• loto, toto, iddaa, zengin koca, ne olursa kabulumdür. yeterki bitsin dediğim, gençliğimi kemiren hayattır.
  • aşk hayatınız güzel gidiyorsa güzel gitmesi muhtemel hayattır kendisi.
  • at yarışının insanlara uyarlanmış halidir biraz da. ayak yapanlar, burun farkıyla diğerini geçenler, kaybedenler, kazananlar. keşke herkesin işi olsa, kendi iş hayatını, başkaları yönetmeden kendi yaşasa.
  • günlük hayatta aynı ortamda bulunmayı geç, yüzüne bile tükürmeye tenezzül etmeyeceğin insanlara haftanın 5 günü katlanmak zorunda kalmaktır.
  • biraz yukarı çıkın. şöyle kuşbakışı gibi.

    aynı anda evlerden çıkan insanlar ara sokakları geçiyor. ana yollarda araçlar doluyor, doluyor en ana yollar da trafik duruyor, kentin değişik yerlerinde hunıye benzer şekiller. siz huniden geçiyorsunuz trafik biraz hızlanıyor sonra hep beraber bir binaya giriyorsunuz.

    binada oturma yeriniz sabit. kim erken geldi oraya oturur diye birşey yok. kolay kolay da değişmez yeriniz. değişmesi sizin isteğinizle olmaz.

    sonra öğle arası o bina boşalıyor sonra yeniden doluyor. sonra dönüş yolları, sıra sıra dizilmiş servis araçları kalabalık otobüs durakları, metrobüse bakın hele sanki kalın bir keçeli kalemle sert bir çizgi çiziyorsunuz o siliniyor sonra bir daha çiziyorsunuz.

    sonra sabah gelebilemek için oca çaba sarfettiğiniz yolu iki kat çaba ile dönmek için katediyorsunuz.

    belki o akşam eğlenmeye gittiniz ama haftasonu değilse nadirdir. eve gidersiniz, el yüz yıkanır yemek yapılır yenir, kötü bir dizi izlenir ya da izlenmez, balkonda biraz laflarsınız çayı ya içersiniz ya içemezsiniz ve uykunuz gelir.

    ertesi gün bu ritüeli yapmanız için gerekli uyku/yemek gibi asgari şartları yerine getirmiş vaziyette pilinizi doldurup yeniden yollara düşersiniz.

    elinize bunun karşılığında verilen maddi karşılığın çoğu zaten bu ritüel içinde kullandığınız yol yemek ev ve sosyallşeme araçlarında harcanır. yılda 2 kez bu ritüelin dışına çıkma hakkınız vardır.

    işte iş yaşamı az uzaktan çeksen bizonların kitlesel yaşamı, daha uzaktan çeksen karıncaların muhteşem düzeni olarak bile sunabilirsiniz.
    bir sistem çalışsın diye varlığınız sadece o çarkın arasında giren binlerce molekülden biri. bazen kendinizi değerli hissetmek istersiniz. işinizdeki pozisyonunuz çok değerlidir. siz olmazsanız o iş ilerlemez ama hiç merak ettiniz mi? o iş ilerlemezse dünyanın sonu gelir mi? yani x malı satan y firmasındaki z rolündeki anahtar eleman y firması batarsa ka firmasının satışalrı biraz daha artar o kadar.

    yani bizim bu rolümüzü gereksiz yere kendimiz abartırız bu kadar sıradan bir yaşama hiç bir ego dayanamaz çünkü. bir gün şehrin en büyük plazasına iş görüşmesine gittim. görüşeceğim kişi mesai bitimine randevu vermişti. akın akın insanlar asansörlerden aşağıya iniyordu. bir temizlikçi ile yukarı çıktık tek başına. "abicim saat 6 dedin i herkes kaçıyor buradan, insan oturur biraz daha çalışır be. ne o kaçar gibi" demişti. onun gözünde de kendisi çalışkanca o binayı temizlerken o binlerce insan işten kaçan tembel böcek gibiydi.

    iş hayatı biyolojik olarak hayvanlar dünyasına ait olduğumuzu yeniden yeniden hatırlatan gerçek hayatımızdır.
    bu alandaki özgürlüğe koşuşturmamız sadece birbirimize yaydığımız titreşimlerden dolayı bile mümkün değildir.
    iş hayatımız üzerine tonlarca felsefe ve aforizma bile yapsak "beni amirim şöyle takdir etti" böbürlenmesindeki orgazmik tadı her yere yayma konusunda daha acımasızdır. ya da tam tersi, zaten ilişkileri sallantıda olan bir çiftin en çok işyerlerindeki ilişkilerinin ne kadar kötü olduğundan bahsedip durduğunu düşlesenize. "evet canım o adamkadın sana takmış, seni anlamıyor, senin değerini bilmiyor"

    iş hayatı savunma bakanlığı gibidir. orada savunma değil savaş planlanır. bu da hayat falan değildir. ama yaşadığımız tek hayatta budur.
  • bu hayat ile ilgili en cok da neye sasiriyorum biliyor musunuz?
    gercek hayatta yuzune bakip 5 dakika vakit gecirmeyecegin insanlara gun boyu katlanma yeridir diyoruz ya...
    aslinda is yerindeki kimlik ile gercek hayattaki kimlik cogu zaman bir olmuyor ki?
    mecburen baska baska kimliklere burunmuyor muyuz?
    cok azimiz kendi kimligini koruyabiliyor...
    onlar da zaten genelde kaybeden taraf oluyor.

