• 2 ekim'de ankara devlet tiyatrosundaki 2. oyununu izlediğim ama metin olarak içerdiği zayıflık yüzünden hiç bir reji ile adam edilemeyeceğini düşündüğüm oyun.

    hem cumhuriyet öncesi müslüman kadınların sahneye çıkamaması, hem milli mücadele, hem de bir aşk var ortada ama elle tutulur bir oyun yok.

    --- spoiler ---
    oyunun adı kantocu ancak başrol diye tasarlanan kantocu rolü başrol gibi değil ama bunun nedeni o rolü oynayan oyuncu da değil. "oyundaki kahraman kim?" diye sormak isterim yazar ve yönetmen haldun dormen'e. bir oyunun, romanın, hikayenin kahramanı çaba sonucu değişim gösterendir ki "kahraman" adını hak etsin. bu oyunda ise zaman değişiyor ama insanlar aynı. kantocu olan müslüman kızın sahneye geri dönmesinin nedeni kendi çabası değil cumhuriyetin ilanı. kızın yaptığı tek şey nasıl aşık olduğu bir türlü seyirciye gerçekçi gelmese de öldü diye bildiği sevgilinin yasını 1,5 sene evde tutmak. bu arada cumhuriyetle birlikte müslüman kadınlar sahneye çıkmaya hak kazanıyor da kızımız da sahnelere dönüyor. hatta dönmekle kalmıyor, bir de üstüne "hortlayan" sevgiliye kavuşuyor.

    ana konuya bağlanmayan sahneler, 19 mayıs gösterisinden farksız danslar, bir türlü bitmek bilmeyen bir ikinci perde...

    oyunun amacı belli ki atatürkün türk tiyatrosuna katkısını ortaya koymak. ancak mustafa kemal'in bu toplumun sanat gelişimi için yaptığı öncülükler öyle "mesaj kaygılı kör göze parmak" şeklinde verilince aslinda bir arpa boyu yol gidilmiyor. eger 2,5 saat boyunca oraya gelen seyirci en çok mustafa kemal devrimini alkışlıyorsa bunun nedeni oyunun başarısı mı? bir tiyatro izleyicisi ve bir kemalist olarak söylemeliyim ki günümüz toplumuna anlatmak için atatürkün sanat adına yaptığı devrimleri sadeleştirmek başka basitleştirmek başka.
    --- spoiler ---

    oyunun en iyi tarafı orkestra. ancak o kadar güçlü bir orkestraya daha güçlü sesler eşlik etmeyince şarkı sözleri pek duyulmuyor.
    ikinci oyun olmasına rağmen oyun kitapçıklarının bittiğini (!) söyledi görevliler. bu nedenle oyuncu ismi veremiyorum ama oyunun en çok alkışı hak edenleri 3 gayri-müslüm oyuncuyu canlandıran yardımcı kadın oyuncular.
    son olarak, kostümlerin de çok başarılı olduğunu eklemeliyim.
  • gittik gördük, yazmazsak olmaz..

    yılların tiyatro eleştirmeni değilim ama belli şeyler benim gibi tiyatro eleştirmeni olmayan birine bile batıyorsa, kim bilir bu sanata gönül verenlerin içi ne kadar acımıştır..

    olumlu yönler:
    - herhalde oyuncuların sesleri çıkmıyor, orkestra şarkılarda çok baskın eleştirileri sonrası mikrofon kullanılmaya başlanmış, en azından kimin ne dediği daha belirgindi, çok sorun yaşamadık..
    - komikçi abimiz ali hakan beşen.. gerçekten çok yetenekli olduğu belli, umarım daha çok izleriz kendisini..
    - farklı bir konu seçilmiş..

    olumsuz yönler:
    - bu bir müzikal (veya vodvil, her neyse) ama hiç bir oyuncu sesini kullanamıyor, şarkı söyleyemiyor ve doğru düzgün dans edemiyor.. detoneler, çığırmalar, nefesin yanlış kullanımı, her şey vardı söylenen şarkılarda.. orkestra güzel seslendirse de parçaları, oyuncuların yorumu oldukça vasattı.. detayını bilmiyorum ama bizde ses eğitimi verilmiyor mu yahu konservatuarda filan?? bunlar böyleyse yeni yetme öğrenciler kim bilir nasıldır diye insan kendine sormadan edemiyor..
    - kötü senaryosu vardı bence oyunun.. konu enteresan olsa da, iş sonunda kör göze parmak verilen "atatürk geldi memleketi kurtardı" sığlığındaki mesajlara geldi.. olaylar birbirinden bağımsız ve bağlı olduğu yerlerde de çok tekdüzeydi.. yani işin sonunda ne olacağını biliyordunuz..

