• filmin son sahnelerinde, pinochet'in darbesinden iki ay kadar sonra, gazetelerin birinci sayfa başlıkları dikkat çeker bir ara: "fifa şili'de herşeyin normal olduğunu açıkladı". estadio nacional'daki kan lekelerinin temizlenmesini beklemiştir anlaşılan, fifa ...
    bu konuyla ilgili olarak tekrar tekrar (bkz: 21 kasım 1973 şili sscb maçı).
  • 1973 sili darbesini, farkli toplumsal seviyelerden iki ortaokul ögrencisinin gözünden anlatan enfes bir film. diarios de motocicleta ile birlikte, 2004 senesinde gösterime girip latin amerika'yi anlatan, sosyal ve politik icerkli bir andrés wood filmi.
    filmde sahnelenen sokak mitingleri, yürüysler, kavgalar, dövüsler ve ölümler, atilan sloganlar yillar önce ülkemizde gerceklesen benzerlerine, simdi belgesellerde izlediklerimize oldukca benzemektedir. sili yakin tarihini anlatirken dünya yakin tarihini, ve dolaysiyla türk yakin tarihini de anlatmaktadir bu film.
    konusun ve mesajinin yani sira, görüntü, müzik ve cekim kalitesi gibi özellikleri de on numaradir. niye hakettigi gibi izledikten hemen sonra degil de, unutup da aylar sonra bu yazilari yazdigimi bilmedigim bu mükkemmel film, mutlaka izlenmelidir.
  • hazır pinochet'in ölümüyle şili darbesi yine gündemde konuşulurken, izlemeye değer bir film.
  • şili darbesini öyle cok suya sabuna dokunmadan, 4-5 saniye siyasal mesaj vererek, bir cocugun gozunden anlatan film.. yani makul. daha sempatik, daha acikli kiliyor. bu tüm dünya'nin yaptigi bir hadise. cocuk gozunden anlat daha acikli gorulsun falan.. su tarik akan'in oynadigi 12 eylül donemi filminde de var bu, this is england'da da var, zorlasam bir 4-5 film daha sayabilirim..

    deginmek istedigim nokta o degil.

    simdi sikko bir memleket düsünün. mesela isvicre. arkadas onca tarafsizliga ragmen, onca bilmemneye ragmen soyle toplumsal olarak "ne günnerdi ya" diyemedikten sonra ben ne anlayim o ülkeden.. yani bugun bir isvicreli allaskina oturup soyle yoresel icki masasina (bira falan iciordur onnar) ne konusuyorlar bilmiyorum.. film ceksen cekemessin, kitap yazsan yazamassin. ne anlatican allaskina "cocuk gozuyle saat yapimi" veya "bir cocugun gozunden parmagini isvicre cakisina sikistirmasi" rezalet..

    yani bu olaylar asiri boktan olsa da, bu olaylar düsündükce insanin canini siksa da toplum bilincinin olusmasinda süpper rol oynuyor bence.. yani bugun ben bir şili'li ile yan yana gelsem "vaay pinoşe gotun tekiydi ama kenan evren de az diildi" der binbir samimiyet kurarim, bacilarini tavlarim.. ama allaskina bir isvicreli ile bir belcikali ile ne yapicam ben ne konusucam..

    sirf bu yüzden ben, avrupalilarin bizi aralarina almalarinda heyecan duymadiklarini düsünüyorum.. oysa taa buradan kalkip "guney avrupa birligine katilmak istiyoruz biz" desek yeminle alirlar.. hatta almakla kalmazlar güclü kuvvetli 200-300 adam gonderip direk bir kisrak misali avrupaya uzanmis yarim adamizi batman civarindan söküp daha sicak ortamlara ada diye koyarlar.. oyle de tatli olur.. sikiim egeyi karayipler yaninda..

    ek olarak sunu demeliyim ki anasini satiim 13 yasindaki silili cocuklar düsük yogunluklu grup sekse giriyorlar biz daha oturuyoruz yaziklar olsun..
  • cinsel meraklarin ve sosyal tansiyonlarin cekismesi esnasinda arada kalan bir cocugun hikayesinin filmi. boyle sinirlarda bir cocugun secilmesi seyirciyi hem birden fazla hayat tarzi gosterisiyle "kim kimi eziyormus" konusunda bilgilendirir, hem de arada kalmanin getirdigi zorunlu secim acilariyla romantik bir hava altina alir.
  • herşeyden önce bıçak gibi keskin bir gerçekçi anlayışla yapılmış film, gerçeğin acısını dilinize bulayanlardan.