    iste o nedenle, "gercek hayatta yuzune bakmam bunun ama is yeri diye katlaniyorum" sozu, oylesine buyuk bir paradoks iceriyor ki kendi icinde...
    gercek hayattaki kimligini belki de hic bilmiyoruz ki o kisinin?

    cok garip ya...
  • iki yüzlülükleri su yüzüne çıkaran hayat.

    bir kadın iş hayatına girmediğinde gayet doğal, bir erkek iş hayatına girmediğinde ise ayıp olarak karşılanır. yani erkekseniz bu hayatın içine girmek zorundasınız gibi görülür. paranız olsa bile.
  • zevk almayı bilmedikçe çekilmez gelen hayattır.
  • anasını avradını sikeyim işte ben onun.

    adı bile sorunlu lan bu sentetik yaşam şeklinin. iş hayatı denildiğinde sanki onun dışında bir başka hayatınız daha olacakmış gibi bir illüzyon yaratıyor. halbuki iş hayatı, hayatınızın yerine geçecek yepyeni bir mekanizmadır.

    kapıdan girerken hayatını çıkarırsın yerine bu iş hayatı denen modern köleliği giyersin.

    benim hayattaki düsturum şu şekilde, bir şeyi eleştireceksen o şeyde başarılı olacaksın arkadaş.
    "iş hayatının anasını avradını sikeyim." cümlesini de ülkenin en taşaklı firmalarından birinin, amerikan filmlerinde görebileceğiniz estetikteki ofislerinden birinde yazıyorum.

    yazıyorum ki anlayın iş hayatının ne sikimden bir kurmaca olduğunu.

    yükseldikçe insandan uzaklaşan, yükseldikçe metaya yaklaşan bu düzenin, bu oyunda başarılı olanlar için bile çekilmez bir çile olduğunu anlayın. doğaya, insana, özgürlüğe ve sanata hobi başlığı altında bile yer vermeye imtina eden bu düzenin çarklarına değer vermeyin. çalışanların motivasyonunu arttırmak için tutup kolundan getirdikleri müzisyenlerin tırnağı olamayacak insanlara saygı göstermeyin.

    isyan edin lan!

    plazalarda gördüğünüz ihtişamın altındaki gerçek, değersiz ve anlamsız hayatlarına renk katmaya çalışan insanların egosudur. birbiri ardına dizilmiş bu insan dominosunun devireceği son taşın adı da metadır.

    insanın meta ile oluşturabileceği yegane eser piramittir, gökdelendir, mars üzerinde uygarlık kurmaktır ki insanın sahip olaması gereken asıl erdem asla bu değildir. elmastan bir şatoda yaşama hayali olan adamın dünasıdır iş hayatı. eğer senin sahip olmak istediğin varlık bu ise senin de hayalini sikeyim. sana iş hayatında yaşayacakların müstahaktır.

    70 yıllık ömrünün en sağlıklı ve verimli çağını bir ofis kübiğinde harcamak istiyorsan, kariyer denen şeyin gerçekten bir varlık olduğunu sanıyorsan , yirmili yaşlarında emeklilik hayalleri kuruyorsan sana da yazık. senin edineceğin varlığın götüne koyayım.

    gerçek dünya bu değil.
    gerçek dünyada aşk var, sanat var, bilgi var, evrenin sonsuza uzanan kanallarında bir zerre olduğunun bilincinde var olmanın hazzı var.
    sadece var olduğu için mutluluk ile yoğurulan hayatlar var.

    götünü de yırtsan akış yönünün aksine hareket edemeyeceğin bu var oluşlar evreninin içinde üretmeye çalıştığımız bu suni "insan" davranışlarının tamamı, evrenin gözlükleriyle acınası çırpınışlar gibi gözüküyor ne yazık ki. tüm mal varlığı ile zenginliğin zirvesinde bir adamın evrendeki konumu, maalesef çürüyen bir asma yaprağından fazla değil.

    sikinde bambu kamışıyla taşakaları götüne vura vura dans eden yerlinin canını seveyim.
    iş hayatı diye bir şeyin varlığından habersiz, huzurla kendi hayatını yaşayan tüm gerçek insanların canını seveyim.

    bir plaza dolusu insanı ego ile yoğuran, lüks ve ihtişam vaadiyle motive eden sistemin adamı olmadım. olmayacağım.
    yaşasın özgür ve iştahlı yaşam.
    yaşasın az ile yaşayan, az tüketen insan hayvanı.
    yaşasın sanat.

    kalanlarınızın güdük algısına sokayım.

    (bkz: modern dünya/@limon kimyon zorro)
    (bkz: üniversite mezunu olduğu halde çalışmayan erkek/@limon kimyon zorro)

    edit:
    yıllarsa sonra bu yazının fonuna şu şarkı önerildi ben de zevkle kabul ediyorum. * *
  • büyük bir beyaz eşya firmasının arge departmanında 5 haftadır devam etmekte olduğum staj ile içine atıldığımdır.
    yorucuymuş lan, 08:00-18:00 mesai, 06:00da kalkıp eve 19:00 civarı dönüyorum, eve de iş kalıyor mk. adam gibi para kazansak bari yüreğim gam yemeyecek, evet.
hesabın var mı? giriş yap