• ikisini de ayrı tadı vardır, mücadele çekişme ve denk güçler olduğu sürece seyircisi ikisinden de zevk alır. son yıllarda euroleague kalitesinde biraz düşüş olsa da, nba'in de normal sezon maçlarının çoğu katlanılır değildir,
    ama playofflar başlayınca iş komple değişir.

    ancak burası sığır futbol fanatiği malum takımların tayfasının ağlama duvarı olan bir başlık olacaktır. basketboldan zevk alan tüm takımların taraftarları zaten ülker arenada ya da tv başında bunun tadını çıkarıyor.

    not: evvelden 3 sene ülker arena kombineli fenerli.
  • euroleague daha bizdendir. setleri izleyip biz de yapabiliriz bunu hissi uyandırır. oyuncu odaklı değil koçların ön planda olduğu bir ligdir. nba ise oyuncuların inanılmaz yetenekli olduğu, setten çok iso oyun oynandığı bir ligdir. oyuncu odaklıdır dolayısıyla.
    ya abi steroid geyiği yapanların da euroleague'de kral olan oyuncuların nba performansına bakması ya da olimpiyatları izlemesi yeterli olmalı bence.
  • bakın sayın at kafalı nba aşıkları, bu versusta euroligi seçen biri olarak kıstasım, oyuncuların daha atletik daha yetenekli ya da takımların daha güçlü olup olmaması filan değil. fenerbahçe'li olmam hiç değil! bunu o basketboldaki fenerbahçe kompleksiyle dolu küçük beyninize sokun evvelâ. euroligten daha çok zevk alıyorum, bu kadar! salon ambiansı, heyecanı, hırs ve rekabeti ile eurolig beni daha çok cezbediyor. 2000'li yılların başlarına kadar nba maçlarını fırsat buldukça izler, keyif de alırdım ama artık zevk vermiyor bana. izleyen izlesin, euroligten daha iyidir desin eyvallah ama bunu yaparken eurolige küçük enişte mualemesi yapıp bu ligi hor görmeyin o boklu götünüzle. verilen örneklere bakıyorum da... yok biri kömürse öbürü elmasmış, oranın kolej takımı eurolig şampiyonu olurmuş filan. bu adamla neyi tartışıp da neyin üzerinde uzlaşacaksın? azılı ergenler sizi.
  • bir organizasyonun sezon ve final four mvp’si, diğer organizasyonda yer alabilmek için draftlara katılır ve ilk sıradan seçilmez.
  • şimdiki formatta euroleague’in normal sezonda eski cazibesi yok. uzun sezon demek takımların belli sürelerde ikinci üçüncü viteste gitmesi demek. uzun sezon demek hocaların maç satma lüksü olması demek (maç satmaktan kastım şike tarzı değil, hocalar kafalarındaki oyun şablonlarını sahada görmek için galibiyeti rahatlıkla feda edebiliyorlar. obradovic bu işi en seven adam). uzun sezon demek fazladan gereksiz yorgunluk demek. bu yüzden bu 16 takımlı geniş sezon işini sevmiyorum ki sayı 18 olacak.

    eski formatı daha çok tutuyordum ben. 4x4 top16 grubu formatı hiçbir şekilde hatayı affetmediği için bütün maçlardan kemik sesi geliyordu. 18 maçla play-off’a ulaşılıyordu. bu sayı şimdi 30. nicelikle nitelik ters orantılı.

    nba de bu durumdan muzdarip. 82 maç bence gereksiz uzun bir maraton ve bunun yansımaları sahada kabak çiçeği gibi görünüyor. bir de reklam/şov temelli amerikan kültürü nedeniyle bir maç 2.5 saatten az sürmediği için nba normal sezon maçları keyiften çok sıkkınlık veriyor bana. komple at çöpe gitsin demiyorum ama ekserisi çöp.

    nba vs euroleague cidden çok dengesiz bir versus, burası açık. ama normal sezon maçlarını seyir keyfi açısından kıyaslayacak olursak yukarıda saydığım tüm olumsuzluklara rağmen euroleague bir adım önde.
  • böyle bir karşılaştırma yapmak için uzun uzun yazanların boş vaktini kıskanıyorum pazar değeri, antreman kalitesi, oyun kültürü vs. kısacası şudur :
    nba = 1000000000000000000000000000000000....................0000000000 * euroleague . nokta. bitti.
  • euroleague basketbol
    nba’de bunun showtimedır.
  • yakın geçmişe kadar sıkı bi euroleague izleyicisiyken, geçen sene yakın arkadaş grubumuzla nba fantasy illetine bulaşmış olmamız sebebiyle 2 senedir sadece nba takip ediyorum. euroleague'le bağım hiç kalmadı denebilir. o yüzden ikili arasında sağlıklı kıyaslama yapabileceğimi düşünüyorum.

    öncelikle şunu söylemem gerek, şu anki nba'i takip etmiyorum, cazip gelmiyor vs diyen romantik tayfanın fertlerinden biri de bendim. sağlam bi euroleague izleyicisi olmama sebep olan unsurlardan biri, nba'den uzak kalmam ve kadrolar, oyun vs.'yi artık eskisi kadar takip edememedi. o yüzden bu argümanı öne süren insanları anlayabiliyorum zira onlardan biri de bendim. gençlik dönemlerimizde tanıdığımız yıldızlar birer birer bıraktıktan sonra ve yaş ilerledikçe insan haliyle yabancılaşabiliyor ve kopabiliyor.

    nba'le euroleague arasındaki farklar hakkında 5, 10 hatta 15'er bin kelimelik essayler yazılabilir ama benim aklıma ilk etapta gelen şeyler şunlar:

    - organizasyon ve marka açısından nba messi'yse euroleague, prime dönemindeki bülent korkmaz'dır.

