• oyun sistemini, futbol anlayışını, karakterini ve tavırlarını çok beğendiğim, beşiktaş'a çok yakıştırdığım bir teknik adam. ısrarla söylemek istediğim şey 2 sene boyunca rahat bırakılmasıdır. takımın herşeyiyle istediği gibi oynasın istediğini yapsın alt yapıda üst yapıda.

    lakin geçen onun ağzından yazılmış bir haber okudum umarım yanlıştır. bu haberde kendisi çağdaş atan'ın çok iyi bir oyuncu olduğunu ve hatta çağdaş'ın ona emmanuel petit'yi hatırlattığını söylemiş.

    benim aklıma şöyle bir diyalogdan başka bir ihtimal gelmiyor ;

    - yav çağdaş bizde böyle sarışın uzun saçlı bi oyuncu vardı hani ?
    - bizde derken fransa'da mı hocam ?
    - evet evet sarışındı böyle
    - petit'mi hocam ?
    - hah yaşa yaaa iyi hatırlattın.

    ....

    - olm ben petit'yi hatırlatıyormuşum hocaya öyle dedi bugün
    - vaaaay len oyun filan da kurarsın sen yakında
    - tabi olm
  • beşiktaş'tan ayrılmasıyla birlikte yaşanması muhtemel 10 yıllık ikinci bir gordon milne dönemi heba edilmiştir.

    son 12 yılda 10 teknik adamla çalışıp sadece 1 (bir) şampiyonluk gören beşiktaş için "şampiyon yapamadı" diye teknik direktör kovmak çok "naylon" bir sebeptir. eğer tigana'yı kovanlar bu gerekçeye samimi olarak inanıyorlarsa "naylon" olan sadece bu "gerekçe" değil bizzat kendileridir.

    aslında meseleye şu açıdan da bakabiliriz:
    avrupa'nın en iyi ligleri ingiltere, ispanya ve italya. bu 3 ülkede toplam 3 takım şampiyon olduğuna göre avrupa'da sadece 3 "iyi" teknik direktör var. ne kadar basit değil mi?

    mesela 1993-1994 sezonunda şampiyonlar ligi ön elemesinde galatasaray'a elenen manchester united'ın teknik direktörü alex ferguson o gün kovulmalıydı. gerekçe hazır: galatasaray'ın neredeyse 20 katı kuruluş maliyeti olan bir takımı şampiyonlar ligine sokamayan teknik direktör "kötü" teknik direktördür. alex ferguson'u kovmayan manchester united yönetimi bu takımın 15 yılını mahvetmiştir (!)

    veya galatasaray'a uefa kupası finalinde kaybeden arsene wenger kötü teknik adamdır. zira her biri dünya yıldızı olan arsenal bir doğu avrupa takımına kupa vermiştir. derhal kovulması gerekirdi.

    neyse, örnekler sadece örnek vereni bağladığı ve konuyu dağıttığı için konumuza dönelim ve jean tigana ile hem üslup hem de yönetimsel olarak benzeştirdiğimiz "taktik" değil "sistem" adamı olan gordon milne dönemini hatırlayalım:

    1. sezon (1987-1988): ingiliz milli takımı teknik direktörü bobby robson'ın görüşü alınarak transfer edilen gordon milne ilk sezonunda galatasaray'ın 12 puan gerisinde 2. oldu. federasyon kupasında sakaryaspor'a 4-0 ve 1-0 yenilerek elenmesine ve ligin son maçında malatyaspor'a 5-3 boyun eğmesine rağmen beşiktaş yönetimi "devam" dedi. inönü tribünlerinde neredeyse her maç açılan " gordon go home!" pankartlarına rağmen.

    2. sezon (1988-1989): 36 maçta 83 puan ve 81 golle fenerbahçe'nin 10 puan gerisinde lig ikincisi. federasyon kupası şampiyonu. yönetimin kararı : devam! üstelik sarı fırtına metin tekin - gordon gerginliğine rağmen.

    3. sezon (1989-1990): fenerbahçe'nin 5 puan önünde lig şampiyonluğu.
    metin tekin yönetimin gordon'u kırmadan çözmek için göbek çatlattığı çabalarla takıma kazandırılıyor. şimdiki gibi "oynatacaksın bu adamı. hem senin paranı ben kendi cebimden veriyorum" gibi çirkin bir yaklaşım kesinlikle yok. zaten o dönem beşiktaş yönetiminde böyle sonradan görme zenginler de yok. mütevazı, kendi imkanlarıyla beşiktaş'ı bir yerlere getirmeye çalışan futbol adamları var.

    4. sezon (1990-1991): galatasaray'ın 5 puan önünde lig şampiyonluğu.

    5. sezon (1991-1992): fenerbahçe'nin 5 puan önünde "namağlup" lig şampiyonluğu.

    6. sezon (1992-1993): galatasaray'la aynı puan ve averajla lig ikinciliği.

    7. sezon (1993-1994): ayrılık sezonu.
    yönetim avrupa'da başarıyı ikinci planda tutan gordon'u 7-1'lik trabzonspor galibiyetine rağmen sezon ortasında gönderiyor ve güya hedef büyütüyor. ancak bu kesinlikle bir kovulma değil. ayrılık kararı ilk yarının bitmesine haftalar kala gordon ile oturulup konuşularak ve el sıkışılarak alınıyor.

    sonuçta gordon dönemi 5 yılda 3, seba dönemi ise 10 yılda 5 şampiyonlukla son buluyor. aslında gordon'un gidişiyle seba felsefesi de fiilen tükeniyor. zira gordon'dan sonra takımı teslim alan daum da, yönetime alınan erdal acar vs. gibi zenginler de kolej takımındaki çürümeyi hızlandırıyor.

