• hüseyin rahmi gürpınar'ın birinci dünya savaşı sonrası cumhuriyet öncesi istanbulunu başarıyla anlattığı, bunun yanında toplumsal eşitsizlikleri, adaletsizlikleri ve dinin nasıl bir uyutma aracı olduğunu sözü fazla dolandırmadan dile getirdiği 1919 tarihli romanı.

    yüz yaşını doldurmuş bir romandır ve aradan geçen yüz yıla rağmen romanda anlatılanlardan pek farklı değildir türkiye...
  • harika bir romandır.

    hüseyin rahmi gürpınar toplumsal adaletsizliğe karşı duyduğu rahatsızlığı ilmek ilmek işlemiştir. çok sert düzen eleştirisi yapmaktan çekinmemiştir.

    "çok zenginlerin kasalarını dolduran servetlerin nerelerden geldiklerini araştırırsak dağlardaki haydutları haklı çıkaracak acı hallere rastlarız. en dehşetli hırsızlıklar kanunun koruması altında yapılanlardır."

    "bizde geçim yolunu bulmanın ana kuralı: evvela çatmak, sonra çalmaktır. mutlakiyet'te de budur, meşrutiyet'te de... çatılacak makama çatamayan, sıraya girip de çalamayan aç kalır. daima kanunun üstünde ya bir hükumet ya da bir parti peyda olur. su başlarını zorbalar alır. onlara eyvallah diyerek boyun eğer, kanunu, insanlığı, insafı, vicdanı çiğneyerek gittikleri yoldan gidersen yaşarsın, aksi halde geçim kapısı bulamazsın."

    "her devirde hakim bir kuvvet vardır, ona tabi olmak zamanenin hikmeti sayılır; vatanperverlik ve hamiyetini bu felsefeye uydurarak küplerini doldurmayı bilenler bu memlekette refah içinde yaşarlar, idarenin arkasındaki hikmete zıt gidenler, dedikodular içinde boğularak, asılır, kesilir, sürülür, sürünür.”

    "hacı ferhat efendi'nin kapısına her ay başında bir araba dolusu erzak gelirdi . arabadan haneye taşınırken şeker çuvallarından sokaklara dökülen kırıntıları, tenekelerden sızan yağları , ufak sandıklardan saçılan kuru üzüm ve incirleri ,sepetlerden düşen yaş meyveleri kapışmak için mahallenin çocukları aç hayvan yavruları gibi çamurlara bulanırlar, arabanın altına, tekerleklerin arasına girerlerdi. arabanın yanındaki askerlerin bazen hiddetli taraflarına denk gelirse boş mideli bu sefalet yavrularına iri çizmeleriyle tekme atarlar , o zavallıcıklar dayaktan evvel ağızlarındaki nimeti yemeye uğraşarak o çamurlu bir yudum lezzetli şeyi o acı tekmeye katık ederler ve bir lokmacık daha kapabilmek için sesleri çıkmaz, yanlız zayıf ve soluk yanaklarından akan yaşları görünürdü."

    "hayvanların dinleri, peygamberleri, mukaddes kitapları, koyulmuş kanunları, adalet namına mahkemeleri, meşrutiyetleri, müsavat, hürriyet iddiaları yok. güçlü zayıfa rastlayınca parçalayıp karnını doyuruyor. bu tabiat kanununu düzeltmeye uğraşmak budalalığı hiçbir hayvanda görülmüyor. insan toplulukları ortaya çıktığı zamandan beri birtakım fenalıklar karşısında âcizdir. kanunlar küçük bir azınlığın rahatını sağlamak amacıyla düzenleniyor. çünkü herkesin birden refahına ihtimal görülemiyor. insanların büyük çoğunluğu neredeyse hayvanlara yakın ağır, uzun mesai içinde çalıştırılıp bunaltmak suretiyle küçük ve seçkin bir azınlığa rahat, refah ve türlü türlü savurganlıklar sağlanıyor. kanunların, insanlığın bu refahtan nasibini almamış cefakâr kısmının sıkıntılarını azaltmaya uğraşır gibi görünmesi ustalıklı bir hiledir. fenalığın en mühim kısmı daima değiştirilmeden bırakılarak kanun düzenlemeye çalışıldığı, yani hâkim sınıflar samimi olmadıkları için mesele düzelemiyor. şimdi gözleri açılan mahkûmlar, hâkimlerle yerlerini değiştirmeye uğraşıyorlar."
  • hüseyin rahmi gürpınar'ın 1919'da yayınlanan romanı.
  • romanın yazılmasının üzeriden yüz yıl geçmiş olmasına rağmen günümüzde yazılmış hissiyatı veren, mizahi yönü kuvvetli bir romancıdan çıkan eserdir.

    "hastalık görülen evlere girip çıkmaktan mümkün mertebe sakınılması hususunda doktorların tavsiyeleri gazetelerin ihtarları tesirsiz kalıyor, bu nasihatlerin zıddına hareketten ileri gelen üzücü vakalar birbirini izliyor, kimsede ibret eseri görülmüyor, cahil kafalar hep bildiğine gidiyordu."

