• bir zamanların kutsal bilgi kaynağında bile doğru düzgün bir bilgi bulunmuyor bu konuda. ingiliz psikolojisine, inceliklerine gelmeden önce, ilk taşınanlar için gerekli bilgileri bilmek gerekir. anlatmaya çalışayım. aşağıda verdiğim bilgiler 2 kişi ve 1 bebekten oluşan bir aile için geçerlidir. ben 10 yıllık tecrübe ile tier 2 vizesi ile iş bularak geldim ama aşağıda yazacaklarımı kariyerinin başında olan ve bu nedenle daha tutumlu davranması gerekebilecek insanları düşünerek yazıyorum. bunun dışında çoğu insan ankara anlaşması ile iş kurarak geliyor, ancak bu yazdıklarım onlara da faydalı olacaktır.

    - ingiltere ile ilgili bir araştırma yaparken ilk olarak yaşayacağınız yerin posta kodunu öğrenin. bu her yerde karşınıza çıkacaktır. burada posta kodları türkiyedeki gibi mahalle mahalle değil, sadece posta kodunu kullanarak bir evin tam yerini bulabilirsiniz. posta kodları iki kısımdan oluşur cr0 4uz gibi. cr0 o bölgeyi (croydon), 4uz ise tam olarak yapının yerini (ikea) temsil eder. sadece ilk kısmı bilmek vergi, kira gibi şeyleri araştırırken size yetecektir. yada google maps ile yaşayacağınızı tahmin ettiğiniz yerden gözünüze bir yer kestirin ve bu yerin posta kodunu kullanın hesap yaparken.

    - ingilterede nerede yaşadağınız çok önemlidir. yaşam standartı olarak demiyorum, her yeri belli bir düzeyin üstünde (bkz: medeniyet), gelir-gider olarak diyorum. genel olarak güneye gittikçe hayat pahalılaşır, özellikle konut. kuzeyde 400 pounda bir ev kiralayabilirken, londra civarı ve güneyinde 1000 pounda bulabilirsiniz. londra yı sorarsanız, içinde kirada filan oturamazsınız, en iyi ihtimalle 30-45 dakika mesafede yaşayacaksınız (bkz: commuter)

    - olur da seçme şansınız olursa (genelde olmaz) londra dışında bir iş seçin. dediğim gibi işiniz londra'nın içinde olsa bile sizin londra da oturma şansınız yok. 35 kilometre mesafedeki evler bile aylık 1100-1200 pound kiradan başlıyor.

    -londra içinde bir iş bulduysanız, ulaşım ücretini hesaplayın. yaşayacağınız yer büyük ihtimalle merkeze 35 kilometre mesafede olacaktır. ama unutmayın bu ülkenin çok iyi bir ulaşım ağı var, her yere raylı sistemlerle ulaşabilirsiniz. londra'ya 50 kilometre mesafedeki bir kasabadan trenle 1 saatte işinize gidebilirsiniz. trenlerin hepsi hızlı ve dakiktir (grev yapmıyorlarsa). ancak trenler çok pahalı. verdiğim 1 saatlik tren yolculuğu sabah saatlerinde gidiş dönüş 40 pound tutuyor. aylık alırsanız 450 pound. tabii daha içeride bir yerde yaşarsanız bu ücret düşecektir. ama yine de ciddi bir miktar, bu nedenle bizdeki ulaşım ücretleri gibi düşünmeyin. ulaşıma ne kadar para gideceğini mutlaka kontrol edin (www.nationalrail.co.uk, tfl.gov.uk]

