• öztürkçe, zaman.
  • divanü lugati’t-türk'te zamanın geçmesine ödh kıyıldı, baharın gelmesine ödh yayıktı denmiş. yani öd/ödh eski türkçede zaman demek.
    (divanü lugati’t-türk, 3.cilt, s. 190, 191)

    bir de ödlek var ki yine dlt'de zaman/felek anlamında kullanılmış.

    “alp er tonga öldü mü?
    ısız ajun kaldı mu?
    ödhlek öcin aldı mu?
    emdi yürek yırtulur.”
    (divanü lugati’t-türk, 1.cilt, s.41)

    (günümüz türkiye türkçesinde kullandığımız yüreksiz anlamına gelen ödlekle bu aynı değil tabii. onun kökü karaciğer salgısı, safra anlamına gelen öd; bunun kökü ise dediğimiz gibi zaman anlamına gelen öd...)

    islamiyetten önceki türk kültürünün etkilerini çokça hissettiğimiz kutadgu bilig'de de öd ve ödlek kelimelerini zaman ve zamane/felek anlamlarıyla görüyoruz.

    "yağız yer yaşıl kök kün ay birle tün
    törütti halâyık öd üdlek bu kün"

    (yağız yer ile mavi göğü, güneş ile ayı, gece ile gündüzü,
    zaman ile zamaneyi ve mahlukları o yarattı.)
    (kutadgu bilig, 3. beyit)

    "mitolojide zaman ve mekan birbirinden ayrı düşünülemez... zira zaman, mekan içinde dönen göksel cisimlerle bağlantılıdır. emel esin, gök kubbe, gök çarkı ve bunların simgelerinden olan gök ejderinin -türkçe ifadesiyle kök luu veya evren- hem göksel mekanın hem de zamanın simgesi olduğunu söyler. bu kozmolojinin gereği olarak gök tanrısının zaman ilahı/öd tengri kavramını da içerdiği sonucu çıkar."

    “öd tenri aysar kişi oglı kop ölgeli törümiş./zaman tanrısı buyurduğu için insanoğlu hep ölümlü yaratılmış.”
    (orhun yazıtları - kül tigin abidesi, kuzey yüzü)

    (bkz: türk mitolojisinde zaman kavramı/@ay hatun)

    "öd sözü eski türklerde, geniş bir mana ile, zaman anlayışını içine alır. günün belirli zamanlan da, bununla anlatılır.
    örnek olarak kuşluk zamanı için, kuşluk ödi denilirdi."
    (bahaeddin ögel - türk kültür tarihine giriş)
  • (bkz: öd tengri)
  • karaciğerin bir salgısı. yeşil rekli olur. (bkz: öd kesesi) (bkz: safra kesesi)
  • bok ile reaksiyonu korkutucudur.
  • ebru sanatında kullanılan bir maddedir öd.
  • ebru sanatinda tekneye atılacak boyaların içine karıştırılan ve
    onların tekne üzerinde istenilen oranda yayılmalarını sağlayan maddedir aynı zamanda.. bozulmasını önlemek için kaynatılarak muhafaza edilir.
    ebru sanatında genellikle sığır ödü kullanılmakla beraber bunun yanında
    koyun ve kalkanbalığı ödleri de kullanılır.. eski devirlerde ise öd yerine tutun yapragi suyu ve haraza suyu da kullanılmıştır..
  • sıdan yani sıdarak yayılan/dağılan bir şeydir. (bkz: ödü sıdmak), sıdmak.
    bir de ödlek öd'den türemiş bir sözcükmüş, farkına varınca daha güzel.

    (bkz: safra/@ibisile)
  • günün herhangi bir saati, istanbul'un herhangi bir sokağında onu göreceğim diye ödüm kopardı. bir akşam üstü samatya meydanı'nda gördüm onu, ödüm koptu.
  • ceylanımın ödünden yapıp sürdüğüm miski amberin kokusuna tav olduydu nurcan. ödüm kopacak sandıydım beni sevecek diye. sonra beni sevdi. sonra ödüm koptu.
hesabın var mı? giriş yap