• piyasada tasarımı ancak büyük ofislerde çalışanlar ve yarışmalara girenler yapıyor. kalanın yüzde 99'ü standart apartman çiziyor. peki bu büyük ofislerde çalışanlar ve yarışmalara katılanlar yüzde kaçlık kısım derseniz o da yüzde 1 bilemedin 2.
  • gerçekten türkiye nin kanayan yarasına parmak bastınız !!!.
  • guzel meslek, yanlis ulke
  • nefretliktir, pişmanlıktır, amerikada bir mimar yılda ortalama 2 proje çıkartırken türkiyede 30 proje çıkartmaktadır ve 2 projenin geliri 30 projenin gelirinden fazladır, çok uğraş az kazanç , pişmanlıktır pişmanlık
  • bıraktığım meslektir. uzun iş aramalarımın sonuç vermemesine ek olarak (gerçekten uzun) (2.5 sene) arada denk gelip de mülakatına gittiğim yerlerde de işlerin bakkaldan hallice döndüğünü görünce arkama bakmadan kaçtım bu meslekten.

    2.5 yıl kendi alanımda iş aradım bulamadım yeni mesleğimde 3 aylık bir eğitimin ardından 1 ayda iş buldum. şimdi de kurumsal bir firmada halimden gayet memnun çalışıyorum. en önemlisi değer gördüğümü hissediyorum. tıpkı benim bir zamanlar olduğum gibi kendini kaçacak yeri yokmuş gibi hisseden mimarlar için yazıyorum bunu. mimarlığı bırakıp başka alana yönelince ne kadar saçma acılar çektiğinizi anlıyorsunuz.

    ek bilgi editi: arkadaşlar hayır ebubekir sıddık üniversitesinden mezun değilim. istanbuldaki devlet üniversitesilerinden birinde (zaten 3 tane var) tamamen ingilizce okudum bölümü.
  • toplumumuzda ne iş yaptığı bilinmeyen ya da yanlış bilinen mesleklerden. mimarlar (ve türevleri) hala keyfekeder mevzuların seçicisi zannediliyor. misal sarı mı olsun pembe mi, seramik mi olsun halı mı, ahşap mı olsun duvar kağıdı mı. böyle mi güzel şöyle mi, yuvarlak mı, kare mi vb. eğer birşeyin teknik, ekonomik, pratik birtakım gerekçeleri yoksa o mu bu mu diye soracağınız kişi mimar değildir. mimar bana şu malzemeyi kullandım çünkü yanıcılığı azdır, çünkü f/p olarak daha iyidir, seramiği verevine döşedim mekanı geniş algılatır, yalıtımı şuraya koy yoğuşmayı azaltır gibi şeyler derse ceketimi iliklerim. lakin yok efendim gerilimli mekanlar, yok efendim "bu yükseklikte ne olsa güzel çıkar", "şu kırmızıyı burda patlatacağım", ahşabın sıcaklığı, metalin kendinden geçmişliği, hereke halısının bizdenliği, kemerler, kubbeler, garip garip süslemeler vb bunlara pek itibar edemem.

    bana kalsa dünyayı daha yaşanılabilir bir yer haline getiririm ama kendi çerçevemden olur o da. doğru mudur yanlış mıdır tartışılır. sonuçta çingene mahallesinde minimalizm, modernizm dayatması yapmak da bir nevi faşizanlık...
  • zeki çocukların girebildiği ve okuyabildiği bir bölümdür.
  • her gördüğümde sinirlerimi tepeme çıkartan mesleğim. anasını avradını skim böyle işin.
  • mimarlığın hobi olarak da takip edilebilir olduğunu söylemek gerekiyor. en azından benim için.

    hatta ara ara açıp baktığım, üzerine düşündüğüm, ilgili geziler planlayıp durduğum şöyle bir liste bile var.

    mesela gastro turizm ne kadar keyifliyse iyi bir mimari turizm de - en azından bende- benzer hisler uyandırıyor. geçenlerde "bir ülkeye gittiğinizde gördükleriniz o ülke hakkında değil, sizin hakkınızda bir şeyler söyler" gibi bir cümle duymuş ve çok hoşuma gitmişti. nitekim yakın zamanda bologna'dan londra'ya kadar birçok kenti gezmiş, amsterdam'da ikamet eden biri olarak sıklıkla fotoğraf çekmeye, notlar almaya çalışırken az önce bahsettiğim cümleyi de düşünmeye devam ediyorum.

    ayrıca instagram'ın mimarlığı bir hobi olarak gören insanlar için büyük nimet olduğunu da söylemek gerekiyor. çektiğim fotoğrafları paylaşırken benim hakkımda da bir şeyler söylediğini bilerek paylaşmak kendi kendime uydurduğum ufak bir guilty pleasure sanırım.
  • iyi yaptığım, fakat kendisine sahip olduğum için geçinemediğim mesleğim. keşke zamanında ailemi dinleyip bu yola çıkmasaydım. tetiği çekip gitmek de bir alternatif. okurken güzel hayaller dünyasında geziniyor insan. sonra kendini hiç istemediği bir yerde 3 kuruş maaşla geçinemez durumda buluyor. işin sevdiğim kısmında iş olanağı yok olsa da muhtemel ücretsiz çalıştırırlar. 1 kuruş yerine 3 kuruş kazanmak için en nefret ettiğim tarafını yapıyor, her gün meslekten biraz daha soğuyorum. ben ne qra bu hale geldim diye sorguluyorum. sorguladıkça hayat enerjim tükeniyor. ücretsiz izin istedim çünkü bir türlü bunları düşünmekten kendime gelemiyorum. verilen işler o kadar anlamsız geliyor ki ben hayatımı bu bir işe yaramayan teknik çizimleri üretmekle geçirmek istemiyorum. zaten sadece kağıt üstünde üretiliyor, sahada kendi kafasına göre ilerliyor. çalıştığım şey boşa gidiyor, sonra imaledilene göre tekrar çiziliyor. madem sahada yapılabiliyor bize ihtiyaç olmadan o zaman neden bu çizimler başta isteniyor. aklım gerçekten almıyor. saatleri boşa harcıyoruz. bir hiç için çalışma hissi ve çalışmanın bir getirisi olmaması. insanı dibe çekiyor.
hesabın var mı? giriş yap