    -güneyde evler pahalı, ortalama 1000 pound olarak düşünebilirsiniz. zorlarsanız tabii daha ucuza da bulursunuz, ama ya ulaşımı zordur, ya ev çok eskidir, yada çok küçüktür. evler gerçi zaten normal olarak küçük, o yüzden çok bir şey beklemeyin. ev bakarken temelde iki tür ev var, house (bizdeki müstakil ev) ve flat/apartment (bizdeki normal katta daire). evlerin çok büyük bir kısmı house, ancak house da kendi içinde üçe ayrılıyor. detached, yani tümüyle müstakil amerikan evleri gibi, semi-detached, bir binanın ortadan bölünmesi ile, birbirine yapışık iki ev, terraced, birbirine yapışık sıra sıra evler. tahmin ederseniz ki en ucuz olanlar terraced olanlar. ancak bu terraced evler her ne kadar birbirine yapışık ve küçük olsa da, bağımsız bir bahçeye sahiptir. iki kat, altta küçük bir oturma odası, yemek odası+mutfak, üstte de iki oda ve banyo. arkada ise dar ama uzun bir bahçe, yanlardan yüksek çitler ile ayrılmış. standart bir ingilizin oturduğu ev budur, 3 odalı olanları da var ancak onlar daha pahalı. diğer bir seçenek ise apartman dairesi. yerine göre değişebilir, özellikle londra içindeki yüksek binaları bilmiyorum ama genelde bu apartmanlar da iki yada üç katlı oluyor. yani bizdeki gibi değil, içerisinde 8-10 daire olan iki katlı geniş bir bina düşünün. metrekare olarak bu terraced evler ile benzer olur, ancak tabii bahçesi bulunmaz. aynı paraya (1000 pound civarı) eski bir terraced ev yada yeni bir flat tutabilirsiniz. şuradan bakabilirsiniz www.rightmove.co.uk.

    -giderlerinizden birisi de council tax denilen yerel yönetim vergisi. bu ayda 100-150 pound gibi bir rakam tutacaktır www.mycounciltax.org.uk.

    -elektrik,su, internet.. ayda 100 pound kadar tutacaktır. ilk eve girdiğinizde, internet hariç bir başvuru yapmanız gerekmez. elektrik, su, doğalgaz zaten bağlı ve çalışıyordur. siz girdikten bir süre sonra, ilgili firmalar posta ile size ulaşır ve aboneliğinizi başlatır. tahmini bir kullanım üzerinden ücretlendirilirsiniz. bu normalden yüksek olabilir, sonra (6 ay - 1 yıl), sayaçı okuduklarında normale dönecektir, fazla aldıklarını da iade ederler. sayacı her ay okumazlar, bir kaç ayda bir sizin okuyup onlara bildirmenizi isteyebilirler. bildirmezseniz gelip kendileri de okuyacaklardır. ilk eve girdiğinizde sayaçları okuyup not etmeyi unutmayın.

    -mutfak giderleri pek bir şey tutmaz. et, sebze, meyve, diğer bir çok şey, türk parası ile bile daha ucuz. pound kazanınca doğal olarak hiç bir şey tutmuyor. ayda 500 pound ile rahat geçinebilirsiniz. kıyafet türkiyeden 1.5-2 kat gibi daha pahalı, ancak primark gibi yerlerde, benzer fiyatlara bulunabilir (primark = bizdeki lcw). dışarıda yemek çok pahalı, kişi başı en az 10-15 pound ödeyebilirsiniz. aynı şekilde sinema (12 pound), tiyatro, konser... yine pahalı bize göre. kısacası içerisinde hizmet olan her şey pahalı, geri kalan her şey ucuz. evinizde yer, her gün dışarı çıkmazsanız, gayet rahat geçinebilirsiniz. pound un ne kadar güçlü bir para olduğunu, buraya gelip, birçok şeyin 1 pound olduğunu görünce anlıyorsunuz. biz bebek nedeni ile zaten dışarıya çıkamayınca, burada aldığımız maaş ile gayet rahat para biriktirebildik.

    -mektup bu ülkede en geçerli haberleşme aracı. her şey bildiğimiz mektup ile hallediliyor (elektronik olanı değil, zarf, pul, ptt). ancak mektup servisleri gayet düzgün ve iyi çalışıyor.

    - araba sudan ucuz. 500 pounda bile alabilirsiniz. gerçi tabii daha gerçekçi olmak gerekirse, ortalama 2000 pound ile ikinci el, temiz bir araba bulunabilir. şuradan bakıp kendiniz de görebilirsiniz www.autotrader.co.uk. araç alım satımı ise çok kolay, satıcının yerinde hemen hallediyorsunuz, noter filan yok. ancak burada pahalı olan şey sigorta. 2000 poundluk arabanın sigortası için 1000 pound vermeniz gayet normal. sigorta bizdeki gibi, karşı tarafın masrafları için zorunlu, kasko yani sizin arabanızın masrafları için değil. ancak bakınca göreceksiniz kasko alsanız da almasanız da fiyat çok fark etmiyor. türkiye de hasarsızlık indiriminiz varsa onu bir ihtimal buraya taşıyabilirsiniz. ama dediğim gibi bir ihtimal, çok olası değil. bir de mot denilen araç kontrolleri var, onu da alırken kontrol etmek gerekiyor www.gov.uk/getting-an-mot. ancak zaten bizdeki gibi araçlar, çarık çürük değil, trafik düzenli olduğu için, kazası olan araba da çok fazla yok.

