• (bkz: katharlar)
  • ramin matin'in yönetmenliğini yaptığı, emine yıldırım'ın senaryosunu yazdığı giyotin film yapımı. fragman için http://vimeo.com/73721401
  • 50. antalya altın portakal film festivali'nden en iyi film ödülünü cennetten kovulmak ile paylaşan, filmin yönetmeni ramin matin'in film-yön en iyi yönetmen ve en iyi yönetmen ödüllerini aldığı bir kardeş-kadın-insan filmi. takipteyiz...
  • altın portakal'da en iyi film ödülü alan, kusursuz oyuncuların bir arada olduğu film. iki kız kardeşin hikayesini mükemmel bir sadelikle anlatmıştır. oyuncuları ipek türktan ve esra bezen bilginmükemmel oyunculuk sergilemişlerdir. bu nedenle de en iyi kadın oyuncu ödülünü paylaşacaklarını beklemekteydim. olmadı. esra bezen bilgin'i zaten önce bir boşluk oldu kalp gidince ama şimdi iyioyununda izlemiştim ve ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu görmüştüm. bu film sayesinde ipek türktanile de tanışmış oldum. daha önce izlememiş olmak belki benim cahilliğim fakat iyi kadın oyuncular listeme yeni bir oyuncu eklemiş bulunmaktayım. mutlaka izleyin bir şekilde.. bütün filmi değerlendirince diyorum ki; kusursuzlar.
  • şahane oynayan iki kadın oyuncusuyla hayran bıraktı beni kendisine. ramin matin, hiç sarkmayan sekanslarla örülü, neredeyse ''kompakt'' denilebilecek doğru düzgün bir senaryoyla, göz doldurucu ışık kullanımı ve etkileyici ses tasarımının da yardımıyla çok iyi bir iş çıkarmış. kesinlikle bir kere daha sinemada seyredeceğim, çünkü çok lezzetli geldi. çok iyi filim.

    son dönemde türk sineması, orta yaşlı ve genç yönetmenleriyle tam anlamıyla uyandı. bu, mutluluk verici.
  • nasıl desem sanki elime vaatkar bir elma tutuşturdular, ben o elmayı dişledim ve o kadar.
    ısır(a)madım, (yi)yemedim.
    ağzımda kalan bir katre mayhoş serinlik oyunculukların lezzetiydi.

    filmin belirlenen süresi dolmak üzereyken "ya şunu da söyleyelim de bitsin" gibi bir final de cabası.

    evet her film bir öyküyü baştan sona anlatmak zorunda değil, ancak şahsen bir filmden beklediğim bana bir şey yapması; çimdikler mi, gıdıklar mı, canımı mı yakar ne yaparsa yapsın bir şekilde değmeli.

    --- spoiler ---
    adına anlam katan filmin ana fikri " burada her şey bozuk" ise keşke azıcık daha görseydik onu. yani laf sokarak değil ilişkilerindeki derinlik eksikliğiyle anlatsalardı bize
    --- spoiler ---
  • metin kendi içinde ciddi anlamda spoiler içermektedir, dikkatinize!

    kelimenin tam anlamıyla kadın filmi. kadına dair her şey hikaye edilmiş: sorunlar, zevkler, davranışlar, beğeniler vb. üstelik bunu yaparken de hiçr bir şey göze sokulmamış. öğretici ve ajitatif olmamış.

    filmin bünyesine, erkek şiddetinin gündelik hayat içerisindeki mikro/makro şiddetinin izi sirayet etmiş. bence sırf bu yüzden erkeklere ilkokuldan üniversiteye kadar (ki yetmeyecek), devamında da halk eğitim merkezlerinde orwell'in 1984'ündeki rahatlama seansları gibi seyrettirilmesi gereken filmlerden. hatta devlet, erkeklerin her sene filmi izledikten sonra akıllarında kalan ve genel olarak kadınlarla ilgili birer komposizyon yazma zorunluluğu getirmeli.

    filmin en başarılı şeylerinden biri lale'nin film boyunca elbise/kendi/kadınlık ile kurduğu ilişkiydi. babaanne elbiseleri giymek kendine, cinselliğe, sosyalliğe ve erkeklere kapanmaydı. ama ne yazık ki ne kadar kapanırsa kapansın (denize girmemesi, açık/mayo giyinmemesi vb) yine de sahilde bir erkeğin topu ona çarpabilir. lale'nin gittikçe daha rahat hissetmesi, çekingenliğini bırakması ile elbise/giyim olarak açılması harikaydı. paralel şekilde telefonlarına çıkmadığı eski erkek arkadaş meselesi de. ona isyan etmesi ( o açılma ile ilgili) ve sonrada gidip -mayoyla- yüzmesi.

