• "bir mimarın rüyası nasıl, bir mühendisin kabusu olur?" sorusunun cevabı olan mimardır.
  • 1929'da kanada'da toronto, ontario'da doğmuş, university of southern california ve harvard'da mimarlık eğitimi aldıktan sonra 1963 yılında frank o. gehry and associates adıyla kurduğu bir şirkette mimarlık pratiğine başlamıştır. 1979'da firma gehry & krueger inc. olarak değişmiştir. meslek yaşamı boyunca mimarlık çizgisi ticari bir pratikten sanatsal olarak yönlenen bir atölye çalışmasına kaymış, 1970lerin sonlarında mimari uslubu dekonstrüktivizmin**ana temellerine dayanmaya başlamıştır. yapılar yaratmak yerine özgün ve fonksiyonel heykeller* tasarlar. büyük ölçekli kamusal yapılar*da klasik mimarlık temalarını işleyerek bu heykelsi anlatımı ile başarı kazanmıştır. yakın geçmişte, dokunaklı eğrisel formlar ile dekonstrüktivist çizgisini birleştiren belirgin eserler vermiştir. 1997'de tasarladığı bilboadaki guggenheim muzesi ile 1987 ile 1989 yılları arasında tasarladığı weil-am-rhein'daki vitra design museum bu eserlerdendir. 1990 yılında pritzker architecture prize'ı, 1999'da american institute of architects gold medal'ı almıştır.

    robert a. m. stern. "modern classicism". new york: rizzoli international publications, 1988. (na682.c55) pp 90-91
    dennis sharp. "the illustrated encyclopedia of architects and architecture". new york: quatro publishing, 1991. (na40.i45) p62.

    (kısaltılarak çevrilmiştir.)
  • bina tasarımlarında, hakimiyeti elden kaçırdığını bizzat beyan etmiştir. bitekim bilbao'daki guggenheim muzesi'ndeki bir havalandırma şaftı gayet münasebetsiz bir yere denk gelmiş. günlerce çalışan mühendis, meseleyi çözemeyince naçar mimarın kapısını çalmış, fakat gehry hiç oralı olmamış ve plan üzerine "cart" diye şaftı işlemiş... mühendis de saçını başını yolmuştur.
    söylendiği gibi, yapıları büyük sükse uyandırmışsa da, mimarlik tarihinde ancak peter einsenmann'ınkıler kadar hüküm sürebilmişlerdir. gehry'nin teneke kaplı * kaplı yapıları ise, einsenmann'ınkiler gibi sadece kendi içlerinde problemler yaşamamış, yukarıda da belirtildiği gibi global ısınmaya yol açıp hem binanın ısı kalitesini *, hem de yansıttığı güneş ışınları ile çevre binaların ikimini bozmuş. havalandırma ve soğutma maliyetleri karşılanmaz duruma gelmiştir.
    üstüne üstlük bilboa'da pazı panellerde de paslanma* emareleri başgöstermiş, cümle mimara "oha" dedirtmiştir.
  • hiperbolik paraboloid kabuklar uzerine tez, arastirma vs. yapmak icin cabalayanlarin sadece matematigin ve mekanigin ileri seviyesiyle ilgilenmediklerinin kaniti mimar. bu noktada mimarin adiyla hep anilir olmus "cilgin" sifati, yapilari ne sekilde hayal ettiginden cok, yapilabilir mi sorusuyla muhendisligin sinirlarini zorluyor olmasinda gibi gorunuyor.
  • bilmeyenler için insancıl boyutlarda bir özet geçeceğim kendisini.

    frank gehry abimiz meşhur bir mimardır, ama gerçekten çok küfrettiren cinsten bir çalışma stili vardır. şimdi, bu adamın bir bina yapması şu adımlarla gerçekleşiyor.

    1-) kağıda rastgele çizgiler çiz, o çizgilerden ilham gelsin diye bekle. https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/…d6cddfb54.jpg

    2-) sonra baktın olmuyo, pahalı kartonları kafana göre kes, yapıştır üst üste belki bişi olur? https://www.youtube.com/…atch?v=e0amon0l_1o#t=3m50s

    3-) sonra sen git bu binayı mühendislere itele https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/…9ad519af8.jpg

    ve bu adam meşhur falan oldu yani. bunu ciddiye alıp bu binaları yaptılar, güzel oldu gerçi ayrı mesele ama insan gerçekten hayret ediyor.

    şimdi bu adamın biyografisini özetliyeceğim.

    frank gehry dediğimiz meşhur mimarın tasarım stili çocukken ortaya çıkıyor. bunun anannesi abuk subuk kesilmiş küçük tahta parçaları iler bu frank ile şehirler inşa edip köprüler yapıyorlarmış. bak gördün mü? adam doğduğundan beri rastgele işlerle uğraşıyor.

    fast forward to 12. sınıf ==> frank lys'den hayvan gibi derece yaptı. güzel bir mimarlık okuluna girdi. şimdi; o zamanki mimarlık cemaati çok farklı günümüzden. mimarlık fakülteleri resmen inşaat mühendisleri ile paralel ilerliyor. yani bina '' inşaa '' etmek üzerine kurulu bir düzen. inşaat üzerine yoğunlaşmış olmaları önemli bu noktada.

    frank kendi mimar yaşıtları gibi inşaat mühendisleri ile takılmıyordu. o, ressamların sergilerine katılmayı tercih ediyordu. her gece '' ahhhh azizim, o resmi ben 1918'de fransada bir yahudiden aldım zaten, bu tam hali ile bir fiyasko olmuş! '' diye dolanıyordu. yani liseden yeni çıkmış bir rutkay aziz gibi düşünün.

