• son zamanlarda izlediğim hatta belki de bugüne kadar izlediğim en etkileyici filmlerden biri. diğer yazarlar da belirtmiş, bir çocuğunuz varsa filmden etkilenmeniz anında binlerce kata çıkıyor, zira bir ebeveynin bütün korkularını işliyor film. aşağısı ağır spoiler içerir.

    --- spoiler ---

    mesela çocuğun sigara içmesi, uyuşturucu yapıp satması, sokaklara düşmesi, tacize uğraması, evden kaçması... allahım bunlardan bir tanesi bile çocuğumuzun başına gelse kafayı yeriz, annedeki rahatlığa bak. hala sevişecek ruh halini nasıl buluyolar lan bunlar? biz mi takıyoruz her şeyi kafamıza?

    sahar, ah sahar. gitmek istemiyorum diye ağladı, benim yüreğim yandı. anası bi de mahkemede "siz benim yaşadıklarımı yaşasanız intihar edersiniz" diyor. hadi lan ordan. zain 1 yaşında bebeyle sokakta kaldı da kaç zaman direndi vermemek için bebeyi. sen ana olsaydın evden atılma pahasına da olsa 11 yaşındaki kızını gelin etmezdin.

    zain'in yaşadıkları, oyunculuğu... allahım maşallah ne yetenekli, ne tatlı çocuk. yonas'la nasıl iyi bir ikili oldular. yonas'la anası kavuşunca sanki ben aynı olayı yaşamışım gibi salya sümük ağladım. belki de film boyunca biriken şeylerin patlamasıydı, bilmiyorum. ama hem o, hem de pasaport olayı, filmin öyle bitmesi beni çok mutlu etti. inşallah göçmenlere zorunlu doğum kontrolü falan uygulanır arkadaş, gerçekten bu ne ya, kadın hala hamile diye seviniyor.

    --- spoiler ---

    özetle mükemmel bir film. gerçekten o kadar şanslıyız ki. zaten ailemizin yanındaysak, ailemiz bu filmdeki gibi değilse ve karnımız da toksa hangi ülkede olursak olalım çok şanslı sayılır(mış)ız meğer. bunu çok iyi öğretiyor film.
  • arapça bilen biri olarak bazı çevirilerinin hatalı yapıldığını söylemem gereken duygu yüklü film.

    bu filmi şu an türkiye'nin en iyi kanalı olan trt2'de izledim (evet yeni dönem trt'si olunca insan biraz şaşırıyor tabi ama önyargılı olmamak lazım yayın akışı çok iyi) ve altyazı kısmında bahsettiğim çeviri hatalarını gördüm. acaba çevirileri sinemada böyle mi verildi? merak ettim doğrusu.

    filmin sonunda çocuk oyuncunun yaptığı konuşma muazzam olsa da o kısım daha vurucu şekilde verilebilseydi eğer film çok daha fazla ses getirebilirdi.

    film ayrica, dünya çapında (büyük çoğunluğu çin'de) tüm zamanların en yüksek hasılatlı arap filmi ve tüm zamanların en yüksek hasılat yapan orta doğu filmi başarısı elde eden film olmasının yanı sıra, çocuk oyuncu zain al rafeea'ya uluslararası alanda birçok ödül ve adaylık kazandırmış ve bir bakıma sinema sektörüne giriş yapıp hayatının kurtulmasına ön ayak olmuştur.
  • son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden birisi.

    çocuk rol yapmamış, yaşamış resmen.

    film aşırı etkileyici. çekimler, oyunculuklar, detaylar müthiş.

    puanım 10/10.
  • hani, "insanlık dramı" denir, öyle..fakat seyretmeyen, neden söz ediliyor, asla anlayamaz.
    film, bir süredir digitürk portal'da gözüme ilişiyordu; konusunu biliyordum, daha önce fragmanını da izlemiştim. bu nedenle hep pas geçiyordum. "kaçıyordum" desem daha doğru. bu akşam trt2'de rastlayınca, "anlaşılan, seyretmek kaderimde var" dedim.
    hikaye gerçeğe dayanıyor. oyuncu da gerçek. zeyn, suriyeli bir mülteci. 8 yıldır lübnan'da yaşıyor. okula gitmiyor, hayatı sokakta geçiyor, başına gelmeyen kalmamış.
    yönetmen nadine labaki, ona "mucize çocuk" diyor. ekibi, sokakları gezip oyuncu aramış, başrol oyuncusu için çocukların yer aldığı muhtelif görüntüler çekmiş; işte zeyn'i böyle bulmuşlar.

    kefernahum, fransızca kökenli bir kelime; kaos, kargaşa anlamında kullanılıyormuş. incil'de bu isimde lanetli bir köy de varmış.. filan..
    mesele; yoksulluk, savaş, göç ve cehalet. hepsi bir arada, "tehlikeli kokteyl".
    kadın yönetmen, amacının bu yaşamlardaki kaos ve kargaşayı yansıtmak olduğunu söylüyor.
    lakin, bana fazla geldi. midem ağrıyor ve maalesef sonunu getiremedim. "maalesef" doğru kelime mi şu anda ondan bile emin değilim. belki, "iyi ki" demeliydim.

