• "- demek istediğim, bir ilişki olarak bunun geleceği sıfır.
    - gelecek mi? ha, anlıyorum. demek istediğin, nefis gökkuşağımızın ucunda altın bir kupa görmüyorsun. demek istediğin, samimiyetimizin kar getirmesi muhtemel değil. beni düş kırıklığına uğrattın g. bense senin ampulünde, aşk ilişkisini bir yatırım gibi ya da denize nazır bir arsa ya da bir belediye ihalesi gibi gören o zavallı kara kurbağalarından birkaç watt daha fazla ışık olabileceğini ummuştum. güzel bir günbatımının geleceği yok diye ya da bir kuyrukluyıldız bir sonuç getirmiyor diye de yakınır mısın? ve bir aşk ilişkisi neden "bir yere varmalı" ki? tutku, ormandan geçen bir yol değildir. ormanın en derin, en vahşi yeridir o; perilerin hala dans ettiği ve iğrenç engereklerin dallarda uyukladığı bir mağaradır. hiç suyu kalmamışlar ve fonksiyonlarını yitirmişlerin dışındaki herkes bu mağaranın cazibesine kapılır ve gizemleriyle büyülenir ama, motorlu testerelerin ve buldozerlerin gelip orasını aile tipi bir restoran haline getirmesini dilemez. sonuç dediğin, öyle bir şeydir işte, bence. emniyet. güvenlik. kesinlik. evet, gerçekten. pekala, şunu sakın unutma kedi tatlısı: biz bir "ilişki" yaşamadık; senle ben bir çarpışma yaşadık. çarpışmalar güvenli gelecekler için pek elverişli değildir, ama çarpışma olayının uyandırdığı ilgiden sıyırmak zordur. haksız mıyım, söyle."
  • "en kötü gün mü? henüz yirmi dokuz yaşındasın. başka günler, başka facialar olacak daha. belki de çok yakın bir gelecekte hem de. aslında, belki tam da şu dakikada bir şeyler oluyordur."
  • okurken insana ister istemez larry'nin penisini merak ettiren kitap:"ve o şey de, tek çekik gözüyle sana bakıyor! hemen şaşırıyorsun, nasıl da şık görünüyor. belford'unkiyle kıyaslarsan öyle tabi. belford'un penisi, herhelade uzunluk ve kalınlık yönünden diamond'ınkini geçer ama öylesine bumburuşuk, çarpık, kan oturmuş gibi birşey ki, görmeye tahammül edemediğin bir haşlanmış hindi bıynunu hatırlatıyor sana.* öte yandan diamon'ın* sapı, mermerden bir tüfeğin namlusu gibi-pürüzsüz, düz ve ay beyazlığında; tacıysa kadife bir elmaya, kullanılmamış bir iğne yastığının gül renkli merkezine, bir lale soğanına, bir kobranın başına benziyor."
    (bkz: höst)

    damakta parfümün dansı kadar uzun ve güzel bi tat bırakmasa da son derece keyif verici bi tom robbins kitabı..
  • cok tuhaf bir sonu olan kitap. tom robbins amcamiz yine dokturmus, orasi tamam da, sanki devami yazilacakmis ya da son bolumleri cevrilmemis hissi veren yaratici, hinzir ve komik; kisaca eglenceli bir eser. yine de bir saheser degil. (bkz: parfumun dansi) (bkz: agackakan)
  • bir an önce okumak için sabırsızlandığım, uzaylı ceddimin sırrını bulacağıma inandığım tom robbins kitabı. nerden kaçmışız bakalım...
  • bence agackakan ve parfumun dansindan sonra az kalan daha yavas olan ancakl elbetteki guzel olan ilginc roman
  • potansiyel sozluk kullanicisi.
