• satranç oynarken birşey farkettim. oyun bittikten sonra yapılan bilgisayar analizinde, pek çok fırsat kaçırdığımı gördüm. aynı durumun günlük hayatta da başımıza geldiğini düşündüm.

    bence bunun nedeni, şartlanma veya ön odaklanmalarımız...

    ne yapmalıyız o halde?

    değişen durumlara göre yeniden odaklanmalıyız.

    bir örnek; rakip korunan atı ile hem kalemi hem vezirimi hedef aldı. ben de alakasız bir şekilde şahı oynadım. normalde veziri kaçmam lazımdı. fakat rakibim veziri yemek yerine kaleyi yedi. çünkü ona odaklanmıştı. :)))
  • cok güzel, cok tesekkür ederim.

    yer cekimi ile alakasi olan agacin yer cekime yenik düsüp yinede yasamasi cok güzel bir ayrinti olmus
  • divan şiirinde şiir öznesinin genellikle kadın değil, erkek olması.
  • duygusal çeviklik

    zor günlerle baş ederken önemli bir beceri: duygusal çeviklik

    psikolog susan david tarafından ortaya atılan "duygusal çeviklik" sürekli olumlu düşünmeye çalışmak, sıkıntı veren duyguları bastırmak değil, aksine onlarla yüzleşmeyi, onların bize vermeye çalıştığı mesajı fark etmeyi ve bunu daha iyi bir yaşam için kullanmayı içeriyor.

    en temelde 3 adımdan oluşuyor diyebiliriz:

    1.adım: fark et ve etiketle: çoğunlukla kaçtığımız, bastırdığımız, yok saydığımız duyguları ve düşünceleri geldiği an fark etmek ve adını doğru koymak.

    duygularınızı kelimelere dökme işinde nasılsınız?
    (endişeli, kaygılı, değersiz vb) …… hissediyorum gibi bir kalıbı ne sıklıkla kullanıyorsunuz?

    bakın kolay iletişim kuran, konuşkan, dışadönük bir insan olabilirsiniz (bu ben * )ancak iş kendi duygularınızı ifade etmeye geldiğinde nasılsınız? esas sorum bu.
    duyguları kelimelere dökmek, ifade edebilmek kafamızdaki ve kalbimizdeki düğümün, kaosun bir düzene girebilmesi için önemli bir adım.

    2.adım: kabul et : olumsuz olarak nitelendirdiğimiz duyguları yaşadığımızda bir diğer tepkimizde onları ve kendimizi yargılamaktır.
    “böyle hissetmemeliyim, neden böyle hissediyorum, bu çok saçma” gibi ifadelerle yaşadığımız duyguyu reddederiz.

    duygusal çeviklik için ikinci adımımız herhangi bir duyguyu hissettiğimiz için kendimizi suçlamak, o duyguyu reddetmek yerine, yargılamadan o duyguyu kabul edebilmek.

    ancak kabul etmek demek o duygunun seline kapılıp, boğulmak demek değil. örneğin "üzgünüm" dediğimde, "evet evet çok üzgünüm, lanet olsun, bu hayat berbat, hep böyle oluyor zaten, hep üzülüyorum, asla mutlu olamayacağım, zaten beceriksizin de tekiyim" gibi , o duyguyu daha da genelleştirip, başka alanlara yayıp, geçmiş ve geleceğe dair yorumlarda bulunmadan, o duyguyu "tarafsızca seyretmek" demek.

    adeta bir başkasının zihnini seyreder gibi, yorumlamadan, yargılamadan o duyguyu izlemek, onun orada olmasına ve geçip gitmesine izin vermek. bu fark etme ve kabul etme işi duygunun ardından vereceğimiz tepkiyi de daha sağlıklı seçmemiz için bize vakit ve sükûnet sağlar.

