değişimlerin varlığını da kabul etmek durumundadır.
    19. dünya üzerindeki tüm türlerin biyolojik amacı; hayatta kalmak ve üremektir.
    20. evrimsel değişimler, farklı evrimsel mekanizmaların birbirine bağımlı etkisi sonucu oluşmaktadır.
    ayrıca şu sözleri de yazmadan geçemeyeceğim: “bilimin ihtişamı, düşünen, sorgulayan, araştıran, merak eden, soru soran beyinler olduğu sürece, karanlık dünyamızı aydınlatan bir mum ışığı olarak kalmaya devam edecek...çünkü karanlığı yalnızca bilim ile fethedebiliriz...ve biz hep birlikte güçlüyüz”
    --- spoiler ---
  • evrim ağacı kurucularından çağrı mert bakırcı ’nın yazdığı, evrimi akıcı ve basit bir şekilde anlatan güzel bir evrime giriş kitabı. biyolojiye ve canlıların evrimsel geçmişine meraklı olanlar için fazlaca akademik dil kullanılmadan sade bir şekilde hazırlanmış. kitap 7 bölümden oluşuyor. her bölümde, günlük hayattan bir örnek verilip onun üzerinden bir açıklama yapılıyor. evrimi ve evrim sürecinin mekanizmalarını yaşantımızdan örnekler ile yalın bir şekilde aktarmış yazarımız. 230 küsür sayfa öyle çok kalın ve boğucu da değil. popüler bilim meraklılarına tavsiye ederim.
  • "entropiye enerji sarf ederek karşı koyabilen -ve bir yapısal organizasyon ile bu enerjiyi üretmesini sağlayan iç aktiviteye sahip olan- varlık formları" şeklinde ufuk açıcı bir "canlı" tanımını içinde bulunduran çağrı mert bakırcı kitabı.
  • birbirinden güzel ve anlaşılır bölümlerden oluşan, çağrı mert bakırcı’nın kitabı.

    bölüm başlarını hikaye ile süslemesi değişik bir yaklaşım olmakla beraber, birçoğunu sevemedim. en beğendiğim ve işte bu dediğim bölüm hikayeleri ise bölüm 5 (doğa bir savaş alanıdır) ve bölüm 6 (üreme için bir savaş)’nın hikayeleri oldu.
  • evrim teorisine giriş için türkiye'deki en iyi kaynaktır.
  • çağrı mert bakırcı’nın yirmili yaşlarda bu eseri yazmış olması alkışı hak ediyor. zannedersem evrim kuramı ve mekanizmaları halen türkçe yazılmış eserler içerisinde evrim teorisini genel hatlarıyla oldukça anlaşılır şekilde ele alan en iyi popüler bilim kitabı. bu anlamda konuya giriş için önerilecek kitaplardan. zaten satış rakamları da gayet iyi.

    şu linkteki “iç sayfalara gözat” tıklandığında içerik görülebilir. önce bilim felsefesine eğilip “teori”nin ne olup olmadığına, ardından canlılığın başlangıcı olarak abiyogenez’e, ardından evrim sürecindeki çeşitlilik mekanizmalarına ve devamında seçilim mekanizmalarına değiniyor.

    yukarıdaki pozitif yorumlarım kitapta eleştirilmeyecek şeyler olmadığı anlamına gelmiyor ne yazık ki.

    önce biçimsel eleştirilerim

    1. her bölümün başında o bölümde okura verilmek istenen temel bilginin öyküleştirilerek anlatıldığı beş-on sayfa girişler var. bunlar olmasalar da olurdu hatta daha iyi olurdu. yani metin içerisindeki sade bilgileri dahi anlamayan birine hikâye içerisinde anlatmaya çalışılsa ne!

    bu hikayelerin bazıları zafer dergisi’nin ortaöğretimdekileri muhatap alan kimi yazılarındaki hikâyeler gibi. hatta said nursi’nin iman/hakikat hikâyeleri gibi olmuş!

    mesela kitabın “yapay seçilim” bölümünün başında, sezai ve inekleri on sayfa anlatılmış. sezai’nin evrim hakikatinin farkına varması ile yaşadığı aydınlanma, mutluluk betimlenmiş. komik.

    doğal seçilimin başındaki hikâye fena değil ama işte bu kitap bir hikâye kitabı değil.

