• "geldin mi, bekleniyordun da diyemem
    beklenmiyordun da…
    gidelim, pekala, düşelim yola
    kontakt anahtarını çevirme sakın
    sigara ve çakmağı da yakma
    tek kişinin yüreğinde bir sızı
    varsa eğer ardımda.
    bana yeter ve bu da olmazsa olur
    ardına düştüğüm şu anda,
    yüreğimde bir huzur
    ve ötelere bir merak,
    içimde kaldıysa bana elverir.
    folklora uymayı bırak lütfen,
    yani yakma sigara ve çakmağını;
    çağdaş davranma helikopterle gelerek,
    bütün zamanlarda yaptığın gibi,
    karşıma birdenbire çık"

    *
  • az önce okan bayulgen'in televizyon makinasında 1940lardaki çocukluğunu anlatırken gözleri dolan ve gözlerimizi dolduran saygıdeğer şahıs.
    feriköyde mütevazi insanların (memur, emekli subay, muhasebeci) yaşadığı; müslüman, ermeni, rum komşularla dolu sokaktaki iki katlı evlerinden izledikleri panoramik istanbul manzarasını, ikinci dünya savaşı istanbulunda yaşanan yoksullukları, yoksunlukları, kapının önünden geçerken açlıktan bayılan üniversiye öğrencilerini bir bir sıraladı. sonra da okan bayülgen'in hatemi kardeşlerin oyun oynamak yerine kitap okumaya olan düşkünlüklerine ilişkin sanki hafif imalı sorusunu cevapladı. bu şartlar altında bir çocuğun yapılabileceği en iyi şey okumaktı dedi ki, sanırım okan da hafif yutkundu orada.

    edit: aynı programda yıldız tilbenin okuduğu el adamı sözlerini kastederek inanılmaz nazik ve soylu bir şekilde yazdığı şiiri çok beğendiğini belirten kişi.

    (bkz: hayranlık)
  • insan konuştuğu hızla okur tezini çürüten emekli profesör dr.
    endokrinoloji stajım boyunca her gün odasında beni ve 4 arkadaşımı toplayıp tıptan çok tarih ve edebiyat hakkında konuşmuştu. bunca bilgi o hızla okuyarak biriktirilmez diye düşündüğümü hatırlıyorum.
  • rübai

    yoğun sevgide ben’im suçum yok;
    dış dünyâdan, sen’den geliyor bu...
    yoğun acıda sen’in suçun yok;
    içimdeki ben’den geliyor bu...
    fakat, diniyorsa bu acı bazan,
    içimdeki sen’den geliyor bu...
  • aklın yenilgisine rubai

    ben sana çok dualar yolladım
    gücümce hamd ve senalar yolladım
    sen bana akıl-fikir vermiştin
    suç benim rabb'im, ben çuvalladım....
  • "her tanışmayı bir ayrılık say."
  • "kimi unutmak istesem bir daha
    bu işe gözlerinden başlamalıyım.
    çünkü ne zaman unuttuysam seni,
    gözlerin yeniden çizdi yüzünü."
    (bkz: istanbul şarkısı)
  • “çocuk, keder senin dargın ikizin midir?
    gelirsen gider de gidersen gelir.
    sanki keder denizi üstünde ay'sın
    seninle oluyor onda med-cezir.
    ses ver çocuk, yoksa öte tarafta mısın?
    bir dev tutsağı mısın, kâf'ta mısın?
    cennete mi uğradın, âraf'ta mısın?
    sahi nerdesin lütfen bildir.
    ıslak ve soğuk da olsa bahar geldi.
    bir yerlerden mırıldanır şimdi dede efendi,
    sen yine bildiğin bestelere kapıl,
    seni bana duyuran eski mûsıkîdir.
    gelmeyeceksin, bu düşü kim hayra yorsun?
    her öğleye doğru bekleniyorsun
    cümle kocamış yârân eksiledursun,
    sensizlik kanıma sızan bir zehir.”
  • tüyap'ta göz göze geldik, gülümsedi ben de gülümsedim.
  • vakti zamaninda kendisine muayene olmaya gitmistim bu babacan adamin. hastaliktan cok bana refakat eden ablamin ve benim isimlerimizin kokeni uzerine konusmustu, hemen sevdirmisti kendini. hormonbilimciliginden degilse de dilbilimciliginden almistik payimizi.
hesabın var mı? giriş yap