• etrafinizdaki olgulari, sozcukleri, sagduyuyu; kisacasi her şeyi gözlemlerken, siradan gözüken her seyin ardindaki, anlamlari çözmek, onlarin ifade ettigi ikincil anlamlari da görmek. aslinda her seyin ideolojik referanslari oldugu savi, marxist perspektifinden, roland barthesın göstergebilime kattigidir. disari yansittigi kodlarla ic dünyasi arasindaki mesafeyi kapamak göstergebilimci icin ayrica önem tasir.
    (bkz: roland barthes)
  • yapısalcılığa yaslanan bir metin çözümleme yöntemi.
    bu yaklaşıma mesafeli olan bir hocamız anlatmıştı:
    new york'ta ünlü bir yönetmenin filmi izleniyor.
    sonra filmin görüntülerinin göstergebilimsel çözümlemesi yapılıyor.
    yok efendim filmin son sahnesinde kuşların havalanışı özgürlüğü simgeler falan filen diye.
    sonra yönetmeni çağırıyorlar konuşmacı olarak.
    ona söylüyorlar bu tespitleri.
    adam da diyor ki "sormayın sabahın köründe o kuşları parktan kovalamak için o kadar çok çabaladık ki... ama bir türlü başaramadık. girdiler görüntüye ister istemez."
    bu yaklaşımla çalışanlara saygım sonsuz.
    metinlere yönelik bir farkındalık yarattığı muhakkak.
    ancak enformasyon çağında kullanıcı türevli içerik bu derece yoğunken hem izleyiciyi hem de üretim aşamasını görmezden gelen metin okumaları saçma geliyor.
  • bir anlam ihtiva eden, iletişim kurmaya yarayan her nesnenin ya da nesne grubunun bireysel özelliklerini ve grup düzleminde de birbirleriyle olan kohezyonlarını araştıran bilim dalı.
    umberto eco adlı tombul, eserlerinde bu daldan bol bol yararlanır, gerek açık gerek zımni göndermeler yapar.
  • iletişim fakültelerinde kuram denince akla gelen ilk kuramsal yaklaşım semiyotik yaklaşımdır.... birinci sınıftan son sınıfa kadar her derde devadır araştırma ödevleri ve sınavlarda... :

    semiyotik yaklaşım : semiyotik terimi ile tanımlanan şey genel olarak; saussure’ün daha sonra öğrencileri tarafından genel linguistik (dilbilim dersleri) olarak toparlanan notları, çıkan/yayılan ve geniş çeşitlilikte kültürel nesne ve pratiklere uygulanan bir temsil modeli sağlamıştır (birkiye 12).
    semiyoloji anlambilimdir. semiyotik yaklaşımın arkasındaki temeli oluşturan argüman şudur; tüm kültürel nesneler anlam ifade ettikleri için ve tüm kültürel pratikler anlama bağlı olduğundan işaretleri kullanırlar. bu yüzden dilin işlendiği gibi işlenip saussure’ün dilbilim kavramlarını kullanan bir analize tabi olmalıdırlar: (gösteren/gösterge ve dil sistemi/sözedimi ayrımına) (rifat 10-11).
    fiske’ye göre aynı kodlar paylaşılıyor ve aynı gösterge sistemleri kullanılıyorsa iletiye yüklenen anlamlar birbirine yaklaşır. göstergebilimsel yaklaşımda gösterge, anlamlandırma, görüntüsel gösterge (ikon), belirtisel gösterge (index), düzanlam, yananlam gibi terimler yer alır ve bu terimler çeşitli anlam yaratma yollarına göndermede bulunurlar. bu yaklaşım yapısal bir yaklaşımdır ve anlamın yaratılmasında yer alan öğelerin arasındaki ilişkileri göstermeyi amaçlar. göstergebilim dikkatini öncelikle metne yöneltir ve alıcı ya da okuyucunun etkin bir rol oynadığını kabul eder. göstergebilim ‘alıcı’ terimi yerine (fotoğrafta ve resimde bile) ‘okur’ terimini tercih eder. çünkü ‘okur’ terimi çok daha önemli bir etkinliği ifade eder ve dahası, okuma öğrenilen birşeydir, yani okurun kültürel deneyimi tarafından belirlenir. göstergebilim kodlayıcı (encoder) ve kodaçıcı (decoder) arasında bir ayrım yapmaz. yorumlayıcı, göstergenin kullanıcısını niteleyen zihinsel bir kavramdır. bu kullanıcı, bir konuşmacı ya da dinleyici, bir yazar ya da okur, bir ressam ya da izleyici olabilir. kodaçma, kodlama kadar yaratıcı bir eylemdir (fiske 65).
    anlamın yazar/okur ve metin arasında bir müzakere süreci olduğunu ve çözümlenebileceğini düşünerek sistemli bir model geliştiren roland barthes’ın kuramının merkezinde de anlamlandırmanın iki düzeyi olduğu düşüncesi vardır. barthes anlamlandırmanın ilk tanımlayıcı düzeyine düzanlam/işaret (denotation), ikinci düzeyine çağrışımlı/yananlam (connotation) düzeyi demektedir. denotation; basit, temel, tanımlayıcı ve çoğu insanın üzerinde anlaştığı anlamdır. connotation ise, birinci basit düzeyden kod açabildiğimiz bu gösterenlerin (signifiers) anlamını okumamıza yarayan geleneksel kavramsal sınıflandırmaları kullanarak geçtiğimiz ikinci düzeydir (barthes, “the elements” 91). bu ikinci düzeyde işaretleri toplumsal ideolojinin daima geniş alanları ile yorumlamaya başlarız. toplumun genel inançları, kavramsal çerçeveleri ve değer sistemleri devreye girer. barthes bu ikinci anlamın düzeyinin daima “genel/küresel” olduğunu ve yayıldığını öne sürer. bu düzey bir ideolojinin kısımları ile uğraşır. bu göstergeler, kültür, bilgi ve tarihle çok yakından ilgilidir, ve kültürün çevresel dünyası temsilin sistemini onlar aracılığıyla işgal eder (92).
