• kendinize guveniniz tam olsun baska birseye gerek yok..
  • "$ansini denemek" gibi amaclarla mulakata gitmemeli, yalan soylememeli, cene ishaline hakim olmali.

    eger orf ve adetlerinize ters degilse di$ki veya ter kokmamali. ["mumkunse" diyorum, cunku bazilarinin koku alma ve/veya temizlenmekle ilgili problemleri var]

    sorulan soruya verilecek en mukemmel cevabi dusunmek yerine, bilinen en dogru cevabi vermeli.
  • bir de bazı yerlerde insanı denerler "bakalım kendine güveni nasıl?" diye. mesela "ne içersiniz?" diye sorduklarında " ne uygun görürseniz" tarzında birşeyler söylenmemeli kesin ve net bir cevap vermek gerekir. gelen çay-kahve muhtemelen sizin istediğinizin tersi olur. bunu kabullenmeyin ki hakkınızı aradığınızın ve herhangi bir işin de peşini bırakmayacağınızın mesajlarını vermiş olun.
  • mulakata gidiyorum sanip, porno filmlere basrol oyuncusu olan kizcagizlardan bilgi alinmalidir mumkunse. gidilen yerin gercekten ciddi bir kurulus olup olmadigi arastirilmali, tabela sirketlerine meze olunmamalidir.
  • mulakatta dikkat edilecek en onemli ve bence belki de tek husus heyecanlanmamaktadir. cunku heyecanlanan bir insan kabul edilecegi bir yere bile kabul edilemeyebilir, soylemek istedigi ana konudan sapip baska bir kelime edebilir. en kritik nokta ise burada baslar yanlislikla soyleyeceginiz tek bir kelime mulakatin direk o kelimenin ya da kavramin uzerine yogunlasmasina neden olup sizin de gozlerinizin kararip kurulun 'ay aman aman cocuga bir seyler oldu' demesine yol acabilir
  • gitmeden once o sirketle ilgili bir on arastirma yapmak gerekir.. web sitelerinden ya da baska bir kaynaktan kuruldugu donem, ortaklik yapisi, is tabiati gibi bilgiler edinilirse hem sirketle ilgilendiginiz gibi bir izlenim vermis olursunuz hem de "bize soracak bir seyiniz var mi" gibi bir soru karsisinda apisip kalmazsiniz*...
  • tutarlı yalan söylemek örnektir bu konuya. bir önceki yalanınız bir sonrakiyle çelişmesin. neden yalan derseniz gerçeği söylerseniz (piskopat bir işkolik değilseniz) asla iş bulamazsınız.
  • öncelikle ikiye ayrılmalıdır; mülakatçıların dikkat etmesi gerekenler ve adayların dikkat etmesi gerekenler olarak. şimdi konumuzu açalım.
    mülakatçılar, görüşmenin amcını iyi saptamalı, öğrenmek istedikleri için ona yönelik sorular sormalı, adayı fazla konuşmaya yönelendirmelidir. karşılıklı bilgi alışverişi içinde rahat bir ortamda adayı sıkmadan sohbet havasında gerçekleştirmelidir. mülakt yapılan yer sakin olmalı 3. kişiler tarafından rahatsız edinilmemelidirler. hale etkisinden ve önyargılardan ve kalıplardan kesinlikle kaçınmalıdır.aday hakkında karar verirken aceleci olmamalıdır ve iyi bir dinleyici olmalıdır.
  • bugüne kadar girdiğim 3 okul mülakatına göre, şu durum unutulmamalıdır;

    sorulacak sorulara müthiş bir şekilde hazırlansanız da, konuyla ilgili dünyadaki en engin bilgiye sahip kişi olsanız da, öğretmenlerinizi büyüleyecek kalitede bir portfolyo götürseniz de, mülakatınız diğer adaylardan daha uzun veya daha kısa sürse de, mülakatın yapıldığı yerden sonuç hakkında tahmin yürütemeyecek kadar durgun ve şaşkın bir şekilde çıkarsınız.

    öğretmenler "etkileyici", "harika", "müthiş", "sanırım bu iş olacak", "galiba seni gelecek sene aramızda göreceğiz" gibi sözleri kullanmazlar. beğendikleri şeye "harika" değil, "bu değişik olmuş" diyerek yaklaşacaklardır. mülakat sonrasında "ya değişik derken neyi kastetti acaba" diyerek kendinizi yemeniz boşunadır. mülakat öncesinde çılgınca hazırlık yapmak, sonrasında da sonuçlar açıklanana kadar endişelenmek yersizdir.

    "mülakatın öncesi ve sonrası değil, sırası vardır."
    - sir isaac newton
  • türkiye'de ik uygulamaları amerika'dan ithal edildiği için ik cılar çıldırtıcı ,puzzle gibi sorular sorma eğilimindedir.

    bunun için tavsiyem karşınızda kendisine verilen formdaki soruları papağan gibi tekrarlamak zorunda olan ik görevlisinin sorduğu soruların amerikan çalışma ekonomisi kitaplardan alındığının farkına varmanız , sorulara ik cıların istediği cevapları vermeniz olacakdır

    bu soruları cevaplarken bilmeniz gereken temel nokta , bu iki iş kültüründe değerlerinin farklı olduğudur.geert hofstede'nin araştırmasına göre türk iş hayatında kollektivizmi destekleyen yapı varken amerikan iş kültürü bireyselliği destekler.türkler risk almayı sevmez ,memur zihniyetlidir ;amerikalalılar risk almayı sever.

    konu ile ilgili detaylı bilgi için aşağıdaki linke göz atabilirsiniz.

    http://www.geert-hofstede.com/…ture1=93&culture2=95

    aşağıya en populer ik soruları ve bunların çalışma ekonomosi kitaplarında yazılan doğru cevaplarını yazıyorum.

    -en güçlü üç özelliğiniz ?
    -burda cevap şu şekilde olmalı. hırslı olma , kendini geliştirme ,
    üçüncü güçlü özelliği ise siz kendiniz belirliyorsunuz.

    -kendinizde zayıf gördüğünüz bir nokta var mı ?
    -burda cevap ,yaptığı işe aşık işkolik bir insan olduğunuz , işten eve gitmek istememeniz.bu yüzden yakınlarınıza yeteri kadar vakit ayıramamanız.

    bu bunun gibi sorulara verdiğiniz cevaplar bireysel , araştırmacı , çalışkan ,insan değil iş odaklı ,girişimci bir adam olduğunuzu ik cılara gösterme amaçlı olmalı.
    sonuç olarak ,sizi yetiştiren aileniz, hocalarınız size mütevazi olmayı ,arkadaşlığın önemli olduğunu ,hırslı olmanın kötü olduğunu bunun yerine keyif aldığınız işi yapmanız gerektiğini öğütler.ik cılar iş alımında
    hırslı ( bireysellik )
    kendini ön plana çıkarmak için iş arkadaşlarınızı ezmekten çekinmeyen ( bireysellik )
    bir işten keyif almasa da o işi yapabilecek ( iş odaklılık )
    insan profili arar.bunun için oyunun farkına varıp ,oyuna katılıp katılmamayı seçmeniz gerekir.
hesabın var mı? giriş yap