• marquis de sade'a başlamak için belli ki en iyi seçenek olmayan kitaptır. çünkü açık ve net olarak içime sıkıntılar geldi, çarpıcı hiçbir tarafı yoktu. vahşet boyutu da brooklyn'e son çıkış'taki tralala'nın hikayesinden halliceydi. (ki o kitap bende çok daha derin izler bıraktı)

    ayrıca fikirlerini açıklarken kurgudan uzaklaşıp duruyor yazar. bunu ayn rand da yaptı, 80 sayfa boyunca john galt'ın radyodaki konuşması vardı ama asla hikayeden kopmadan kotarmıştı. yani mesele söylev vermek vs değil, mesele bunu doğru bir şekilde yapmak. o konuşmadan sonra liseli genç milly kapitalizme gönül verecekti ve sosyalizme düşman olacaktı neredeyse, babam sağolsun beni bu yoldan döndürdü.

    evet fifti şeydz of grey'e göre daha sağlam bir sadizm görüyoruz hem de verilmek istenen sağlam bir mesaj var. diğer kitabı edebi eserden bile saymadığımı düşünürsek bile, iki kitap arasında ben başka fark göremedim. (evet, beklentim karşılanmadığı için acımasızca saldırıyorum)

    zaten olaylar imkansızdan bir tık aşağıda olduğundan mütevellit ilgimi de çekemedi. dehşetengiz seks enerjisi olan, ultra sapkın, daha bekareti bozulduğu gün annesine tecavüz eden insan evlatları filan feşmekan. diyorum ya konu zaten hiç işlenememiş, keşke sadece deneme olarak yazılsaymış.

    yukarıda bir entryde de değinildiği üzere; baş karakterlerin müthiş kibar konuşmaları ve yaptıkları türlü türlü şeyler arasındaki fark ilginçti. hani duyan da mum ışığında yemek yediklerini sanır. ironiye gel beybi.

    neyse demek ki neymiş, bu kitaptan önce yazarın daha güzel olan eserlerine göz atmak gerekiyormuş. ki bunu da bir süre yapmayacağım. zaten gece gece bana bu kadar çılgınlık fazla, oo men. belki başka zaman daha ılımlı bir görüşe sahip olurum bu kitap hakkında. şimdilik hiçbir getirisi olmadı diyor geçiyorum.
  • sade hakkında fikir sahibi olmak maksadıyla okunması kesinlikle önerilir. tabii kedinizi bir sürü aykırı fikre hazırlamanız gerek. enşcinsellik ve ensest demiyorum, onlara hazırlıklısınızdır sade deyince az buçuk lakin adam insan öldürerek alınabilecek hazdan bahsediyor.*

    kitabın pornografik öğeler barındırıyor olması sade'nin felsefesinin ışıltısına ket vurmamış. ahlaksızlığı övmesinden ziyada erdemli olmayı yerin dibine sokması bir hayli ilgi çekici. dikkatinizi çekerim, adam iyi ve dürüst bir insan olmanın aptallıktan farkı olmadığına getiriyor sözü. insanın kendi zevki için her şeyi yapabilmesi gerektiğini, toplum normlarının hiçe sayılması gerektiğini savunuyor. tarihte bunun kadar radikal fikirleri olan başka biri var mıdır, bilmiyorum.

    cinsel haz konusundaki aykırı fikirlerine gelen "doğanın kanununa aykırı" eleştirisini ustalıkla savuşturuyor sade. cinsel ilişkinin üreme amaçlı olduğunu, yalnızca üremeye hizmet ettiğini dile getirenleri salak olmakla itham ediyor. evet efendim abartmıyorum, adam hamile kalmanın büyük bir hata ve ahmaklık olduğunu söylüyor.

    kitabın okunmasında fayda var diye düşünüyorum, ancak ortalık yerde okumayınız mümkünse. zira çok fazla küfür ve cinsel içerikli sözcük var kitapta, burası türkiye efendim.