    - ehliyetiniz geldikten sonra 1 yıl geçerli. sonrasında sıfırdan ehliyete başvurmanız gerekiyor. ehliyete posta ile başvurduktan sonra, geçici ehliyetiniz geliyor. sonrasında istediğiniz bir zamanda teorik sınava giriyorsunuz. geçerseniz pratik sınavına. teorik değil de pratik için ders almakta fayda var. aslında trafik kuralları türkiye den farklı değil, ancak biz türkiye de kullanmaya kullanmaya o kuralları unutmuşuz. pratik sınavını üçüncü seferde geçebilen, yıllardır türkiye de araç kullanan arkadaşım var. soldan araç sürmeye alışmak düşündüğünüz kadar zor değil. araç da ters olduğu için bir iki haftada alışıyorsunuz. zaten kalabalık yollarda herkes soldan gittiği için takip etmek kolay oluyor. yol boşken dalıp ters yöne geçebilirsiniz belki. gelince özellikle modern dönel kavşaklarda (roundabout) araç nasıl kullanılır mutlaka öğrenin, yoksa ciddi kazaya sebep olabilirsiniz. kısaca sağdan gelene yol vereceksiniz, çok zor değil. kavşaklara yaklaşırken de dönüş için yere çizilen oklarla belirtilen, doğru şeritte durun, en sol şeritten, hatta orta şeritten, sağa dönmeye kalkmayın. bir de yaya geçitlerinde yayalara yol verin. temelde bunlar, zaten insanlar birbirlerine saygılı, size yol vereceklerdir. aslında dediğim gibi aynı kurallar bizde de var (tersi tabii, soldan gelene yol ver) ancak biz çok akıllı olduğumuz için uygulamıyoruz. kurallara uyarsanız göreceksiniz burada araç kullanmak, bir oyunu kolay seviyede oynamak gibi. ankara da her kullandığımda sinir sahibi olan ben burada araba kullanmaktan zevk almaya başladım. tabii tüm bunlar için gözlemlediğim şöyle bir kural da var. londra ya yaklaştıkça trafik türkiyeye benzemeye başlıyor, çok değil ama yine de şerit ihlali yapan, yol vermeyen insanlar görmeye başlıyorsunuz. o yüzden londra civarında dikkatli kullanın, gerçi türkiye den sonra sanıyorum size o bile çok düzenli gelecektir.

    - nı yani national insurance number çalışırken gerekli. yeni geliyorsanız zaten brp, yani oturum kartınızın üzerinde bu numara yazıyor olacaktır. ancak yazmıyorsa, yada dependent olarak geldiyseniz (eşinizin vizesi ile), işe başlarken bu numaraya başvurmanız gerekir. çalışmaya başlamanız için numarayı almanız gerekmez, iki ay içerisinde alsanız yeterli. ama bu numaranın olmaması yüksek vergi vermeniz anlamına geleceği için, başlar başlamaz başvurmanız en iyisi.

    - vergi diliminiz ilk geldiğinizde, emergency kodu ile, yüksek vergi diliminden görünüyor olabilir. hmrc yani vergi işleri ile uğraşan kurum ile ve çalıştığınız firmanın insan kaynakları ile görüşüp düzelttirebilirsiniz. 0t kodunda iseniz, yıllık vergi alınmayan personal allowance'dan yararlanmıyor, yani yüksek vergi veriyorsunuz demektir. 1150l normalde olmanız gereken. aradaki vergi farkı ise gayet ciddi. tax code unuz payslip, bordro'nuzda yazacaktır. bunu mutlaka düzelttirin. ancak fazla ödediğiniz için endişe etmeyin, paranızı mutlaka geri ödeyeceklerdir. www.gov.uk/tax-codes

