• oku.
    ayetin tamami "ikra bismi rabbike'llezi halak" (yaradan rabbinin adiyla oku) dir.

    belki de kuran'in en guzel ayeti, allah'in en guzel emridir.
    hz. muhammed'e gelen ilk ayet olarak bilinir.

    kuran'in basinda yer alir. bazen acaba bu yuzden mi intro muamelesi gorup de es geciliyor bu emir diye dusundurur. pek cok emir buyuklerce tekrarlanarak ogretilir ama bu emrin pek lafi edilmez.

    domuz eti yemeyin emrine gosterilen ozenin onda biri bu emre gosterilseydi, kuskusuz islam ulkelerinin cogu simdi olduklarindan cok daha farkli bir konumda olurlardi.
  • elif-kaf-re-hemzeli elif ile yazılır.
    kere'e fiilinden emirdir. kere'e fiilinin anlamının ipuçları aynı kökten türeme kıraat ve kur'an kelimelerinde gizlidir.

    türkçe "oku" kelimesinin karşılığı nedir denirse cevap hiç tereddütsüz "ikra" olacaktır. ancak atalarımızın okların sahibini analiz etmekten türettiği ve çözmek, anlamak* anlamından gelen okumak ile kere'e fiilinin kökleri farklı yerlerde olduğu için dalları da farklı yerlere gidebilmektedir.

    kere'e fiilinin ingilizceye çevirenlerin çoğu "read" yerine recite kelimesini kullanır. o kadar ki kıraat'i de ingilizceye recitation diye çevirirler. abartarak (bkz: recital)(bkz: resital)

    bu kelimenin kere'e fiiline yakın düşen yönü şudur: insanın bir sözü kendiliğinden, kendi adına söylemesini değil ezberden ya da bir yere bakarak yani alıntılayarak söylemesini ifade eder. tabiri caizse kere'e bir şeyi alıntılayarak* söylemektir.

    işte arapçada da bir sözü alıntılayarak söylemek anlamına gelen kelime yazılı bir metni okumak anlamında da kullanılmış ve bu anlamda akla gelen ilk kelime olmuştur. halen de öyledir.

    onun içindir ki cebrail* ikra' dediğinde hz. muhammed "ben okuma bilmem" demiş, sonra yapacağının yazılı bir yerden okumak değil ezberine sokulan kelimeleri kıraat etmek olduğunu anlayıp teslim olmuştur.
  • arapçada "oku". alak suresinin ilk ayeti. "ikra. bismirabbikellezi alak" (oku. yaradan rabbinin adıyla)
    (ramazan münasebeti ile...)
  • "..... allahın adıyla oku emrini unutmayacaksın, ilim çinde de olsa git öğren faydalı ol diyen, yüce peygamberin sünnetinden ayrılmayacaksın...." veya "...eğitim son derece önemlidir kuran' da da var bu..." ve bunlar gibi binlerce repliğe "okumak" anlamıyla sebebiyet veren belki dil bilimleri tarihine "dünyanın toplu halde bir seferde en yanlış yorumlanan kelimesi" diye geçmesi gereken sözcüktür.

    o güne dek kervan ticareti ile uğraşan yetişkin birinin 'oku' emrine "ben okuma bilmem" diyerek cevap vermesi zaten başlıbaşına garip.
    ama yok illa ki "okumak, tahsil görmek, eğitim almak" manasına bağlayacağız ya... aksi takdirde yapılan bunca konferans güme gidecek.

    biz güzel türkçemizde 'gözlerinden okudum', 'içimi okudun' deriz... 'sami bizi polise okumuş' deriz. 'ali jandarmaya ötmüş' deriz. 'şarkı okudu' deriz. türkçede de bir sürü anlam yükleriz okumaya.

    ikra nın burada ki manasına en yakın kelime ' dökülmek' olabilir. iç görü ile ilham gelerek bir şeyler söylemek. 'dudaklarından şu mısralar döküldü' gibi.

    hah! işte bunu herkes yapamaz.

    işte bu nedenle hz. muhammed' in ben 'ikra' bilmem demesi doğru ve sonra allah' ın izni cebrail in vasıtası ile bu yeteneğe kavuşması akla uygundur.