    ardından metin, ali, feyyaz, gökhan, zeki gibi isimlerin eften püften nedenlerle takımdan uzaklaştırılması geliyor. alpay ve sergen ile gece gezmelerindeki erdal acar gibi yöneticiler seba döneminin sonunun niçin geldiğinin bir göstergesi oluyor.

    beşiktaş'ın 100. yılındaki şampiyonluktan bir önceki şampiyonluğu, gökhan keskin'li eski takım. o sene de galatasaray istanbul'da arka arkaya 3 mucizevi mağlubiyet almasa (antalya, gaziantep, samsun) daum'un takımı şampiyon falan yapması hayal. bugünkü prensipsizliğin temelleri o zaman atılmıştı ve seba'yı götüren de bir açıdan bakıldığında kendi felsefesinden sapmasıydı.

    beşiktaş toprak sahada çalıştığı ancak yönetimsel istikrara kavuştuğu 1984-1985 sezonu ile 1993-1994 sezonları arasında hiç 3. olmadı. ya şampiyon oldu, ya da ikinci sırada yer aldı. bu dönemde sadece aşağıdaki 3 teknik direktörle çalıştı:

    branko stankoviç (2 sezonda 1 averajla ikincilik, 1 averajla şampiyonluk): fenerbahçe'yi şampiyon yapan stankoviç takımın başına getirildi. takım ilk sezon averajla kaybettiği şampiyonluğu ikinci sene jupp derwall'li namağlup galatasaray'ı önünde averajla kazandı. takımı gençleştirerek büyük risk aldı. metin, ali, gökhan, feyyaz, haluk, süleyman, fikret, tevfik gibi gençlerin devamlılığını sağladı.

    miloş milutinoviç (1 sezonda 1 ikincilik) : stankoviç ile beşiktaş yönetiminin hiçbir problemi yoktu. ancak ismi ekselans'a konsolos'a çıkmış yugoslav hoca, fenerbahçe başkanı tahsin kaya'nın cazip teklifini geri çeviremedi ve bir gece ansızın fenerbahçe'ye geri döndü. yerine apar topar miloş getirildi. çok iyi bir teknik direktördü. stankoviç'in takımını bozmadı. ancak son dakika golü ile kaçan şampiyonluk üzerine takımdan ayrıldı. vicdanen kendini hiç affetmediğini daha sonra da dile getirdi.

    gordon milne (6.5 sezonda 3 şampiyonluk, 3 ikincilik): 1987-1994 yılları arasında görev yaptı. 6 tam sezonda 3 şampiyonluk, 3 ikincilik kazandı.

    konuyu son 10 yılda çalışan ve büyük çoğunluğu kovulan teknik direktörlerle tamamlayalım. sezon ortasında gelen gidenler nedeniyle kimin takımı kaçıncı yaptığı konusuna giremiyorum bile:

    1. christoph daum (kovuldu. son 3 maça takımı roland koch çıkardı. beşiktaş son 5 maçta 5 yenilgi aldı ve şampiyonluğu 15 puanla kaybetti)
    2. rasim kara (kibarca kovuldu. kulüp kendisiyle devam etmeme kararı aldı.)
    3. john benjamin toshack (real madrid'e transfer oldu. transfer olmasa da valerenga maçından sonra zaten ipi yağlanmıştı)
    4. hans peter briegel (serdar bilgili başkan olunca ilk işi onu göndermek oldu. fevzi'nin ayak altından kaçırdığı top olmasa takım şampiyondu)
    5. nevio scala (kovuldu. hem de yurtdışında iken "hasta, elleri büyüyor" diye arkadan arkaya. "alakamız yok. tatile gelmiş" denilen daum'la 2 saat içinde sözleşme imzalandı. sonrası tazminat, mahkeme, vs.)
    6. christoph daum (mahkeme masraflarını karşılamak için beşiktaş'a geldi. hem asıl hem yedek kaleciyi yabancı alacak kadar aklı başında idi)
    7. mircea lucescu (kovuldu. 100. yılda takımı şampiyon yapmasına rağmen 2003-2004 sezonunun günah keçisi olarak. giderken "tazminat almıyorum. umarım bu parayı beşiktaş için harcarlar" diyebilecek bir insandı.)
    8. vicente del bosque (kovuldu. yöneticilerin del bosque üzerinden yaptığı mastürbasyon beşiktaş'ın 6 milyon €'suna mal oldu)
    9. rıza çalımbay (kovuldu. takımın başına niye geldiğini niye gittiğini kendisi dahil kimse anlamadı. hatırladığım son fotoğrafı kazanılan bir maçtan sonra yıldırım demirören'in rıza'nın kafasını boyun bölgesinden koltuğunun altına sıkıştırarak güvenini gösterdiği karedir.)
    10. tigana (kovuldu. tazminatından filan vazgeçerek tek kuruş istemedi. üstelik takıma 2 federasyon kupası ve yaklaşık 10 oyuncu kazandırmasına rağmen. del bosque tazminatı olmasa devre arası kovulacaktı)
  • turkiye'deki carpik futbol duzeninin kurbanlari olarak listeye ismini yazdiran teknik direktor. tigana fulham'dayken transfer konusunda el fayed tarafindan kendisine yapilan suclamalardan sonra tum teklifleri reddedip fulham'a actigi davanin sonuclarini bekleyecek kadar hassas bu konuda. turkiye'de de hakettiginden tek kurus fazla aldigina inanmiyorum. ama belki de yonetimin kendisini yipratma kampanyasi cercevesinde cok sacma sapan suclamalarla karsi karsiya kaldi. kulup kendi web sitesinden bunlari yalanlamadi bile.

    tigana'ya delgado transferinde kulube fazla para odettigi yonunde elestiriler vardi bunu fanatik'in besiktas muhabiri orhan yildirim yazdi. erman toroglu defalarca sozunu etti. daha gecen hafta canli yayinda "delgado'ya besiktas talip olmadan once konusulan bonservis bedeli besiktas'in verdiginin cok altinda" dedi. oysa ki internette basit bir arama yapan her insan bunun yalan oldugunu gorebilirdi, nitekim marpione de sozlukte bunun yalan oldugunu ispatladi (bkz: #10159927).