    - ülkemizin de aralarında bulunduğu, seçkin ülkeler grubundan bir ülke vatandaşı iseniz, ilk geldiğinizde 7 gün içerisinde polise kayıt yaptırmanız gerekmekte. yaşadığınız bölgeye göre ilgili birime gitmeniz gerekiyor. londra için bunu yapan bir birim var, ve randevu almadan gitmeniz mümkün değil. randevu da 1-2 hafta sonrasına. peki nasıl 7 gün içerisinde yapacaksınız? doğru tahmin ettiniz yapmayacaksınız. bizim bulunduğumuz sussex bölgesi için kayıt brighton da yapılıyor. yalnız hatırlatayım polis (özellikle londra dışında) türkiye deki polis değil. insan gibi davranılmaya hazır olun, ilk başta terslenmeyince filan garipseyeceksiniz. ben ilk bulunduğum kasabadaki yerel polise gittim. kayıdı orada yapamayacaklarını söyleyip, çok özür dilediler, sonra da araştırıp, orayı burayı arayıp, gitmem gereken yeri buldular, tekrar beklettikleri için özür dileyerek (bir daha diyorum bunlar karakolda oluyor). yaşadığım yerde göçmen neredeyse hiç olmadığından onlar da bu konuda tecrübesizlerdi. sonrasında, telefonunu verdikleri brighton daki polis merkezini aradım, telefon üzerinden anlaşamayınca e-mail ile yazışmaya başladık. bir ay sonrasına randevu verebileceklerini, ama istersem iki ay sonrasında onların da benim bulunduğum yere gelebileceğini söylediler (tura çıkıyorlarmış kolaylık olsun diye). 7 gün korkusundan, gidebileceğimi söyledim. randevu yaklaşınca ise işim çıktı ve yine mailleşerek randevuyu 1 ay sonrasına ertelettim. sonuçta 2 ay sonra gittiğimde, 15 dakikada kaydı hallettiler. ingiltereye geldiğimiz için hoş geldin diyerek. yaşadığımız yerde mutlu olup olmadığımızı, bir sıkıntımız olup olmadığını sorarak. bir tek çay ikram etmediler. dediğim gibi olanlardan dolayı hala şoktayım, bana su verdi şeklinde. ama dediğim gibi bu kadarını londra da beklemeyin, orası kalabalık nedeni ile daha farklı. tabii yine de ingiliz polisinin bu kibar tavrı dünyaca da ünlüdür, o yüzden çok da şaşırmayın. ailemde bir çok polis var, o nedenle yakından bilirim, ne yazık ki türkiye de halk polis ile uyumlu, yani tek suçlu polis diye düşünmeyin, o da bu halktan çıkıyor sonuçta.

    daha aslında yazacak çok şey var ama zamanım kalmadı. buraya eklemeye devam edeceğim. ayrıca, ayrı bir girdi olarak tier2 vize sürecini de anlatmaya çalışacağım.