    --- spoiler ---
    esas kızın aşık olduğu esas oğlanın oyunun sonunda ortaya çıkacağı belliydi ama hafıza kaybına filan uğraması söz konusu olunca, çüş dedim artık.. bi de araba çarpıp zihni açılsaydı tam olacaktı.
    --- spoiler ---

    - 19 mayıs gösterisi hem çok alakasız hem de kötüydü.. cumhuriyetin ilanı çok daha farklı ve güzel şekillerde anlatılabilirdi..
    - karton gibi 2 boyutlu karakterler vardı.. herkes ya çok çok iyi ya da çok çok kötü.. arası yok, ki karakterlerin böyle sığ olması tatsız..
    - alakasız parçalardan oluşan ve oldukça uzun süren 2inci yarı.. birinci yarı iyi kötü akan bir senaryo vardı, ikinci yarı onu da kaybettik.. tamam güldük eğlendik belli bölümlerde ama oyunun sonunda "e bu niye vardı ki" dedik kendimizce..
    - bu benim kılçıklığım ama dikkatimi çekti; kostüm ve dekorlarda ufak tefek saçmalıklar vardı.. 16. yy'daki lucres borgia oynanırken kıyafetlerin xiv. louis tarzı fransız kıyafetleri olması, kuliste kullanılan fırçaların günümüz berber fırçaları olması vs..

    velhasıl, biraz kötüledik oyunu, belli şeyler çok battı dedik ama yine de gidip izlenir.. özellikle de ankarada 2,5 saatinizi değerlendirmek için daha iyi bir alternatifiniz yoksa..

    edit: coolcatisinın uyarısı sonrası not düşmek gerekir, bu oyunda hep mikrofon kullanılagelmiş.. yani eleştiri sonrası yapılan bir düzeltme değilmiş.. ancak buna rağmen hala ses seviyesinin yetersiz kalması enteresan..
  • gayet özentisiz ve dümdüz bir haldun dormen oyunu.diyaloglar hiç işlenmeden düşünülmeden salt mesaj kaygısıyla öylesine yazılımış gibi duruyor.bugün kağıthane sahnesindeki temsile kendisi de teşrif etmişti.seyircilerin kahkahası bitmeden oyuncuların devam etmesi ve birkaç cümlenin güme gitmesine pek sinirlendi.elinden gelse çıkıp dövecekti oyuncuları.müzikler kesinlikle çok güzel ve eğlendiriyor.çığırtkan rolünde mert turak,mari rolünde demet bozyaka gerçekten çok iyiler.başroldeki aslı aybars çok duygusuz ve ruhsuz oynuyor.iyi şarkı söylemesi dışında bir marifeti yok.
  • 2011-2012 sezonunda çayyolu tiyatrosu cüneyt gökçer sahnesinde ankara devlet tiyatrosu tarafından sahnelenen, yazan ve yönetenin haldun dormen üstadın olduğu oyun..