    3.adım: değerlerimize uygun davranma: duygular gelip geçici ancak değerlerim kalıcı, kendi değerlerini analiz etmek ve buna uygun seçimler yapmak

    dayanıklı ve çevik günlerde buluşmal ümidiyle…

    severek takip ettiğim ve bu güzel yazıyı derleyen özlem tokgöz özsoylar hocama saygılarımı sunuyorum.
  • siyaset yaparken am kası peşinde koşarsanız rezil olursunuz.
  • günümüzde amazon prime,netflix ve diğer yerli yabancı yapımların dizileri artık hayat rutinimiz haline geldi. tüm bu içerikleri çok hızlı bir şekilde tüketiyoruz. bu durum abd ve avrupa için çok daha eskilere dayansada ülkemizde 80 ler için haftalık bir kaç saatlik keyif idi. özel televizyonların gelmesi ile beraber bu keyif süresi daha da uzadı , yabancı stand uplardan reality programlarına , dramalardan sitcomlara kadar bir çok dizi onlarca yıl sonra bile aklımızda kalarak hayatımıza işledi.

    tv programları ve dizilerin ilkleri nelerdi ; bunlara bakalım:

    ilk tv şovu : the queen's messenger (1928)

    televizyonun beta sürüm günlerinde, abd'de yayınlanan ilk uzun metrajlı program , j. harley manners'ın the queen's messenger adlı tek perdelik bir dramasıydı .deney,11 eylül 1928'debir schenectady, new york istasyonu tarafından yayınlandı. bu , televizyona uyarlanmış ve hem sesli hem de hareketli görüntüler yayınlayan bir radyo dramasıydı. bunlar, şehrin çeşitli yerlerine yerleştirilmiş televizyonlar tarafından da aktarıldı.
    bu program youtube 'da izlenebilir

    düzenli yayını olan ilk tv programı : here is television ( 1939)

    bu döneme kadar abd 'de popüler kültür radyo programları ve gazetelerdi . bu dönemde ulusal bir tv kanalı olan nbc haftada 15 saatlik yayınlar yapmaya başlamıştı. yayın süresi artması ile birlikte haftalık olarak yayınlanan here is television programı da yayın hayatına 1939 'da başladı.

    ilk sitcom : pinwright's progress (1946-1947)

    guinness dünya rekorları'na göre , televizyon tarihindeki ilk sitcom, james hayter'ın j pinwright olarak oynadığı birleşik krallık'taki pinwright's progress (1946-1947) idi. porgram ,abd 'de1947 yılında gösterildi.

    ilk çocuk şovu : children's hour (1946)

    bbc, televizyonda yayınlanan ilk çocuk programını çeken kurumdur. children's hour ( çocuk saati) 1946 yılında tv lerde yayınlanmaya başlandı. radyoda ise aynı ad ile 1922 yılından bu yana yayında olmuştu .

    ilk çizgi dizi : crusader rabbit (1950-1957)

    crusader rabbit (1950-1957) , tv için yapılmış ilk animasyon dizisiydi . alexander anderson ve jay ward tarafından yaratıldı. anderson, disney animasyonundan paul terry'nin yeğeniydi.

    ilk haber programı / tv ana haber : the walter compton news (1947)

    dumont television network 'da yayınlanan the walter compton news 15 dakikalık güncel haberlere ait olan slaytların bulunduğu bir ana haberdi. günümüzde programın bir kopyası kalmamıştır.

    ilk talk - show : the joe franklin show (1951 )

    radyo yayıncısı joe franklin, “the joe franklin show” adlı ilk televizyon talk show'unun sahibi oldu. 1993 yılına kadar süren gösteri, gündüz bir talk show olarak başlayıp gece geç saatlere kadar devam eden en uzun kesintisiz yayınlardan biridir. franklin bir nevi ikon haline geldi, hatta billy crystal tarafından "saturday night live"da parodisi yapıldı ve "ghostbusters" gibi filmlerde kendisi gibi küçük rollerde oynadı. etkileri bugünkü bir çok programlar da bile halen hissedilmektedir.