    son olarak şunu söyleyeyim, maaşlar bu ülkede yıllık, brüt olarak konuşulur. bunu şu siteye girip aylık nete çevirin. güneyde yaşıyorsanız kira, ulaşım, giderler gibi şeylerden sonra yeme içme, yaşama için elinizde yaklaşık 800-1000 pound kalması sizi rahat ettirecektir. bu da en az 30000 pound gibi bir maaş demek oluyor. yani ayda yaklaşık net 2000 pound. böyle bir durumda, bulacağınız evin 700 pound civarında olması sizi rahatlatacaktır. ulaşım masrafınız varsa, unutmayın londra için london allowance denilen bir kavram vardır. yani şirketler londra da çalışacaksanız size 3000 pound gibi yıllık fazladan bir miktar ödeyebilirler. gerçi bunu genelde devlet kurumları, üniversiteler ayrıca belirtir, şirketler zaten verdikleri rakama bunu eklemiş olurlar. yine de bunu, yada en azından ulaşım giderlerini sormayı unutmayın. londra dışında çalışacaksanız zaten evi yakın tutup işe yürüyerek gidin gelin. bir de unutmayın türkiye gibi vize ile eleman getirmesi çok zor bir ülkeden sizi getirmek istiyorlarsa mutlaka sizde gördükleri bir şey vardır. o yüzden çok olmasa da biraz pazarlık şansınız var.
  • ingiliz kültürünün bir parçası olmak zordur. söyledikleriyle, aslında söylemek istedikleri genelde farklıdır. o yüzden kendinizi ortaya koymadan önce iyi gözlem yapın. şu linke bir göz atın. http://www.independent.co.uk/…erstand-a6730046.html.
    görsel
    benim bunları çözmem bir yılımı almıştı. özellikle interesting'in negatif olduğunu anladığımda şok yaşamıştım.
    bulunduğunuz ortamda onların kültürüne uygunsuz davranışlar sergilerseniz kısa zamanda dışlanırsınız ve kendinizi yabancılarla takılırken bulursunuz.
    samimi olmadığınız insanlara kişisel sorular sormayın ve kişisel cevaplar vermeyin. hava, trafik ve politika rahatça konuşabileceğiniz güvenli alanlar. oralarda takılın.
    bir de pub önemli *. iş arkadaşlarınızla veya okul arkadaşlarınızla pub'a gidin. sosyalleşmenin ve samimileşmenin anahtarı pub'dır. bütün planlar pub'da yapılır.
    ufak tefek ayrıntılar:
    -gider gitmez gp'ye kaydolun. ve mümkünse her hastalandığınızda aynı doktordan randevu alın. doktora kendinizi tanıtın. böylelikle sağlık sisteminden alacağınız faydayı maksimize edebilirsiniz. fakat şuna da hazırlıklı olun, hayal kırıklığına uğrayacaksınız. ingilteredeki doktorlar türkiyedeki doktorlar kadar iyi değiller. o kadar çok hasta görmüyorlar çünkü. ve uzmana sevk konusunda çok cimriler. gp hastalar ve hastaneler arasında bir duvar gibi. sadece ciddi rahatsızlığı olduğuna inandıkları hastaları uzmana sevk ediyorlar. bu da bazen teşhislerin gecikmesine ve bazı ciddi sorunların gözden kaçmasına sebep oluyor.
    -öğrenince şok yaşadığım bir diğer ayrıntı: sözlü iletişim esnasında birinci isim kullanımı sorunu. belli bir samimiyeti aşmadan birinci isim kullanmıyorlar. bulunduğum ortam çok uluslu olduğu için bunu çok geç farketmiştim (-farkettirilmiştim) ve dumur olmuştum. ki ben biriyle konuşurken onun ismini kullanmanın kibarlık/önemseme göstergesi olduğunu düşünmüşümdür hep. bunu biraz açayım. şöyle ki kişi ortamda yokken kullanabilirsiniz ilk isimini. david did this and that gibi. fakat o varken you demenizi bekliyorlar. çok subtle bir şey. belki de bu yüzden farketmesi zor. mesela "hey david, would you like to go out for coffee?" demek yerine "hey, would you like to go out for coffee?" gibi.
    -"you all right?" diye sorduklarında aslında gerçekten nasılsın demiyorlar. "hi" diyorlar ve small chat'e vakitleri yok. "i am good, how are you" falan değil, "all right" diyip geçmelisiniz.
    -pub'da sırayla bir kişi tüm masaya içecek alır. ama öyle aleni değil. içeceğini önce bitiren gidip roundu alır. çok yavaş içerseniz göze batar, sıranızı savmaya çalıştığınızı zannedebilirler.
    -mail biterken best wishes, best regards yerine sadece best yazıyorlarsa genelde pasif agresif bir durum söz konusudur. hafiften gıcık olmuşlar anlamına gelir. best falan yazmadan direkt isimleri ile sign ediyorlarsa baya kızmışlar demektir.