    --- spoiler ---
    muhallebi çocuğu, ezik gonzaloyla gecekondu çocuğu bıçkın machucanın, kurtuluş teologu (bkz: kurtuluş teolojisi) irlandalı kızıl müdürün okulundaki bir sınıfta arkalı önlü oturmasıyla başlıyor her şey. çocuklar birbirlerine yaralarını göstererek arkadaş olurlar demişti bir arkadaşım, aynen böyle oluyor burada da. birbirlerinin yaralarını iyileştirerek devam ediyorlar, machuca gonzalo'ya sınıftaki puştlardan korkmaya gerek olmadığını gösteriyor, gerekirse yumruklarını kullanabileceğini.gonzalo da machuca sayesinde ilk kez bisiklete biniyor, bambaşka bir hayatı ucundan da olsa görebiliyor.ama işte sınıf farkı aralarında kaskatı bir şekilde duruyor.allende'nin sosyalist reform süreciyle giderek keskinleşmiş sınıf kavgaları.machucanın yoksul ailesi allendenin doğal destekçisi, korkunç burjuva anneyse devrimden korkan orta sınıflarla birlikte soluğu faşistlerin yanında alıyor.siyasal ortam gerginleştikçe iki arkadaşın arası da geriliyor. gonzalo annesinin kokoşluklarından bıkmış olsa da onun dilinden kurtulamıyor. sıkışınca pis bitliler lafı çıkıveriyor ağzından. ayrıcalıklarını sonuna kadar paylaşmaya yanaşmıyor ve yanaşamayacak asla. darbe geliyor. gonzalonun nezih muhitinde sukunet ve huzur hakimken, başkanlık sarayındaki çatışmalar televizyondan ferah bir merakla izlenirken, gecekondu mahallesinde askerler terör estiriyor.gonzalo yakapaça götürülen, sesini çıkardığı takdirde sorgusuz sualsiz gözden çıkarılan yoksulları sadece izleyebiliyor. bir asker onu da götürmeye çalıştığında yine sınıf refleksi giriyor devreye, utana sıkıla da olsa "üstümdekilere baksana, ben onlardan değilim" deyiveriyor, engellenemez bir dil sürçmesi. machucayı gözü yaşlı halde bırakarak kaçan gonzalo, hayatı boyu taşımak zorunda kalacağı utanç duygusuyla, tiksindiği ve artık asla ait hissedemeyeceği burjuva yaşantısına dönüyor. darbenin ardından gecekondu mahallesi yerle yeksan olurken, gonzalonun ailesinin daha da lüks yeni evlerine daha da lüks yeni mobilyalar almakta olduğunu görüyoruz. darbenin hangi sınıfın çıkarı adına yapıldığından kuşkumuz kalmıyor.ayrı dünyaların, ayrı sınıfların insanlarının arkadaş olamayışlarını, olamayacaklarını anlatıyor film. .1900deki iki çocuğun hikayesini andırıyor biraz. birinde kazanan yoksullar,emekçiler diğerinde ise burjuvalar ve faşistler olsa da ikisinde de burjuvaların sınıf konumlarından ötürü önünde sonunda kahredici bir utanca mahkum oldukları, olacakları söyleniyor.

    --- spoiler ---
  • iki ayri yasami gözler önüne seren film. bir yanda uc mahalleler, bir yanda zengin mahalleler. gonzalo ile machucanin bu sosyal dengesizlikte arkadasliklarinda denge aramasi. yükselen komunizm karsisinda ordunun harekete gecmesi ve yoksul kesimin daha da yoksullasmasi, burjuva denen kesmin ise daha da zenginlesmesi. sonunda gonzalonun askere 'kiyafetime baksana ben nehrin diger tarafindanim' demesi ve machucanin onun arkasindan yasli gözlerle bakisi aslinda filmi özetliyordu. zengin biraz daha zenginlesirken, fakir yasli gözlerle daha da itilerek dibe yuvarlanmaya devam ediyordu.
  • insani ender güldüren sahnelerinden biri de göstericilerin sokakta yaptigi zipla zipla ziplamayan tezahuratlari olan film.
  • hoş filmdi. darbe olup asker okul yönetimini ele geçirdikten sonra, gettodan gelen çocuklardan birinin okul meydanında delirerek "barakalarınıza dönün ordunun piçleri" filan diye bağırması sonrasında askerlerden dayak yemesini sınıflarının camlarına yığılıp izleyen diğer çocuklarla beraber sen de izlerken, hoca "hadi çocuklar, yerlerinize oturun" diyor, aynı anda fonda çalan o hüzünlü müzik de kesiliyor, ve herkes yerine dönerken sen de bir yabancılaşıyor, kendine gelip yerine oturuyorsun. getto ve sakinleri kadrajdan çıkınca her şey bir anda normale dönüyor, sınıfının camından izlerken böyle; o kadar şey görmene rağmen hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam edip. durabiliyorsun.
  • filmin sonunda los jaivas'tan mira ninita isimli güzel bir parça çalar.

    http://www.youtube.com/watch?v=nygxgelambe

    not: bu şarkıyı ve grubu birkaç yıl önce linkteki video sayesinde keşfetmiştim.
hesabın var mı? giriş yap