    özel not: eğitim önemsiz demedik herhalde. o ayrıııı....
  • oku anlamı olmadığı söyleniyor, aslında türkçede de okumak denilen fiilin asıl kökeni yazılı bir emri, eseri, hakikati vs.yi okuyup öğrenme, yani dışarıdaki bir bilgiden kişiye yönelik bir akış içeren bir eylemden ziyade, önceden bilinen bir şeyi tekrarlamak, söylemek ve ilan etmek gibi bir anlamla alakalıdır. hala türkçede var olan şarkı okumak, türki dillerdeki namaz okumak *, ** kişinin ezberindeki, zaten bilinen şeyi tekrarlamak anlamını taşır. yazılı şeyi okumak ise bunun metne bakılarak ordan yardım alınarak yapılanıdır. kur'an'ın da yazılı bir eser haline gelmesinin nuzülünden sonra çok geç gerçekleşmiş olması, yazılı kültürün, yazılı eserden öğrenmenin yüzlerce yıl sonra yaygınlaşmış olduğunu düşünürsek arapçadaki ikra kelimesinin de böyle bir anlam taşıması çok normal. yani ikra, (ara: zamanın şartları)na, dilde kelimelerin anlamının evrimine göre değerlendirirsek muhtemelen, "söyle", "ilan et" gibi bir anlam içeriyor.

    edit: nişanyan sözlükte ikra ile ortak kökü olan kıraat kelimesine bakıldığında kök olan "kr"nin de türkçe'dekine benzer bir hikayesi olduğunu görüyoruz.

    http://www.nisanyansozluk.com/?k=kıraat

    http://www.nisanyansozluk.com/?k=okumak
  • hz. muhammed'in, tum varligin tabi oldugu sistemi desifre ederek algilamasinin, algilar hale gelmesinin, musahade edebilmesinin yani 'oku'yabilmesinin mumkun kilinmasi icin verilen ve kendisine ulasan ilk emirdir. hani teknik direktor oyunu iyi okudu deriz ya, sistemi okumaktan kasit boyle bir okumadir.

    yillarca ve hala egitim kurumlarimizda bu hz.muhammed'in onune okunabilecek birseyler sunulmustur ve okuma bilmemesine ragmen ilahi bir gucle arapca okumayi bir anda ogrenmistir sekilnde ogretilmektedir.

    hz. muhammed'e ulasan "ikra bismi rabbike'llezi halak" seklindeki ayetin yillarca "rabbinin ismiyle oku" seklinde turkcelestirildigi ogretildi bize. peki ya o 'ismi'nin basindaki 'b' harfinin ne oldugunu nasil olur da bunca insan arastirmamis diye hayretlerimden parande atasim gelmiyor degil.

    buradaki 'b' harfi, insanligin kur'an i oku yabilmesi, ve oku maktan mahrum kalmasi farkinin olusmasindaki en onemli etkiyi oynar. ismi denseydi, allahin ismiyle denebilirdi. 'b'ismi dendiginde bunun manasi su sekilde cikmaktadir;

    "hakikatini olusturan ve allah adiyla isaret edilen varligin ismi ile, yani esmasindaki (sifatlari icindeki) ismin sende aciga cikaracagi guc ile oku, 'oku'r hale gel"
  • ilber ortaylı buradaki anlamının oku değil, davet et olduğunu iddia etti ısrarlı bir şekilde bir televizyon programında.
  • homeros'un ilyada'sı buna özdeş bir emir kipi ile açılır:

    sing, o goddess, the anger of achilles son of peleus, that brought countless ills upon the achaeans.

    homeros kendisine 'gaip'ten metin paslayan, söyleyicinin de dinleyici ile beraber tabi olduğu yaratıcı öz'ün 'ilham perisi'ne rica mı ediyor, emir mi veriyor, öyle bir şekilde hadiseyi tersine çeviriyor. homeros o açıdan farklı. süreci o başlatıyor, o öttürüyor. oysa ki bizim alıştığımız tam tersi. şimdi 'bizim alıştığımız' diyince, duralım, yanlış olmasın. hadise aslında biraz evrensel. onu da şöyle örnekleyelim.

    bundan yüzyıllar sonra ilk ingiliz şair'i olarak mimlenmiş efsanemktrak caedmon da benzeri bir 'ikra' seansı yaşıyor. bir gün en ummi çoban haliyle bir ocakbaşı ortamında oturuken yanına bir 'ulu zat' geliyor. diyor ki 'ikra'. burada referans verilen hadise şu: caedmon'un o sırada oturduğu ortamda adeten ozanlar, aşıklar takılır. az cukkan sağamsa verirsin parayı, başlar okumaya. ne kadar verirsen o kadar okur. şimdi adam da bizim çoban'ın başına gelip ikra diyince ne anlıyor caedmon? şairsin, oku. oysa ki adam şair değil, bildiğin çoban. peki çobansan, şair değilsen, böyle bir rica karşısında ne yapılır? ne demiş olabilir caedmon? ben olsam ne derdim? 'ben okuma bilmem' derdim, adet yerini bulurdu. sene tahminen m.s 670 gibi caedmon 'biz bu filmi daha evvel görmüştük' diyor. o da öyle yapıyor. tabi o ulu zat ısrar ediyor. bağırıyor, ''ikra!'' caedmon da artık kıramıyor, ağzını bir açıyor, aaa okuyabiliyor. demek ki, neymiş? isteyince oluyormuş. 'içinde' olması gerekiyormuş insanın. yaratıcı öz ile 'bağlantı' kurma meselesi de o açıdan manidar, okuyorum ama ben de nasıl okuduğumu bilmiyorum'a geliyor, ki, 'ümmi'den de kast edilen o aslen. nüfus sayım memurları'nın, die'nin ilgi alanı olan demografi parametresiyle 'okuma-yazma bilmemek' değil mesele, 'o şekilde tanınmamak', hadiseyle ilişkisi olmamak. böylesi bir mucizeyi hiç edebiyat geçmişi olmayan adam nasıl yazar meselesi gibi biraz, ama daha çok 'oku'mayı mümkün kılacak olan 'kaynak (source)' ile ilişkili, rabıtalı olmak. o önemli, mesele o. (bkz: second sight)

