• bir kubrick filmi izlediginiz hissiyatını verememektedir film size,hikaye ortalamadir olsa olsa,yine de davy ruya gorurken ufak bir goz kırpar kubrick izleyiciye ki bu sahne 2001 a space odyssey ile dolayli bir baglantiya da sahiptir. bundan gayri, ustaya saygi filmi izlemenizin en onemli nedenidir.
  • garip bicimde rahatsiz eden filmdir, anlatilan ask aska benzemez, katiller tam katil degildir, kurbanlar masumdur, egreti kavga sahneleri falan filan,

    kubrick'in ilerisi icin mesaj verdigi dogrudur, ozellikle sokakta danseden iki adam, oldukca durter izleyeni...
  • ha patladı patlayacak derken üstadın kapatıp bitirdiği film. ama filmden öğrendik ki, new york'ta eskiden kerane yerine dancehall'lar varmış, millet para verip karı kızla slow dans edermiş. inceden yiyişme durumları da yok değilmiş. aklıma geçim kaynağımı nasıl sağlayacağım konusunda fikirler soktuğu için rahmetli kubrick beye müteşekkirim.

    (bkz: elinde dildo cukunde sokellayla kalakalmak)
  • alfred hitchcock etkisinin sezinlendiği, bi saatten biraz daha uzun süren bir film noir. negatif çekilmiş rüya sahnesinin kısa oluşu üzüyo insanı. 2001 a space odyssey, a clockwork orange'a hiç yaklaşamamış olsa da karakterlerin kamerada görünümü, ışık kullanımı ile kubrick filmi olduğunu hissettirmekte.

    --- spoiler ---
    manhattan sokakları, damlardaki kovalama ve finaldeki manken fabrikasında geçen sahneler de bonus.
    --- spoiler ---
  • finaldeki manken fabrikasında çekilen sahne aslında oldukça güzel. arenanın içinde döğüşen iki gladyatörü çağrıştırıyor. birinin elinde balta, diğerinde mızrak. çevrelerinde de bir sürü cansız manken.

    1950 lerin moda anlayışı çok kötüymüş. hatta 80 lerden bile beter. erkekler, giydikleri takım elbiseler içinde resmen yok olmuşlar. pantolonlar göbeğin de üstünde ve inanılmaz bol.

    ayrıca filmdeki sarışın afet gerçekten müthiş güzel. (bkz: jamie smith)
  • kubrick'in 2. uzun metrajlı filmi. iyi bir film sayılmaz, hatta biraz daha açık konuşmak gerekirse dandik bir filmdir.
  • stanley kubrick'in yazıp yönettiği, frank silvera, irene kane ve jamie smith'in paylaştığı 1955 yılı yapımı yaklaşık 67 dakika süren aksiyon-gerilim içerikli film. stanley kubrick'i anlamak için değil de, nerden nereye geldiğini kavrayabilmek için izlenmesi gereken filmlerinden. bu yapıtı çok küçümsememek gerek zira bu filmiyle 1959'daki locarno film festivali'nde en iyi yönetmen ödülünü kazanmış kubrick.
  • iyidir, hoştur ama sinema tarihinin en iyi 3000 filmi arasına bile giremez. bu filmi yapan kimsenin sonradan stanley kubrick'e dönüşmüş olması hepimiz için umuttur, ekmektir.
  • evet kubrick'in tarzının dışında bir filmdir. hikayenin çok fazla derinliği yoktur. hatta film balerin sahnesinde "gloria" anlattığı hikaye daha ilginçtir. yine de kubrick parça parça hissettirmektedir kendini. hitchcock'un sık kullandığı bir konuşma esnasında görüntünün başka bir yere odaklanması olayını bu filmde kullanılmış. boksörümüz telefonda konuşurken camın diğer tarafında soyunan kadına odaklanırız. ayrıca özgün senaryo olan iki filmden biridir. diğer film fear and desire.

    birde filmdeki sarışın afet irene kane olarak geçse bile gerçek adı chris chase (chase kocasının soyadı) olan bir gazetecidir. filmografisine baktığımızda da bu film dışında bir kaç dizide oynamış. dizilerden sonra gazeteciliğe başlamış ve new york times, cbs ve cnn'de çalışmış. kitapları filan var.
  • hikaye anlataimi oldukca fena olan ancak cekildigi yillara bakinca olur o kadar denilebilecek insanda hic bir iz birakmayan bir film. klasik bir araba guzelliginden ziyade eski bir araba hali var filmin genelde.
hesabın var mı? giriş yap