• hayvanların neden kültürü yoktur?
    çünkü hayvanlarda sosyal deney mirası yoktur.
  • zıvanadan çıkmak, bodaslama girmek/dalmak, babalara gelmek/oturmak, babafingoyu almak gibi argodaki bazı deyişler denizcilik terimlerinden gelmektedir. denizcilik terimlerinden argoya girmesi ise şu şekildedir:eski karaköy yolcu iskelesinin arkasında açılan (bkz: amerikan pazarı) diye adlandırılan ve yurtdışından getirdiği zamanın yasaklı eşyaları (kot pantolon ya da viski gibi) satmaya çalışan gemicilerin aralarında kullandığı bir ağızdır.
    misal, zıvana: eski tip gemi vinçlerinin seyir halinde emniyetini almak için oturduğu bir emniyet tertibatıdır. vinç buradan kurtulursa güverteyi tarumar ederken emniyetinin de alınmasına imkan yoktur.
    bu yüzden sosyal medyada paylaşımdan paylaşıma coşan mesnetsiz iddiaları ufuk katlayıcı olarak paylaşmayalım.
    not: anlaşılabilir olması için cümleleri olabildiğince teknik terimden arındırarak yazdığım için anlaşılmaz olmuşsa affeyleyiniz.
  • arabanın benzin göstergesindeki pompa işaretinin yanında yer alan ok ne tarafta ise benzin deposu o taraftaymış.
  • michelangelo, 1512 yılında sanat tarihinin en ünlü eserlerinden biri olarak kabul edilen sistine şapeli 'nin tavanındaki freskoyu tamamladığında, kardinaller bu muhteşem fresk' e bakmak için saatlerce kaldılar. detaylı inceleme sonrası sanat ustası michelangelo ile görüştüler ve aniden özellikle bir ayrıntıyı eleştirdiler. eleştiri elbette bütün işi ilgilendirmiyordu ama görünüşe göre tartışmaya açık bir ayrıntıydı.

    michelangelo, adem'in yaratılış freskini tanrı'nın parmaklarıyla adem'in birbirine dokundurarak tasarladı. kardinaller, temas olmaması gerektiğini, parmakların daha da ayrı olması gerektiğini, tanrı'nın parmağı her zaman maksimuma kadar uzatılmasını, adem' in parmağının ise uzanmaya yönelik olmasını istediler.

    basit bir detay ama şaşırtıcı bir anlamı olan bu durum şöyle yorumlanabilir: tanrı oradadır, ama onu arama kararı insana aittir. parmağını uzatmak isterse dokunur ama istemezse bütün ömrünü onu aramadan geçirir. adem'in parmağından son bükülüm insanın özgür iradesini temsil
    etmektedir.

    görsel

    '' detaylar mükemmelliği yapar ve mükemmellik bir detay değildir." leonardo da vinci.

    edit. yazımı kaynak göstermeden çalan sayfalar varmış. bir de bilgi sayfası olacak armutlar.
  • size yapılacak bir kolonoskopi işleminin daha kısa ve acılı olmasını mı, yoksa dikkatlice yapılıp uzun sürmesini mi tercih edersiniz?

    daniel kahneman ve donald redelmeier 1990'ların başında, deneyimleyen ve anlatıcı benlikleri araştırmaya başlarlar ve kolonoskopi'ye giren hastalar üzerinde bir çalışma yaparlar. hastalar açısından oldukça rahatsız edici olan bu işlemi daha katlanılır hale getirmek için süreyi mi kısaltmak iyi olur, yoksa daha yavaş ve dikkatli çalışmak mı?

    bu sorunun cevabını bulmak için kahneman ve redelmeier, 154 hastadan kolonoskopi prosedürü sırasında birer dakika arayla acı seviyelerini puanlamalarını ister. acıyı ölçmek için 0 ile 10 arasında bir ölçeklendirme kullanırlar. dakikalık ölçümlerin yanında, işlem sonrası bir ortalama acı puanı vermeleri istenir. ortaya çıkan sonuçlar şaşırtıcı olmuştur.

    hastalar her dakika acıya verdikleri puanı ve geçen zamanı görmezden gelerek sadece doruk-son kuralına (peak-end rule) uygun puanlama yaparlar.

    bu ne anlama geliyor anlatalım:

    8 dakika süren kolonoskopinin en kötü anında 8, son dakikasında 7 puan acı çektiğini bildiren bir hasta, prosedürün genelinin puanlanması istendiğinde 7.5 puan acı hissettiğini belirtir.