    hakkinda yapilan yalan haberlerin surusune bereket. daha cok ornek var. daha gectigimiz pazartesi gunu hurriyet'in "acar" besiktas muhabiri ismail er tigana'nin takimi bilerek sabote ettigini yazdi. bu haber yalanlandi ve hurriyet gazetesinden de kaldirildi.
    http://www.kartalhaber.com/…aber.php?haber_id=14160

    iste turkiye'de futbolun sorunu ismail er, orhan yildirim ve erman toroglu gibi "cakallarin" her sene ortalikta utanmadan dolasirken, basini yedikleri ve sadece isini yapmaya calisan saygin insanlarin cok agir faturalar odeyerek kusturulmesidir. ben eminim ki erman toroglu iftiraciligi yuzune vurulmadan "ah hocam turk futbolunda neler oluyor" diye timsah gozyaslari dokerek milyon dolarlari goturmeye devam edecek, acar besiktas muhabirleri tesislerde yakin olduklari yoneticilerin emrinde yalan haberler patlatacaklar, her sene ronaldinho'yu, ronaldoyu besiktas'a transfer edecekler, besiktas'in elindeki kadronun nefisliginden dem vuracaklar ve mevkilerini koruyacaklar.

    mafya babalariyla "abim canim, pasaport hazir", "emret babam", "kurbanin olayim" tadinda konusma yapan, kulubu mafyanin cikarina kullanan tombalak exmenajerlerler, baskana akil verecekler, yorumculuk yapacaklar. "bir tek besiktas'in basinda zenci hoca var" diyenler irkciliktan yargilanacaklar mi? yoksa tekrar besiktas'in basina menajer olarak mi donecekler?

    tigana tazminat icin gitmiyor diyenler simdi en ufak ozur dilecekler mi? "yahu adam bizden duzgunmus" diyecekler mi? "haksiz ciktik, ozur dileriz" deme erdemine sahip olabilecekler mi? hayatlarinda hic 2.5 milyon dolari reddetmisler mi?

    burasi oyle bir ulke ki lucescu sampiyonlar ligi'nde ceyrek final oynattiginda bile real madrid'e elendigi icin cok agir elestirilere ugramisti. zira florqin'li, perez'li, capone'li kadronun real madrid'den daha iyi oldugu ama lucescu'nun korkak iddia ediliyordu. simdi o ceyrek finali gormek icin neler vermezdik hepimiz. artik sampiyonlar ligi gruplarina kalmayi bile basari sayiyoruz.

    ama iste lucescu'yu yok eden, joachim low'u "acemi low" lakabiyla kuyrugunda tenekelerle geri yollayan duzen, lorant'in adini "koylu lorant"a cikaran, daum'un lakabini "kaliteli! daum"a ceviren duzen cehalet duzenidir. bu yorumcular, yoneticiler, muhabirler yalan iddialarini internetten kontrol edecek lisan ve kulturden bile yoksun, kendisini kulubun dar cevresine hapsetmis bir zavallilar grubudur. bunlar kovulmayip tigana kovuldugu zaman bu memlekette maalesef futbol ilerlemiyor. ne zaman sahada yanlis yapan hoca kadar, yalan haber yapan muhabir de gorevinden olur, ayni acimasizlikta elestirilir, o zaman belki futbol biraz ilerler.
  • tigana beşiktaş' transfer olur, gülengül altınsay köşesinde şöyle yorumlar; "tigana iyi hocadır ancak aşçısına kadar kendi getirir. bu, yönetimle sorun yaratır mı bilmem."
    e beşiktaş transfer ediyorsa onun şartlarını da kabul ediyor demektir diyebiliriz ama öyle değil malesef. tigana'yı getiriyoruz ve onu bir kalıba sokup sen şu olacaksın diyoruz ama olmuyor başarısız oluyoruz.

    beşiktaş kulübündeki sorunların tigana'yı aştığını söylememize gerek yok. tigana'nın gitmesine sevinecek arkadaşlar yönetimden çok memnunlar galiba. unutkan olmayınız, unutmuşsanız da hatırlatayım;

    sezon başı kampında beşiktaş 4-3-1-2 taktiğini uygular. tüm hazırlık kampı böyle geçer. takımın en büyük yıldızı delgado olacaktır. taktik şemasındaki "1" de o dur.

    ve tigana yönetimden talepte bulunur der ki; "bana 4-3-1-2 düzeninde ortasahanın sol iç bölgesinde oynayabilecek bir adam alın".
    yıldırım demirören ekibi de başlar araştırmaya. tigana'nın kafasındaki oyuncu, oyunun iki yanını da oynayabilen, giunti'nin sol ayaklısıdır. dünyadan örnek vermek gerekirse aynı mevkii de milan'da seedorf, psv'de cocu, chelsea'de lampard oynamaktadır.

    kazım kanat başlar "beşiktaşa bir paşa lazım" diye. der ki, seyirci yıldız oyuncu görmek ister. kendi futbol bilgisince düşünür fenerbahçe başarılı, fenerbahçe'nin yıldızı da alex. o zaman düşünür ki futbolda başarılı olmak için alex tarzı bir oyuncu lazımdır. beşiktaş bir önceki sene de buna benzer bir şekilde "uzun boylu, zenci forvet" oyuncusu eksikliği çekmekteydi. nasıl bir transfer politikasıysa bu.

    neyse, bir gün bakarız ki atatürk havaalanında ufak tefek bir adam; ricardinho.
    demirören açıklamayı yapar; brezilya milli takımının sol kanat oyuncusunu aldık.
    kulaklarımıza, gözlerimize inanamayız. sol açığımızda brezilya milli takımı oyuncusu var. artık güzel ortalar göreceğiz, soldan adam eksitip "0" a inip kesilen o ortalara nobre ne güzel de vurur deriz.

