tutsaklık..
yani
kendini değersiz hissetmek ya da
kendini önemsiz hissetmek değil bahsettiğim. ki$i
kendisiyle barışık,
kendi ile barışık dışarıya karışık insan olabilir. hayalleri vardır, kendi yaptığı planları ama sonra çevresinden, yakınından biri(leri) çıkar ve "bunu yapamazsın" der, "sen şöylesin, böylesin" der. bu sözü o kadar çok tekrar eder ki bir süre sonra kendinizin nasıl olduğuna değil, başkaları sizi nasıl görüyorsa öyle olduğunuza inanırsınız. tüm bu görünümleri, izlenimleri yıkmak için onların istediği gibi davranmaya, istedikleri yerlere gitmeye, sizden beklenen cümleleri kurmaya, onlar gibi giyinmeye (!) başlarsınız.. onları karşınıza alırsanız da bir sürü ithama göğüs germeniz gerekir, toplum kurallarına karşı çıkacaksınız ne de olsa
deli olmayı göze alacaksınız
*"hayır canım o öyle derse ben gaza gelir, işi inada bindirir, daha da çabalarım" deyin ama eğer yaptıklarınızın değeri bilinmiyorsa, unutuluyorsa, kaçış yolu bulunmuyorsa ve konuşmak da
iletişimi sağlamıyorsa "fark etmez insanı" olur boş verirsiniz..
bazen ne yaparsan yap olmuyor bazen, (bkz:
öğrenilmiş acizlik) .