    ilk reality show : queen for a day (1956)

    bir radyo programı olarak başlayan “queen for a day”, sunucunun kadınlara bireysel olarak finansal zorluklarını ve mücadelelerini sormasını sağlayarak izleyicilerin sempatisini kazandı. 1956 'da beğenilen bu yapım tv ekranlarına yansıdı.

    ilk müzik videosu : stranger in paradise (1956 )

    "stranger in paradise" şarkısının videosunun televizyonda yayınlanan ilk müzik videosu olduğunu iddia edilir, bu kayıtlı olmadığı için netlik kazanmamıştır. daha sonra 1981'de mtv'nin yayınlayacağı ilk müzik videosu “video killed the radio star”dı. bu da bir müzik kanalının yayınladığı ve resmen kanıtı olan ilk video kliptir.

    tv 'de ki ilk politik tartışma : kennedy vs nixon ( 1960 )

    televizyonda yayınlanan başkanlık tartışmaları, her amerika birleşik devletleri seçim döngüsünün normal bir parçası gibi geliyor ( bir döneme kadar ülkemizde de böyleydi , old gold days ) ancak 1960'ta senatör john f. kennedy ile başkan yardımcısı richard nixon arasındaki seçime kadar standart değildi. kennedy/nixon tartışmasını izleyen televizyon izleyicileri, televizyon ekranında kendinden emin ve çekici kennedy'yi hatırlarken, nixon gergin ve terli görünüyordu. bunun seçime doğrudan etkisi olduğu tartışılmazdı.

    bir dizideki ilk gay karakter : peter panama / the corner bar (1972)

    günümüze ki dizilerin belli kesimelr tarafından eleştirilen tarafı gay karakterlerin oluşudur. bir döneme kadar böyle bir karakter olmadığı için böyle tartışmalarda yoktu fakat bu tabu 1972 de kırıldı.ünlü karakter oyuncusu vincent schiavelli, “the corner bar” adlı bir dizide televizyon izleyicilerini tekrar eden ilk eşcinsel karakterle tanıştırdı. peter panama'nın karakteri bugünün standartlarına göre en üst düzeyde kabul edilebilir, ancak eşcinsel karakterler daha sonra çok sayıda ana akım televizyon programında düzenli olarak ana karakterler olarak görünmeye devam edecekti.

    siyahi bir aktörün başrol olduğu ilk dizi : ı,spy (1965 )

    ırıkçılık geçtiğimiz yüzyılın en önemli sorunlarından birisiydi . bazı detaylar günümüzde şaşkınlıkla karşılansa bile o yıllarda büyük bir tabuydu ve bazı olaylar bu tabuların yıkılmasına neden oldu.gizli ajan dizisi “ı spy”, siyahi bir aktörün başrolde yer aldığı ilk amerikan televizyon dizisi olarak bir ilke imza attı. bill cosby, alexander scott karakterini beyaz aktör robert culp'un karşısında kelly robinson olarak canlandırdı.
  • kilise kelimesi de 6 büyük azizin isminin baş harfinden oluşuyormuş.

    konstantin
    ioannes
    larry
    ishmael
    sebastian
    emrecan
  • iphone klavyelerinde boşluk tuşuna uzun basarak imleci istediğiniz yere kaydırabilirsiniz.
    tombul parmaklar için efsane bir bilgi (bkz: swh)

    büdüt: android telefonlarda da oluyormuş.
  • fooled around, fooling around gibi kalıpların ingiliz devletlerinde, kanada, ingiltere başta olmak üzere ingiliz milletlerden oluşan devletlerde ve amerika birleşik devletlerinde, bazı diğer avrupa birliği ülkelerinde garip bir anlamı olan, suç ve suçsuzluk hattında gri bölge olan bir kalıplardandır.