    bu arada lig devam eder. ricardinho konya maçında sahaya çıkar. beşiktaş'ın ilk haftalardaki o havası gider. yerine ricardinho'yu 11'de başlatmayan tigana konuşulmaya başlar. bir bakarız ricardinho oynuyor, bir bakarız delgado. ikisi birden oynayınca takım savunması çöküyor.
    kazım kanat ise sinirden delirir, " adam oynamıyorsa ben ne yapayım " der.

    brezilya milli takımının sol açığı olarak lanse edilen ricardinho'nun aslında sol kanat oyuncusu olmadığı ortaya çıkar. ricardinho, hayatı boyunca kanatta oynamamıştır. ne enteresandır ki galatasaray 3 senedir "10" numara ararken beşiktaş kanat oyuncusu diye "10" numara alıvermiştir.

    elbette bu seçim hatasında yönetimin suçu yoktur. dünyanın o günkü koşulları içinde brezilya gibi çok uzak bir memleketle iletişim imkanının az olduğu ortadadır. ricardinho'nun hangi takımlarda ne kadar ve hangi mevkide oynadığı ulaşılması çok zor bir bilgidir.

    takımın bu kötü gidişine bir dur demek gerekmektedir. bir fenerbahçe maçı öncesi beşiktaş'ta kırmızı alarm verilir. futbolculara tesislerden ayrılmama yasağı getirilir. delgado kamptan kaçar. takım 1 hafta kampta kalır. o hafta takım 4-4-2 ye döner. tigana'nın 1 senedir uyguladığı taktik artık çok gerilerde kalmıştır...

    beşiktaş bu yeni düzenle kör topal yarışa devam eder. rakiplerinin rezilliği nedeniyle son haftalara şampiyonluk umuduyla girerler. delgado'lu ricardinho'lu kadro manisaspor maçları da olmasa tüm sezon kötü futbol oynama rekoru kıracak durumdadır.

    mevcut oyun düzeninde beşiktaş iki tane koşmayan ama iyi pas yapan oyuncuyla oynamak zorunda kalmıştır. ne tesadüftür ki takımın sezon başında en büyük umutlarından biri olan nobre gol sıkıntısı, pas alma sıkıntısı yaşamaktadır. kanat oyuncusu sıkıntısı çeken beşiktaş, bu sıkıntıyı en çok nobre'nin gol sayısında çekmeye başlamıştır. ricardino ve delgado'nun verdiği şık ara pasları nobre'nin ayağına dolaşıp taça çıkmaktadır. bununla beraber nobre'nin istediği çizgiye inip kesilecek ortalardan da eser yoktur.

    ve tigana bazılarını gülmekten kırıp geçiren ofsayt taktiğine başlar. kleberson'un ortadan kayboluşu neticesinde ortasahaya kaydırılan koray avcı, stoperdeki yerini ibrahim toraman'a bırakmıştır. sezon başında "türk oyunculardan kurulu bir savunma kurgusuyla ancak 3. olabilirsiniz" savı yavaş yavaş rafa kalkmaya başlar. öyle veya böyle, komik veya değil, beşiktaş ligin en az gol yiyen takımı haline gelmiştir. bunu da mustafa doğan gibi baki mercimek gibi oyuncularla başarmıştır.

    dünyada iki tip teknik direktör vardır. biri yarışmacı diğeri ise eğitimci. mustafa denizli,mircea lucescu yarışmacı teknik direktörün önemli örnekleridir. bu kişiler bir maça öyle bir taktikle çıkarlar ki o maçı hiç beklenmeyen bir taktikle kazanırlar. lakin takımdan ayrıldıklarında, takımın gelecek yıllar için güvenebileceği isimleri de yoktur.

    kazım kanat'ın deyimiyle, mösyö kürdan eğitimci bir teknik direktördür. o, tottenham maçına serdar kurtuluş,fahri,mehmet sedef üçlüsüyle çıkmış bir teknik adamdır. o, o maçı kaybetmeyi göze almıştır. yarın kazanmak için bugün kaybetmeyi seçmiştir. tigana hiçbir maçta oyun taktiğini değiştirmez. bu, onun felsefesine aykırıdır. tigana, mevcut taktik her ne ise onla ve o oyunculara ısrar ederek sonuca ulaşmaya çalışır.

    bu özellikleriyle tam da beşiktaş'a yakışan bir teknik direktördür. eğitimci, gençlere yol gösteren, onlara şans veren, takım oyununu herşeyin üzerinde tutan, asla mücadeleyi bırakmayan, pes etmeyen. tek yapabileceğinin çalışmak,çalışmak ve çalışmak olduğunu bilen. işte bu nedenle kötü oynuyorsunuz denince, tek yapabileceğimiz daha çok çalışmaktır diyen biridir.

    o bu sezon sonunda ayrılırsa misyonunu tamamlamış sayılmaz. ancak kalsa da etkisi son derece sınırlı kalacaktır. 1,5 sene kaldığı, çalıştırdığı takım bile tigana'nın takımı değil. tigana'nın takımında ricardinho ile delgado'nun bir arada yeri olamaz, çağdaş futbolda olmadığı gibi.

    tigana'yı getirmişiz, istediği adamları almamışız, şunu oynatma bunu oynat demişiz, bir oyuncu "ben orada oynamam" demiş ses çıkartmamışız. bu takım tigana'nın değil ki başarısızlığın sorumlusu o olsun. ben beşiktaş'ın eldeki malzemesini daha iyi kullanabilecek bir antrenör olduğunu düşünmüyorum. bu sezon tigana'nın hiçbir hatası ricardinho transferi kadar büyük bir hata olmadı. keşke ricardinho değil de beşiktaş'ın ve çağdaş futbolun ihtiyacı olan oyuncu alınasaydı. işte o zaman bu futboldan dolayı tigana'yı eleştirebilirdik...
  • besiktas yonetiminin takimi amatorce yonetiminin sonucu ayrilirsa uzecek teknik direktor. taktiksel anlamda oyun icinde yer yer cok ciddi hatalar yaptigi gorulmustur. ote yandan gercekten en basarili yonu oyuncularin bireysel gelisimine olan katkisidir. bu adam gercek bir genc oyuncu yetistirme ustasi, arsene wenger'in bir alt versiyonu adeta.