    - iki organizasyonda da basketbol oynanıyor olmasına karşın oynanan oyunun niteliği, tarzı, hızı, gereklilikleri, temposu, zaafiyetleri birbirinden çok farklı.

    nba'de şu an oyun hızı tarif edilemez noktalara çıkmış durumda. tempo çok yüksek ve takımların 3lük denemeleri geçen senelere kıyasla fazlasıyla artmış ve oyun biraz daha 3lük çizgisinin gerisine bağımlı hale gelmiş durumda. ribaundu alan hızlı hücumla kaldırıp 3ü sallıyor diyebiliriz. haliyle bu yüksek tempo ve 3lüklerle beraber, kaan kural'ın da dediği gibi 2-3 dakikalık konsantrasyon kayıplarında 15-20lik olup kontrolü kaybedebiliyorsunuz. euroleague'de ise bilindiği üzere çok daha fazla sete dayalı ve ağır bir oyun hakim. nba'da bi çeyreğin 10'dklık diliminde atılan üçlükler de tahminimce euroleague'de 2 ya da 3 çeyrekte anca atılıyordur. (tamamen tahmin)

    - bu, çok klişe olacak ama nba ciddi anlamda göze daha hoş geliyor. bunu, 25 seneden sonra her gün en az 1 ful nba maçını izlemeye başlamış biri olarak söylüyorum. euroleague'de sanki sokakta gördüğümüz senin benim gibi insanlar basketbol oynuyor gibi dururken nba'de en orta seviye oyuncu bile bazen çıkıp kariyer gecesi oynayıp, harika smaçlar vs'lerle işi şova dönüştürebiliyor. insanüstü yeteneklere zaten değinmiyorum... ante, curry, davis, kd gibi normal insan formasyonu dışında kalan süper kahramanları izlemek şaşkınlıkla beraber müthiş bi haz veriyor.

    genel perspektifte özetleyecek olursam, euroleague, biraz daha taktiğe ve disipline dayalı, normal insanlardan oluşan takımların mücadele ettiği, temposu daha ağır, yetenek olarak daha fakirlerin savaştığı, avrupa spor kültürüne kurumsal açıdan daha yakın kendi halinde bi organizasyon. nba'se yukarıda değindiklerimle beraber bu paragrafta euroleague için söylediklerimin tam tersi.
  • başlığı açan kişi kesin fenerlidir dedim ve profiline baktım ve hemen obradovic başlığında methiyeler düzmüş. tamam kardeşim fenerlisin euroleaguede başarılısınız ama sırf bu başarıyı daha da büyütmek için böyle hadsiz başlıklar açmayın. fenerbahçenin şampiyon olduğu seneki en iyi oyuncusu (bkz: ekpe udoh) nba gitti ve 2 senedir sadece havlu sallıyor. cska nın yıldızı ve beyni (bkz: teodosic) nba nın en vasat oyuncularından biri konumunda. o yüzden böyle ıslak rüyalar görmeyin.sizin gözünüzde fenerbahçe golden state wariorstan bile iyi takım ahahahahah
  • izlemekten zevk alınması diye kıyaslanır yoksa yetenek taktik oyun kalitesi temposu gibi saha içi yada şov kısmı olan saha dışı özelliklerle falan kıyaslanmaz. yok normal sezon rahat yok takımlar savunma yapmıyor falan demek resmen cahilliktir.merak ediyorum acaba sıradan bir eurolig takımı sıradan bir nba takımı ile oynasa o tempoda ne kadar dayanır.sadece gidip gelmesi bu arada skor olarak değil oyun temposu olarak düşünün. zaten skora tutunma gibi şansı yok. burada milli maçlar örnek verilmiş o milli takımların iyi oyuncuları zaten nba'de oynuyor. gasol parker novitzki vb. savunma yapmıyor denilmiş oyuncuların yeteneği ve oyun temposu ile gayet iyi savunma yapılmaktadır. hiç bir eurolig takımı nba'deki savunma seviyesinde değil. ukpe edoh mesela hem hücumda hem savunmada avrupa'nın en iyisiydi nba'de kaç dakika oynuyor. hangi euroliğ takımı buğün gsw'yi savunabilir. zaten dünya üzerinde en yetenekli 350 oyuncu burada. bizden bir örnek verelim mesela cedi bugün en kötü nba takımında rotasyon oyuncusu olmak için çabalıyor. hangi eurolig takımı buğün cedi'ye hayır der. hangi takımda rotasyon oyuncusu olabimek için çabalar. bu tip kıyaslamalar sadece romantizmle ifade eder. ama birisi kalkıp ben eurolig'i daha çok seviyorum derse onada saygı duymak zorundayız. elbette pao seyircisi nokia arena atmosferi lokal rekabetler bizim için daha yakın ve cazip olabilir. 3 büyük klübümüz bile bu rekabeti bu ligde yaşamış oda başka bir cazibedir.ama oyun kalitesi ve seviyesi olarak kıyaslamak sadece romantizmdir.
hesabın var mı? giriş yap