    --- spoiler ---

    1920’lerin istanbul’u… bir yanda ankara’da kurulacak cumhuriyet’in ayak sesleri, diğer yanda istanbul direklerarası’nda bir tiyatro kumpanyasından yükselen çalgı sesleri, ‘kanto’ melodileri, piyeslerden uçuşan replikler… bu renkli cümbüşün ortasında genç bir kız … takma adla sahneye çıkan bir kantocu. verjin. sahneye aşık. bir de ‘mustafa kemalci ‘ sevgilisi cemil’e. ama hayat işte… her büyük aşkta olduğu gibi, verjin’in ‘vuslat’ının da önüne engeller çıkarıyor. ama hayat işte… engelleri ortadan kaldıran güzel sürprizlere de gebe… yeter ki umut olsun yürekte…
    neşeli şarkılarıyla kantocu’lar! melodramlar, tragedyalar! devirleri kapanmış tuluatçılar! çığırtkanlar! komik-i şehirler! dansçılar, çalgıcılar! iyiler, kötüler! çatışmalar! kaçaklar! sırlar! ve aşıklar! tekmil-i birden hepsi bu kumpanyada…
    verjin’in muhteşem hikayesi ‘kantocu’da başlıyoooor!
    --- spoiler ---
    alıntımızı da yaptıktan sonra gelelim zurnanın zırt dediği yere.. verjin rolünü oynayan çiğdem aydın ve çığırtkan rolündeki ali hakan beşen çok iyiydi. üç ermeni kantocuyu oynayanlardan kader ilhan izlediğim her oyunun favorilerindendir mimikleri her daim mükemmel, kantocuda da bozmamış geleneğini.. onun dışında rum kantocu rolündeki rula'yı oynayan tiyatrocunun oyunculuğu iyiydi ancak şarkıların bir kısmını anlamakta güçlük çektim benden kaynaklı bir sorun da olabilir tabi.. oyunun 6 ekim 2011 temsilinde en çok alkış alanlar üç ermeni kantocuyu canlandıran tiyatroculardı sonuna kadar da hakediyorlardı..
    danslara gelirsek, bir müzikal için zayıf kalıyordu daha önceki entrylerde de bahsedildiği gibi sanki bir 19 mayıs temsili izliyormuş havası vardı özellikle cumhuriyetin ilanını temsilen yapılan dans bana stad kutlamalarını hatırlattı oyundan koptum o sahnede..
    kostümler ve dekor çok güzeldi bunun için ; gül emre, osman şengezer, turgay yilmaztürk ve turgay erel'in ellerine sağlık..
    uzun lafın kısası gidip hoş vakit geçirilecek ve izlenecek bir oyun, iyi seyirler..
  • 44 uncu uluslararasi bursa festivalinde ilk gosterimi yapilmis haldun dormenin yazıp yönettigi muzikal.haldun dormen oyunu ilk olarak hulya avsar icin yazmis fakat hulya hanimin isleri cok yogun oldugundan dolayi baska bir hanim kizimiz oynamis.

    1923 yılında saltanatın son günlerinde verjin(gercek ismi bihter) kizimiz* bursada bir çadır tiyatrosunda calisan musluman asilli fakat sahneye cikmak icin ermeni taklidi yapmak zorunda kalan bir kantocudur. bi gun istanbullu unlu bir tiyatro sahibi kenan efendi’den öneri alır...

    ilk dusuncem haldun dormenden daha profesyonelce bir oyun beklerdim olmasina ragmen oldukca eglenceli bir oyundu.
  • beklentisiz gittiğiniz takdirde müthiş derecede eğlenebileceğiniz üç saatlik müzikal. belki de bu kadar beğenmemi sağlayan apansızca karşıma çıkan haldun dormen'dir bilemiyorum.

    (bkz: dünya gözüyle haldun dormen görmek)
  • birkaç gün önce ankara devlet tiyatrosunda izlediğim oyun..oyunun metnini yetersiz bulmamla birlikte çoğu oyuncunun performansını da beğenmedim..mesela kader ilhan'ı izlerken kendimi bir an forforlu cevriye müzikalinde zannettim..aynı şeyi zeynep aytek için de söyleyebilirim..fosforlu cevriye oyuncularının kantocu'da olması isabetli biir karar olmamış kanımca..fosforlu cevriye 'nin etkisinden çıkamamışlar sanırım..şunu da belirtmeden geçemeyeceğim, oyunda çığırtkanı canlandıran ali hakan beşen, forforlu cevriye'de canlandırdığı 3 karakterinden hiçbirisini anımsatmadı bana..nitelikli oyuncunun hali de bir başka oluyormuş demek ki..buradan kendisini tebrik ediyorum..

    oyunun şarkıları güzeldi falan filan ama bayan oyuncuların söylediği şarkıların hiçbir sözünü anlamadım..orkestra çok yetersiz kalmış, iyi bir iş çıkartamamamışlar..kusura bakmasınlar..dans gösterilerini çok gereksiz bulmamın akabinde kendimi ilkokul müsameresinde hissettim..