    bir yil once serdar kurtulus kimdir bilmezdik, simdi diyoruz ki avrupa capinda bir on libero olabilir. gokhan zan ve ibrahim toraman besiktas'a geldiklerinden beri en iyi sezonu geciriyorlar. bobo'nun bir yilda yaptigi asamayla 6-7 milyon dolarlik bir futbolcu haline geldigi soyleniyor. ibrahim uzulmez de bu yasinda orta yapmayi ogreniyor ve lucescu'lu sezondan sonra en iyi sezonunu geciriyor. eger akillarini baslarina toplasalardi burak yilmaz ve ibrahim akin da su anda belki milli takimin yildizlari olmuslardi.

    neticede tigana ogrenmeye niyeti olan tum ogrencilerine onemli seyler ogretti, bircogunun futbol mantalitesine, ozellikle defansif oyun konusunda ciddi katkida bulundu.

    tarihinde cizgi savunma yapamamis, liberolu sisteme mahkum kalmis takimi cizgi savunmaya geciren hoca olarak da tarihe gececektir tigana.

    oyun ici cinlikler yonunden biraz kit bir hoca olsa da, sergen yalcin, ahmed hassan, daniel pancu, tumer, veysel cihan, youla, ailton, cagdas atan, adem dursun gibi futbolcular barindiran, takim olmakla ilgisi olmayan kopuk bir futbolcu toplulugunu, eledi, ayikladi ve takima benzer bir sey cikardi ortaya. ben aldigi milyon dolarlari da cogunun soylediginin aksine hakettigini dusunuyorum. su anda sadece bobo satilsa, iki senede aldigi para kadar kar ettirmis olacak. oysa ki ailton'un 3.5 milyon dolarlik bonservisi hala aci bir hatira olarak aklimizdadir. insanlarin yaptiklarini gormezden gelip yapamadiklarini gormek cok kolay bir is. ama bence basardiklarina odaklanirsak ne kadar onemli bir futbol insanini kaybettigimizi anlariz.

    maalesef yonetim bilincli sekilde tigana'yi yipratti, yipratilmasina seyirci kaldi. sonucta adamin hevesini kirmayi basardilar. umarim yerine en az onun kadar iyi bir hoca bulunur.

    edit: latent duzeltiyor. ailton'un bonservisinin 3.5 milyon dolar degil euro oldugunu soyluyor. yani tigana'nin bir bucuk yilda aldigi kadar para, yonetimin bir yanlis transfer bonservis ucretine denk. tigana'nin transferdeki basarisini da goz onune alirsak sanirim kimin ne kadar kulube fayda sagladigi ya da zarar verdigi ortaya cikar.
  • lig bitmeden önce basına yaptığı zannedilen "sezon sonunda gidiyorum" açıklamasını yönetimle özel görüşmesinde yapmış kişidir. bunu tigana basına sızdırmadığına göre yönetimden birileri sızdırmıştır. aynen sezon ortasında sözleşmesinin bütün ayrıntılarının sızdırıldığı gibi. (hani ikincilik için prim alacağı gibi ayrıntılar) yönetim açıkça okları tigana'nın üstüne döndürerek başarısızlığın faturasını tigana'ya kesmenin dolayısıyla tazminatsız göndermenin yollarını aramıştır. buradan şöyle bir sonuç çıkıyor ki, beşiktaş neredeyse teknik direktörünü yollamak için göreve getirmiş gibidir. ama o tigana da onlara güzel bir ders vermiştir. her şeye karşı olup yıldırım demirören'e karşı olmayan bazı beşiktaş taraftarlarına duyurmak gerekir.
  • bir keresinde dudullu minibüsünde arka dörtlüde beraber oturduğum fransız. ben indim o devam ediyordu.
  • 17 aylik turkiye macerasi boyunca, sadece be$ikta$ ile degil, turkiye'deki futbol dunyasiyla doku uyu$mazligi ya$ayan, bunun sonucunda pes edip gorevi birakacagini aciklayan, ini$li ciki$li bir ba$ari egrisi cizen teknik adam.

    gecen sezonun ortalarina dogru (kasim 2005'de) takimi devralan tigana; "disiplinli, ilkeli ve genc oyunculari yeti$tiren hoca" siciliyle, gelecegin be$ikta$'ini kuracagi umudunu yaratmi$ti camiada. ne de olsa camia, uzun suredir, altyapidan gelme oyunculardan kurulu, istikrarli bir takima hasretti. goreve sezon ba$inda gelmedigi hesaba katilarak, gecen sezon kendisine bir avans olarak verildi adeta. souleymane youla, cagda$ atan, veysel cihan, adem dursun gibi vasat oyuncuların yanisira, eski gunlerini aratan daniel pancu, sergen yalcin, ahmed hassan gibi yetenekli oyunculardan olu$an kadrodan fazla bir $ey beklenmiyordu. buna ragmen sezon sonunda gelen super kupa ve turkiye kupasi, camianin beklenti citasini yukari cekti. nitekim tigana, yeni bir kadro olu$turma yoluna gitti ve "sezon ba$indan itibaren bize birkac ay sure verin, ondan sonra her $ey cok guzel olacak" mealinde demeclerle bu beklentileri kar$ilamaya hazir oldugunu ilan etti.