    son sahne de de erkeklerin yaptıkları yüzünden hayatları altüst olan kadınların arabaları bozulunca yine ve malesef erkeklerle muhattap olması/olmak zorunda olması yaşanılan dramın sembolik haliydi ve ününde saygıyla eğilinmesi gereken bir sekans/göstergeydi filmin.

    film bitince insanda bir rahatsızlık baş gösteriyor. film insanı kendi üzerine düşünmeye davet ediyor_hatta zorluyor. anlamak için bayağı düşünmen gereken durumlar var filmde. hatta bunu biraz abartmışlar sanki. erkek şiddeti ve/veya tecavüz ile ilgili bir konu var filmde. küçük kardeş lale (ipek türktan) ya yakın zamanda ya da uzak bir geçmişte bir erkeğin şiddetine ve/veya tecavüzüne maruz kaldığı anlaşılıyor. abla yasemin (esra bezen bilgin) yardıma geç kalıyor. neyse bence orada o tecavüzü yapan kızların babası gibi. diğer yandan lale'nin sırtındaki yaralar, hamile olduğu korkusu vb. çok yakın dönemli bir duruma işaret ediyor. hasılı içerisinden çıkamadık: ne oldu, kim yaptı diye.

    aynı şekilde o gazete ve gazetekerde aranan haber ile ilgili durum da belirsizliğini koruyor*.

    gelgelelim eleştiriye. filmde gereksiz olan tek bir şey vardı. o da yasemin, komşu kerim ve lale üçgeni. kerim ile lale kasabaya tesisatçı için gidiyor. buna karşın yasemin'in, kızkançlık nöbetine girip plajda bir adamla sevişmesi anlamsızdı. hem sahne çok kötü çekilmiş hem de çok gereksiz kaçmıştı. adama resmen tecavüz etti yasemin. ayrıca genel olarak kıskanmak ve o sahne, filmin genel sentaksına da uymamıştı. zira yasemin sadece sevişebileceği hoş bir adam arıyordu. kerim'e aşık falan değildi. dolayısıyla lale'nin kerim ile takılması onu neden o kadar rahatsız etsinki.

    bir de her genç yönetmenin düştüğü/düşebildiği hata olan filmin genel yapısına pek uymayan ve muhtemelen daha önce seyredilip etkisinde kalınan büyük yönetmenlerin bazı filmlerine özenen sahnelerin filme yedirilmesi sıkıcıydı.
  • frances ha'nın sonunda nasıl yere çakıldıysam aynısı kusursuzlar'da da oldu. oysa ki daha ilk dakikalarından bu kadar konsantre olup içine girebildiğim türk filmi sayısı çok az.

    filmin anlatmaya çalıştığı çok şey var ve bunu son on dakikaya kadar derli toplu yapıyor.

    --- spoiler ---

    kardeş olmanın sanrıları var (özellikle abla olanlar ne demek istediğimi daha iyi anlar, o sorumluluk duygusunu anlatmamın mümkünü yok) kadın olmanın zorlukları var, sonra türkiye'de gece yarısı tek başına yürüyüşe çıkmanın bir kadın olarak ne kadar radikal ve zor alınan bir karar olduğu...vs. tüm bunları son derece titizlikle yerleştirmişler filme. bu çok hoşuma gitti.

    komşu haluk da hiç gereksiz değildi. yasemin haluk'a sexually attracted olurken lale'nin yaşadıkları sonrası güvenebileceği bir erkek görmesi ve haluk'u aralarında buna rağmen paylaşamamaları kardeş olmanın sanrılarındandı bence.

    plajdaki erkeğe yasemin'in tavrını not etmek istiyorum. diyebilirim ki o sahne benim için masumiyet'teki haluk bilginer tiradı kadar ağzıma sıçan bir sahne oldu.

    arada çemberimde gül oya'dan beri görmediğim mehmet ali nuroğlu'nu görme mutluluğunu yaşadım ki bence film içerisindeki en gereksiz karakter de ne yazık ki mehmet ali'ye rağmen ferit'ti.

    sene 2014 hala böyle sevgiliyi görmek istemiyorum çünkü moralim çok bozuk ama aslında o da it oğlu itmiş mesajı koymasınlar şöyle güzel filmlere ya.

    ve sonra muhteşem bir arka planda geçen kapanış diyalogu. iyi güzel hoş da film boyunca söylenmese de vuku bulduğu bilinen tecavüzün sözcüklere dökülüşü..vs. olmasa daha iyi olurdu yine bence.

    yoksa erkek dolu dolmuşa binip birbirlerinin yanında olduklarını bilmenin güveniyle eve doğru yola koyulmaları son derece manidardı.
    --- spoiler ---

    ama asıl güzel olan deniz, deniz, deniz...
hesabın var mı? giriş yap