• 1986 tarihli, comedies et proverbes serisinden bir eric rohmer filmi. butun rohmer'ler icinde bir bunun, bir de la femme de l'aviateur'un yeri ayri bence. ortak nokta ise sahane marie riviere. insani huzun ve huzur arasindaki dokunulmasi o cok zor yerden yakalamayi basariyor, oyle ki delphine'i kucaklamak istiyorum her izledigimde. kendisini sinir bozucu bulanlar da var ama olsun. sade ve guzel bir film. abartiya gelmez o yuzden, ama yine de demek isterim ki belki de en sevdigim filmdir.
  • 86 tarihli rohmer filmi. arızalı bir genç hanımın halleri anlatılıyor ve bu hanım öyle gerçek bir kişi ki, tatile tek başına gidemezliğiyle, gitse de iki gün sonra geri dönmeleriyle, bahçede yenen zengin öğle yemeklerinde vejetaryen vejetaryen konuşmaları ile hemen gözümüzün önüne geliyor. bu hanım gerçek bir kişi zira içinde bulunduğu halin erkek için olmadığı, bir kadınlık durumu olduğu güzelce gösteriliyor.

    delphine'e dırdırlanan kıvırcık saçlı kız claire's knee'deki ufak ve fettan kız çocuğu.
  • 1986'da altın aslan'ı kazanmış filmdir.

    6. uluslararası istanbul sinema günleri'nde 'yeşil ışın' adıyla gösterilmişti.
  • çok az diyaloglu, sıkıcı tempoda ilerleyen ama seyirciyi filmin içine alan,el kamerasıyla çekilmiş hissi veren rohmer yapımı film. başroldeki karakter günümüzde kezban olarak isimlendiriliyor ama kadınların genelinde olan bir suskunluk ve kararsızlık bu. herkese güvenememe, ama delice aşık olmayı isteme, bir yandan olaylara uzaktan bakıp, bir yandan olaya müdahale eden kişi olma, erkekleri düşman görüp bir yandan da delice gelen sevişme isteği. kadında kendimi gördüğüm için sevmiş olabilirim. en sonunda zincirlerini kırıp, mutluluğa ulaştı ve yeşil ışın'ı gördü. filmden etkilenip jules verne'nin yeşil ışın romanını alıp okumuştum. güzel deneyim,güzel yapıt.
  • jules verne kitabı.

    türkçe'ye yeşil ışın adıyla çevrilmiş.

    iş bankası kültür yayınları tarafından basılmış, orijinal dilinden kısaltılmamış versiyonu mevcut.

    çocuğa diye aldım, eşek kadar halimle kendim okuyorum.

    yine bir coğrafya öğretisi.

    sıkıcı başlayıp - ki sıkıcılık biraz çevirmenden kaynaklanıyor - güzel devam eden bir roman.
  • tatilde arkadasi ve birkac adamin oldugu, denize bakan masada oturduklari sahneyle gercekciligini konusturmus eric rohmer filmi.
  • jules verne’in evreni ve bilimi çok güzel bir macera ile harmanladığı kitabı.

    insan kaç yaşına gelirse gelsin kesinlikle jules verne okumalıdır. bu kitap bir kez daha bana bunu kanıtladı. dışarıdan bakıldığında ‘ya abi çocuk kitabı işte ne okuyacağız.’ diye düşünülebilir ama kesinlikle öyle değil. adam coğrafyadan tutun bilime kadar her konudan bahsediyor ve güzel bir konu ile. yalnız şunu da söylemekte fayda olduğunu düşünüyorum. kitabın gayet iyi bir dile sahip olduğunu düşünüyorum ancak bazen coğrafya bilgileri insanı sıkıyor gibi. ben en azından böyle hissettim. öğrendiklerim içinse gayet mutluyum. kahramanlar ve olay da oldukça sıcak. özellikle evrene ve bilime ilgisi olan gencinden tut yaşlısına kadar herkesin okumasını tavsiye ediyorum.

    --- spoiler ---
    bu kadar övdük bari ufak bir eleştiri yaparak bitireyim. olivier sinclair’ın hikayeye girişi biraz zorlama olmuş gibiydi. sanki daha farklı bir olayla grubun arasına katılsa çok daha güzel olabilirdi.
    --- spoiler ---
  • kalabalıklar arasındaki yalnızlığa dikkati çekmesi açısından özfarkındalık içeren hakiki bir kişilik araştırmasıdır ve rohmer'in çoğu filminde olduğu gibi gene bir kadın oyuncu başroldedir.

    delphine (marie rivière) sosyal çevresinin rutin alışkanlıklarının uzağında seyreden yanıyla naif, kibar, içe kapanık, kolay etkilenen bir çehreye sahiptir. çoğu bastırılmış kadın gibi konuşarak değil, ancak ağlayarak ya da gülümseyerek, bazen de mimik ve jestleriyle kendisini anlatmaya çalışır. kalabalıklar öznenin dil yitiminde başat bir görev üstlenir.

    birey-toplum çatışması rohmer'in temel ilgi alanlarından biridir. kadını anonimleştiren ya da aynılaştıran bir düzen içerisinde özneleşme çabası içinde görülen kadını özgürlüğüne kavuşturacak olan nedir peki? aşk mı, bilinçli yalnızlık hallerine devam etmek mi, gönüllü sürgün yaşamı mı, melankolinin içselleştirilmesi mi, biteviye yolculuklar mı? olasılıkla hepsi. nitekim delphine varlığını yaşamın akışına koşumlayarak kendilik bilincine ulaşır ve dahi özgürleşir.
  • vegan, post modern, aradığı aşkı bir türlü bulamamış, aşık olmak isteyen ama bunun için mecali de olmayan, yalnızlığı sevmeyen ama kimseyle de tanışmak istemeyen, güçlü ve yalnız kadın imajının ardında her şeye ağlayan hassas, uyumsuz, her şeyden çabuk sıkılan gudubet karıya arkadaşlarının tatil ve erkek beğendirmeye çalıştıkları bir film.
    delphine günümüzde olsaydı kesin ekşide yazar olurdu*
    izlerken fularımı takmayı unuttuğum için acayip sıkıldım. bi de fularlı denemek lazım
  • delphine çok gerçek bir karakter, bana sana içimizden birilerine tam anlamıyla uyması çok kolay. aradan 30 yıl geçmiş olsa da günümüz insanını yansıtıyor. karakterin hayatının tekdüzeliği, çatışmaların loop halinde olması akışı yavaşlatıyor ve izlemeyi zorlaştırıyor evet, ama muhakkak kendinizden bir parça bulacağınız bir film. et yemediği için misafir olduğu masada aç kaldığı ve buna dair etrafındakilerin anlamlandıramadığı açıklamalara giriştiği sahne türk aile tipine de cuk oturuyor. en azından ben o sahneyi çok yaşadığım için gülümsetti :)
hesabın var mı? giriş yap