    24 dakika süren bir işlem sırasındaki en yüksek acı puanı yine 8 iken, hasta uygulamanın son dakikasında 1 puan acıya maruz kaldığında sürecin ortalamasını 4.5 olduğuna kanaat getirir. üç kat daha uzun sürerek toplamda çok daha fazla acıya neden olması, hastanın hafızasında hiçbir iz bırakmaz. anlatıcı benlik deneyimleri biriktirmez, ortalamalarını alır.

    peki hastaların tercihi daha kısa ve ağrılı bir kolonoskopi mi, yoksa daha uzun ve dikkatli bir uygulama mı olurdu? hastaların iki farklı benliğinin farklı beklenti ve istekleri olduğundan bu soruya tek bir yanıt vermek mümkün değildir. elinin hafif olmasıyla ün yapmak isteyen bir doktor, testin son etabını uzatıp acınızı azaltabilir ve anlatıcı benliğiniz sayesinde istediği üne kavuşabilir. pediatristler ve veterinerler de bu yönteme başvurur. can yakan iğnelerinden sonra çocuk ya da köpeklere bir şeker verirler. anlatıcı benlik doktor ziyaretini hatırladığında, son andaki on saniyelik mutluluk tüm muayenenin endişe ve ağrısının anılarını götürüverir.

    evrim bu hileyi çok önce keşfetmiştir. doğum sırasında kadınların yaşadığı dayanılmaz acılar düşünüldüğünde aklı yerinde hiçbir kadının bir daha doğurmak istemeyeceği varsayılabilir. ancak doğumun sonunda ve takip eden günlerde hormon sistemi ağrıyı azaltan ve rahatlamayla beraber mutluluk hissi de yaratan kortizol ve beta endorfin hormonları salgılar. bunların yanı sıra bebeğe duyulan sevgi, arkadaşlar, aile üyeleri ve milliyetçi duygular sayesinde doğum travması olumlu bir anıya dönüşür.

    2428 isveçli kadından doğumun üzerinden iki ay geçtikten sonra doğum anılarını anlatmaları istenir. aktarılan deneyimlerin yüzde 90'ı olumlu ya da çok olumludur. bu kadınların yüzde 28.5'i yaşadıklarını hayal edilebilecek en kötü acı olarak tanımlamalarına rağmen...

    anlatıcı benlik bir elinde keskin bir makas, diğer elinde kalın uçlu siyah bir kalemle anılarımızla oynar. en korkunç anları sansürlerken mutlu sonla biten hikayelerimizi arşivler.

    kaynak: yuval noah harari - homo deus yarının kısa bir tarihi sf. 297-299
  • groundhog day filminde bill murray'nin yaşadıklarının bir benzerinin gerçekten de tarihte yaşanmış olması.

    olay tıp literatüründe "hm vakası" olarak geçiyor. henry molaison adlı hasta, şiddetli epilepsiden mustarip bir şekilde tedavi görürken, doktorlar en sonunda henry'nin beyninin bir bölümünü almaya karar veriyorlar. bu ameliyat, henry'nin epilepsi nöbetlerine son veriyor; fakat daha ciddi başka bir sonuç ortaya çıkıyor. ameliyatla alınan beyin kısımları arasında anıların depolanmasını sağlayan hipokampus da bulunduğu için, henry hayatının geri kalanında bir daha anı biriktiremiyor. 1953 yılında ameliyat olduğunda 27 yaşında olan henry molaison, ameliyat olduktan sonra gözlerini açtığı her gün, kendi zihninde hâlâ ameliyat olmadan önceki kişi olduğunu sanmaya başlıyor. ve gün içerisinde ne yaşarsa yaşasın, birkaç saat içinde yaşadıklarını unutmaya başlıyor. yaşadığı problemle ilgili araştırma yapmak için kendisiyle her gün bıkmadan usanmadan tekrar tekrar tanışan suzanne corkin'i, ertesi gün hatırlayamıyor örneğin. ve yıllar geçip de yaşlandıkça ve fiziksel anlamda değişim yaşamaya başladıkça, her gün, tekrar tekrar, aynada gördüğü yüze şaşkınlıkla bakmaya başlıyor. çünkü gerçekte 80 yaşında da olsa, aradan geçen onlarca yılı hatırlayamadığı için, kendisine göre o hâla 27 yaşında.