    barthes ayrıca temsilin iki ayrı fakat bağlı süreç vasıtasıyla olduğunu söyler ve göstergelerin ikinci düzeyde işleyişine ilişkin anlam düzeyine de mit düzeyi der. ona göre gösteren ve gösterilen ikiliği göstergeyi (işareti) oluşturur. dilsel işaret yeni bir gösterene dönüşür ve karşımıza ideoloji çıkar. yananlamlar düzanlama yaslanarak oluşur. bunun sonucunda ise yan ve düzanlam bir bütünlük olarak karşımıza çıkar ve ideolojik olanı gözden siler (barthes, “myth” 116). barthes’ın mit kavramı ile kastettiği, bir şey üzerinde düşünmenin, onu kavramsallaştırmanın ya da anlamanın kültürel yoludur.
  • ch. s. peirce,saussure,husserl gibi göstergebilim öncüleri aristoteles’in şeylerin isimlerinin o şeyleri aynen yansıttığını öne sürdüğü dil kuramını yadsırken telaffuzun şeyi(gösterileni) gösteren ve şeyle alakasız,keyfî bir ses birimi olduğunu iddia ettiler.göstergebilim bir bakım imgelem ve şeylerin arasındaki ilintiyi koparırken platon’un idealar evrenindeki gibi bir tür “gönderge” den bahsederek dili aşağıdaki şekilde sistematize etti:
    1.dil bir göstergeler sistemidir ve bu sistemde önemli olan anlamla işitim imgesinin birleşimidir.
    2.dil, kavramları belirten bir göstergeler sistemidir.
    3.dil, bütün bölümleri zamandaş dayanışmaları bakımından ele alınabilen ve alınması gereken bir sistemdir.
    4.dil, bütün öğeleri dayanışık birinin değeri yalnızca öbürlerinin de zamandaş varlığından doğan sistemdir.
    5.dil, kendi düzeni dışında düzen tanımayan bir sistemdir.
    6.bir öğeyi yalnız belli bir sesle belli bir kavramın birleşimi olarak ele almak büyük bir yanılsamadır.öğeleri bütünden ayırarak değil bütünden yola çıkıp çözümleme yapılarak sistem incelenmelidir.
    7.dil,bir değerler sisteminden başka bir şey değildir.
    özellikle 6.önerme yapısalcılığın temelini oluşturur.bu önermelerden çıkan temel meseleler dil göstergesinin özellikleri,dil-zaman ilişkisi,dil-değer ayrımı,dil-söz ayrımı dil-yazı ayrımı gibi meselelerdir.
  • mehmet rifat'ın aşağıdaki gibi tanımladığı bilim dalı:
    ''bir anlamlı bütünün (sözgelimi bir romanın), düşünce boyutundaki soyut çekirdek yapıdan (anlamın temel dayanağı) hareket edip çeşitli düzeylerde (anlatının kurulması, söylemin belirlenmesi, dilsel kullanımın belirmesi, metinselleşme) dönüşümler geçirdikten sonra okurların elindeki son dilsel aşamaya ulaşması sürecini inceleyen, bunları terim yerindeyse yeniden-yaşamaya çalışan etkinlik alanıdır göstergebilim.''
  • paddy whannel'e göre, bize zaten bildiğimiz şeyleri asla anlamadığımız bir dilde söyleyen bilim dalı.
  • çok afedersiniz amına koduğumun bilimidir. yüksek lisans tezimi bunun üstüne yazmak istediğimi, hocama, özgür irademle söylediğim içinde, kendini sikme isteği uyandıran bilim dalıdır. birazdan gene bu bunu demiş, şu şunu demiş aaaa bak gösteren aaa gösterilen aaa metonomi aaa metafor aaa zırt zurt derken şeytan dürtüklüyor, kapa lan warcraft oyna. akabinde nahhh göstergesiyle dipnotlara devam tabi.
    (bkz: hanım koş koş biri daha tırlattı)
  • mehmet rifat olmasa türkiyede büyük bir ihtimalle hiçbir zaman bilinemeyecek olan bir çeşit edebiyat kuramı.
    göstergebilim alanında bütün çevirilerin altında hemen hemen onun adı var. bunun üstüne bir de kendi yazdığı/hazırladığı kuramsal kitaplar var.

    tahsin yücel ne oluyor peki diyeceksiniz, inanın ingilizcelerini daha rahat anlıyorum. çevirmese daha iyi, zira o kadar çok yeni ve gereksiz uydurma türkçe sözcükler kullanıyor ki, edebiyat bölümü mezunu olmama rağmen anlamıyorum.
  • anlam yükleme işidir...
    bu vesile ile bana hep keyfi gelen bir yöntemdir.
    http://i.imgur.com/ii6k0.jpg
hesabın var mı? giriş yap