    öyle başka bir kıta filan değil, lübnan gibi burnumuzun dibinde bir yerde bu kadar iç acıtan, insan olan herkesi rahatsız edecek bu yaşam şeklini akıl almıyor, sanki fantastik. o ana baba yüzünden çıldırdım. ama sakinleşince, suçluların da aslında kurban olduğunu anlıyoruz. her kuşak acıya mahkum. savaş ve sürgünün üzerine, töreler, inançlar, ölüm. sadece bir lokma ekmek için, daha fazla değil.
    kefernahum, yüzümüze çarpan bir tokat; insanlığımızı hatırlatıyor.
    seyredene kolay gelsin.
  • filme bu kadar az yorum girilmesi beni şaşırttı..

    bu kadar doğal bu kadar gerçek bu kadar dağlayan dram filmi sanırım daha önce pek seyretmedim..

    aklımda tüm filmi özetleyen replik ise;
    "orada çocuklar eceliyle ölüyormuş"

    başroldeki çocuğun olağanüstü oyunculuğu, siyahi küçük bebeğin masumluğu ve bir annenin çaresizliği..

    gerçek hayat hikayelerini izlemeyi tercih edenler için yapılmış bir başyapıt..
  • kefernahum hakkında yazanlar filmi nasıl izlemişler anlamıyorum. film suriyeli göçmenleri anlatmıyor. film tamamen lübnan halkının fakirliğini ve çaresizliğini anlatıyor. hatta yönetmen nadin labaki avrupa'ya da lafı çakıyor: ülkemdeki suriyeli göçmenleri umursadığınız kadar bizi umursamıyorsunuz diyor. zain birleşmiş milletlerden yemek alabilmek için kendi ülkesinde suriyeli göçmen taklidi yapmak zorunda kalıyor.

    çocukluk yıllarımda lübnan'da iç savaş vardı, büyüdüm üniversiteye gittim, askere gittim, kendime hayat kurdum, lübnan'da hala savaş devam ediyor. ilk 20 yılın sonunda şöyle düşünmüştüm: lübnan'da yaşasaydım her gün bombalar yağdığı için okula gidemezdim, sinemaya gidemezdim, düzgün bir hayat kuramazdım. allah lübnan'a acısın derdim. 40 yıl geçmiş, lübnan'da hala savaş var ve gözlerimle göremediğim ama tahmin ettiğim lübnanlıların acınası hayatını, labaki bu fimle bizlere göstermiş.

    bu bir göçmen filmi değil açlık ve sefaletle boğuşan lübnan halkının filmidir. savaşlarda en çok acı çeken de çocuklardır. film boyunca hiç gülmeyen zain cehennemde yaşıyor gibiyim, keşke hiç doğmasaydım diyor.

    edit: yönetmen film hakkında şöyle diyor: çocuklar gerçekten savaşlarımız ve aptalca kararlarımız için çok yüksek bir bedel ödüyorlar. sorun hakkında konuşma ihtiyacını hissettim ve düşündüm ki eğer bu çocuklar konuşabilseydi ya da kendilerini ifade edebilselerdi, ne derlerdi? onları görmezden gelen bu toplum bize ne söylerdi?

    zain, etiyopyalı göçmen bebekle ortak noktasını ülkeden kaçmak isterken keşfediyor; ikisinin de kimliği yok!
  • “anne babamdan şikayetçiyim, beni dünyaya getirdikleri için’’
    filmin değil hayatın ta kendisinin özeti bu cümle.
    zain şöyle devam ediyor: “çocuk yetiştiremeyen yetişkinlerin çocuk yapmasını istemiyorum. ne mi hatırlayacağım? şiddet, aşağılama, dayak, zincirle, demirle kemerle dayak. duyduğum en tatlı sözler ‘defol ...çocuğu!’ hayat bir bok çukuru, beş para etmez. burada cehennemde yaşıyorum, çürüyen et gibi yanıyorum. iyi insanlar olacağımızı ve sevileceğimizi düşünmüştüm ama allah bunu bizim için istemedi. bizim ötekiler için paspas olmamızı tercih ediyor.”

    hakim soruyor:
    -peki zain ne istiyorsun anne babandan?
    -artık çocuk yapmasınlar.

    içinde bir parça vicdan taşıyan herkesin izlemesini, yeri yurdu olmayan insanlara ve bilhassa çocuklara empati kurarak yaklaşmasını umuyorum.
  • ciğer dağlayangillerden.

    --- spoiler ---

    - zain, canlı yayındasın ne söylemek istersin?
    - çocuk yetiştiremeyen yetişkinlerin çocuk yapmasını istemiyorum”

    --- spoiler ---
  • filmi değil de sokağı izliyormuş gibi izledim. başroldeki küçük çocuk alnından öpülesi bir performans sergilemiş. dram ama salya sümük ağlatan değil de içinize oturan dram. izlenmeye değer. ben sevdim.

    --- spoiler ---

    en sonda fotoğraflanan sahne, gülüşteki keder ve umuttan etkilenmemek mümkün değil. gözümün önünden gitmeyecek bir müddet
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap