• “halkı diğerlerine karşı öfkelendirirsek, karınlarının açlığını unuturlar.”

    -the great dictator (büyük diktatör)
  • bence toplumsal yapıya ve zengin ve fakir olarak değerlendirdiğimiz toplumsal gruplara göre doğruluğu değişen bir ifadedir.

    aslında milliyetçilik devletlerin çeşitli dozlarda satın aldığı veya egemenliklerindeki akademiye ürettirdiği, egemenliklerindeki basına ve okullara dağıttırdığı ve çeşitli amaçlarla kullandığı farklı segmentlerde bir kültürel ürünler grubudur.

    milliyetçilik grubuna ilk ürün, piyasada rakibi olmadığı için çok başarılı olmuş ve o zaman dünya gsmh'sinin %80'ni kontrol eden avrupada herkesin kapış kapış aldığı başarılı ama günümüzde artık ilkel devletler haricinde alıcısı kalmayan bir üründür.

    ilk milliyetçilik ürünü, avrupa'da silah taşıması yasak olan ve askerlikle alakaları bulunmayan köylüleri bedavaya asker yapmak için, vatanımız için savaşalım, düşmana karşı savaşalım temel ezgisine sahip, tehdit'le birlikte uygulanması gereken, vahşi insanlık dışı şiddete teşvik edici ögeler de içeren acı bir ilaçtır. yani askere gitmek istemeyeni, askerden kaçanı, "yahu ben niye hayatım boyunca görmediğim bir yeri savunmak için, hayatım boyunca görmediğim tanımadığı başka bir insanı öldüreyim veya onun tarafından öldürüleyim" diyeni asmanın alınan ilacın başarısı için elzem olduğu, çok ilkel bir yabancı düşmanlığı, vıcık vıcık hamaset içeren ve bu nedenle eğitimli kesimler tarafından pek de içselleştirilemeyen bir üründür ama sahada çok başarılı olmuştur (napolyon savaşları).

    ancak ürün batı avrupa'daki devletleşmiş toplumlar için üretildiği için, çok milletli imparatorluklar ve küçük devletlere bölünmüş uluslardaki küçük devletler için zehir işlevi görmüştür (avusturya paramparça olmaktan rusya sayesinde kurtulmuş, osmanlı adım adım parçalanmaya başlamış, rusya bitmez tükenmez polonya ayaklanmalarına gömülmüştür, almanya ve italyada küçük devletler için ölüm saati çalışmaya başlamış ve devrimler görülmeye başlamıştır.)

    tabii cin şişeden çıktıktan sonra, milliyetçiliği kullanarak, üretkenliği ve katılımı sınırlı reaya yığınlarından çok daha fazla değer elde edilebileceği ortaya çıkmış, piyasaya orta sınıf milliyetçiliği diyebileceğimiz, orta sınıfların kendilerini devletle özdeşleştirmesini ve bu sayede iktidarın toplumun rantiye sınıfından bağımsızlaşmasını ve daha mutlak hale gelmesini, zenginin daha zengin fakirin daha fakir olmasını sağlayan gelişmiş bir milliyetçilik türü ortaya çıkmıştır. bu milliyetçilik, ilkel, savaşta ölmek için ikna edilmesi gereken garibanlar için çıkarılan ölçüsüz kaba milliyetçilikten farklı olarak, devletin artık modern dünyada rekabet etmek için ihtiyaç duyduğu, idarecileri, öğretmenleri, doktorları, ustaları vb. sağlayan yarı eğitimli sınıfları devletin her türlü canavarlığına ikna etmek için bolca yalancı bilimsel hipotez içeren, ulussal üstünlüğün yanında sınıfsal ve ırksal üstünlük hurafelerine de yaygın olarak yer veren eşraf, kasaba milliyetçiliğidir. mesela ispanyol ve italyan faşizminin kaynağı bu milliyetçilik türüdür, ispanya ve italya'da faşizmi taşıyan sınıflar orta sınıflardır. bu milliyetçilik ürününün yan etkisi gelişmiş ülkelerde halk tabanlarının radikalleşmesi olduğu için egemenler bu ürünü uzun süre kullanamamış, bu ürün ya tam faşizme dönmüş yada daha gelişmiş olan, alt sınıfların daha milliyetçi olduğu güncel modele dönüşmüştür.

