• açılın ben feministim. kıdemlisinden ve feminist oluşumlarda aktif yöneticilik yapmışından hem de.
    bu, buram buram cinsiyetçilik kokan bir söylem. gaye su akyol falan da yeni nesil güya feminist tayfası maalesef böyle. ülkemize yeni yeni eklemleniyor bu pop-feminizm ama dünyada -özellikle maerikan kültürünün hüküm sürdüğü yerlerde, g.kore, singapur, türkiye vs- beyonceler emily ratajowskilerle bir süredir pompalanıyordu. bizde nil karaibrahimgil sayesinde önce tek taşını kendi almalarla başladı bu işler. feminist hareketinin derdinin erkek düşmanlığı değil ataerki olduğunu, ahlaki alan başta olmak üzere her alanda eşitlik talep ettiğimizi anlatmaya çalışırken en büyük engeli bu tip hareketler yaratmaya başladı. tehlike oluşturabilecek her türlü isyan hareketinin içi bu şekilde boşaltılıyor. bir yandan kasabalı kültürümüzün nasıl yok olmadığını da gösteriyor. sosyal medya kullanımında, ziynet eşyalarını takıp konu komşuya gösteriş yapma dürtümüzün nasıl modernize edildiğini görmüştük zaten.
    gaye su da en son sen sevme ulan ayı gibi bir nobran söylemde bulunmuştu yanılmıyorsam. seviyoruz atar gider yapmayı hepimiz, içimizde var. köylü toplumuyuz, şekilciyiz, ve her kavramı kendimize yozlaştırarak uyarlamakta üstümüze yok. feminist harekette de bu şekilde yer buldu kendisine, tır şoförü ağzı kullanan kadınlar.
    yanlış anlaşılmasın, kadınlar zarif olmalı hiç yakışmıyor du tip atarlı söylemler ve erkeksi tavırlar demiyorum. herkesin kendi üslubu ve tarzı farklıdır. fakat bu durum genelleşmiş bir hal almaya başladı. erkeksi bir tavırla erkek dünyasında yer edinmeye çalışmayı kastediyorum. ben bu tayfada (ben stereotipleştirmek ve genellemek istemiyorum ama hali hazırda kendi kendilerini stereotipleştirmiş haldeler maalesef) hemcinslerini kezban tabirin kullaarak aşağılamaya da sıklıkta tanık oluyor ve üzülüyorum.
    savunmak isterdim bu kadınları, duruşları tarzları müzikleri her ne kadar bana uymasa da ama bu eleştiriyi yapmak zorunda hissediyorum kendimi. feminizm yüzlerce yıllık bir hak arama mücadelesidir, tshirt sloganlarıyla harcanacak bir imaj değil.

    edit : kadın bedeninin metalaştırılmasına katkıda bulunmak ile kadınların giyim- kuşam özgürlüğünün savunulması arasında çok ince ve dikkat edilmesi gereken bir çizgi var.
    tıpkı cinsel özgürlüğü savumak ile 'sex satar' mottosuna hizmet etmek gibi.
    yanlış akımların cezasını her zaman istismar edilen kadınlar ödüyor. kadınlar istedikleri gibi giyinebilmeli ve bununla ilgili endişelere sahip olmamalı fakat kadın özgürlüğü istediğin yerini açmakla ya da tek taşını kendi almakla sınırlı değil. kadın kapitalizmin ve tüketimin bir metası olmaktan çıkmalı, her şeyden önce birey olarak kabul görmeli toplumda. feminist hareket madona gibi material girl pop ikonları ve ardıllarından bu dersi çıkartmış olmalıydı. feminizmin kadın bedenine indirgenmesinden ben çok rahatsızım.
  • ulan iki tane kıçı kırık şarkıyı kendince yorumlayan kanaat önderi oluyor. bunun neyini tebrik ediyorsunuz. umarım bu tipleri kendinize örnek almıyorsunuzdur.

    az bilgisiyle çok fikri olan bir tipin gereksiz gaza gelmesidir.
  • ülkede yaşayan insanlar o kadar boktan ki; ne söylendiği kimsenin umrunda değil. kim, nasıl söylemiş, bu konuşuluyor. melek mosso (kim amk) sözlükçe sevmediğimiz biri herhalde, kadın özgürlüğüyle ilgili kendi üslubunca bir şey söylemiş. söylenen doğru mudur? bence doğrudur; 'hayır, yanlış' diyenle de tartışırım. ama türkiye'de fikirsel kıtlık olduğu için ne değil; kim ve nasıl tartışılıyor ve bunlara göre değerlendirme yapılıyor. mesela nazım hikmet'in ya da cemal süreya'nın (en sevilenlerden diye bunları seçtim) pek bilinmeyen ve (size göre) sikko bir şiirini alın, bu şairleri sevdiğini söyleyen arkadaşlarınıza "şiir yazdım nasıl?" diye sorun. beğeneceklerini sanmam. ama o şiiri bir cemal süreya kitabında okusalar altını çizerlerdi muhtemelen.
  • feminizmi savunurken eril dil kullanmıyor. en azından, sizin bildiğiniz manada kullanmıyor. yapısöküm diye bir kavram var, bilmediğiniz çok belli. kadının yaptığı şey tam da bu. erkeklerin cinsiyet üzerinden ürettiği eril söylemleri yine erkeklere karşı kullanarak, söylemin içini boşaltıyor.