    henryciğim molaison'ın hikayesini öğrendiğimden beri hakkında düşünmekten kendimi alamıyorum. her gün ne yaşarsanız yaşayın, gece yatağa girdiğinizde yaşadıklarınızı çöp kutusuna atıyorsunuz. hiçbir şey hatırlayamıyor, bugün ile dün arasında bağlantı kuramıyor, ne plan yaparsanız yapın, ertesi gün verdiğiniz kararları hatırlamıyorsunuz bile. belki bugün "işte hayatımın kadını" dediğiniz harika biriyle tanıştınız, "ben bununla evlenirim ki" dediniz; ama ertesi gün o kadına dair hiç ama hiçbir şey hatırlamıyorsunuz. başlarken groundhog day'e benzetmiştim bu olayı ama, entry ilerledikçe sanki 50 first dates'i de fena bir şekilde andırdığını fark ettim. bilemiyorum altan... (ekleme: koskoca memento'yu unutmuşum iyi mi... teşekkürler @leylin)

    murathan mungan, çok sevdiğim bir sözünde, "hatırlamak için bir hafızamız varken, unutmak için elimizde hiçbir şeyin olmaması, hayatın bize attığı en büyük kazıktır." demişti. hipokampusumuzu mu aldıralım illa?
  • hülagû'nün asla ele geçirilemez denilen alamut kalesi'ni tarih sahnesinden silmesi hakkında;

    hülagû; cengiz han'ın torunu, ilhanlı devleti'nin kurucusu ve ilk hükümdârıdır.
    adının geçtiği ilk kaynağa göre daha 9 yaşında iken 11 yaşındaki abisi kubilay ile birlikte at üzerinde ava çıkmış ve iyi bir av çıkardıkları için dedeleri cengiz han tarafından ödüllendirilmişlerdir.
    mengü han döneminde bu iki kardeşten kubilay, çin üzerine; hülagû ise yakındoğu'ya sefere gönderilir.

    moğol merkezî kurultayı, hülagû'ye bu dönemde islâm dünyasında terör estiren ismailî yani haşhaşî tehdidini ortadan kaldırması görevini verir.
    hatta hülagû, meşhur bağdat saldırısını gerçekleştirip halife müstas'ım billah'ı öldürmeden önce kendisine mektuplar yazıp alamut kalesi'ni ortadan kaldırmak istediğini, abbasî - islâm halifesi olarak kendisinin de bu konuda ona asker göndererek yardımcı olmasını istemiş fakat bu isteği kabul görmemiştir.

    nitekim hülagû'nün ordusu tarih boyunca onlarca kez binlerce asker tarafından kuşatılan ama hiçbir zaman ele geçirilemeyen alamut kalesi'ni 1256 yılının aralık ayında bir kez daha kuşatır. bu kuşatmada kayıtlara göre 200.000 civarında çadır vardır.
    kaleye sadece dar bir patikadan çıkılabilmektedir ve elbruz dağları üzerinde yaklaşık 2.000 metre yükseklikteki bu kaleye bu yoldan saldırıya uğramadan ulaşmak mümkün değildir.