    neyse, zaten bu hikayenin aynısından bir sürü kültürde, bir sürü kaynakta var. çok da normal, yaratıcı süreç denen şey'in nasıl kurgulandığını (diğer düşünsel faaliyetler gibi) aslında pek de göremiyoruz. zira biz kendimizi yaşasak da nereden çıktığımıı da pek göremiyoruz (bkz: qualia problem). o pasif dinleyicilik'i fark eden her kültür'ün ikra etme fiiline ulaşması çok da tuhafsanmamalı. tabi hangi kaynaktan okuduğunuza göre heyecan değişiyor, coşku farklılaşıyor.
  • hz. muhammed, gece yürüyüşüyle mescid-i aksâ'ya yürütülmüş, burada sidre ağacında tecelli eden vahye muhatap olmuştur. ve ilk "vahiy" "ikra" olmuştur. meallerde "oku" diye çevrilen bu kelimenin, ragıp el isfehani'nin müfredat'ında; ibni menzur'un lisan'ül arab'ında; zebidi'nin tac'ül arus adlı eserinde; hayız kanın rahimde toplanması manasına gelen "karae" kökünden türemiş olduğu belirtilir.
    yani "bilginin toplanması"na kinayedir. bu kelimeyle hz. muhammed'e kendisinde toplanan bilginin açığa çıkacağı bildirilir. ve esasen insanlığın tümüne bu kavram muhataptır.
    * *
  • etimolojik açıdan baktığımızda sanıldığı kadar basit görünmeyen kelime. bu da istedikleri gibi çarpıtabilirler demek oluyor. ikra'nın arapça'da net bir anlamı yoktur. bu söz süryanicedir. ibraniceye de süryaniceden geçmiştir. ikra, karae fiilinin emir kipidir. arap tefsircileri de kelimenin anlamını tam olarak bilmediklerinden bu kelimeyi çeşitli anlamlarından yola çıkarak yorumlamışlardır. kökeni arapça olsa anlamını yorumlamak için bu kadar uğraşmazlardı. ikra ve karea kelimelerinin sözlüklerdeki tüm anlamları şu şekilde:

    takip etmek, içinde erimek, kaybolmak, onunla olmak, akışın içinde olmak, doğum, rahim içinde olmak, içinden çıkmak, ödünç alma yoluyla bir şeyleri biriktirip onu dağıtmak, başka yerlere nakletmek.

    düşün ki ikra'nın anlamları arasında "okumak" düz anlamıyla yok ve bugün nur yüzlü babaannenin yaptığı şekliyle hatim indirmek değil. yani cebrail hanım kızımız muhammed'in yanına gittiğinde bunu oku ki yüz şehit sevabı kazanasın, cennette yer bulasın falan dememiş. bunu size al lan al, oku demiyor işte, boşuna okuyonuz kuran'ı demek için anlatmadım. yüce ve kutsal olanı göstermek istedim. anlamları. kelimelere şöyle bir baktığınızda size sapıkça durumlar hatırlattıysa onu bırakmayın. sizi fesat beyinleriniz kurtaracaktır.*

    işte bunlar hep seks demek istiyorum.

    ikra'da bahsedilen; senin anne karnında nasıl büyüyüp serpildiğin, saçlarının nasıl uzadığı, cinsiyetinin nasıl belli olduğudur. tüm anlamlara bakarsak anlayabiliriz, bir iki kelimenin yakasından tutup gel lan şuraya işeyeceksin zihniyetiyle ancak bir tefsirci oluruz. tefsirciler kadının rahmindeki kanın dışarı atılması olayını esas almışlar ve karea için dışarı atma,nakletme anlamı vermişler. dolu olmayan rahmin kanının dışarı atılmasından ziyade atılamaması söz konusu, ödünç alınan bir şeyler var. her zaman var.

    bir de develerin hamile kalarak yavruyu rahîmde ta­şıyıp sonra da doğurmasına karaet'in-nâkatu denirmiş.
    şöyle bir deveye mesela.
hesabın var mı? giriş yap