    "her devirde hakim olan bir kuvvet vardır; ona tabi olmak, zamanenin hikmeti sayılır; vatanperverlik ve hamiyetini bu felsefeye uydurarak küplerini doldurmayı bilenler bu memlekette refah içinde yaşarlar, idarenin arkasındaki hikmete zıt gidenler, dedikodulur içinde boğularak asılırlar, kesilirler, sürülürler, sürünürler."

    bakın burası çokomelli!

    "hacı ferhat efendi, yağmur yağarken küpünü doldurmuştu; servet serveti çeker. iki kızı vardı ikisini de birer zabite verdi. damatlardan biri levazıma yerleşti, öteki bilmem hangi komisyonda mühim bir mevki tuttu. paşadan himmet, damattan gayret öyle bir ticarete koyuldular ki milyonlar önlerinde takla atıyordu. en büyük tüccarlar, kamhi'ler filanlar yanlarında aciz birer gölge gibi kaldılar. nasıl olup da istanbul menkul ve gayrimenkulmallarıyla onların tasarrufuna geçmedi? ve biz bütün sakinler, pençekli esirleri olarak kalmadık, şaşılır."
  • "masumlari ezmek, haydutlari yukseltmek, kabahatsizleri cezalandirmak, kabahatlileri mukafatlandirmak toplumun bas dusturuydu."

    "boyle supruntu yiyen, yattigi yeri pisleyen, kokudan yanina varilmayan, ilahî, insanî mukaddesat uzerine kufreden, hayvandan daha pis bir deliye evliya payesi vererek tapinmak, ondan keramet, sifa, sefaat ummak bizim memleketin zihniyetine mahsus hastaliklardandir."

    "en dehsetli hirsizliklar kanunun korumasi altinda yapilanlardir. iste bunun icin insanligin hali durulamiyor."

    "cunku maalesef henuz insanlik, vicdanlarin yarattigi kanunlarla idare olunacak kadar ilerlemedi. ilerleseydi hapishaneler okul olur, hicbir kumandan maiyetine vur emrini veremez, insanoglu silahiyla insan kardesine nisan alirken kursunu nereye siktigini dusunurdu."
  • yüzyıl önce avrupa'yı ve bizi sarsan salgın ispanyol nezlesi'nin anlatıldığı roman. şu günlerde okuma imkanı olanlar okusun, pdf olarak elinde olan var ve yeşillendirirse sevinirim. yayınevi pdf formatinda ücretsiz olarak sunsa ne güzel olur.
  • ittihatçılarla alakalı olarak yazar, satır arasında sağlam geçirmiştir.
    yani eskisi yenisi farketmez, alayı şerefsizdir diyor.
    böyle bir fikir hürriyeti şimdilerde bile hayal edilemez.
    1919 yılı işte böyle bir yıldı. geçmişle hesaplaşma ve düzeltme.

    bazı ulular o yıl işi bozdular. çünkü kendileri de ittihatçı kılıç artığıydı.

    --- spoiler ---

    ittihat ve terakki idaresinin inkâr olunamaz bir gayreti, bir kadirşinaslığı, hazeleperverliği (kalleşleri perverliği), efendiliği vardır. çevirdiği tezvirat dolabının koluna yapışanları korur, gözetir, çapulculara gark ve bazen tövbe yoksulu olmak derecesinde ihya eder. hiçbir idare bendelerini, gözdelerini taltifte bu mertebe-i iğnâya varamamıştır.

    işte bu sebepledir ki mensupları onun uğruna kul kurban olurlar. hatta bugün cemiyet çürüyüp dağıldıktan sonra, onun kurmuş olduğu menfaat ağının kördüğümleri içinde kalmış olanlar, ne tarafa dönmek isteseler, bütün bu rabıtalarını kırmak mümkün olmaz. o büyük velinimetlerine söz söyletmezler.

    çünkü damarlarında dolaşan kanları, kuvvetini, hayatını oradan almıştır. her biri bir suretle onun ebedi minnettarı ve şükürgüzârıdır. o sayede ne tulumbacılar, efendi, bey, paşa, nazır, mebus oldular. ne hiçler adam sırasına geçtiler. ne kanlı katiller cezadan muafiyet imtiyazıyla serefrâz oldular.

    masumları ezmek, haydutları yükseltmek, kabahatsizlere ceza etmek, kabahatlileri mükafatlandırmak cemiyetin baş düsturuydu. hasan sabbah’ın haşişi gibi, onun mayasında, mahiyetleri değiştiren bir iksir vardı. bedhah bir manyetizmacı gibi gözleri, vicdanları, basiretini bağlardı. en insaniyetperver, namuskâr, afif adamları, ahlak uçurumlarına sürüklerdi ve nasıl ki sürükledi.

    ittihatçıların hepsi insaniyetten bî-nasip, vicdansız kimseler değildir. buna şüphe yok. fakat nasıl oldu da bu erbab-ı fazl ve irfan, bilâ-itiraz ve lâ-muhakeme dört beş katilin peşlerine takılarak izlerinden gitmek günah-ı kebâirini işlediler? bu kanlı yolun varacağı neticeyi göremediler?
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap