• güzel film. ikinci dünya savaşına, avrupalı yönetmenler/avrupalıların gözünden bakmak bir hayli iyi oluyor. bu konuda filmler çok.

    bu filmde, ikinci dünya savaşında danimarka'lı iki "kahraman" direnişçinin öyküsünü anlatıyor. kahraman kelimesini tırnak içine almamın nedeni gerçekte hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığıdır. bu filmde olduğu gibi bu tarz filmlerde en büyük sorun/tehlike objektif bakamama meselesi. aktardıkları kişiyi çok fazla kahramanlaştırmalarıdır. ama bu film dahil avrupa sineması bu tuzağa pek düşmüyor. üstelik bu filmde de olduğu gibi özneyi kahraman gibi gösteriyor görünüp eleştirel bir okuma yapmaları çok iyi.

    iç içe geçmiş ilişkiler, direniş/mücadele adı altında kişisel hesap görmeler, ihanetler vb. ortada kahramanlık diye bir şey bırakmıyor.

    üstelik bir insan neden/niçin "kahraman" olur fikrini de çok eleştirel bir okumaya tabi tutuyor.

    yine aynı yıllarda çekilen bu sefer norveçli bir "kahraman"ı anlatan max manus filmi de bu anlamda çok iyiydi. max manus savaş bitince ne yapacaz şimdi delioğlan moduna giriyor. yani onu farklı kılan savaş gibi olağanüstü durum bitince sıradan olması, buna karşı sancısı iyi işlenmişti. "kahraman"ın post-savaş travması da varmış yani.

    aynı minvalde defiance filmini de saymak lazım. çok iyi film bu. üstelik bir hayli hareketli ve iyi bir sosyolojik bakışta vardı filmde. ayrıca bu film, "yahudi koyun gibi ölüme gider" algısını da yıktı (sanırım piyanist filmi bu konuda bir hayli suçlu).

    bir de anonyma - eine frau in berlin filmi var. o da ikinci dünya savaşına kadınların gözünden bakmış. çok gerçekçiydi. savaş yoktu, savaşın "dışında", savaşın "kahramanları", silahları, çatışmaları dışında kalanı anlatıyor. sanırım en çokta o var.

    son olarak uzun bir film ama sıkılmak imkansız. ve tabi mads mikkelsen abimiz -herzamanki gibi- enfesti.
  • 2 saat 10 dakika sürüp sıkmayan ve içinde nazi olduğu halde yahudi ajitasyonu yapmayan bir savaş filmi. kimin kime ihanet ettiği filmin sonlarına kadar belli olmuyor. ben filmde oynasaydım ve durmadan iki arada bir derede kalsaydım alayının anasını sikerdim o ayrı konu.
    - "biz insanları vurmayız, biz nazileri vururuz."
  • "yine uzunca bir film seçtim. belli ki sıkılcam." diye izlemeye başladım ama her dakikasına değecek film. nazilere danimarka cephesinden bakış. hikaye sonu vurucu, üzücü. tam bir direniş-kahramanlık filmi.
  • tıpkı max manus gibi 2. dünya savaşının farklı cephelerinden birini anlatan film. bu tip filmlerin hollywood setlerinden çıkma ikinci dünya savaşı içerikli filmlere göre avrupan'ın halini kusursuz anlattıklarını düşünüyorum. izlenmesi çok şey katar.
  • tam adı flammen og citronnen yani ateş ve limon olan danimarkalı yönetmen ole christian madsenin bildiğim kadarıyla son filmi.

    nazilere topraklarını savunma ihtiyacı duymadan veren, verdikten sonra "naaptık lan biz?" diye hayıflanan so-called vatansever bir grup danimarkalı direnişçinin mücadelesini anlatan, 2. dünya savaşına alman işgâli altındaki topraklardan bakması itibâriyle hollywood filmlerinden ayrılan, dünya savaşları dönemini anlatan filmlere meraklı kimselerin mutlaka seyretmesi gereken bir film. genel olarak yine 2008 tarihli les femmes de l'ombre filmine benzeyen bir konusu var: nazi işgâline karşı casusluk, istihbarat, sabotaj ve suikastle mücadele veren direnişçilerin mecaralarını anlatıyor her iki film de. ateş ve limon bu direnişçilerden ikisinin kod adları. kopenpag sokakları ve mahalllerinde nazi işbirlikçisi danimarkalılar ve gestapo yetkililerini avlamaya çalışan bu direnişçiler, kendi içlerinden ihânete uğrayıp ihbâr ediliyorlar falan fişmekan...direniş nedir bilmeyen danimarkalılara karşı en ufak bir sempati duymadığım için filmdeki mücadele bana yeni nesle "yaa biz de boş değiliz bak yaptık birşeyler bakma sen" deme çabasından öte gelmemekle beraber, 1944 kopenhagının şehir düzeni, sokakları ve meydanları hayranlık uyandırmadı değil
  • --- spoiler ---

    her koşanla koşan uydum akıllı direnişçi kahramanlarımızın düştükleri durumlar zaten ezik olan bünyemi daha bi ezmiş, midemi burkmuştur *.

    alakasız da olsa benzeri ezikliği kemiklerimde hissettiğim diğer yapım (bkz: dumb and dumber)

    --- spoiler ---
  • her zaman 2. dünya savaşı ile ilgili filmleri listeme ekler izlemeye çalışırım özellikle de avrupa menşeili bir yönetmen çekmişse merakım ve heyecanım ikiye katlanır. keza avrupa sinemasının kendine has bir tarzı dili ve sistematiği vardır. o ayrıksı dokuyu filmin en başından hissedersiniz. cekim tekniginden kurgusuna hatta diyaloglara kadar ozgun bir tarzin disa vurumudur avrupa sinemasi ve özellikle de kuzey avrupa sineması için geçerlidir bu yorumum. gel gor ki bu filmde bunlarin hicbiri yoktu. ne ayrıksı bir tarz ne farklı ve özgün kendine has kurgulanmış sahneler farklı bir doku... yonetmen holywood çekim teknigini kullanarak ve cogu zaman da akışı kaçırarak toparlayamayarak aslında altından kalkamayarak güzel bir konuyu adeta heba etmis. hem de o oyunculara rağmen heba etmis. lindhardt ve mikkelsen filmin en büyük artıları. ancak onlar da filmi kurtaramamış ve gerçek hayattan perdeye aktarılmış bu hikaye de filmin vasatliginin kurbani olmuş.
  • danimarka'nın gözünden ikinci dünya savaşı olmuş. klasik mads mikkelsen filmlerine de benzemiyor.

    alışmışız dogme 95 kullanılan, iç sıkıcı iskandinav filmlerine böyle hollywood stilini pek yakıştıramadım ben.
  • an itibariyle fil tv'dedir.
  • danimarka'lı direnişçilerin ,alman nazi askerlerine karşı verdikleri direnişi anlatan 2008 yapımı ole christian madsen filmi. türkçe adı ateş ve limon olan filmin özellikle finali oldukça vurucu işlenmiş. bir direniş hikayesi çatısı altında, hareket içinde varolan ihanet olgusu üzerinde durulmuş çoğunlukla.
hesabın var mı? giriş yap