    bunun haricinde, çevre ülkeler için de çeşitli milliyetçilik modelleri üretilmiştir, mesela latin amerika ve türkiye gibi ordunun işlevinin devleti korumak değil rantiye sınıfını savunmak olduğu, toplumsal adaletsizliğin batı avrupa seviyelerinin epey üstünde olduğu ülkelerde kullanılan ürün, toplumun atıl kalan kesiminin daha verimli olarak sömürülmesi amacıyla kullanılan milliyetçilik varyantlarından farklılaşmış, yegane amacı daha verimli bir soygun için toplumun birbirine düşürülmesi amacıyla kullanılmış ve bu bağlamda bu ülkelerde rasyonel, baş edilebilir bir dış güç olmadığı için hem dış tehdit genişletilip, karikatürleştirilmiş, hem de iç tehditler de anlatıya eklenmiştir.

    bu çevre ülkeler için üretilen milliyetçilik modelinin en ayırt edici özelliği, bu model daha gelişmiş ülkeler de olduğu gibi belirli bir sınıfa yönelik olarak üretilmemiş, toplumsal varoluşun temeli olarak kullanılmıştır. bu topluma yayılmış olan milliyetçi olmama seçeneğinin hainlik olarak algılanması durumu bu modelin diğer modellerden ayrılmasını sağlar ve aynı şekilde ilginç ve evrimsel şekilde bu milliyetçilik kapalı sistem içinde tüm akımları kapsadığı için, bu kapalı sistemin içinde dünyadaki siyasal akımların modelleri kurulur, milliyetçi solcu, milliyetçi liberal falan gibi garabetler ortaya çıkar. bu model egemenliğin ve rantın doğal olmayacak şekilde tek ve dar bir sınıfta toplanmasına yol açtığı için sürdürülmesi için zihinsel sakatlama ve içsel şiddet ve gerilim şarttır. uygulandığı ülkelerin hepsinde devlet kendi vatandaşlarına korkunç mezalimler uygulamıştır (insanları uçaklardan atmak, insanlara fantastik işkenceler yapmak vb.).

    milliyetçilik ürünleri ekim devriminden sonra farklılık göstermiş, gelişmiş ülkelerde enternasyonalizme karşı halk sınıflarının ikna edilmesine yönelik, ulusal rekabete ve ortak çabayla refahın artırılmasa değinilen daha gelişmiş ve uygar ögeler içeren, sofistike milliyetçilik ürünleri/versiyonları piyasaya sürülmüş, bu süreçte endüstrileşme ve toplu eğitim sonucu gelişmiş ve güçlü alt ve orta sınıflara sahip toplumlarda rasyonel siyasete büyük ölçüde yerini bırakmıştır, siyaset belirli bir aşamadan sonra şovenist palavralara, demogogların ucuz hikayelerine doymuş, siyaset ekonomi temelli hale gelmiştir. gelişmiş ülkelerde siyaset toplumun farklı kesimlerinden alınan farklı vergi oranları, sağlık ve eğitim hizmetlerinin ücretleri ve kalitesi, devletin vatandaşlarına sağladığı iş imkanları, alınan vergilerin kullanımı gibi rasyonel temeller üzerinden yapılır hale gelmiş, siyasetin rasyonelleşmesine demokrasinin katılımcılaşması, gelir dağılımın daha adaletli hale gelmesi ve toplumsal refahın artması eşlik etmiştir.

    güncel durumda gelişmiş ülkelerde milliyetçi eğilimler büyük ölçüde totaliter/şiddet içeren ögelerden sterilize edilmiştir ve toplumun dibindeki aşırı gruplar haricinde bizim türkiye'de milliyetçilik olarak anladığımız kültürel ögeler gelişmiş ülkelerde bulunmamaktadır.

    gelişmiş ülkelerde milliyetçiliğin yol ayrımı enternasyonalizme karşı halkın ikna edilmesi ve refahın dağıtılması yolunun seçilmesi ve devletin egemenliğinden ciddi bir şekilde fedakarlık yapılması bir tercih değil, alternatif ürünün önce mucizeler yaratıp sonra alanı kudurarak öldürdüğünün ortaya çıkmasının benzer ürünleri yıllardır alan gelişmiş ülkelerde ciddi korku yaratmış olmasıdır.

    enternasyonalizme karşı mücadele ederken, siyasetin hamasetten uzaklaşmayıp iyice hamasete gömülmesi, demogların palavralarıyla devlet egemenliğini mutlak suretle ele geçirilmesi almanya örneğinde olduğu gibi ilk başta toplumun en zengin kesimlerinin mutluluktan gözlerini parlatmış ama daha sonra, önce bu seviyesizliğin dünya ile rekabet etmeyi gerektiren entelektüel kapasiteyi sıfırladığı daha sonra da devlet aygıtının iktidar ve yalan sarhoşluğuyla kudurup korkunç zararlara neden olduğu ortaya çıkmış, o nedenle alman yolunun yol ayrımı olabilecek bütün ürünler piyasadan toplatılmıştır (öjeni, ırksal üstünlük, uygarlık getirme misyonu, devlet düşmanı tanımları).