    kitap yatak odasında felsefe adı altında satışa sunulmuş ayrıntı yayınlarından. hayırlı okumalar.*
  • sadizmin isim babası, marquis de sade'nin kitabı.
    bu kitabı, pornografik, özgürlükçü, sadist, doğal, felsefik, faşizan (ki daha bir çok kalıba girebilir, ilk aklıma gelenler bunlar oldu) gibi bir çok tanımlama içine sokabilirsiniz. okurken, de sade'nin jean-jack rousseau' un "modernleşme, insanın özgrülüğüne darbedir" söylemindeki gibi bir fikre sahip olduğunu anlıyorsunuz, hürriyet kavramını tamamen tüm dogma ve ahlaksal sınıflandırmalardan arındırılmış bir kavram olarak anlatıyor, seks, şehvet gibi eylem ve duyguları ise insanoğlunun en tabii hakkı ve özgürlüğü olarak görüyor, bu konuda herhangi bir sınırlkandırmayı kesinlikle reddediyor ve insana karşı yapılacak en büyük kötülük olarak nitelendiriyor. bir kadının, o an ki şehvet duygularına kapılıp sevişmek istediği kişiyle sırf ahlaki nedenlerden dolayı birlikte olmamasını, kişinin özgürlüğünün elinden alınması olarak görüyor, erkek açısından ise bu olay bambaşka, erkek dilediği her kadınla birlikte olabilme hakkı onun doğuştan kazandığı bir edinim, zaten kitapta açıkça dile getiriyor bunu; "kadınlar, erkekler tarafından düzülmesi için yaratılmış bir varlıktır", işte bu yöntemlerle doğan zevkler insanın en büyük özgürlüğü kitap açısından.
    sodomi yi çok önemsiyor, kadın-erkek her iki cinsin, bu seksüel birleşmeyle zevklerin en büyüğünü tattığını savunuyor, o yüzden sodomi kavramı kitapta çokça yer alıyor, üstelik her sevişme sahnesinde karşınıza çıkıyor. kitapta ensest dahil bir çok seksüel anlatım var ancak bu uzun pornografik sahnelerin ardından bir felsefe patlaması yaşandığı bölüm mevcut ki, sorgulamadan yapamıyorsunuz.
    ve din, din kesinlikle reddediliyor, hatta din için ağır küfürler mevcut, zaten amacı dini yumuşak bir dille eleştirmek değil, açıkça aşağılayarak din konusunda ahlaki kalıpları yıkarak sorgulanmasını istediği açık..
  • marquis de sadeın tarihin en çılgın adamlarından olduğuna dair delil kabul edebileceğimiz bir eser. kesinlikle onun zekasına veya kişiliğine bir şey diyemem. yalnız felsefe yapacağım ayağına fantezilerini yazdığını da hepimiz kabul edelim gençler. zekidir, iyidir belki ama hastadır kendisi. zira hiçbir sağlıklı kafa böyle bir kitabı yazmaz. hele bir de felsefe yapıyorum falan diyemez. kitapta şöyle bir ayrım yapsak yarısından fazlası seks ve o esnadaki diyaloglardan oluşur. çok az bir kısmında genç kıza felsefe anlatılır.
  • doğanın bize bahşettiği eğilimleri en vahşice serbest bırakmayı savunan düşünür(bkz: sade)ün, genç bir kadının tam bir sefahat hayatına nasıl da disiplinli bir eğitimden geçerek ilerlediğini anlatan kitabı. neden hoşuma gidiyor böyle şeyler?
  • "doğa, insanları yaratırken yüzleri gibi zevklerini de ayrıştırmayı yeğlediğinden, yüz hatlarımıza getirdiği çeşitlilik bizi nasıl şaşırtmıyorsa duygularımıza kattığı da şaşırtmamalıdır."*
  • bir şeyin doğada olması onun doğru olduğu ya da en azından yanlış-sapma- olmadığı kalıp yargısı üzerinden giden bir argüman edinilmiş bölümler vardı özellikle ilk saflarda. sanırım din konusunda ön yargılı birisi 40 sayfa okuyamaz. benim okuduğum kitabın son sayfasında bir makale de vardı aslında sade'yi olduğundan farklı yorumladığını düşünüyorum ama geniş bir boyutça irdelediği için okunmaya değer buluyorum. kitapta altı çizilecek, desteklenecek yargı kadar eleştirilecek ve reddedilecek yargı da var. bazen sabır sınırınızı okşuyor hatta güvenli alanınızı taviz ediyor bazen de sizin zaten söylemek istediğinizi dil kıvraklığıyla söylüyor. fransız cumhuriyet yönetimini böyle övmesi ve mutlak natüralist hayallerinin gölgesi bile oldukça süslü. sade'yi anlamak son sahnedeki özgürlüğü, eugenie'nin özgürlüğü dolmance'ın ve saint-ange'ın zevk düşkünlüğü farklı bir bakış açısı kazandırmayı sağlıyor. sade'nin sadece sadizm'den ibaret olmadığını ve sadizm'i en azından ilk kaynağından düşünsel temelleriyle öğrenmek için bulunmaz nimet.
  • sadece felsefeden değil siyasetten, toplumdan, iktidardan da bahseder bu kitap. birbirine öyle ya da böyle girmiş bedenler, fizyolojik birer varlık olmalarının yanı sıra siyasal birer figürdür de. dahası, her türlü "sapıklığın" icra edildiği o evler de mükemmel siyaset alanlarıdır aslında. herkesin, kendi isteklerini zorla yerine getirmesi için başkasını içeriye aldığı mekânlardır onlar. toplumsal düzen dediğimiz şey de, kabullenilmiş ve meşru kılınmış böylesi bir sapıklık, zor, tahakküm ilişkisi üzerinden yürümez mi? neyse, 'marki'nin şu cümlesi sadece cinsellikten mi ibaret?' diye sorarak bitirelim. "ereksiyon durumundayken despot olmak istemeyen hiçbir erkek yoktur."
  • ahlakla kendini kırbaçlayanların okuması gereken şah eser.
  • marquis de sade 'nin başyapıtı..

