• işlerimin yolunda gitmediği, anlaşmışlarcasına her şeyin üzerime geldiği günlerde yine aynı saatte kapı çalar, servisle okuldan gelen altı yaşındaki kızıma apartman kapısı açılır, asansörün kata gelmesi beklenirken canımdan can alan o ses duyulur; sıkışan asansör halatlarının sesidir apartman boşluğunda yankılanan, halatlar birbirine değil boğazıma dolanmıştır sanki, o korkunç sese dünyanın en masum çığlıkları karışır, ölsem dersiniz içinizden yeterki ona bir şey olmasın, pamuk ellerimi yoksa çok sevdiği uzun elbisesi sıkıştığı içinmi çığlık atıyor soruları kemirir içinizi, film şeridi gibi geçer gözlerinizin önünden gülüşü, bütün varlığınızla yalvarırsınız sebeplerin gerçek sahibine ''allah'ım günahlarımın diyetini yavruma ödetme....''
    hayatımın en uzun 10 dakikasından sonra asansörün katta kaldığı, onun iyi olduğu anlaşılmış, asansör kapısı yöneticiden alınan anahtarla açılmış, kat arasında sıkışan kabinden kucaklanarak çıkarılmıştır can. sarılırken size hala korkuyla atan kalbini yüreğinizde hissettiğiniz zamandır kişinin baba olduğunu anladığı an.
  • istemsizce karpuz aldığı andır.
  • çocuğunu alıp parka götürdüğü andır. o zamana kadar, bebeği annesinin karnındayken de, kucağına alıp oynarken de, gece uyanıp gazını çıkartırken de hisseder babalığı belki ama, paylaşmaz hiç. o zamana kadar sadece sever çocuğunu, onun olduğu için. onunla paylaşmaya başladığı zaman, ona birşeyler öğretebildiği, onun babasından birşeyler isteyebildiği ve bence en önemlisi çocuğun büyük bir gururla, yaptığı bir şeyi babasına "baba bak!" diye gösterdiği anda anlar baba olduğunu.

    ben o zaman anladım.
  • canınız çok sıkılmıştır, hayat size çok ağır gelmeye başlamıştır, hayattan uzaklaşma ihtiyacınız gelmiştir, en sonunda eve gelmişsinizdir ve sizi kapıda karşılayan mini mini birisini gördüğünüz ve bütün sıkıntıları unuttuğunuz andır. canım babam, neredesin şimdi, bulutlarda mısın? ne olur gel, yine o mini mini birin olurum. gel beraber unutalım hayatı.
  • son günlerde daha çok anlıyorum. özellikle sabahları narin parmakları ile yüzümü tırmalarken.
  • gömleğinin üstten ikinci düğmesinin dar gelmeye başladığını anladığı andır.*
  • 2 tane çizginin götünü başını ayrı oynattığı andır.
  • kendi yaratılış anına en yakın olduğu andır.

    insan, diğer ucu yaratıcısında duran bir iple gelir dünyaya; ezelsizliğe gizlenmiş, hissiz bir iple. hikayeler yazılır bini bir para, uzun, geniş, bitimsiz cümlelerle. sonra ne olursa olur, bir kapının önünde duraklar cümle. kapı aralığından bir kucak, kirli bir et parçasını bırakıverir ellerine. kişinin baba olduğunu anladığı o an; ezelsizliğin bittiği, ipin hissedildiği tek andır belki de. o et parçasının boynuna gömülür, öper, koklar; tanıdığı ama hatırlamadığı bir alemin soluğunu çeker içine.
hesabın var mı? giriş yap