    ancak bu sezonun be$ikta$ acisindan muhasebesi yapildiginda, kari$ik bir tablo ortaya cikiyor. zaten tigana'nin performansini tarti$ilir hale getiren de bu tablo. mesela genc oyuncular acisindan bakilirsa; bir yanda sag bek olarak geldigi takimin degi$mez on liberosu haline gelen serdar kurtulu$ ve sakatlandigi birkac ay oncesine kadar giderek yukselen bir grafik izleyerek takimin golcusu rolunu ustlenen rogerio da silva bobo, diger yanda gecen sezonki performanslarinin yanindan bile gecemeyen ibrahim akin ve gokhan gulec ile yine gecen senenin umut veren ancak bu senenin kayip ismi mehmet sedef gibi gencler. yine bir yanda surekli ilk onbirde yer bulan, bu yuzden tribunlere sac ba$ yolduran baki mercimek ve burak yilmaz gibi genclerde israr(benzer bir inadi, gecen sezon, siradan bir stoper olarak taninan, oynadigi maclarda dogru durust pas yapamayan, oyun icinde agir kalan, sadece fizigiyle goze batan cagda$'tan on libero dev$irmeye cali$masiyla ve bu oyuncuda inat etmesinin ele$tirilmesi kar$isinda onu emmanuel petit'ye benzeterek sahiplenmesiyle gostermi$ti tigana), ote yanda bu sezon orta sahasi zayif kalan be$ikta$'in $iddetle ihtiyac duydugu tarzda bir oyuncu oldugu halde bir turlu goze giremeyen fahri tatan.

    tigana'nin gencler konusundaki tutumu anla$ilmaz gozukmekle beraber, "ali gune$'i niye mi oynatmiyorum, en az 150 antrenman kacirdi da ondan" demesine bakilirsa, antrenmanlarda istekli olan ve dediklerini uygulayan oyunculara, etraftan gelen tepkilere ya da bu tur oyuncularin mac performansinin iyi olup olmadigina bakmadan formayi verme egilimiyle aciklanabilir. nitekim dediklerinin uygulanmasi konusundaki hassasiyetini, ali tandogan'in neden fazla $ans bulamadiginin sorulmasi kar$isinda, "arada defans yapmasi gerektigini de hatirlamasi gerek" diyerek gostermi$ti tigana.

    ancak "bu gencler bana geldiginde i$ i$ten gecmi$ oluyor, ben onlarla daha once tani$mi$ olmaliydim, bu ya$tan sonra onlara bir $eyler ogretmem zor oluyor" diyen bir teknik adamin, oyun icerisinde verdigi herhangi bir gorevi ya da mevkiiyi -kendi deyimiyle- bu tür "i$ i$ten gecmi$" oyunculardan benimsemesini beklemesi ve bu oyuncular goz gore gore ba$arisiz oldugu halde bu tercihlerinde israr etmesi, kendi kendini inkar etmesi gibi duruyor.

    muhafazakar bir egitmen edasiyla cali$an tigana, yine de, bu sezonun ortalarinda inonu'de oynanan ve be$ikta$'in tarihi bir fark yemekten kurtuldugu sivasspor macinin* alenen aciga cikardigi, takimin iki yonlu oynayamadigi gercegini farketmesi ile, takimi zor gol yiyen ve sadece defansif yonlu oyun oynar bir kaliba sokarak ligde iddiali bir yere ta$imayi ba$ardi. ancak bu kez de hucumda cogalamayan takimin gol atma sikintisi ba$gosterdi. gittikce daha iyi oynamaya ba$layan bobo, bu gorevi ba$ariyla yerine getirmeye ba$lami$ti ki, bu kez de onun sakatlanarak bir ameliyat gecirmesi be$ikta$'i zora soktu. ustelik, bobo'nun olmadigi bu donemde, ricardinho ve matias delgado'nun ilk onbirde giderek daha fazla -yanyana- oynamasi, ikinci yarilarda bu iki oyuncunun birden oyundan du$mesi ile be$ikta$ orta sahasinin iyice cokmesi ve butun yukun maclari dili di$arda bitiren genc serdar'a binmesi de cabasiydi. bir ara serdar'la birlikte orta sahanin yukunu payla$an koray avci, hucuma donuk aksiyonlari ba$latabilen oyunuyla bu derde deva olduysa da, onun da sakatlanmasiyla be$ikta$'in bu sezonki muzmin orta saha zaafi devam etti. butun bu olup bitenler kar$isinda tigana, kulubeden fahri, ali tandogan, ali gune$ gibi oyunculari oyuna katmayi denemek yerine, oyundan du$en ricardinho ve delgado'dan sadece birini oyundan alip kulubeden bir forveti sahaya surmeyi tercih etti.

    boylece tigana, takimin bu sezonun ilk yarisinda umut vermeyen goruntusunu, sezonun ikinci yarisinda, oynadigi futbolun kalitesini arttiramasa da, daha uyumlu ve direncli bir hale cevirmeyi ba$ardi ama kadrodaki arizalar kar$isinda o bildik tutucu tarzini devam ettirmesi takimi kilitledi.

    tigana'nin bu sezonki en tarti$mali icraatlarindan birisi ise, takimi birakacagini aciklamasinin zamanlamasi oldu. her turlu surprizin her an cikabildigi bir sezonda, takimin hala $ampiyonluk umudu varken, genc oyunculardan kurulu takimin motivasyonunun nasil etkilenecegini hic dikkate almadan, once yabanci bir dergiye sezon sonunda ayrilacagini aciklamasi, ardindan bir mac sonu basin toplantisinda bunu teyit etmesi, ilkeli bir profesyonel olarak taninip saygi duyulan tigana'yla pek bagda$madi. halbuki ona, bu sezonun devre arasinda, yardimcilarinin gorevine son verildiginde istifayi basmasi yaki$irdi. o da bu kararini "cok yiprandim" diyerek savundu. gerci bu sozlerin; mosyo tigana diye dudak bukulen, i$ ahlaki kadar kurdan sevdasi gundemde tutulan, tercihleri acimasizca ele$tirilen ve turkiye'de bir buyuk takimin ba$inda hocalik yapmaya cali$an bir insanin agzindan ciktigi du$unulurse hak vermemek elde degil. ozellikle parlak bir oyunculuk kariyeri olan, bircok genc yetenegi dunya futboluna kazandiran bir hocanin turkiye'de ne kadar yiprandigini anlayabilmek icin, ayrilma kararini acikladigi macin bitiminde, soyunma odasina giderken tribunlere dogru yaptigi "beni artik isliklayamayacaksiniz" hareketine bakmak bile yeterince aydinlatici.