    (bkz: birden cok kelimeden olusan ilginc nick tandansi)
  • ikinci tekil sahsın anlatım farklılığı, kısa bir zaman aralıgına sıgan hikaye, belford un aslında esgecilmis, uzerinde calısılsa dikkate deger bir adam olabilitesi, sirius hadisesi gibi pek cok onemli ve onemsiz ayrıntı dısında "gwen mati" kaltağıdır bu romanı digerlerinden ayrı kılan.
    her ne kadar tom robbins amcanın ask hayatı ve cinsel yasamı uzerine pek bi bilgim olmasa da kudra, leigh/ellen cheri, amanda gibi karakterlerin hep kendi hayatına giren kadınlara atıflar oldugunu dusunmusumdur kitaplarını okudukca. fakat bu kitabın basrolu gwendolyn oyle sinsi, guvensiz, duzenbaz bir kadındır ki kitabın son donemecinde bile anlamının manasını anlamaktan uzak, supheci ve korkak bir kadın olarak kalmaktadır. kendi teoremim dogrultusunda doksanların basında birisinin tom amcayı iyice kızdırdıgından supheleniyorum.
  • hırslı melez güzeli gwendolyn mati borsa simsarıdır. paskalya arifesinde borsa çökünce, kendine ve müşterilerine ait paraları kurtarmanın derdine düşer. aynı zamanda imana gelmiş bir maymunun kaybolması, sokak serserilerinin saldırısına uğramak, 130 kiloluk kaftanlı-türbanlı medyum arkadaşının sırra kadem basması gibi kariyeriyle ilgisi olmayan meselelerle boğuşmak zorunda kalır. bunlar yetmezmiş gibi timbuktu'dan yeni gelen kurt borsacı larry diamond da dağılmış hayatının tam ortasına düşer. gwen, işiyle ve parayla ilgili hırslarını tatmin etmek için binbir dolap çevirmeye çabaladığı üç gün boyunca larry'nin aykırı tavırlarının ve cinselliğinin cazibesinden kurtulamaz. onun etkisiyle kurbağa nüfusunun neden hızla azaldığı, afrika'nın ücra bir köşesindeki bozo kabilesinin sirius yıldızıyla ilgili sırlara binlerce yıldan beri nasıl olup da vakıf olduğu, eski çin imparatoriçesinin ucu yeşimden kristal lavmanıyla rektum kanserinin tedavi edilip edilemeyeceği, tarot kartlarından birinin değiştirilmesinin anlamı gibi sorularla uğraşır...
    tom robbins, yayınevimizden çıkan parfümün dansı, dur bir mola ver ve ağaçkakan'da olduğu gibi bu romanında da kahramanlarını bambaşka bir atmosfer içinde yeniden yaratırken gerçekliğin bilinmedik yanlarına projektör tutuyor. hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını vurgulayarak, trajikomik bir çılgınlık içinde dönüp duran dünyamızın altüst olmuş değerlerini benzersiz bir biçimde sorguluyor...
    gene hınzır, bilge, erotik ve kışkırtıcı...
    "bu sadece eğlencelik bir kitap değil. okuru, parlak ve zekice ayrıntılarla örülmüş hınzırlıkların, kehanetle ve binbir tuhaflıkla kaynaşan karanlık bir olay örgüsünün içine fırlatıp atıyor."
    the oreganian
    (arka kapak)
  • sirius takımyıldızı, kurbagalar, tarot kartlarının ve üzerindeki resimlerin anlamları, bozo kabilesi ve rektum kanseri gibi birbirine çok alakasız görünen birçok konuyu içinde barındıran ve gwen mati'nin 5 nisan akşamı başlayıp 9 nisan da sona eren 4 günlük hikayesini (ya da hayatının nasıl değiştiğini) anlatan, masalımsı, bi diğer tom robbins kitabı. kitabın en aşık olunası karakteri larry diamond da bu hikayenin tam ortasında yer alır ki okuyanların hemen farkedeceği gibi tom robbins kendini bu karakterle özdeşleştirmiştir. bi de ısrarla (bkz: sirius)
hesabın var mı? giriş yap