    -yeni bir yere taşındığınızda komşulara kendinizi tanıtmak adettendir. akşam ya da sabah karşılaştığınızda small chat (hava çok güzel, yok efendim it is pouring today gibi) yapmanız beklenir.
    -perdeleri sürekli kapalı tutmak unsocial behaviour'a girer. hiç değilse gündüz salon perdeleriniz açık olsun. ben zaten perdeden nefret eden biri olduğum için hiç zorlanmamıştım.
    -komşulara yeni yıl kartı göndermek de hala yaşayan bir gelenek. ben daha liberal bir şehirde yaşıyordum. bir sene yeni yıl yerine christmas kartı atmıştım. bir komşum christmas kutlamadığını söyleyerek yeni yıl kartı ile cevap göndermişti. bu da aslında önce anlattığıma giriyor. religion konusu kişisel alana giriyor. pek oralara yaklaşmamak lazım.
    -komşu konusu açılmışken bir de emlakçılar var tabii. lanet olsun o konuya. hiç girmek istemiyorum. ingilterede ırkçılık yaşayacağınız belki de tek yer emlakçılardır. birden çok kişi başvuruyorsa çoğu kez biritişler alır evi. öyle ki pet'i ve küçük çocuğu olan ve sadece babanın çalıştığı bir ingiliz aileye karşın, ev sahibi açısından çöpsüz üzüm sayılacak çocuksuz petsiz karı koca beyaz yakalı bizi reddettiklerini çok gördüm. ama iş satın almaya gelince kurallar değişir. hızlı satın alma yapacak kişi seçilir. o yüzden (biliyorum çok sığ) ama evi görmeye lüks arabayla giderseniz şansınız artar.
    -kiracılık için hayatınızı rahatlatacak bir kaç ipucu vereyim. kiracı iseniz mutlaka girerken yazılan inventory'i iyice okuyun. çıkarken direkt aynısı beklenir. ancak belli bir süreden çok kiracılık yaptıysanız wear and tear kapsamında bazı sıkıntılar görmezden gelinir. örneğin, koltuğun arkasının duvarda yaptığı iz eğer 1 yılı aşkın süredir orada oturuyorsanız sorun olmaz. ama kediniz halıyı didiklediyse değiştirmeniz beklenir. siz çıkarken temizliğe bir kulp takıp depozitonuzu kesmeye çalışırlar. onun için temizlik yaparken/yaptırırken mutlaka end of tenancy check list ile temizlik yapın/yaptırın. sonra da listeyi gösterip hangisi iyi olmamış diye sorun. eğer profesyonel yardım aldıysanız mutlaka receipt'i emlakçıya gösterin. receipt'te end of tenancy cleaning yazsın.
    -satın alıyorsanız dikkat edilecek çok konu var. first buyer forumlarını okuyun.
    -ebeveyn iseniz çocukların okulunu seçerken okulun ofsted rating lerine bakabilirsiniz. outstanding en yüksek puanı almış okul demektir. ama good okul da türkiyedeki 2. tier özel okulların hepsinden iyidir. meraklanmayın. rightmove'dan ev bakarken çevredeki okulları ve ratinglerini görebilirsiniz. bu aslında ebeveyn değilseniz bile kullanabileceğiniz bir trick. hiç bilmediğiniz bir şehire gidiyorsanız, okul ratinglerinden hangi alanların daha iyi olduğunu kestirebilirsiniz. o alanda yaşayan insan profili için ise http://zoopla.co.uk/'a göz atabilirsiniz.
    -ebeveynlikte bir diğer ipucu gönüllülük. oturduğunuz eve yakın bir okulu gözünüze kestirdiyseniz, çocuğunuzun okul yaşı gelmeden governor pozisyonuna başvurabilirsiniz. governor board okulu dışarıdan bir gözle teftiş eden bir grup insandır. governor boarda girerseniz hem kendinizi tanıtmış hem de okulun her şeyini öğrenmiş olursunuz. ayrıca volunteering kapsamında olduğu için iş yeriniz governor toplantıları için size ayda belli bir saat izin vermek zorunda. ben yıllarca inclusion'dan sorumlu governorlık yapmıştım. sonra oğlum başka bir okula kabul edildi. ama üzülecek bir şey yok, okullar birbirlerini ve governor boardlarını tanıyor. risk alabilirsiniz bu konuda.
    -kişisel not: ben en çok ebeveynlikte zorlandım. çok emek vermeme rağmen acaba oğlumun eğitimi için kaçırdığım bir şeyler var mı, herkesin bildiği benim bilmediğim bir yol yordam var mı diye sürekli endişe ettim. ara ara bunun varlığını farkettim, nasıl öğrenemedim, kaçırdım diye üzüldüm. ve açıkçası diğer velilerle aramda hep bir mesafe olduğunu hissettim. bu bir tavır değil sadece bir his. ama o hissi yenemedim.
  • ingiltere'de yaşamak için ilk olarak ingiltere'ye gelmek gerektiğinden, bununla ilgili bir çok soru aldım. bildiklerimi elimden geldiğince, kendi yorumlarımla birlikte anlatmaya çalışayım.