    sonuc olarak tigana, be$ikta$'in son yillarda yakasina yapi$an "istikrarsiz ve bol transfer yapan takim" huviyetinden siyrilmasi icin epey ugra$ti ama bunda kismen ba$arili oldu gozukuyor. geride biraktigi takim, bir sezon oncesindeki riza calimbay'in takiminin muzdarip oldugu sorunlarin coguyla yuzyuze: vasat isimlerle kismen doldurulmu$ yabanci oyuncu kontenjani, yetenekleri kisitli ve birbirine benzeyen oyuncular, kotu ve temposuz futbol oynayan; defans, orta saha ve forvet hattinin her biri takviye isteyen bir takim. bir de ba$liba$ina bir sorun olarak yildirim demiroren yonetimini de eklemek gerekiyor bu listeye.
  • beşiktaş'ın bugün gelmiş olduğu başarısız noktanın kimilerince bir başarı olarak yorumlamasını öncelikle masaya yatırmak lazım. elbette ki bu başarıdan söz eden zevat-ı kiram, kazanılan üç kupayı takımın ligdeki ikinciliğini öne sürüyor. beşiktaş'ın son iki haftaya girerken toplamış olduğu puan 58'dir. 2003-04 skandalının olduğu sene ligi 62 puanla rakiplerinin hayli gerisinde bitirmiştir. 2004-2005 sezonunda ise 69 puanla ancak 4. sırada ligi tamamlamış beşiktaş. geçen sezona baktığımızda ise (ki yarısı tigana'nın eseridir) 54 puanla ligi tamamlamış ve ezeli rakiplerinden tarihi puan farkları yemiştir.

    şimdi bu tabloya baktığımız zaman bir başarıdan söz etmek mümkün değil. sözünü ettiğimiz sezonların tamamında sezon içinde sürekli teknik direktör değişikliğine gidildiğini, son dört yıl içinde ilk defa beşiktaş camiasında bir hocaya bu kadar şans verildiğini de göz önüne almak lazım. sezon öncesi takım tertibatı, oyuncu seçimi, antreman programı, taktiksel düzen tamamıyla hazretlerinin bilgisi dahilinde oluşmuş. ve bugünlere 7 beraberlik ve 8 mağlubiyetle gelinmiş...

    şimdi gelin beşiktaş'ın bu sezon yaptığı maçları ve elde ettiği skorları tekrar gözden geçirelim:

    1.hafta 06 ağu 06 v.manisa beşiktaş 1-0
    2.hafta 11 ağu 06 beşiktaş gaziantepspor 2-1
    3. hafta 20 ağu 06 denizlispor beşiktaş 0-2
    4.hafta 25 ağu 06 beşiktaş konyaspor 3-1
    5.hafta 10 eyl 06 beşiktaş trabzonspor 2-3
    6.hafta 17 eyl 06 galatasaray beşiktaş 1-0
    7.hafta 24 eyl 06 beşiktaş ankaragücü 2-1
    8.hafta 01 eki 06 k.erciyesspor beşiktaş 1-1
    9.hafta 15 eki 06 beşiktaş g.birliği 1-0
    10.hafta 22 eki 06 ç. rizespor beşiktaş 0-1
    11.hafta 29 eki 06 beşiktaş sakaryaspor 0-0
    12.hafta 05 kas 06 antalyaspor beşiktaş 4-4
    13.hafta 11 kas 06 beşiktaş sivasspor 0-1
    14.hafta 19 kas 06 fenerbahçe beşiktaş 0-0
    15.hafta 24 kas 06 beşiktaş bursaspor 3-1
    16.hafta 02 ara 06 ankaraspor beşiktaş 0-0
    17.hafta 09 ara 06 beşiktaş kayserispor 2-1

    18.hafta 28 oca 07 beşiktaş v.manisa 3-1
    19.hafta 04 şub 07 gaziantepspor beşiktaş 0-0
    20.hafta 10 şub 07 beşiktaş denizlispor 2-0
    21.hafta 16 şub 07 konyaspor beşiktaş 2-1
    22.hafta 24 şub 07 trabzonspor beşiktaş 3-2
    23.hafta 03 mar 07 beşiktaş galatasaray 2-1
    24.hafta 11 mar 07 ankaragücü beşiktaş 0-1
    25.hafta 18 mar 07 beşiktaş k.erciyesspor 1-0
    26.hafta 02 nis 07 g.birliği beşiktaş 0-2
    27.hafta 07 nis 07 beşiktaş ç. rizespor 1-0
    28.hafta 14 nis 07 sakaryaspor beşiktaş 1-1
    29.hafta 21 nis 07 beşiktaş antalyaspor 1-0
    30.hafta 29 nis 07 sivasspor beşiktaş 0-1
    31.hafta 05 may 07 beşiktaş fenerbahçe 0-1
    32.hafta 13 may 07 bursaspor beşiktaş 3-0

    derbi maçların büyük bir çoğunluğundan boynu bükük ayrılmış, ligin alt sıralarındaki takımların çoğuna puan vermiş, sezonun her iki yarısında birden galip geldiği takım denizlispor dışında yok, ikinci devredeki bir beş maçlık galibiyet periyodu dışında taraftarının yüzünü üst üste güldürememiş. beşiktaş, rakiplerin puan kaybı sonucunda çok kötü geçirdiği bir sezon sonrası ikinciliği başarı olarak görmez ve görmemeli. eğer bu tabloda beşiktaş liderliği bulamamışsa, bir hafta dahi olsa o koltuğa oturamamışsa birz oturup düşünmek ve tigana'yı irdelemek lazım...