    2. buna mı takıldın, denilebilir ama “ilkin” kelimesinin kitaptaki sıklığı ve kullanıldığı anlam, okuma bütünlüğünü bozdu bende. rahatsız etti. örneğin;

    “bu uzun süreçte canlılığın ilkin adımlarının atılabilmesi için bolca bir süre bulunmaktadır. zaten bu süreden sonra gördüğümüz ilkin bakteri benzeri yapıların izleri de evrimsel süreçte giderek karmaşıklaşmakta.” (s. 71)

    bir de kaçıncı baskı olmasına hatta gözden geçirilmiş baskı olmasına rağmen birçok yerde gramer/cümle anlam hataları var. olur ama bu eserde biraz fazla. örneğin;

    “yani enerji, dışarıdan bir etki olmaksızın, her zaman yüksek bir enerjiden düşük enerjiye doğru akarlar.” (s. 76)

    3. bu tür kitaplarda dizin olsun artık lütfen. önemli.

    ***

    içerikle ilgili eleştirilerim

    1. bakırcı, kitabın 1. bölümünde anlaşılır sebeplerle “teori”nin ne olduğu, kanunun/yasanın ne olmadığı hususunda okuru aydınlatmak ve evrim ile evrim teorisi arasındaki ayrımı ortaya koymak istemiş. doğru ve yerinde bir yaklaşım. ancak bilgi eksiklikleri ve yanlış var.

    “bilimde (…) öncelikle gözlemler yapar, doğal gerçekleri/verileri elde ederiz. bu verilerin elde edilmesi sırasında soru şudur: “ne?” bu soruyu sorduğumuzda, ortada var olanı yalın haliyle öğrenmeyi hedefleriz.” (s. 23-24)

    bunlar bilim edimi ile ilgili naif ifadeler. sahadaki çalışma şekliyle pek alakalı değil. bakırcı, oldukça genç yaşlarda evrim üzerine harika okumalar yapmış ama bilim felsefesi ile ilgili okumaları zayıf kalmış gibi. durumun pek de yukarıdaki tasviri gibi olmadığını bakırcı’nın kitap içerisindeki abiyogenezle ilgili bir cümlesinden anlayabiliriz.

    “ilk dna nasıl oluşmuştur? (…) yapılan araştırmalar, bir genetik materyalin doğal süreçlerle ve kendiliğinden nasıl oluşmuş olabileceğine dair --umut vaat edici-- sonuçlar vermektedir.” (s. 61)
    (ekşi’nin metin editöründe kalın yazma ya da altını çizme gibi vurgu nesneleri yok. o sebeple tire’ler arasına aldım ifadeyi) “umut vaat edici”. yani akıllardaki kuramın, sahada gözlem ve deneyle doğrulanmasına dair umut :) yani bilim, pratikte pek de öyle yukarıdaki tanımdaki gibi ilerlemiyormuş, pekala kuram yüklüymüş gözlemler, deneyler…

    yanlışlamacılık ile ilgili bazı ifadeleri de hatalı.

    “(…) bir teori, farklı bilim insanları onu çürütemediği sürece güç kazanmayı sürdürür.” (s. 27)

    bir teori, öngörülerinin kapsayıcılığına ve onların doğrulanması göre güç kazanır, dersek daha doğru olur. yoksa bir teori pek de yanlışlanabilir önermeler içermiyorsa onu çürütmek çok zor olacaktır. “çürütme” ya da “yanlışlanabilirlik” üzerine onlarca yıl kafa patlatıldı ve bakırcı’nın yukarıdaki net ifadesi gibi bir sonuca varılamadı. ve daha bir sürü başka tartışmalar. (merak edenler ömer faik anlı hoca’nın bilim savaşları adlı kitabına ya da alex rosenberg’in bilim felsefesi’ne bakabilir. kolay okunmuyorlar. ama zaten konu çok da kolay değil.)