    gördüğüm kadarı ile ingiltere'ye çalışmak için gelmenin iki temel yolu var, birisi, insanların %90 ının yaptığı ankara anlaşması vizesi (turkish business person visa), bu vize için buraya gelip bir iş kurmanız gerekiyor. bu ders vermek de olabilir, danışmanlık da, web tasarımı da, ancak tabii tecrübe göstermeniz, ve kendi paranızı kazanabilecek olmanız şart. ayrıca burada nasıl para kazanacağınız ile ilgili iş planları da sunmalısınız. düzgün yapılmış başvurular çok büyük oranda kabul alıyor. bunun için eğer bu yolla gelmek istiyorsanız, bu konuda danışmanlık yapan profesyonel bir aracı kurum ile çalışmanız çok faydalı olacaktır.

    diğer bir yol ise, bir firmanın size sponsor olması, yani burada iş bularak gelmek (tier 2 general). bu durumda, firmanın sizi almaya karar verdikten sonra pozisyonu ilk olarak burada ilan olarak vermesi gerekiyor. bu ilan 1 ay kalıyor yayında, bu süre içerisinde istenilen şartlara uygun birisi ingiltere yada avrupa birliğinden başvurmazsa, o zaman sizi alabiliyorlar. yani önce kendi ülkesinden almak zorunda. bu açıdan, brexit ile birlikte avrupa birliğinden gelmeler azaldı, diğer ülkelerin önü açıldı. ayrıca ingiltere de işsizlik son zamanların en düşük seviyelerinde olduğu için, nitelikli işler için, buradan da başvuran çok fazla olmuyor. (düzeltme: avrupa biliğinden çıkışla birlikte bu şart kaldırılmış (bkz: #112485446))

    ancak bunun olabilmesi için firmanın ingiltere deki home office e kayıtlı, sponsorluk verebilen bir firma olması lazım. bunun kaydını yaparken de firmanın büyüklüğüne göre a seviye b seviye gibi sınıflandırmalar var. a seviye bir firmanın vize alması tabii daha kolay . bu açıdan küçük bir firma ile başvurmanız mümkün olmayabilir, sizin için sponsorluk kaydı yapmakla uğraşmak istemezler. ayrıca bu sponsorluk işlerinin çeşitli masrafları, zaman alan prosedürleri var(uk visa sponsorship for employers), yine bunlarla da uğraşamazlar. öte yandan büyük firmalarda işe alım kararı veren ile bu vize işleri ile uğraşacak birim ayrı olduğundan şansınız daha fazla. ayrıca bu firmaların a sınıfı sponsorluklarının olması da daha olası (firma listesi). işi verecek birim, sizi istediğinizi söylerse, artık gerisi insan kaynaklarının üstüne kalıyor. ama tabii bütün bunların olabilmesi için, sizi istemeleri lazım, bunun için de diğer adaylardan ayrılabileceğiniz bir başarınızın yada tecrübenizin olması gerekir, ki gelmeniz için bir kaç ay vize işleri ile uğraşmayı göze alabilsinler. tabii dediğim hala geçerli, burada işsizlik az, iyi eğitimli birini bulmak kolay değil, o yüzden hiç şansınız yok diye düşünmeyin. firmalar bakıp bol bol başvuruda bulunun. daha geçenlerde eskiden olan bazı sınırlamaları kaldırmak zorunda kaldılar (bir yılda gelebilecek toplam mühendis sayısı gibi). brexit ile birlikte eleman sıkıntısı yaşayan firma çok.

    tabii akademik olarak, lisans sonrası gelmek bir projede çalışmak için gelmek de mümkün. burada da hocaları ikna etmeniz gerekiyor. sonrasında üniversite size sponsor oluyor. ancak bunun ile ilgili benim de çok fazla bilgim yok.

    tüm bu yukarıda yazdıklarım için belli bir seviye ingilizce bilmeniz de gerekli. özellikle tier 2 general vizesi için ingilizce puanı, yada odtü gibi ingilizce eğitim yapan bir üniversiteden mezun olduğunuzu göstermeniz gerekiyor.

    bu yukarıda bahsettiğim yollar, sonunda sınırsız yerleşme hakkı (settlement) ve vatandaşlık alabileceğiniz vize türleri. bunun dışında eğitim amaçlı yada şirket içi geçici transfer için olan vizeler de var, onlardan bahsetmedim. tüm vize tipleri, hangisi için hangi şartlar gerekiyor, hangisi settlement ile sonuçlanıyor, hangisinde geri dönmek gerekiyor, tüm ayrıntıları güncel bir şekilde aşağıdaki sitede bulabilirsiniz;
    gov.uk visasand immigration
    burada biraz araştırma yaparak her şeyi resmi kaynağından, detaylı şekilde bulabilirsiniz. gereken şartlar konusunda gayet şeffaflar, yazılanlara uyuyorsanız bir sıkıntı yaşamazsınız.