    askerler, umutsuz bir şekilde kuşatmayı devam ettirirlerken hülagû, beklemenin anlamsız olacağını düşünür ve dağın içerisinde yüzlerce tünel kazılmasını emreder.
    bu tünellerin içerisine petrol ve barut doldurulur.
    metrelerce uzunluktaki fitiller ateşlenir ve kale yerle bir edilir.
    bu işlemleri gerçekleştirenler hülagû'nün ordusunda bulunan hitaylı mühendislerdir. bu kişiler kuzey çin bölgesinde bulunan hitay eyaletinin halkındandır. malumunuz barutun icadı da çinliler tarafından gerçekleştirilmiştir ve ilk olarak 8. yüzyılın sonlarında patlayıcı olarak kullanıldığı belirlenmiştir. çin yazılı kaynaklarında yanılmıyorsam 11. yüzyılın başlarına ait bir kitapta barutun nasıl üretilip saklanılacağı ve nasıl patlayıcı olarak kullanılabileceği yazılıydı. bu arada hitaylılar için " kıtay türkleri " diyen bilimadamları da mevcuttur.
    görülüyor ki hülagû'nün ordusu da tıpkı dedesi cengiz han'ın ordusundaki gibi görev dağılımları konusunda işin ehli kimselerden oluşmaktadır: komutanların çoğunun türk, mühendislerin çinli oluşu vs.

    tabii kale patlatılmadan önce alamut'un o dönemki reisi rükneddin hürşah, hülagû'ye teslim olmuş; kaledekiler kılıçtan geçirilmişlerdir.
    burada özellikle bazı arap tarihçiler kütüphanenin de yakıldığını söylerler ama bu yalandır. kale patlatılmadan önce meşhur alamut kütüphanesi hülagû tarafından dönemin en ünlü tarihçilerinden cuveynî'ye teslim edilmiştir.
    rükneddin ise hülagû tarafından affedilip karakorum'a, mengü han'ın yanına gönderilmişse de mengü han, kendisini öldürtmüştür.

    islâm dünyası, devrin en tehlikeli suikastçileri olan haşhaşîlerden böylece sonsuza dek kurtulmuştur.
  • sözlüğün başlıkta ara zımbırtısından bihaber davarların varlığıdır.

    hay sokayım lumos'unuza da nox'unuza da ya. 1 kere yetmez abi aynı bilgiyi 50 kere girin. bu sözlüğün başlıkta ara diye bir zımbırtısı var bir kere de kullanın şunu mk.
  • roketlerin aslında çok basit newton un ikinci yasası etki tepki prensibiyle çalışması.
  • bir kadın hayatı boyunca ortalama 2 bin 535 gün (yaklaşık 7 yıl) boyunca regl olur. regl döneminde kullanılan ve aslında pek çok ülkede temel ihtiyaç olarak değerlendirilen hijyenik ped, tampon gibi ürünler ülkemizde temel ihtiyaçlar kapsamında değerlendirilmemektedir. dolayısıyla söz konusu bu ürünler %18 kdv ile satılmaktadır ve bu vergi tampon vergisi olarak adlandırılmaktadır. bunun yanında erkekler için cinsel gücü artırıcı ürünler vergisiz ya da regl döneminde kullanılan hijyenik ürünlere oranla daha düşük vergiler ile satılmaktadır.
    (bkz: cinsiyet adaleti)

    hijyen ürünlerini temel ihtiyaç olarak kabul etmeyen diğer ülkeler ise bulgaristan, hırvatistan, isviçre, danimarka ve slovakya'dır. hijyen ürünlerine bu ülkelerde uygulanan vergi oranları ise sırası ile şöyledir; bulgaristan %27, hırvatistan, isviçre ve danimarka %25, slovakya'da ise %20'dir. bunun yanında irlanda dışında dışındaki tüm ab üyeleri ülkeler, ab'nin izni ile bu ürünler üzerindeki vergilerini %5'e kadar indirmiştir. 2019 yılında ispanya %10'dan %4'e, fransa %20'den %5.5'e indirme kararı almıştır.

    avusturalya'da kadınların 2000 yılından beri 18 yıl verdikleri mücadele sonucunda federal ve yerel yönetimler tampon vergisini kaldırma kararı vermiştir. ruanda'da regl olan kadınların ya da trans bireylerin %18'i hijyenik ürünlere ulaşamadığı için okuldan ve işten uzak kalmaları sebebiyle 2019 yılının sonunda tampon vergisi kaldırılmıştır. irlanda, kanada, hindistan, malezya, kenya ve abd'nin bazı eyaletlerinde de artık tampon vergisi uygulanmamaktadır.

    kaynak: beijewomen
hesabın var mı? giriş yap