    ikinci dünya savaşı sonunda, gelişmiş ülkelerde düşünsel pozisyonlarda ve kabul edilebilirlik sınırlarında gerçekleşen bu çok büyük olumlu sıçramanın, almanya'nın kudurmasının bu toplumların deli gibi korkutması olduğu söylenebilir. bunun nedeni de enternasyonalizme karşı bu toplumların da çok benzer milliyetçilik ürünlerini kullanmaları ve almanya'nın kudurmasının tetikleyici noktasını bulamamalarıdır.

    bütün milliyetçilik ürünleri temelde yalanlara dayanır, ancak milliyetçilik ürünlerinde yalanlar farklı kesimleri hedefler, mesela ilk versiyon ürünlerde temel yalanlar savaşta ölecek alt sınıflara yöneliktir ve zaten yalanlar ilkellikleri nedeniyle daha gelişmiş sınıflar tarafından içselleştirilebilir değildirler yani toplum veya yönetim aygıtı gerçekle alakasını kaybedip delirmez.

    orta sınıflara yönelik milliyetçilikte orta sınıflar, alt sınıflardan korktukları için devletin egemenlerle işbirliği yapmak zorundadırlar ve orta sınıflar tanımlı bir kazanım/kayıp sistemine bağlı oldukları için bu milliyetçilik, delirtici milliyetçilikle kudurmuş bir büyük abi olmadığı sürece şiddetini sadece kendi vatandaşlarına gösterir ve bu milliyetçilik alt sınıfların vahşi/gerçek ihtirasını taşımadığı için askeri açıdan tehditkar değildir.

    çevre ülkelerde yaşanan, toplumun milliyetçilikle sınırları içinde mikro bir düşünsel dünya olarak tanımlandığı milliyetçilikte ise, toplumu sömüren sınıflar parazitliği o kadar artırmışlardır ki, devlet dünyaya tehdit oluşturabilecek bir organizasyon ve üretim seviyesinde değildir, başka bir devletin kuklası olmadığı sürece yine tehdit oluşturmaz.

    alman modeli basitçe çevre ülke milliyetçiliğindeki gerçekten kopuşun gerçekten sınıflara ayrılmış bir topluma uygulanmasıdır, bu model ilk başta sermeye sahiplerinin yakındığı tüm sorunları bıçak gibi kesmiş olsa da, toplumun yekpare bir şekilde milliyetçi yalanlara teslim olmasından sonra alt sınıfların agresyonunu emmek için her adımda daha fazla kurban verilmesi gerektiği gibi, bu toplumsal delilik halinden iyice korkan orta sınıflar için de onları sakinleştirip normalleştirecek gerçek/güvenilir bir iletişim alanı kalmaz, dehşet toplumu evresine girildiğinde artık toplum amok koşusuna başlar, gerçeklikle bağlantılı anlatılar ortadan kalktığından referans noktası kalmamıştır ve sistem patlayana kadar duramaz.

    çevre ülkelerden farklı olarak, gerçekliğin devlet kontrolü altına alınmasıyla elde edilen iktidar, toplumun vahşileşmesinin yarattığı enerjiyi soğurmaya yetmez, toplum sınıflı ve gelişmiş bir toplum olduğu için alt ve orta sınıflara, kanaat önderlerine yatışmaları için verilmesi gereken rant miktarı, köle yığınları üzerinde hüküm süren çevre ülkelerle kıyaslanmayacak kadar fazladır ve dahası dünya piyasasında rekabetçi varlığı bulunmayan çevre ülkelerinin aksine entelektüel kapasitenin/yaratıcılığın azalmasının ekonomik etkileri sistemin sürdürülemezliğini açıkça ortaya koymaktadır ama toplum bir kere bu derece ajite olduktan sonra, toplumsal sözlükten başarısızlık ve yetersizlik çıkartıldıktan sonra devleti yönetenlerin yapabileceği tek şey, kazanı daha da kaynatıp savaşa girmektir, çünkü onları kendi yaptıkları canavarlıklardan daha iyi bir kaderin beklemediği aşikardır.