    tabii adamın rutkay aziz karizmasını gören mimar arkadaşları çok şaşırıyorlar. '' sen ne cüretle ressamlarla takılırsın lan?!! '' diye kavgaya girişiyorlar. şimdi; daha önce dediğim gibi o zamanın mimarlık cemaati çok farklı. daha içine kapanık bir alandı. frank gehry işin şakası bir yana bu alanda çok büyük bir devrim yaptı.

    mimarlıkta eskiden sanat olarak sadece süslemeler falan olurdu. frank reiz gelene kadar son dönemlerinde ise kubizm akımı ön plandaydı. kubizm nedir? dümdüz, sade, net binalar yapmak. frank bu akıma çok uyuz oluyor, bildiğin kıl oluyor bu yeni akıma. sırf pisliğine kendi evini kendi istediği gibi yapıyor. https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/…89d61e5b8.jpg

    bi gün parti veriyor evinde, işte iş yerinde kim varsa çağırıyor. gene azizim'ler, kahkahalar havada uçuşuyor falan. bi avukat var orda. bakıyo frank'in evine, sonra alıyo frank'i karşısına diyor ki '' lan olm sen böyle bina yapabiliyodun da niye yaptıkların böyle değil? '' diye çemkiriyor. sonra bu ikisi oturup bir antlaşma imzalıyorlar; bundan sonra düşmana nispet yapar gibi binalar inşaa edecekler. sonra ver elini bilbao müzesi...

    biyografi burda bitti, hadi sağlıcakla!
  • aslında mühendisliğin başarısı olan yapıtları vardır. çünkü bugünün şartlarında yapılabilenin muhtemelen limitlerini oynar. ama bu o binaları iyi bir mimari mi yapar yoksa mühendisleri kendilerini gösterebilecekleri bir fırsat mı onu siz düşünün. ayrıca her alandaki sanat kısırlığının birebir mimarideki ispatı gibidir. gerçekte biz zaman olarak çok geç kalmış gibiyiz, bunu kabul ederim. zira eklektik denilen şey doğduğu anda herşey sonlanmıştır. neo ve post eklentileri sonrasında tekrarlanmışları karıştırmak hiç heyecan vermemektedir çünkü tekrarı tekrardan başka bir şey değildir. gehry'nin yaptığını farklı gösteren ise bu durumla dalga geçmesidir. yani tarihselci isek fosiller çok tarihtir. o zaman balık fosillerinden binalar yapalım mantığına dayanır. ama şu bilinmelidir ki bu 'biçimler' heykelde 100 yıl evvelinden yapılıp bitmiştir. yani siz tutup bir sanat dalındaki değişimi başka bir dala birebir aktardınız diye değerli mi olursunuz? joseph beuys gibi heykeltraşlar heykel yapmazlar (düsseldorf'a bu sene yağacak olan tüm karların kişisel sorumluluğunu üstleniyorum derken yaptığı bir heykeldir!). o zaman gehry gerici bir adamdır. ancak malesef biçimsel karmaşayı hayal gücü zannedenler onu bir biçim bulmuş olarak düşünürler. halbuki bu evrende kesinlikle yeni bir renk veya biçim bulunamaz. yapıtlarındaki başka bir samimiyetsizlik ise şudur: binaların düşey ve yatay elemanları yok edilmiştir bu güzel bir başarıdır ancak kapılar yine kapıdır. peki bu nasıl olacak? yani kapı dikdörtgen, zemin düz kalması gerektiği için bunlar böyledir. ozaman pek bir samimiyetsiz, 'görüntü' olarak bir eğrisellik vardır. bana diyebilirsiniz ki yahu nasıl eğri yüzey olsun? işte ben de diyorum ki nasıl heykel bina olsun?
  • tam tam ismi için (bkz: ephraim owen goldberg)
  • lady gaga'ya bir şapka tasarlayıp hediye etmiş. eskizi hoş dursa da tasarım diye yamuk yumuk bir şapka hediye etmiş kadına. hani yeni yetme bir tasarım öğrencisi yapsa kırmayalım diye ee öö aslında ile başlayan cümlelerle kalbini de kırmadan daha gideceği çok yol olduğunu söyleriz bir şekil. gerçi ben zaten kendisinden benim beğenimi kazanan bir ürün beklemiyordum, kendisi düz yapılması mimari kimliğine(?) halel getirir diye en ufak ve sade elemanı bile yamultup, en dolaylı yoldan çözmeye adamış, gereksizliği tasarım diye sunmuş cin fikirli birisi. kendisi yamuk yumuk çizgiler çizer, esas işi ekibi yapar, frankcan orada burada kasıla kasıla anlatır. kasıntı da ama kasıntı olması elbette çok şaşırtıcı değil. bir ara çok gelirdi buralara, oradan biliyorum.
  • ikinci dunya savasinda prag'da bombalanan tek yerdeki yikilan binanın yerine yapılan the dancing building'in mimarı. binayi vladimir milunic adinda cek bir mimarla birlikte tasarlamis. bina kivrimlarindan dolayi ginger and fred olarak da biliyor. ginger rogers ve fred astaire'i animsattigi icin.
  • gerceklestirdigi son yapisi pek başarılı olmayan amerikali mimar. los angeles'taki walt disney concert hall, son yillarda yaptigi uzere egrisel formlardan olusmus, fakat bu titanyum kapli binanin bazi yerleri cukur ayna davranisi gosterek cevredeki bazi buro binalarinin iclerindeki sicakliklari yaklasik 15 derece santigrad arttirmistir. gehry'nin mimari urunlerle heykellerin arasinda hic fark gormedigini soylemesi ise cok tartisilir ve yadirganabilir bir durumdur.
hesabın var mı? giriş yap