    derrida şunu söyler: var olan özne ya da nesne dilin sunabildiği olanaklar içinde vardır. dildeki her kelime zıttını yaratmaktadır ve böylece sabit tanımlar ortaya çıkmaktadır. derrida, bu sabit tanımları reddeder.

    yapısökümü otoriteyi de kabul etmez. yani, bir şeyin olağan hale gelerek doğru kabul edilmesini reddetmektedir. erkeklerin ürettiği ve kadınlara yönelik olan eril söylemlerin erkeklere karşı bilinçli olarak kullanılması, eril söylemlerin sabit anlamlarını (kadınlara yönelik) dağıtmaktadır.

    daha net açıklamak gerekirse, "queer" kelimesi örnek verilebilir. "queer" kelimesi normalde eşcinsel insanları aşağılamak için kullanılırdı. fakat günümüzde bu anlamı neredeyse kalmadı; çünkü eşcinseller bu kelimeden yola çıkarak "queer" kuramını yarattılar ve kelimenin sabit anlamını yıktılar. senin olumsuz anlam yüklediğine, karşı taraf başka bir anlam yükledi ve hoooop, kelimenin olumsuz yönü büyük oranda yıkılmış oldu.

    feminizm, queer kuramı vb. birçok akıma, kurama ya da doktrine yönelik zerre bilginiz olmadan, gelip burada biteviye saçmalıyorsunuz. madem bu kavramlarla bu kadar ilgilisiniz, azıcık okuma yapın. gerçi bu kafayla okuma yapsanız da anlamazsınız ya, neyse.
  • babayı alırsın mı? eril diliniz, patriyarkal söylemleriniz batsın!
  • neden hiçbir zaman o çok özendiğiniz batı gibi olamayacaksınız siz, biliyor musunuz? çünkü basitsiniz. avrupada kimse “kızlar oranızı buranızı açın” konuşması yapmaz. gerek duymaz zira. toplumda tanınmış, iş başarmış insanlardan beklenilen bu değildir. gençleri geçici heveslerden alıp kalıcı icraatlere yönlendirmek gerekmez mi? neden bizim ülkemizde kadınlara yönelik markalar hep, kızlar üzerinden “ben özgürüm” ifadesini kullanıyor sizce? çünkü sizler basitsiniz, kodlamanız, ayarınız basit. basit bir toplum olduk çünkü. bu ülkede bu tarz söylemlerin ekmeği pek güzel yeniyor oldu. özgürlüğü kendini güzel pazarlamak olarak lanse ettiler bize. kızımız bayanımız da bu şekilde özgür olduğunu düşünür oldu. orasını burasını açınca, istediğiyle düşüp kalkınca, her istediğini dile getirip konuşunca özgür ve güçlü olduğunu düşünüyor. sonra da çok yara alıyorlar; hissiz, duygusuz bir şeye dönüşüyorlar.. ben onlara üzülüyorum.

    gerçek şu ki, kapitalizm kadınlar açsın, giyime kuşama, güzelliğe önem versin istiyor; çünkü para kazanacak. ben merkezcilik kazanacak. erkekler de kadın peşinde heba olsun istiyor. çünkü sistem böyle. kapitalizm sizden aşkı, sevgiyi, başarıyı, onuru alıyor; bir et parçası ve bir de avcı bırakıyor. ama herhangi bir et parçasına dönüştüğünü anladığında o kızcağızın toparlaması zaman alıcak.

    hep beraber “özgürlük” diyerek alkış tutuyorsunuz sizler de bunlara. acıyorum.
  • mossoro'dan terk biri olarak (bkz: melek mosso kim aq)

    t: antipatik bir harekettir, çok daha farklı şekilde ifade edilebilirdi.
  • melek mosso kim bilmem etmem ama feminazi seviyesizliği diye bir şey var.
  • başlığa entri girenlerin çoğunun erkek olması nedeniyle verilen mesajdan bir bok anlaşılmadığının görüldüğü hareket.
    eleştirecekse de sadece kadınlar eleştirebilir.
  • bir koray avcı bir de melek davarcı... bu kadar açmaya meraklıysan, annene de söyle, o da açsın türbanını, feracesini be melek?

    melek davarcı o ses türkiye
hesabın var mı? giriş yap