    ( ek not: abd'nin resmi bir dili olmadığı için, ingiliz devletlerden olduğu resmi olarak saymadım. aslında sayılması mümkün ama başta ispanyolca, almanca vb dillerde yoğun olarak kullanıldığından zaman zaman bu ifade pek doğru gelmiyor. )

    her neyse, cinsel ilişki eylemlerinde kullanıldığında fooling around, fooled around, genelde bu devletlerin vatandaşları, kendi sözlük anlamlarından, devletin yasalarından daha farklı şekilde anlıyorlar. özellikle alkol kullanımından sonra, iki farklı cins veya aynı cinsten bir taraf diğerinden daha ayık olup, diğer tarafı istismar ederek, tecavüze yelteniyor ya da tecavüz ediyor. genelde bu durumda, bu travmayı ya da hatırlayamadığı eylemi ( aldığı alkol vb şeylerden ötürü gerçekten hatırlamadığı için ya da travma olduğu için hatırlamıyor ) "we've fooled around, nothing more. he was fooling around, she was fooling around" şeklinde geçiştiriliyor.

    sözlük anlamı olarak, anlamsızca, amaçsızca iki tarafın rızası olacak şekilde yapılan eylem olmasına karşın, gerçek hayatta bu şekilde olmuyor. toplumda tam anlamıyla kanıksanmış olmasa da böyle bir durumun üzerine çok düşmüyorlar.

    misal california'da bu tip eylemlerin üniversite öğrencilerine falan polis teşkilatı tarafından açık açık örneklerinde yazılı anlatılan ve sözlü olarak toplantılarda ( seminer ) bu durumu bütün şeffaflığı ile anlatılmasına rağmen, hala aynı toplumda gri alan devam ediyor.

    alkol kullanımı sonrası cinsel ilişkilerde karşı tarafın istekli olup olmamasına bakılmaksızın, bu tür eylemlerden kaçınmak aslında yapılacak en doğru davranış. ancak, birçok devlette, alkol tüketimi konusunda yaygın kullanım olduğundan ve karşı tarafın vücudunun bunu nasıl tolere edip etmediğini tecrübe etmediyseniz, sonradan bu ülkelere yerleştiğinizde, başınıza çok ciddi dertler açabilirsiniz.

    kadın ya da erkek fark etmeksizin, gerçekten çok iğrendiğim bir durumun garip bir şekilde kanıksanması oluyor. ne zaman, cinsellik üzerine kurulu bu kalıpları duyduğumda, gerçekten iğreniyorum. çünkü, ne ben, ne karşı taraf ( çift ) gerçekten bir belirsizliğe sürüklenmiş oluyor. çift kendi arasında bir hukuksuzluğa, ahlaksızlığa göz yumarken, daha doğrusu onun ihtimaline göz yumarken, 3. şahıs olarak ben ya da sizlerde bu belirsizliğin doğurduğu, düşünsel ahlak ikileminde boğulmaya başlıyoruz.

    bilmiyorum belki de yıllardır süregelen bu durum içinde olanlar, buna kafa patlattıktan sonra, işin içinde çıkamayıp, o yüzden böyle bir boş vermişlik refleksi geliştirmişlerdir.

    ancak, böylesine kanıksanmış, hızlıca geçiştirilen bir konu dışarıdan bakılınca çok garip duruyor.
  • cami kelimesi, 4 melekten falan gelmez, zira cami'ye arapçada zaten cami denmez. aynı şekilde kuran'da da cami kelimesi geçmez, mescit kelimesi geçer. yabancı dillerde de olan "mosque, moschee, mezquita" kelimesi ile "mescit" aynı kökenden gelir.

    bizdeki cami kelimesi, mascidu'l-cami'den (cuma mescidi) kelimesinden gelir. cuma, bir gün ismi değil, toplanma, bir araya gelme demektir; ki alevilerdeki "cem" de aynı kökten gelir. hatta size ek bilgi, sevişmek manasındaki cima da aynı kökten gelir.

    cami, aynı zamanda allah'ın 99 isminden biridir; istediği gibi toplayan anlamındadır.

    hutbelerde kuzenini sikebilirsin yerine bunları da anlatsalar keşke de, millet kulaktan dolma bilgilerle cami'nin anlamını uydurmasa.
hesabın var mı? giriş yap