• filmin başında buenos aires üzerinden yapılan çözümlemeler çok akıllıca... tıpkı istanbul gibi çarpık ve düzensiz gelişen buenos aires de içinde yaşayan insanlara kökten bir travma yaşatıyor. filmin girişinde adamın kent betimlemeleri tıpatıp istanbul'a uydurulabilir. istanbul'u izlerken de aynı garip duyguları yaşarsınız. kentin siluetinin uzunlu kısalı yapılarca nasıl seyredilmez hale getirildiğini düşünüyorsunuz bu bölümü izlerken... ve hayatı bu denli içinden çıkılmaz kılanın mimar ve mühendisler olduğu saptamasını yapıyor anlatıcı... şahane bir saptama!... tabi bizde bir de laz müteahhit gerçeği var. hayatı bu denli sıkıcı kılan, zevksiz bir örnek gecekondu görünüşlü beton yapılar. avrupa'yı gezerken hep bunu düşünüyorsunuz. onlarla aramızdaki temel farkın burada aranması gerektiğini tabi... avrupa kentleri öylesine iyi tasarlanmış ki, eski ile yeni, modern ve postmodern genel dokuyu bozmadan bir arada var olabiliyor.

    başroldeki adamın fotoğraf tutkusuyla kente böylesine odaklanması saptaması da işin ilginç bir yanı.. zira kente fotoğraf çekmek üzere baktığınızda onu hep bir yüz, kadraja sığdıracağınız bir manzara olarak düşünüyorsunuz. ve çarpıklıklarıyla da öylece yüzleşmeniz daha mümkün oluyor.
  • filmin esas kızının mankenleri onarmakla ilgilenmesi, modern insanın yaralarını sarar gibi ve kadın yalnızlığını cansız mankenle sevişerek yüceltiyor. hem erkek hem de kadının penceresiz betonarme cephede delikler açarak ışıkla ve kentle buluşma arzuları ilginç bir detaydı. izole edilmiş ve içine döndürülmüş insanın dışarıya açılma arzusu... gerçek iletişimden uzaklaştırılan ve ruhsuz yapılar içine sıkıştırılan insanların depresif, melankolik, hastalıklı durumları irdelenmeye çalışılmış bu filmde...
  • güzel film. bazı meselelerin nasıl da evrensel olduğunu hatırlatıyor. 21. yy'da en büyük sıkıntısının gelen kutusunun boş olması gibi! tabii ki daha fazlası. aşkı aramak ya da onun seni bulması; bulmaktan önce, bulurken çekilen sıkıntılar... sonra onları keyifle anmak.
  • duruluguyla, naifligiyle, dogalligiyla, sakinligiyle gayet basarili bir film. sahnelerinden diyaloglara kadar hersey kararinda olmus. yukardaki yorumlardan buenos aires-istanbul sehir planlamasi ya da plansizligi hakikaten cok ortusuyor, istanbul geliyor gozunuzun onune. maria ve martin'in hayatini izlemeye baslayinca da bu kez, tamamen ya da kismen, kendiniz geliyorsunuz gozunuzun onune. izlenmesi gereken filmler arasinda.
  • --- spoiler ---

    çağımızın yapısal ve psikolojik ağırlığı üzerine detaycı ve keyifli bir film. özellikle, binalar ve bireyin yalnızlığı ile teknoloji bağlantısını çok yönlü bir şekilde anlatmaktadır.

    film, sonu itibariyle gülümsetmiştir.

    --- spoiler ---
  • meraklısı için filme dair bir yazı:

    http://biletsiz.com/…ianeras-duvar-manzarali-sehir/
  • --- spoiler ---

    güzel bir başlangıç, şehirleri insanlara benzetmek. şehirleri izlemek, yorumlamak, keyifli bir metin, metini destekleyen görseller. teknoloji ile bağımız ve aslında amacına hizmet etmemesi tespitleri de yerinde. ana karakterleri tanımlarken kullanılan yöntemler de güzel. keyifle izleniyor bu kısım, ama bu tüm filmin ilk üçte birlik bir parçası kadar.

    geri kalan üçte ikilik kısımda, kent insanının yalnızlığı yenme yöntemi olarak her kapının ardında aşkı araması var.
    bence sağlıklı bir ilişkinin başındaki en büyük hata olarak görülebilecek şekilde, ilk günden yatılması ve sanki o yatakta bu ilişkiden bir cacık olmayacağına karar vererek yeniden bir arayışa girilmesi sorunu. yalnızlığı anlatması bakımından evet, böyle bir yalnızlık var ama çözüm olarak her kapıdan geçene o insan mı diye bakmak, beğenilen insanlarla hemen yatmak, insanın yalnızlığını gidermez sanıyorum. ruh bir hazımsızlık çeker, bu kadar yabancı bir insan neden bu kadar çabuk yakınında diye. bu bakımdan da klasik bir hollywood filminden farklı olmayan bir arjantin, ispanya, almanya ortak yapımı film.

    olmamış diyebilirim.

    --- spoiler ---
  • hiçbir filmin "en sevdiğim" olabileceğini düşünmemiştim, medianeras'ı izleyene kadar. eğer bir film çekecek olsam böyle bir konu üzerine, aşağı yukarı aynı ayrıntıları barındıran bir şey olurdu heralde.

    --- spoiler ---

    evet özellikle de ayrıntılarını çok seviyorum. giriş bölümünü hatırı sayılır derecede izlemişimdir. her seferinde inanılmaz keyif alıyorum. ben de çok canım sıkıldığında açıp gök cisimleriyle ilgili bir şeyler izlerim mesela ve aynı sebepten elbette. planetarium olsa yakınlarımda da hep ziyaret etsem keşke fikrini doğurdu kafamda. martin'in ışın kılıcının olması da yine küçük sevimli bir detaydı. bunun gibi, karakterler hakkındaki tüm küçük ayrıntıları çok sevdim.

    itiraf etmeliyim ki ilk başta biraz önyargılı yaklaşmıştım. klasik karşılaşma-sevme-kavuşma üzerine kurulu salt bir şeyler bekliyordum. izleyince böyle bir filmi bu kadar basite indirgemenin ne kadar saçma olduğunu anladım.

    ve son olarak, bitimindeki video mutlaka izlenmeli. inanılmaz eğlenceli.

    --- spoiler ---
  • modern insanın apartmanlara hapsolmuş hayatında sahip olduğu modern fobileri, üzüntüleri iki karakter üzerinden anlatan bağımsız film. bu iki kişi tanışacak diye beklerken onları daha yakından tanıyorsun, birbirleri hakkında ne hissedeceklerine dair kanaat oluşturuyorsun kendince.

    son zamanlarda nereye gitsem çevreye ve binalara göz gezdirip çarpık kentleşme olmasa istanbul'un çok çok daha güzel olabileceğini düşünüyorum. bu kafayla izlediğim şu filmin girişinde dakikalarca bu konudan bahsedilmesi piyango oldu diyebilirim. belki o yüzden çok beğendim. belki de hepsi hikaye, buenos aires'te geçmesi bile yeter.
  • yalnızlık hissi içine sokup nefes darlığı çektirmiş enfes filmdir. yaşanmakta olan küçük dairelerde binlerce ıvır zıvırın kalabalığında koca yalnızlıklar.
hesabın var mı? giriş yap