    güncel dünyaya baktığımızda gelişmiş ülkelerde fakirlerin zenginlerden daha fazla milliyetçi eğilimlere sahip olduklarını görürüz. bu olgu, ilkel ve yalanlara dayanan, korkunç derecede karmaşık bir sistem olan toplumu homojen ögelerden müteşekkilmiş gibi değerlendiren ve gelişmiş dünyanın talep ettiği,
    daha eğitimli, daha özgür, daha üretken, daha bireyselleşmiş insanın ve bu insanlardan oluşan daha üretken toplumların içinde bulunduğu gelişmişlik seviyesine yanıt veremeyen milliyetçilik türevi kültürel ürünler bu toplumlarda en az eğitimli, en fakir, en gergin toplum kesimleri haricinde alıcı bulamamaktadır.

    bizim gibi çevre ülkelerde ise, zaten toplum milliyetçi dünya (yalanlar yalanlar) içinde tanımlanmıştır, yani mesela türkiye özelinde makbul kabul edilebilir insan, abartılı dış tehdit, abartılı kuruluş efsanesi ve kurucu miti, şeytanlaştırılmış agresyon boşaltma öznesi iç tehdit, varoluş amacını devlet içinde bulma gereği doğrularının içinde çizilmiştir. bu bağlamda sadece bizde solcular (faşist, lahmacun yemeyin diyen solcular değil gerçek türk solcuları) kadına verilen haklardan bahsederken, 50 km ilerde kışın açlıktan ölen inek bokundan yapılmış evlerde yaşayan insanlar varken "atatürk'ün çankaya'da verdiği baloya gelen kadına siz çok güzelsiniz saçlarınızı örtmeyin diye kadının başından örtüsünü almasından, mutaasıp vekilin baloya getirmediği eşini baloya getirip aydınlatmak için atatürk'ün kapısına arabayla gitmesinden" bahsederler veya sadece bizde kendine liberal diyen bir insan ana dilde eğitime karşı olabilir, özgürlükten özgürlük havarisi gibi bahseden insanlar şapka devrimini destekleyebilir, sosyal demokratlar istiklal mahkemeleri çok başarılıydı keşke istiklal mahkemeleri gelse de hainleri temizlese diyebilir, biz beyaz zenciydik diyen adam bir buçuk milyarlık sarayda oturabilir, devrik tunus diktatörünün uçağına yetmiş sekiz milyon dolar para verebilir.

    bu bağlamda çevre milliyetçiliğini tüketen toplumlarda, milliyetçi olmayan toplum kesimi bulunmaz, kabul edilebilir her birey koyu bir şekilde milliyetçidir ama bu milliyetçilik evreninin içinde kurulan maket düşünsel dünyada başka bir düşünsel pozisyonu varmış gibi yapar.
  • sebep?

    sebebi söylüyorum sıkı durun. çünkü milliyetçilik bir orta sınıf ideolojisidir. şimdi dağılabilirsiniz.
  • george orwell'ın neden yazıyorum adlı kitabında geçen ifade.

    "bütün ülkelerde yoksullar zenginlerden daha milliyetçidir."

    sebep?
  • "din sıradan insanları sessiz tutmak için mükemmel bir şeydir"

    napolyon bonapart
  • ve daha dindardır. bu ikisi de dünyada fakirleri iyi avutur.
    savaşları da zenginler çıkarır, fakirler savaşır ölür.
  • şu günlerde sorguladığım şeylerden biri erkekliği askerlikle bağdaştıranlar görüyorum. bedelli karşıtlarına bakıyorum. çoğunun profili nasıl bir hayatı olduğunu belli ediyor. garip
  • voltaire'in şöyle bir sözü var; “para konusuna gelindiğinde herkes aynı dindendir.” buradaki din kelimesini isterseniz milliyet olarak da değiştirebilirsiniz. her ikisi de doğru olur.
  • kesin doğru diyemeyeceğimiz önermedir. eğer ellerindekinin değerini daha iyi bilirler bu yüzden derseniz çoğu kişide doğru olacaktır.
  • "milliyetçi partilerin propagandası köylüler arasında her zaman yankı uyandırmıştır. kadınlar çocuklarının kulaklarına savaşmaya giden savaşçıların şarkılarını fısıldar. köy çocuklarının gördükleri rüyalar, şehirdeki çocuklarınki gibi lüks mallar ya da sınavı geçme rüyaları değil, bugün kahramanca ölümleriyle onları hâlâ gözyaşlarına boğabilen falanca kahramanla özdeşleşme düşleridir." frantz fanon - les damnes de la terre
hesabın var mı? giriş yap