    basın mensuplarıyla kavga etti, futbolcularıyla didişti, taraftarla ağız dalaşı yaptı, yeri geldi basın toplantılarında futbolcularını at yarışıyla, antremana çıkmamakla suçladı. koskoca 17 maçlık ilk yarıda bir kez olsun delgado ile ricardinho'yu yan yana oynatmadı. ikinci yarı sakatlıklar hariç her maç ikisini ilk on birde oynattı.

    takımın yüzde yetmişini hiç oynamadıkları mevkilerde denedi. türkiye'nin en teknik iki orta saha oyuncusunu kanatlara mahkum etti. koray'dan stoper, serdar'dan ön libero(kimse demesin iyi oynuyor diye, ön libero oyunu iki taraflı oynama zorundadır, serdar hücuma mı çıkarıyor takımı?), burak, delgado, ibrahim toraman'dan sağ açık, ricardinho, gene burak, bobo'dan sol açık, nobre'den sprinter, baki'den futbolcu, ibrahim üzülmez'den libero, dört stoperden çizgi defans yapmaya çalıştı. futbolun en önemli mevkisi orta sahayı ikinci yarıda bir kalemde sildi. 7 kişinin hep savunmada kaldığı 3 hücumcunun çizgide eriyip gittiği akıl, mantık dışı bir oyunla maç kazanma amacı güttü.

    sahaya sürdüğü futbolcunun teknik özelliklerine, yeteneğine hiç bakmadı. kafasında oluşturduğu garip, fantastik oyun düzenine göre futbolcu yontmaya çalıştı. beşiktaş son haftalara girerken 1-0'lık galibiyetler aldığı dönemde bütün maçlarını mucize eseri tek atak tek gol ve bol kaleci kurtarışlarıyla kazandı gene de bir gün kendisinde ve garip sisteminde hata aramadı. seozn boyunca hiçbir yanlış anlayışı düzeltmediği gibi her geçen gün yanlış defterine yeni sayfalar ekledi.

    ve geldik en önemli mevzuya. bunların hepsi unutulur da asıl şu faciayı unutmak mümkün değil. beşiktaş takımında şu an arkasından övgü alacak tek fayda bırakmadı. yeni gelen teknik direktör kim olursa olsun sıfırdan başlamak zorunda kalacak. yeniden savunma öğretecek, bir buçuk senedir çalışılmayan ölü top organizasyonlarını anlatmaya çalışacak, oyunu iki taraflı oynamanın değerini anlatacak, edecek, yapacak da yapacak...

    tigana mali'deki şirin evinde yoksul ve kimsesiz çocuklarla uzun eşek oynarken, biz burdaki beşiktaşlılar bir süre daha revizyona giden takım sabrına gireceğiz, zamanla olacak inşallah dualarına sarılacağız ve sıfırını tüketmiş bir kadronun yeniden sihirli dokunuşlarla ayağa kalkmasını dileyeceğiz.

    yolun açık olsun tigana, öyle ferah bir yol olsun ki git git bitmesin, geri dönüşü olmasın...
  • türkiye'de yaklaşık bir ülke nüfusu kadar jose mourinho olduğunu bizlere gösteren teknik direktördür. hatırlatmak gerekiyor bazı önemli detayları.

    - bu takım 2003'ün sonundan beri iyi futbol oynayamıyor.
    - takımın beyni, her şeyi denilen iki adam gönderildi, kaldı ki bu oyuncular kaptan vasfındaki diğer tüm gençlerin gıpta ile baktığı oyunculardı. (son derece doğru bir karardır tartışanın futbol bilgisini ben tartışırım)
    - taraftar başarıya aç, doğal olarak takımın üzerinde bir baskı yaratıyor.
    - beşiktaş'ın başarısızlığı bir kült olmuş durumda, dikkat edin diğer takım taraftarları artık "nasıl olsa 6. haftadan ligden koparlar" diyor.
    - yönetimin kendi camiasından bile çok büyük bir karşı görüşü var.
    - takım gençleştirildi, turkcell süper lig'in en genç takımlarından biri yaratıldı.

    bu takımın başındaki adamı biz kaçıncı haftada tartışıyoruz? sekiz. sıfırdan bir takım yaratıldığı unutuluyor.

    ibrahim toraman'ın yerine ali tandoğan'ın daha iyi oynayacağı bilinse, bunu jean tigana herhangi bir taraftardan daha iyi bilir merak etmeyin, öyle olmasaydı, tigana sizin yerinizde siz de tigana'nın yerinde olurdunuz. teknik direktörlük football manager'daki gibi değil arkadaşlar, lütfen.

    son bir anekdot. şu an "bu takımdan barcelona yaratılması bekleniyordu" denilen barcelona'nın frank rijkaard yönetimindeki ilk 12 haftayı lütfen bir inceleyin. sonra bir daha konuşun.

    bu takıma, teknik kadroya sabır gösterilip destek verilirse türkiye'nin bugüne kadar görmediği bir takım izleyeceğiz düşüncesindeyim. yanılırsam da yine bu takımın üzerine yapılacak oynamalarla bu zafer gelecektir, işte bundan eminim.

    farkettiyseniz, futboldan anladığı bilinen insanlar beşiktaş'ı izleyin diyor. ancak taraftarlar kendi kuyusunu kazıyor.

    eminim tigana'ya laf eden futbol adamları (!) as monaco'yu o sene şampiyonlar ligi şampiyonu yapardı, bundan hiç şüphem yok!
hesabın var mı? giriş yap