    genç bir kıza verilen pratik ve teorik libertenlik dersi temasından hareketle, kötülüğün sıradanlaştırılması ve cazibesi, doğa yasalarının egemenliğinin bir sonucu olan suça ve erdemsizliğe övgü ancak bu kadar etkili ve rahatsız edici betimlenebilir. sade burada kuramının çerçevesini belirlerken bir yandan da okuyucularına meydan okuyor. onların sınırlarını zorluyor adeta nefeslerini kesiyor. betimlediği dünyanın karanlığında, bir yandan yollarını kaybetmelerini arzuluyor diğer yandan da kaybolma ihtimaline öfke kusuyor. büyük fikirler sebebiyle ahlakı bozulan kişilere lanetler yağdırdığını kitabı sebebiyle ona yöneltilen eleştirilere cevap olarak veriyor.

    kitabıyla erdemsizliği ve kötülüğü överken insani yönlerimizin buna yatkınlığını ve doğanın bu dinamikler üzerinde şekillendiğini anlatıyor. suçu ve saldırganlığı doğa ve yasalarına uyum sağlamak, bir olmak bütünü tamamlamak olarak görüyor.

    cinselliği şiddetle birlikte betimliyor. hazın ve şehvetin doruğunu kötülük ve acıda temellendiriyor. psikolojik ve bedeni acının insanı gerçek doyuma ulaştıracak tek yön olduğunu, acının en kesin duygu olmasından hareketle cinselliğin acıyla birlikte sınırsızca yaşanması gerektiğini savunuyor. bedeni çirkinliklerin erotik yanlarına dikkat çekerek, şiddet çirkinlik acı ve haz denkleminde gerçek doyumun bu döngüde gizli olduğunu ve insanın bu yönlerini doğaya uyum ve kendi gerçekliğine dönme fikri altında betimliyor.

    ensest ilişkiyi sıradanlaştırıken cinselliğe giden yolda akla gelecek her şeyin olması gereken ve ahlak denen kavramın ortadan kaldırılması için temel araçlar olduğunu vurguluyor ama bunu yaparken de okuyucuyu iyiden iyiye sarsmayı da ihmal etmiyor.
hesabın var mı? giriş yap