    umuyorum yukarıda yazdıklarımın bir faydası dokunur. özellikle son verdiğim sitede araştırma yaparak tüm gerekli bilgilere kendiniz de ulaşabilirsiniz.
  • bir de şöyle bir vize açıklanmış (her seyi sorgulayan adama teşekkürler);
    2-year post-study work visa
    yani artık ingilterede lisans ve üstü bir okulda okursanız, 2 yıl iş arama izni veriyor, ki 2 yılda sanıyorum rahat iş bulunur. lisans okumak masraflı olabilir ama yüksek lisans görece daha ucuz olacaktır. yada başarılı iseniz, bir doktora programında asistan olarak görev alarak okuyabilirsiniz. bunlar işte hep brexit in faydaları, avrupa birliğinden gelenler azalınca kapılarını dünyaya açmak zorunda kalıyorlar. tahminim ankara anlaşmasından sonra en çok kullanılan vize türü bu olacaktır türkiye için.
  • ali'yi bulun.
  • işinize yakın ev tutup bisiklet ile işe gidip gelin. hatta mümkünse cambridge gibi kompakt ve bisiklet düşünülerek tasarlanmış bir şehirde yaşayın.

    en kaliteli market waitrose’dur, ürünleri gerçekten kalitelidir. sonra sainsburys gelir. biri macro center diğeri migros gibi. daha ucuz marketler de var tabii carrefour gibi büyük mağazaları olan asda, bim a101 tarzı lidl falan. bir de coop var, biraz pahalı ama güzel kendine has ürünleri var.

    kozmetik ürünler marketlerde çok çeşitli değil. boots mağazalarında her türlüsü bulunuyor, kozmetik ürünler için orayı tercih etmeniz daha iyi.

    primark ürünleri çok kalitesiz, ingilizler ucuz diye alıyor ama iyi giyinmeyi seviyorsanız önermem. markaların kendi mağazalarından veya john lewis, selfridges gibi yerlerden güzel kıyafetler alabilirsiniz. özellikle londra oxford caddesi’ndeki selfridges ayrı bir dünya gibidir, arayıp bulamayacağınız ürün yok gibi bir şey, elektronik bölümü dahi çok zengindir.

    trenler genel olarak pahalı. o nedenle londra dışında otururum, trenle gider gelirim diye düşünüyorsanız tren masraflarınızı kontrol edin. londra’da oturmakla aynı fiyata gelebilir, boşu boşuna vaktiniz yolda geçer. londra’da çalışıyorsanız ve bekarsanız bence şehir dışında oturmanın anlamı yok ama evli ve çocukluysanız şehir dışında bahçeli ev cazip olabilir.

    cambridge’e giderseniz saat 17’den sonra teks grill’den dürüm yiyin, türkler yapıyor muhteşem. döner yemeyin ama döneri iyi değil. londra’da whitechapel’daki efes restaurant güzel.

    wetherspoons ingiliz işçi sınıfının favori mekanıdır. alkol sudan ucuzdur orada. ama arada ilginç atraksiyonlar, sizinle muhabbet etmek isteyen değişik tipler, kavgalar falan olabilir.
  • bazen parça parça bölünmesi gereken entryler oluyor. konu aynı ama içerik arada kaybolmayacak kadar önemli. hemen flood demiş biri.
    araya birileri girip yazmamışsa suser tekrar yazmasın mı? bu bilgilerden mahrum mu kalalım? flood muş. her yerde bir işgüzar çıkıyor arkadaş.

    üşenmeyip ayrıntılı bilgi verenlere teşekkür ediyorum. çok yardımcı olacak bilgiler var.
  • hiçbir türk'e güvenmeyin koşulsuz şartsız. iyice araştırın, okuyun, dinleyin. hiçbir türk'e güvenmeyin. göçmenlerin çoğuna genel olarak mesafeli olun. ingilizler'in genel olarak kitabına uydurup sorumluluktan kaçma eğilimlerine dikkatli olun ve son olarak hiçbir türk'e koşulsuz şartsız güvenmeyin.
  • kuyruk
    türkiye’deki alışkanlıklarınızı tamamen unutun
    burada en kısa kuyruk en az 10 dakika sürüyor
    trafik konusunda ilk başlarda çok çekiniyordum ancak 2 saat içinde alışıyorsunuz kurallara uyduğunu sürece hiçbir problem yaşamazsınız kurallar ne derseniz sadece tabelalari izlemeniz yeterli
  • doktora yapanlar var ise tavsiyelerine ihtiyacım olduğunu belirtmek istediğimdir.
hesabın var mı? giriş yap