    oyunda zaman zaman gereksiz sahnelerde mevcuttu, böyle olunca insan konudan kopmalar yaşıyor, elle tutulur bir konu yokmuş gibi geliyor insana..oyunda işlenen ya da işlenmeye çalışılan aşk çok yüzeysel bir aşk..oyunun en beğendiğim oyuncuları ali hakan beşen ve engin özsayın oldu..o kalabalık kadroda düşünün artık..ikisi de gerçekten mükemmeller..ali hakan bey çok zor bir rolden alnının teriyle ve akıyla çıkıyor resmen..verjin'in aşık olduğu abiyle, rula rolündeki ablayı hiç mi hiç beğenmedim..rula'yı canlandıran oyuncu eğer sarkıları daha anlaşılır okursa süper olacak gibime geliyor..çünkü, dünya üzerinde konuşulan hiçbir dile benzemeyen bir lisan kullanıyormuşçasına söylüyor şarkıları..

    kostümler ve dekor'u beğendim..oyun daha çok yeni sonuçta, zamanla daha iyi olacaklarına inanıyorum..gidip izlemenizde fayda görüyorum..benden bu kadar.*
  • büyük bir beklentiyle gittiğim ancak hayalkırıklığına uğradığım ankara devlet tiyatrosu oyunu. halktan ziyade tiyatrocular için yazılmış bir oyun izlenimi bıraktı bende. bazı diyaloglar uzun ve sıkıcı idi. bir de baş roldeki bayan oyuncunun sesini duymakta çok zorlandım. bunların yanında kader ilhan, ali hakan beşen ve engin özsayın gerçekten harika performans sergiliyorlar ancak bu bile oyunu kurtarmaya yetmiyor.
  • izmir devlet tiyatrosu'nun bu sezon sahnelediği, bu hafta turne kapsamında ankara'da oynanan, haldun dormen'in yazdığı mükemmel ötesi müzikal.

    ölmeden önce mutlaka izlenmeli. güzelliğini anlatacak kelime bulamıyorum.
  • izmir devlet tiyatrosu tarafından bornova kültür merkezinde sergilenen 2 perdeden oluşan 3 saat 5 dakikalık müzikal tiyatro oyunu.

    şu ana kadar devlet tiyatrolarında sergilenen her oyunu izlemedim fakat değerlendirebilecek kadar oyun deneyimlediğimi düşünüyorum. bu yüzden, en azından izlediklerim arasında en güzel oyun olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
    oyunun konusunu anlatmak gerekirse kısaca şöyle açıklayabiliriz: oyun milli mücadele’den cumhuriyet’in ilanına uzanan süreçte geçmekte. istanbul, canlı bir tiyatro hayatına sahip. kantolar gece hayatına damgasını vurmuş. tiyatroya kantolarla adım atan kadınlar, sahneye çıkma mücadelesi içinde. yıldızı yeni yeni parlamaya başlayan verjin de bu kadınlardan bir tanesi. onunla birlikte dönemin şarkı ve danslarıyla harmanlanan tiyatro ile o günlerin kısa bir analizi yapılıyor.

    tiyatroda müziği seviyorsanız ilk gitmenizi önerdiğim oyun olabilir. tam bir şölen tattırıyor size. tabii ki de kötü yönleri de vardı, örneğin, dekor çok uzaktaydı. oyuncular da dekora göre konumlandıkları için mimiklerini görmekte zorlandım. bir tiyatro oyunu için de negatif bir durum oluşturdu bu durum nihayetinde. ayrıca mikrofonda problemler çıktığı oldu, hoparlör seçimlerinin de iyi olmadığını düşünüyorum. sonuçta sesle bizi cezbetmeyi amaçlayan bir oyun olduğu için belki de mükemmele yakın olmalıydı bu iki öğe.

    yine de bu olumsuzluklar oyunu sevmeme engel olmadı. daha oyunun başlarındayken "evet, bu! izlediğim en güzel oyun!" dedim.
    3 saate yakın sürmesine rağmen şen şakrak bir havaya bürünmek isteyenlere uzun geleceğini sanmıyorum. en azından ben hiç saate bakmadan bitirdim oyunu. bitene kadar da sonuna yaklaştığımızı anlayamamıştım.

    özellikle müzikale ilgi duyanların bir şans vermesi gerektiğini düşündüğüm oyun.
hesabın var mı? giriş yap