• britanya civarlarinda* ilk biranin newcastle'da yapildigi soylenir*.
    newcastle brown ale ilk kez 1927'de newcastle-upon-tyne'da uretildi ve 1928'de uluslararasi icki ureticileri yari$masinda altin madalya aldi. bu ba$arisi sayesinde yeni $i$e ve etiket tasarimi yapildi ve birsuru amblem filan eklendi etikete.
    kuzeydogu ingilterede kisa surede cok tutan sevgili biramiz nivkesil bravn eylimiz 1937'de $i$eler ve kutular halinde her yanda satilmaya ba$ladi.
    2.dunya sava$i sirasinda hala delice sati$lari varken hammadde eksikliginden dolayi biraz sici$a gecmi$ler ama olsundur o kadar.
    1950'lerde $irket el degi$tirdi, yeni ortaklar filan geldi, yeni fabrikalar acildi filan i$ hayli buyudu.
    1980'lerde $i$e yeniden tasarlandi ve supper slogan "the one and only" ortaya cikti ve donemin standard evden kacip bara gitme bahanesi olan "ben kopegi gezdirmeye gidiyom $ekerim"'in ustune yaptiklari kopekli reklam kampanyasi sayesinde sati$lari tavana vurdurdular.
    90'lara newcastle bronw ale, ingilterede ve avrupada en cok satan bira oldu.
    tabi bunlari bilmeden de icmek mumkun keyif almak mumkun, ziyadesiyle severiz ailecek.
  • ecnebistan'a ayak basali cok olmamistir, arkadaslarla icmeye gidilir. garson kiz gelir:

    --ne istersiniz?
    --bira
    --ne birasi?
    --eee, neler var (soylese bilicen sanki)?

    kiz motor hiziyla 'fanfinhedehodoantinkuntin' diye sayar, kelimelerin nerede bitip nerede basladigini anlamak mumkun olmaz. yalniz masadakilerden birinin kulagi nasil olmussa aradan newcastle'i ayirdetmeyi basarmistir."nasilsa hicbirini bilmiyom, bi daha saydiracagima bunu deniyim" der bu zat.

    zaman su gibi gecer. yillar icinde kulaklar bira adlarini ayri ayri duymayi, dudaklar gurultulu mekanlarda garsonun okuyabilecegi sekilde bira adi soylemeyi ogrenir. nice biralar denenir, hicbiri ilk gozagrisi'nin yerini tutmaz.

    (bkz: the one and only)
  • şişesinin arkasındaki etikette ;

    "did yee knar....

    ...newcastle brown ale is affectionately known as 'dog' by those in the know. "i'm gannin' to see* a man about a dog" and "i'm taking to dog for a walk" were often used by geordie men as an excuse for visiting their local to sample their beloved tipple

    * i'm off to see

    yazan hoş içimli bira
  • heineken tarafından üretilen ingiliz birası. küresel kapitalizm böyle bir şey.
  • herhalde tadi bu kadar guzel olan baska icki yoktur dedigim 'brown ale'. tadi o kadar guzel, o kadar hafif ki, insanin yutasi gelmiyor. helal olsun ingilizlere diyorum.

    nasil bu biranin formulunun bulunduguna gelirsek: 1925ten 1928e kadar colonel jim porter adli bira muptelasinin sabah aksam calismasiyla ortaya cikmistir. 3 senelik bu calismanin ardindan, ilk piyasaya suruldugu sene, dunyanin en iyi birasi odulunu almistir. bu birayi hazirlayanin eli opulur, kolesi olunur, sirti pohpohlanir, buyuk adamsin denir.
  • bir brown ale'in bu kadar lezzetli ve icimi ho$ olabilecegini hic du$unmezdim. bu nedendendir ki brewery gezmelerinin di$inda gidip marketten bir brown ale alayim da likir likir iceyim demi$ligim yoktur. bir arkada$im yemege gelirken 6li paketini getirdi de ben de bu sayede tani$mi$ oldum bu birayla. lezzetli ne kelime, $i$enin icine kacan cocuga donecektim: http://www.youtube.com/watch?v=jpxgzvqreii
  • istanbul'da olsa o bira göbeğinin tanımını canlı sergilerim...
  • tek kelime ile inanilmaz. mutis bi lezzet. sisirmez, rahatsiz etmez, dokunmaz, bas agrisi yapmaz. dilediginiz kadar icebilirsiniz. ayrica cocuklugumda newcastle united'in forma reklami oldugunu filan hatirliorum da aspirilla, shearer filan. ictikce icesim gelio.
  • kendisiyle samimiyeti ilerletmiş olanlar newkie brown da derler.
  • bira kişisel bir şeydir. herkes her birayı sevmez ama bu birayı beğenmeyen görmedim şimdiye dek. muhtemelen en güzel en dengeli bira olabilir. keşke 50'lik kutusu da olsa biraz da hesaplı olsa da full karton alsam.

    bir başka güzel bira için (bkz: hobgoblin)
hesabın var mı? giriş yap