    “evrim kuramı için de bu aynen geçerlidir ve tüm dayanakları yanlışlanabilirdir. [öyle midir? neyse. usk] ancak bunu yapmak, kuramın gücü ve bugüne kadar yapılan gözlemler, geliştirmeler ve düzeltmeler düşünüldüğünde olanaksızdır.” (s. 42)

    talihsiz cümle olmuş. eğer “olanaksız” ise o vakit yanlışlanabilir değildir zaten. ne yazık ki bakırcı da yanlışlanabilirlik ile yanlışla(n)ma arasındaki nüansı ıskalamış. yanlışlanabilirlik kurama ve önermelerine içkin bir şeydir. yoksa o kuramın sonra test edilmesiyle ortaya çıkan bir özellik değildir. kitap yazmadan evvel pek de uzmanlığınız olmayan kısımları uzmanına okutmak gerekir diye düşünüyorum.

    “(bilim) şahsi düşüncelerden arındırılabilmiş tek bilgi türü”dür (s. 263)
    öyle bir şey yok arkadaşlar!

    neyse, bu kadar örnek yeter. özetle bilim felsefesi ile ilgili kaliteli bir kitap okuyanlar 1. bölümü atlayabilir.

    (bilim tarihi ve newton üzerine söylediklerinde de hatalar var: “ilk kez, düşen elma ile ilgili newton “neden?” sorusunu sordu ve cevapladı”, “bu [kütleçekim teorisi] o zamana kadar cisimlerin dünya’ya doğru hareketiyle ilgili yapılan tek açıklamadır.” (s. 32) gibi.
    bunlar bilim tarihini, “bilim devrimi”nden başlatanların sebep olduğu yanlış algılar.)

    2. yukarıdaki eleştiri, bilgiyle düzeltilebilecek bir konu. ama şimdi bahsedeceğim şey bir yöntem konusu. ne yazık ki bakırcı’nın, metin içerisinde durup durup başlıklarla alakasız bir şekilde evrim teorisine saldıranların cahilliğinden vb. dem vurması doğru ve uygun bir yöntem değil. kitabın ismi evrim kuramı ve mekanizmaları. yine de buna değinilecek ise - ki evet değinilebilir tabi- münhasır bir başlık açılıp detaylı bir şekilde yapılmalı. aksi takdirde bu mühim mesele daha da çetrefil bir hale dönüşüyor.

    şöyle ki; abiyogenez ile ilgili belirtilen bazı çıkarımlar, canlılığın doğal süreçlerle nasıl ortaya çıktığının -genel hatlarıyla dahi olsa- bilindiği algısı yaratıyor. mesela s. 64’te, 1953’teki miller-urey deneyi’nde 22 aminoasidin tamamının doğal süreçlerle üretildiği iddia ediliyor. bu konularda bu kadar bilgili olduğu halde neden böyle yapıyor bilmiyorum ama söz konusu deneydeki “doğal süreçler”in hiç de doğal olmadığını söyleyen birçok evrim biyoloğu ve kimyager var. kaldı ki canlılığın ortaya çıktığı dönemin doğal ortamı ile ilgili şu an birçok farklı hipotez var.

    bakırcı, bu bilgiyi verdikten iki sayfa sonra ise bilim karşıtlarının abiyogenez kuramının zayıflığı ve miller-urey deneyinin bir şeyi kanıtlayamadığı iddiası üzerinden evrim kuramına saldırdıklarını hâlbuki söz konusu deneyden başka birçok deney olduğunu ve canlılığın da büyük bir ihtimalle cansızlıktan ve kendiliğinden oluştuğunu, söylüyor. bunlar çok toyca ifadeler ve kitapta ne yazık ki birçok kere tekrarlanıyor. öncelikle bilim karşıtlarının ne dediğinden bize ne! burada bilim tartılmıyor ki. bilimsel iddiaların -hele hele pozitif bilimle ilgili olanların- aksini söyleyecek kişiler yine bilim insanları olacaktır, olmalıdır. ikincisi bırakalım artık karşı çıkan kişilerin kimlikleri ve pozisyonları üzerinden hipotezleri/kuramları cilalamayı.
    miller-urey deneyine akıllı tasarımcılar saldırıyorlar diye bu o deneyin ve o deneyde gösterilmeye çalışılan şeyin doğru olduğunu göstermez.

    sırf mahalle baskısı yüzünden koca koca evrimsel biyologlar dahi bazı evrim mekanizmaları ile ilgili büyük bir kara delik olduğunu, yakın zamanda da anlaşılmasının pek beklenmediğini; “x’in evrimi şu an bize inanılmaz akıldışı görünüyor” gibi şeyler söylemekten korkuyorlar. “vay efendim sen bunu diyerek akıllı tasarımcıların değirmenine su taşıyorsun!” baskısından çekindikleri için. bu baskıcı ortam nicelik hatta nitelik olarak dinci ortamın baskısından aşağı kalır değil ne yazık ki.

    bazıları ribozomun da mitokondrinin de kalıtımın da ökaryotların da nasıl evrimleştiğinin ve daha birçoğunun yağmurun yağması mekanizması gibi “apaçık” bilindiği algısı yaratmak istiyor ki muhataplar bu bilgisizliğimize bakıp bilimden umudunu keserek yaratılışçılara kaymasın. bunlar çocukça şeyler. bunlar -her ne korunmak isteniyorsa- onu otoriteleştirmeye götüren yaklaşımlar.

    bu bilinmeyenlerin açığa kavuşabilmesi için elimizde bilimden başka tabi ki bir alet yok ancak yazarın kitapta bazı yerlerde yukarıda zikredilen süreçlerin bir “üst bilinç ile gerçekleşmediği”ne vurgu yapması, popüler bilim kitabında yersizdir. bunlar böyle satır aralarında bilinçaltı yapılacak konular değildir. bu yöntemin yukarıda bahsettiğim zafer dergisi ve benzerlerinin tutumundan bir farkı yok. onlar bilimsel kuramlar üzerinden tanrı’nın doğa üzerindeki erkini ispatlamaya çalışıyorlar; bakırcı ve diğer bazıları da yine bilimsel kuramlar üzerinden böyle olmadığına dair vurgu yapıyorlar.

    burada hakkıyla dile getiremediğim bu durum oldukça önemlidir. bu konuya ileride bir kitap değerlendirmesi üzerinden değil çok daha detaylı olarak değineceğim.

    ***

    2012'deki ilk baskıdan beş yıl sonra 2017 yılında yazdığı sonsöz’de bu kitabın türkiye cumhuriyeti’nin kültürüne ve kavramlarına uygun biçimde ele alınmış en önemli, belki yegâne kitaptır, (s. 279) sözü ile ne kastettiğini anlayamadım :)

    ***

    çok iyi bir site olan evrimagaci.org'tan da görüleceği üzere çağrı mert bakırcı çok azimli ve çalışkan birine benziyor. kitabın sonunda bizimle paylaştığı hayalleri umarım gerçek olur. ancak burayı okursa, yukarıdaki içerikle ilgili iki eleştirimi -ilki neyse- özellikle ikincisini dikkate alması temennisiyle.

    ginko bilim, 6. baskı, nisan 2021, istanbul
  • evrimin sadece mutasyon ve doğal seçilimden ibaret olmadığını basit ve anlaşılır şekilde anlatan çağrı mert bakırcı kitabı. canlı ve cansız tanımının yapıldığı bölüm gerçekten çok ilgi çekiciydi.
hesabın var mı? giriş yap